Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Metin Çulhaoğlu'nun İLERİ'deki yazısının adını biraz değiştirmek zorunda kaldım. Kuşkusuz anlamı da biraz farklı olacak. Buradaki yorumların daha çok sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda yazılıp çizilenlere yönelik olduğundan kullanılan terimler, sadece bir terim olmanın ötesinde aynı zamanda bir öteleme ve hatta bir hakaret ve küfür anlamı da içeriyordu. Böyle bakıldğında başlıktaki isimlendirme de pek yerine oturmuyor aslında. Ama hem benim söz konusu alandaki yorumlarım ve hem de Çulhaoğlu'nun siyasi özneler arası örtük rekabet konularına bakışı böyle bir adlandırmayla foruma yansıtmak daha uygun geldi.

Böyle başlayalım ve ilk yazı da Metin Çulhaoğlu'nun ilgili yazısı olsun, sonrasında devam ederiz.

Solda örtük rekabet terimleri - Metin Çulhaoğlu

Bu yazıda, Türkiye sosyalist hareketinde “dışarıya karşı” fazla dillendirilmeyen, aslında “netameli” sayılmaması gerektiği halde öyle görülen bir konuya gireceğim.

Konu, Türkiye’de sosyalizmi temsil eden siyasal özneler arasındaki “rekabetle” ilgilidir.

Bugün, sosyalizmin ülke ölçeğindeki yaygınlığı ve etkisiyle sosyalizmi temsil eden siyasal özne sayısı arasında bir uyuşmazlık olduğu açıktır.   Bunlardan ilki henüz sınırlı kalırken ikincisi, yani siyasi özne sayısı bu sınırlılığa göre biraz “fazla” gibidir…

Bu durumun kökenlerine ve nedenlerine eğilip oradan birtakım çıkarsamalar yapmanın yararlı olacağını sanmıyorum. En iyisi, durumu bir veri, gerçeklik olarak kabul edip konuya öyle bakmaktır.

***

Konunun “rekabet” olduğunu söyledim; ama bugünkü durum, üç dört öznenin birbirine deyim yerindeyse bodoslama girdiği 1960’lardan, sayısı daha da artan öznelerin tümünün olmasa bile birbirine görece yakın duranların aralarında sürekli dalaştığı 1970’lerden çok farklıdır. Bir tür “rekabet” bugün de vardır; ama bu kez daha örtük biçimlerde, alttan alta sürmekte, daha çok iç gündemlerin ve sayısı sınırlı kalan karşılıklı görüş alışverişlerinin konusu olmaktadır.

Günümüzün bu örtük rekabetine ilişkin iki saptama yapacağım. Bu saptamalardan ilkinin geçmişten günümüze, ikincisinin ise günümüzde geçerli olduğunu düşünüyorum.

Birinci saptama:   Türkiye’de doğrudan kendi varlığıyla sosyalist hareketin gelişmesi önünde engel oluşturan tek bir siyasal özne dün olmamıştır, bugün de yoktur. Dediğim gibi, bu saptama 1960’lardan bu yana geçerlilik taşımaktadır. Bugün için çıkarılacak dersin ise şöyle olması gerekir: Sosyalizmi temsil eden siyasal özneler, kendi yollarında kendi işlerine bakmalılar; verim alamadıkları durumlarda ise bunun nedenlerini “başka öznelerin” varlığında aramamalılar.

İkinci saptama:   Revizyonizm, legalizm, pasifizm, parlamentarizm, goşizm, vb. gibi 1960’larda ve 1970’lerde hayli revaçta olan giydirme/bindirme terimlerinin günümüzde neredeyse hiç anlamı kalmamıştır. Bunun nedeni, söz konusu terimlerin gerçek siyasal hayatta herhangi bir karşılığının (artık) olmayışından çok, terimleri kullanabilecek olan öznelerin kendilerinin de bu terimlerle eleştirilebilecek işler yapmış olmalarıdır.  

O zaman “örtük rekabette” hangi terim ya da terimler revaçta?

***

Görebildiğim kadarıyla bu bağlamda sivrilip öne çıkan terimlerin tamamı olmasa bile önemli bir bölümü Kürt siyasal hareketi dolayımlıdır.  

Kürt siyasal hareketine özel mesafe koyan siyasal özneler için, bu hareketle siyasal dostluk/dayanışma ilişkisi içinde olanlar “Kürt kuyrukçusu”dur.   Buna karşın, Kürt siyasal hareketine daha yakın duran siyasal özneler de kendileri gibi olmayanları “Kürt düşmanlığıyla” suçlayabilmektedir.

Şimdi, bugünkü sosyalist siyasal öznelerden söz ediyorsak (dolayısıyla Vatan Partisi’ni bunların arasında saymıyorsak) söylenebilecek olan çok nettir:   Bugün Türkiye sosyalist hareketinin özneleri arasında gerçek anlamda ne “Kürt kuyrukçusu” ne de “Kürt düşmanı” vardır…

Sosyalist bir siyasal özne Kürt siyasal hareketine görece yakın duruyorsa, örneğin kendi sosyalist perspektifinde demokrasiyi ve demokratikleşmeyi önemli bir adım sayıp bu adımın gerçekleşmesinde “Kürt sorununun” çözümüne özel önem veriyorsa, bunun “kuyrukçulukla” hiçbir alakası yoktur. Bu arada, kendi Marksizm ve sosyalizm anlayışını Kürt hareketi içindeki belirli bir odaktan gelen Marksizm ve sosyalizm eleştirilerine göre yeniden şekillendiren bir siyasal özne de en azından ben görmedim.

