Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Kültür-Sanat haberleri

Serhan Asker Görkemli Hatıralar'ı bu kez Yılmaz Güney'e ayırmış. İyi de etmiş. Konukları Fatoş Güney ve Nebil Özgentürk. Fatoş Güney Yılmaz Güney'i, biricik sevgiliyi, kocasını, aşkını anlattığı bir kitap üzerinden anılarına yolculuk ediyor. Nebil de katlı veriyor bu yolculuğa. Yılmaz'ı anlatıyorlar. Serhan arada bir dün yitirdiğimiz Timur Selçuk'a da ve Tarık Akan'a da göndermelerde bulunuyor. Baştan sona izliyorum, Yılmaz Güney'in eski fotoğrafları, özellikle UMUT filmindeki parçalar bir başka etkileyiciliğe sahip. İtiraf etmeliyim arada bir gözlerim doluyor. Nerelerden geldik, nasıl kalabalıktık, ne büyük bir coşkuyla ülkemizin daha güzel bir ülke olacağı umut ve coşkusunu içimizde taşırdık.

Olmadı.
Olmadığı gibi, o kadar güzel insanlar yitirdik ki!
Bir bir eksildik.

Tarık Akan, Yılmaz Güney, Timur Selçuk, sonra Yaşar Kemal, Ahmet Kaya ve şu anda aklıma gelmeyen bir çok devrimci, bir çok solcu, bir çok güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Yalnız bıraktılar, yalnız kaldık. Umudu alıp götürmediler; umut hala var ama bir çok şeyden yoksun da bıraktılar. Aklımız geleceğin hala güzel olacağına ilişkin yığın düşünceler/tezlerle dopdolu, ama duygularımız biraz kırık. Duygularımıza bir hüznün hakim olmasının nedeni belki de bir çok güzel insanın bizi yalnız bırakıp gitmesine tanıklık etmemiz. O güzel insanlar, bizdeki o güzel anıları da alıp götürüyor, onları öksüz bırakıyor gibi geliyor bana...

Yılmaz Güney bir devrimci olmanın ötesinde bir sosyalist aydın, bir coşkulu militan, bir sinema emekçisiydi. Hiç kuşkum yok, 80 öncesinde solun kitlesellik kazanmasında payı da çok büyüktü. Çok sevilir, çok güven duyulurdu. Yılmaz Güney devrim diyorsa, sosyalizm diyorsa mutlaka devrim olacak, sosyalizm gerçekleşecekti. Öyle gelirdi bize. Bu duyguyu bize verebilen bir önemli insandı.

Fatoş Güney'in sevgilisini, eşini anlatırken bana sosyalizmi anlatıyor gibi gelirdi. Ama öyleydi de. Fatoş Güney kocası Yılmaz Güney üzerinden sosyalizmi anlatıyordu. Birileri bu anlatıyı sadece bir tarihsel kesit, bir Yılmaz güney anması gibi görebilir; ama gerçek bundan çok daha büyük. Bu ülkede adını saydığımız, saymaya çalıştığımız ve sayamadığımız o kadar çok insan sosyalizm mücadelesine bir ömür adadılar. Bu mücadele daha güzel insan, daha güzel bir toplum olabilme mücadelesidir; başka bir şey de değil. Nazım Hikmet'in, Sabahattin Ali'nin, Denizlerin, Mahirlerin ve İbrahimlerin mücadelesinin başka bir anlamı yok ki!

Altını kalınca çizelim; bütün bu yitirdiklerimizi bu sürece dahil eden onları sosyalizm için direnmeye ve mücadele etmeye yönelten şeyin SEVGİ olduğunu da hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu güzel insanları ve onların yarattığı güzellikleri var eden en önemli nitelik öncelikle SEVGİdir; solculuk, sosyalizm mücadelesi o sevgi niteliğiyle kaynaşıp bir bütün oluşturamazsa ne o kahramanlar olur, ne o yaratımlar ve ne de anlamlı bir sosyalizm mücadelesi...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]