Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Başlığı okuyan kişinin ilk aklına gelen ''kimleri?'' sorusu olacaktır biliyorum. Belki bu başlığa yapılan yorumlarla bu sorunun yanıtını da ( nedeni ve nasıl oluşuyla) doyurucu bir şekilde verebilmek mümkün olacaktır. Öncelikle şunu söylemek isterim ki, böyle bir başlığın aklıma gelmesinin nedeni de yine ve uzunca bir zamandır olduğu gibi Metin Çulhaoğlu'nun İleriHaber'deki bugünkü ''salı yazısı''. kimi sosyalstler arasındaki ''ayrışma''dan söz etmiş sosyalist yazarımız, ayrışmanın temel nedeninin alını çizme gereği duymuş.

Metin Çuhaoğlu yılların aydını. Elbette sosyalist soldaki hemen her yayını takip edebiliyor ve buradaki dostlarla güncel sorunlar üzerinde kafa yorduğu da oluyordur. Dolayısıyla ''ayrışma'' ve ayrışmanın temel nedeni konusunda içeriden blgilere el sahiptir. Biz ise ''dışarıdan'' oralarda neler olup bittiğini bilebilmek olanağından yoksunuz. Sadece, şimdilerde kapalı durumda olan sol-sosyalist ve enternasyonalist forumlarda solculuk, sosyalistlik ve enternasyonalizm adına nelerin söylendiğini ve nelerin savunulduğunu bilebiliriz ki, belki bu konudaki deneyimlerimizin Metin Çulhaoğlu'ndan daha fazla olduğu söylenebilir.

Umarım adını yanlış hatırlamıyorum, Şevki Yurdakuler'in deyimiyle bilimsel sosyalizm konusunda en donanımlı birkaç sosyalist aydınımızdan biri olan Metin Çulhaoğlu bu birikimin verdiği bir güvenle de sorunlara çok sabırlı ve ''yumuşak'' bir şekilde yaklaşmasını becerebiliyor. Belki de konuştuğu, tartıştığı kişlerle olan yıllar boyu süregelen dostluğu nedeniyle sorunun sadece ''farklı bir yaklaşım'' çerçevesinde olduğunu görüyor. Sabrı, hoşgörüsü ve yumuşak üslubu belki de bundan. Bu yüzden güncel olana sınıfsal referansların da ötesine taşan bir ideolojik katılıkla yaklaşanlara böyle bir üslupla, ve böyle bir sabır da göstererek yaklaşabiliyor.

Oysa   bu ideolojik katılığın, sözde sol,sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlara yansıyış şekli için benzer bir yumuşaklık, benzer bir anlayış gösterebilmk pek de mümkün olmuyor. Bilemiyorum, belki de ben beceremiyorum.   Kendimi pek çok konuda soğukkanlı bulmama rağmen   bu ideolojik katılığın adını sürekli yinelediğim forumlara yansıyış biçiminin ezbercilik olduğunu düşünüyorum. Dahası ve belki de en önemlisi bu ideolojik ezberleri sosyalist siyaset sanarak savunmaya çalışanların bende yarattığı izlenim samimiyetsizlikleri, yalan söylemeyi bir alışkanlık haline getirmeleri ve yapmaya çalıştıklarının da   egolarını tatmin etmekten öteye gidemediği gerçeğidir. Ve sonuçta, baştan sona samimiyetsizlik, yetersizlik, tutarsızlık içeren bir yazının veya söylemin sahibine ciddiyetle, ''anlayışla'', ''yumuşak'' bir üslupla yaklaşabilmek bende pek de mümkün olamıyor. Bu tür bir samimiyetsizlikleri enternasyonalist komünistlik olarak niteleyen kişilere Metin Çulhaoğlu'nun gösterdiği sabır ve anlayışı göstermek o kişileri ve o yazıları ciddiye almak anlamına gelecektir ki, böyle bir ciddiye alışın   bende müthiş bir rahatsızlık yaratacağını biliyorum. Okumamaya, dinlememeye çalışıyorum bu yüzden. Yazılanlarda veya söylenenlerde bilgisizlik, tutarsızlık ve samimiyetsizlik öylesine sırıtıyor ki, böyle bir tavrı ciddiye almanın sosyalizme haksızlık olacağını düşünüyorum.

