Hakkını verelim, gündemi belirlemek konusunda iktidarın eline kimse su dökemez. Karadeniz'de doğal gazı konuşuyoruz, gerçekleşmeyen GARA müjdesiyle(!) oyalanıyoruz, sonra ''ay'a çıkıveriyoruz'', sonra Gergerlioğlu, HDP'nin kapatılma konusu ve nihayet İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı... Konuşuyoruz, unutuyoruz. Düzen muhalefeti de her spesifik başlıkta bir şeyler söylüyor, sert(!) açıklamalarda bulunuyor, o kadar, sonra iktidardan gelen başka bir açıklamayla alelacele başka ve oldukça sert(!) açıklamalarda bulunuyorlar. Kısaca iktidar istediği gibi, işine geldiği gibi gündem oluşturuyor muhalefeti de kürsü muhalefeti yapmaya mahkum ediyor.

Hasan Cemal'in T24'teki yazısını okudum. Muhalefetten yakınıyor. Haklı. Muhalefetten yakınmayan yok ki! Sadece düzen muhalefeti mi, sol-sosyalist muhalefet ne yapıyor? Onlar da hem nalına ve hem de mıhına vurmaya çalışarak sol muhalefet yapmaya çalışıyorlar! Araya da ''örgütlenelim'' çağrısını sıkıştırıp bugünleri böyle geçiştiriyorlar. Ortada somut hiç bir şey yok.

Konuşuruz bunları; önce Hasan Cemal'in yazısı.

Hedef çok açık: 2023'e Cumhurbaşkanı olarak girmek... Ve Cumhuriyet'in 100. yılında Atatürk'ten, Cumhuriyet'ten rövanşı almak... - Hasan Cemal

Demokrasi için, laik cumhuriyeti korumak için yürümeyecek miyiz; eyy muhalefet, duyuyor musun?
Hedefleri çok açık, yeni de değil:

Cumhuriyet'ten intikam almak, rövanş almak!
Bu hedefi vurmak için de:

Her ne pahasına olursa olsun seçimleri kazanmak,
her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak...

Bir başka deyişle:

2023'e Cumhurbaşkanı olarak girmek...
Ve Cumhuriyet'in 100. yılında Atatürk'ten, Cumhuriyet'ten rövanşı almak...


Herşey bunun için.
Evet öyle.
HDP'yi kapatmak da bunun için...
HDP'lilere siyaset yasakları da bunun için...
Gergerlioğlu'nunki gibi milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması da bunun için...
Seçim Kanunu'nu değiştirme hazırlıkları da bunun için...
Merkez Bankası başkanlarınınbirbiri ardından kapıya konulması da bunun için...
İstanbul Gezi Parkı'nın mülkiyetini İBB'den alıp Vakıflar'a vermek gibi CHP'li belediyeleri iğdiş etmek de bunun için...
Özgürlüklerin boğulması da bunun için...
Kendi yaptıkları Anayasa'nın her gün pas pas edilmesi de bunun için...
İstanbul Sözleşmesi'nin üstüne çarpı koymak da bunun için...
İstanbul Sözleşmesi'nden sonra "kadın-erkek eşitliği"ne tümüyle veda edecek esas adıma, Medeni Kanunu değiştirmek için düğmeye basmak da bunun için...

Yani Cumhuriyet'in 100. yılında
Cumhuriyet'ten, Atatürk'ten rövanşı almak
ve 2023'e Cumhurbaşkanı
olarak girmek için
bütün bunlar...

Soruyorum:
Bütün bunlar olurken muhalefet ne yapacak?
Demokrasiyle birlikte laik Cumhuriyet'in köküne kibrit suyu ekilmesini Mecliste oturup eli kolu bağlı seyir mi edecek?
Bir başka deyişle:

Meclis zeminindeki varlığıyla olan bitene meşruiyet mi sağlayacak?

Yoksa, artık ben bu işte yokum diyerek Meclisi terk mi edecek?
Sine-i millete mi dönecek?..

Demokrasi mitingleri mi düzenleyecek?..
Adalet yürüyüşleri mi yapacak?..

