Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Bir helalleşmiktir, giiyor. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da hakkını vermek gerek, artık gündemi belirleyen bir isim haline geldi. ''Artık helalleşmek zamanı'' derken geçmişte hatalar yapıldığını söylüyor. Helalleşme turuna çıkacakmış. Sanırım, kendini Cumhurbaşkanlığına hazırlıyor, iyiden iyiye bu konuya adapte oldu.

Yankı da buldu bu sözler. Olumlu bulanlar oldu, karşı çıkanlar da... Odatv.nin''Sol helalmeşmeyi tartışıyor'' başlığında bir derlemeye imza attı, bir bakalım, sonrasında devam ederiz:

****

Sol “helalleşmeyi” tartışıyor

Kimi isimler Kılıçdaroğlu'nu desteklerken, kimi isimler ise bu sözlere karşı çıkarak, "helalleşme" değil, "hesaplaşma" vurgusu yaptı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Twitter'dan görüntülü bir mesaj paylaştı.

CHP lideri "helalleşme" vurgusu yaptığı videosunu, "Ben ömrümde, ülkemizde nefreti ve sevgiyi gördüm. Artık sevgi kazansın istiyorum. Ülkemizin iyileşmeye, helalleşmeye ihtiyacı var. Helalleşmek geçmişi değiştirmez ama geleceğimizi kurtarır. Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım..." notuyla paylaştı.

Kılıçdaroğlu'nun bu sözleri sosyal medyada çokça tartışılmaya başlandı. Kılıçdaroğlu'nun bu sözleri sol camiada da tartışmalara neden oldu.

Kimi isimler Kılıçdaroğlu'nu desteklerken, kimi isimler ise bu sözlere karşı çıkarak, "helalleşme" değil, "hesaplaşma" vurgusu yaptı.

Gazeteci Aytunç Erkin ise katıldığı bir televizyon programında, "Ben Yıldıray Oğur, Taha Akyol ve Karar Gazetesi’yle helalleşmiyorum. Kabataş yalancısı Elif Çakır ile helalleşmeyeceğim. Ergenekon-Balyoz operasyonlarını yapanlarla helalleşmeyeceğim. Türk ordusuna kumpas kuranlarla da helalleşmeyeceğim" ifadelerini kullandı.

Öte yandan, sosyal medyada "Haram olsun Kılıçdaroğlu" etiketi de Trend Topic (TT) oldu.


İşte Kılıçdaroğlu'nun sözlerinden sonra yapılan o paylaşımlar:
Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Resim Ekleme

Sol “helalleşmeyi” tartışıyor (odatv4.com)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
15.11.2021- 20:54

Benirleyerek helalleşme - Melih PEKDEMİR


Helalleşmeyi biliyoruz da benirlemek ne demek? Belki sizler bilebilirsiniz ama bu kelimeyi ben yeni duydum ve son gelişmelerde anlamını yaşayarak da öğrenmiş oldum.

İlk duyduğumda sanki “ben” ile ilgili bir şey sandım haliyle. Yani birinci tekil zamir.

Bu memlekette birinci tekil ve “tek zamir” olarak akla önce AKP Genel Başkanı geliyor. Gerçi “ben” zamiri yerine “Şahsım” demeyi sevdiği biliniyor. Şimdilerde CHP Genel Başkanı da her söze “Ben” diye başlıyor. Zamire zamir, aynı kulvarda kıyasıya muhalefet halleri denebilir. Helalleşme de o kulvardaki bir gayret değil midir?

Ama “benirlemek” kelimesinin birinci tekil zamirle alakası yok. Halk ağzında, şaşkınlıkla karışık korku duymak, irkilmek, ürkmek, uykudan sıçrayarak uyanmak, afallamak, şaşırmak anlamlarına sahipmiş.

Memlekette olup bitenler karşısında bazen şaşkınlıkla karışık korku duyuyoruz, irkiliyoruz, ürküyoruz ya, benirleyerek yaşıyormuşuz işte! Bir de halkımızın önemli bir kesimi uykusundan korkarak da olsa bir uyansa, benirlese yani, kötü mü olurdu? Sedat Peker’in isim vererek sıraladığı lüks otellerde resmi ve sivil kodamanların fuhuş ve kokain partisi hakkındaki son iddiaları da mı bir benirlemeye yol açmaz?

Saraylıların iktidarda kalmak bakımından alması gereken risklerin çoğaldığı görülüyor. Bu riskleri alt edemezlerse, olur ya bir gün seçim olursa, seçim sabahı Saraylıların da benirlemek hallerini her boyutta yaşayacaklarından şüpheniz olmasın.