Fazla kapalı ve soyut bir anlatım gelmiştir pek çoğumuza bu yazdıklarım. Sürekli okuyanlar, varsa burayı takip edenler belki anlamışlardır ne demek istediğimi, anlayamayanlar için elbette daha çok su kaldıracaktır bu başlık. Şunu eklemeliyim, bu yazılanlardan kimileri yazmak, yorum yapmak için bir çekince hissetmemelidir. Bir solcu, bir sosyalist için samimiyet içselleşmişse ve bilgimize uygun bir üslubu da benimsemişsek ötesinin hiçbir anlamı yoktur. Yazılabilir, yorum yapılabilir ve düşünce kağıda dökülebilir. Ve üstelik yazılmalı, yorum yapılmalı ve düşüncemizi klavyelere dökebilmeliyiz. Yeter ki samimiyet olsun, ve insanların size güven vermesini sağlayacak bir tutarlılık içinde olalım. Gerisi geçekten de bir yerden sonra önemli değil.

Devam edeceğiz kuşkusuz, bu başlık böyle kalmayacak...Bu saatte bu başlığı foruma attıracak kadar önemli gördüğüm Metin Çulhaoğlu ustamızın yazısını da buraya alalım, sonrasında devam ederiz.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
31.08.2021- 04:47

John Lennon sadece 'imagine' demişti! - Metin Çulhaoğlu

Türkiye’de 1960’lardan bu yana sosyalist örgütler hep olmuştur. 1960 öncesine gitmememizin nedeni, “örgüt” sözcüğünün çoğul kullanımıyla ilgilidir.

Sonra, gene 1960’lardan bu yana sosyalist örgütlerin hitap ettikleri kesimler olmuştur. Burada kastettiğimiz, işçi, aydın, öğrenci olsun, mevcut sosyalist örgütleri kendi sosyalizm anlayışlarıyla izleyip değerlendiren, kimini yakın kimini uzak bulan kesimlerdir.

Sosyalizmin etkili olduğunu söyleyebileceğimiz 60’lı ve 70’li yıllarda, sosyalist örgütlerin hitap ettikleri kesimlerde, aralarındaki farklılıklara rağmen önemli ortaklıklar da vardı.

Birincisi: Herkes, sosyalizme giden yolda belirli süreçlerden geçilebileceğini, bu süreçlerin kimi ittifakları gerektirebileceğini kabul ediyordu. İkincisi:   1908’den 1960’a kadar uzanan dönem, tarihsel-sınıfsal açıdan belirli bir yere oturtuluyor, bu dönem reddiye merceğinden değil aşma merceğinden değerlendiriliyordu. Üçüncüsü: Sosyalizmin ancak ileri (hem de epey ileri) evrelerinde, üstelik çok geniş ölçeklerde gündeme gelebilecek değerleri günümüzde bire bir arama gibi eğilimler neredeyse hiç yoktu…

***

Bugün sosyalizmin hitap ettiği kesimlerde bu ortaklıklardan söz edilebileceğini sanmıyoruz. Var olan sosyalist örgütlerin çoğunun bu ortaklıklarda bugün de buluştuğu söylenebilse bile hitap alanlarında durum hiç de böyle görünmemektedir.

Örneğin konu ittifaklardan açılsa, potansiyel müttefikler arasında mutlaka bir “faşiste” ya da “bölücüye” işaret edilecektir.

Bu ülkede sosyalizmin geri basmaması, aşarak ileri taşıması gereken kimi kazanımlardan söz ettiğinizde “Kemalist” ya da “faşist” ilan edilebilirsiniz. Bağımsızlık, kamuculuk, laiklik gibi kategoriler sanki ilk çağrışımları onlarmış gibi hemen otarşiyle, devlet kapitalizmiyle, pozitivizmle, Jakobenizmle, vb. ilişkilendirilecektir.

Sizden, ulus-devlet olgusunun ve sınırların fiilen ortadan kalktığı bir dünyadaymışız gibi düşünmeniz ve enternasyonalizmi böyle bir dünyada hiç olmazsa “hissetmeniz”   istenecektir. Örneğin, sığınmacılarınki dahil evrensel insan haklarının ancak ulus-devlet ölçeğindeki yasal düzenlemelerle hayata geçebileceği gerçeğini unutmanız beklenecektir.

***

Neden böyle oldu?