Söyleyin Allah aşkına ne yapacak muhalefet, ne yapacak?
Biliyorum sokağa, meydanlara inip cam çerçeve indirmek de Saray'ın işine gelebilir.
Hatta Cumhuriyet'ten rövanşı almak için böyle bir muhalefeti sokağa çekmek istedikleri, meydanlarda kan dökülmesi için can attıkları söylenebilir.
İyi güzel de, elimiz kolumuz bağlı oturmak da onların değirmenine su taşımıyor mu?
Bir kez daha soruyorum:

Demokrasi için yürümeyecek miyiz?
Laik cumhuriyeti korumak için yürümeyecek miyiz?
Mitingler düzenlemeyecek miyiz?

Eyy muhalefet, duyuyor musun?

https://t24.com.tr/yazarlar/hasan-cemal/hedef-cok-acik-2023-e-cumhurbaskani-olarak-girmek-ve-cumhuriyet-in-100-yilinda-ataturk-ten-cumhuriyet-ten-rovansi-almak,30296

Hasan Cemal bu yazdıklarının ne kadar önemli bir hale geleceğini keşke önceden öngörebilse ve ülke bu hale gelmeseydi. Keşke AKP gibi bir partiden demokrasi beklentisi içine girilmeseydi. Ve keşke AKP her geçen gün daha da güçlenip devleti ele geçirecek bir duruma gelirken liberaller ve Kürt hareketinden destek görmeseydi.

Geldik bugüne...
Geçmişte yapılan bütün bu hatalar, yanlışlıklar Hasan Cemal'in bu günkü yakınmalarının yanlış olduğu anlamına gelmez. İktidarın gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. Ülke bir tarafta kayyumlarla ve diğer tarafta fetvacılarla yönetilmektedir. Cemaatlere, tarikatlara ve Diyanetten gelen fetvalara alışmıştık, şimdi buna bir de ''Ayasofya'nın başimamı'' eklendi. Adam her gün ve her konuda fetva veriyor. Tek adam diktatörlüğünün yaptıklarını da ekleyin, ülkenin geldiği nokta...

Peki muhalefet ne yapıyor?

Seçim için, seçimde AKP MHP ittifakını devirebilmek için her yapılan ve söyleneni sineye çekerek kendi tarafını büyütmeye çalışıyor. İyi de, yeterli mi? Sadece açıklamalar yaparak ve hatta muhalif gözüken siyasi unsurlar bir araya bile gelmeden rejimin hamlelerine karşı bir caydırıcılık yaratmak mümkün olabilir mi? Bence bunun olamamasının temel nedeni şu anda muhalefetin koç başı durumunda olan CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun   kendisi. Suçlamıyorum. Kılıçdaroğlu bu. İyi adam, hoş adam, güvenilir adam, ama sosyal demokrat olma savundaki bir partinin genel başkanının farklı nitelikleri olması gerekiyor ve Kılıçdaroğlu'nda bunların hiçbiri hemen hemen yok. Psikoloji bilgisi de sıfır. Birileri ona ''ben senden korkmuyorum'' cümlesini kullanmaması gerektiğini de hiç söylemiyor. Bu cümle CHP Genel Başkanı'nın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan konusunda bir iç ezilmişlik yaşadığını gösterir. İkide bir ''ben senden korkmuyorum'' , ''beni korkutamazsın'' demenin anlamı ne? Siyaseti böyle bir kulvara taşımanın iticiliğini bile fark edemiyor, etrafındakilerin çoğu da ona bunu hatırlatmıyor!

Düzen muhalefetinin koç başı bu durumda da, sosyalist muhalefetin durumu çok mu parlak? İstanbul sözleşmesinin feshi için kadınlar ve kadın örgütleri günlerdir sokakta da, örnek iktidarın Gergerlioğlu ve HDP'nin kapatılma hamlesi konusunda sosyalist partilerimiz ne yaptılar, ne yapıyorlar? Düzen muhalefetin belirli konulardaki ''sert'' açıklamalarına benzer açıklamalar dışında farklı bir siyasal tepki mi ortaya koydular!

Hiç!