Hoş, olsaydı da buna “kuyrukçuluk” değil başka şeyler demek gerekirdi…    

***

“Diğer tarafta”, Kürt siyasal hareketine çeşitli nedenlerle eleştirel yaklaşanların peşinen “Kürt düşmanı” ilan edilmeleri de bir başka saçmalıktır.   Örneğin, bir sosyalistin HDP’yi laiklik konusunu es geçmekle, emperyalizm olgusundan hiç söz etmemekle eleştirmesi neden “Kürt düşmanlığı” olsun ki? Sonra, en yetkili kişiler “Biz sadece Kürt sorunu değil, Türkiye’nin her sorununun çözümüne talibiz” dediğine göre Kürt siyasal hareketi bu çerçevede kendine yönelebilecek eleştirilere karşı hazımlı ve anlayışlı olmalıdır.

***

“Örtük rekabet” kapsamında kullanılan “popülizm” ve “liberalizm” gibi terimler de var.

Bu arada başkaları da çıkarsa hepsini birlikte ele alırız…

https://ilerihaber.org/yazar/solda-ortuk-rekabet-terimleri-130987.html

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
07.10.2021- 01:11

Başka bir başlık altına yazmıştım; https://www.solpaylasim.com/k8371-siyaset-ikinci-sinif-bir-ugras-mi-.html   bu başlığa da uygun olduğu için buraya da asılmasında   yarar görüyorum.


Siyaseti küçümsemek?

Metin Çulhaoğlu ''30 yaş altı'' vurgusuyla bir ironi yapmıyorsa   gençler arasında reel politiğin önemsenmediği izlenimine sahip olmasına şaşırdığımı söyleyebilirim. Evet, bir kısım 30 yaş altı veya üstü hatta bana göre epey üstü, şöyle böyle 80 öncesini de görmüş kişilerde böyle bir eğilim var. Kerameti kendinden menkul   solcular olarak nitelemiştim onları ve hemen hepsi de dönemin özelliklerine uyarak ya ezberci bir tavırla enternasyonalist(!) olmuşlardı ya da   Marksizmin hemen hemen pek çok   teorik doğrularına karşı çıkarak Marksizmi sözde savunan bir akademisyen rolüne soyunmuşlardı. Sanalda, özellikle bu sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda çok örneği vardı.

Ulusalcılık ve kuyrukçuluk o dönemin de epey revaçta olan terimleriydi. Çulhaoğlu haklı, bu terimler Kürt hareketine endeksli yorumlar şeklinde ortaya çıkıyor, kullanılıyordu. Kürt ulusalcılığına biat etmiyor, kuyruuna takılmıyorsan ulusalcıydın, yetmiyor, sosyal şovendin, ve hatta neo faşisttin. Örnekse o dönemin en kullanışlı ulusalcısı ve sosyal şoveni de TKP'ydi. Sağlı sollu liberallerin öncülüünde böyle bir iklim yaratılıyor ve bizim sözde sol forumlarımızdaki anlı şanlı enternasyonallerimiz de bu liberal zokaları önce yutuyor ve sonra onlara sol bir kılıf uydurmaya çalışarak enternasyonalcilik oynuyorlardı.

Bu forumlar bir sol-sosyalist forum olmaktan çıkmıştı. Şimdi yoklar ve arkalarından koşuyoruz belki ama, bir gerçeğin de altını tekrar tekrar çizmenin yararı var. Buralardaki solculuk Kürt ulusalcılığının reel poitiği yorumlayış biçiminin tıpatıp aynısıydı. Solculuk, sosyalistlik UKKTH bağlamında ''ezilen halkın yanında olmak''tı ve sol yaklaşım   Kürt ulusalcılığının politik tavrına destek anlamına geliyordu. Solculuğun kriteri buydu. Böyle olunca bu tür siyasetlerin doğrudan destekçisi olanlara kuyrukçuluk terimini yakıştırmak hiç de yanlış değildi.

Kısaca ulusalcılk, sosyal şoven ve neo-faşist gibi daha çok hakaret ve hatta küfür anlamına kullanılan terimler ne kadar yanlış ise ve bu yanlışlık o iklimde ve o edinilmiş koşullar içinde ne kadar yanlışsa, bu kişilere yönelik kullanılan kuyrukçuluk terimi de   yukarıda sıraladığım gerekçeler bağlamında doğru bir tanımlama gibi geliyor bana...

****
Az biraz değindim, siyaseti küçümsemek buralarda bir öylü kurnazlığı olarak ortaya çıkıyor gibiydi. Nadirdi ama, bir küçümseme olarak nitelenebilir mi, pek emin değilim. Reel politiğini anlamak, çözümlemek, ve sınıfsal referanslarla ve sosyalist teorilere uygun bir şekilde yorumlamak pek kolay gelmiyor sanırım. Oysa ve örnekse Troçkist bir sitede uygun bir makaleden cımbızlama yapılarak sosyalizmin komünizmin ilk aşaması olduğu ve proleter diktatörlük süreciyle pek de ilişkili olmadığı Marks ve Lenin alıntılarıyla verilebilir, nedenini, niçinini ve nasılını hiç sorgulama gereği de duymadan ezberci bir anlayışla ve doğruluğundan da emin olarak...Bu tür örneklerin de az sayıda olduğunu ve pek de ciddiye alınmaması gerektiğini   söyleyebilirim, ciddiye alınmadığının da altını çizerek...

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]