Bu soruya verilebilecek yanıtların hepsinde gerçekten açıklayıcı yanlar bulunabileceğini kabul etmekle birlikte burada kendi tespitimizi dile getirmek istiyoruz: Sosyalizmin dünyadaki ve Türkiye’deki gerileyişi, sosyalizmin politika alanında, politik araçlarla ve politik hedefler doğrultusunda gerçekleşebilecek bir hedef olduğunu büyük ölçüde unutturmuş, onu ütopik bir geleceğe ve ona atfedilen değerlere hapsetmiştir…

Başka türlü de söyleyebiliriz: John Lennon’ın “Imagine”ı (1971) zamanında solculara “güzel bir geleceği” düşündürürken (en fazla buyken) bugün neredeyse güncel bir “siyaset kılavuzu” olup çıkmıştır!

Oysa Lennon sadece “hayal et” demişti…

Sosyalistlerin, geleceğe ilişkin hayalleri, ütopyaları elbette olabilir; ancak bu ütopyalardan güncel siyaset için değerler ve yol gösterici ilkeler çıkarmaya çalışmak ancak apolitizm olur ki…

Bugün olan da budur.


https://ilerihaber.org/yazar/john-lennon-sadece-imagine-demisti-129627.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
02.09.2021- 02:56

Samimiyet solculuk konusunda bir kıstas değil elbette ama mutlaka olması gereken bir özellik. Bir konunun biliniyor olması, az bilinmesi, bilinmemesi, yanlış/doğru yorumlanması elbette bir yerden sonra önemli değil. Sanal medyada, forumlarda yorumlarda bulunan bir kişinin hemen her konuda bilgi sahibi olması da beklenmemelidir. Ama samimiyet dediğimiz şey, blmediğimiz, yeterli bilgiye sahip olamadığımız konularda biliyormuş gibi yapmaya çalışmamak, bir iki makaleden aşırılan cümleleri sanki içselleşmiş bilgi gibi sunmamak ve dahası ( özellikle yoldaşlarına) yalan söylememek değil midir? Üç beş kere düşünmeden, etraflıca sorgulamadan   söylemeye ve yazmaya çalışmamak değil midir, samimiyet dediğimz şey? İçtenlik, dürüstlük   değil midir?

Evet, öyle, sorunun tam göbeğinde öncelikle bir kişilik sorunu var gibi geliyor bana, ama bunu da bir kenara koyup bir değerlendirme yapılacaksa yine temel bir özellikten söz etmek gerekecek. O da anlamını bilmediğimiz kavramları, anlamları derinlemesine kavramadan kullanma alışkanlığını terk edebilmeliyiz. Bir kenara bırakabilmeliyiz bu bir solcuya asla yakışmayan tutumu. Ulusalcı sol diyoruz, hakaret ediyoruz, hatta küfür karşılığı kullanıyoruz ama zihnimizde o kavramın tutarlı ve anlamlı bir karşılığı yok. Yıllarca da böyle olmadı mı, böyle sürdürülmedi mi?

Bir de tutarlılık, önemli bir özellik. Bu bağlamda bilginin önemi ortaya çıkıyor. Bilgi yoksa ve kişi hala biliyormuş gibi bilmediği sularda dolaşmaya ısrarla devam ediyorsa yazılan yazının da, söylenen sözlerin de kendi içinde bir tutarlılık göstermesi beklenmemelidir. Olmaz. Mutlaka bilgiye ulaşacağız ki, bilgi de birilerinden aşırma sözler olmaktan çok sorgulanabilir ve dolayısıyla içselleşmiş bir anlatım ve anlamlandırma cümlelerinden başka bir şey değildir. Ezberci tavır bir açıklama yöntemi değildir.

Bir de siyaset konusu var. Kimi özgün koşullar dışında siyaset ideolojik ve kuramsal tezleri birebir sıralamak değildir. Çulhaoğlu'nun yorumuyla ''Sosyalistlerin, geleceğe ilişkin hayalleri, ütopyaları elbette olabilir; ancak bu ütopyalardan güncel siyaset için değerler ve yol gösterici ilkeler çıkarmaya çalışmak ancak apolitizm olur''. Ve buradan da solculuk ve enternasyonalistlik adına bir şey çıkmaz.

Ve düşünün bir de hem samimiyetsizlk, hem bilgisizlik ve tutarsızlık ve hem de baştan sona kocaman bir ''apolitizm''-siyasete uygun olmayan tavır olarak nitelenebilir-hakimse bütün bu olumsuzlukları bünyesinde barındıranlar için solcu, sosyalist, enternasyonalist falan denebilir mi?

Siyaset bu kadar basit ve ucuz olabilir mi?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]