Cumhur İttifakı’nın var gücüyle Millet İttifakı’nı parçalamak derdinde olduğu aşikâr. Lütfü Türkkan hadisesiyle bir yandan Akşener’e yüklenirken Kılıçdaroğlu’na salvolar da devam ediyor. Tüm Saraylılar, müteahhitleri, tarikatları ve cümle devşirmeleri, iktidarı kaybetmek ihtimalinin artması karşısında seçimden önce şimdiden benirlemeye başladılar. Mehmet Barlas’ın gözlerini belerterek benirleme korosuna ses vermesi boşuna değil. Seçimleri kazanamayacaklarsa, sadece HDP’yi değil CHP’yi bile kapatmayı göze alabildiklerini söylüyorlar.

Kılıçdaroğlu ise hâlâ gözü sola kapalıyken siyaset yapacağına inanıyor. Sağa göz kırpmanın filan ötesinde bütün geleceğe sağcı bir gözle bakarak başarılı olacağını sanıyor. Her fırsatta dindar bir Müslüman olduğunu ispata çalışıyor. MİT binası açılışında Diyanet Başkanı liderliğinde el açıp dua etmişti. Şimdi ikide bir helalleşelim deyip durması karşısında şaşırmıyoruz ama belki benirliyoruzdur.

AKP Genel Başkanı fırsat buldukça haram olsun, gözünüze dizinize dursun nankörler minvalinde konuşmayı seviyor. Harama muhalefet ise helalmiş! “Geçmişte partimizin de hataları oldu; helalleşme yolculuğuna çıkma kararı aldım” diyen Kılıçdaroğlu belki kendince geçmişteki bir gaflet (!) uykusundan uyandığını, benirlediğini sanıyordur ki, helalleşmeden söz ediyordur! (Fatih Altaylı “Genelde musallada, cenaze namazı sırasında helallik istenir. Acaba CHP’yi gömmeye mi hazırlanıyor da helallik istiyor diye de düşünmedim değil” derken şaka yapmış sayılmayabilir.)

İyimser bakarsanız, helalleşme deyince CHP’nin aslında Saray’la helalleşmediği, muhafazakâr seçmene seslendiği, Saray’dan hesap sormaktan vazgeçmediği söylenebilir. Ama haram-helal gibi dinsel kavramlarla siyaset yapmak, yaptırmak siyasi İslam’ın kazanılmış bir mevzisidir!

Kılıçdaroğlu zaten “Ben” diye konuşuyor. Tamam, kendi şahsi tercihidir, sürekli mağduriyet mazeretine sığınan ve faturayı hep CHP’ye çıkaran sağcılarla bile helalleşebilir. Zaten yandaş gazeteci Hilal Kaplan’ı bile arayarak geçmiş olsun dileklerini iletmişti. Yeter ki bunu topyekûn bir benirleme şeklinde sunmasın. Sağcı gericiliğe muhalefet yapıyor sanarak CHP’ye oy veren kendi laik seçmenlerini benirleme hallerine sokarak yerlerinden zıplatmasın.

Kılıçdaroğlu’nun daha önce Bozüyük-Bilecik’te sağcı bir toplulukla yaptığı toplantıdaki helalleşme çağrısını BirGün’de İlhan Cihaner şöyle değerlendirmişti:

“Tabii ki asıl olan siyasi ve hukuki olarak hesap sorulmasıdır. Ancak bir ‘helalleşme/özeleştiri’ istenecekse sol düşmanlığı üzerinden kuşakları heba edilen, işsiz, aşsız bırakılan, mülakatlarda, sahte sınavlarda hakları yenilen, işkencelerde sakat bırakılan, Maraş’tan Sivas’a, faili meçhullerden darbe süreçlerine kadar adeta biçilen insanlardan ‘helallik’ istenmeli. Çoğunlukla içi boş, bitmez tükenmez mağduriyet edebiyatının değirmenine su taşınmamalı.”

Ve işte SOL Parti de İzmir’de “Devrimci Demokratik Cumhuriyet” mitinginde her tür benirlemeye itiraz babında son noktayı koydu: Helalleşme değil, hesaplaşma zamanı!

https://www.birgun.net/haber/benirleyerek-helallesme-365827

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
16.11.2021- 00:11

Okuyan'dan 'helalleşme' çıkışına yanıt: Karşımızdaki rahatlanılmaması gereken bir siyasi iktidar

Kılıçdaroğlu'nun çıkışını soL TV'ye yorumlayan TKP Genel Sekreteri Okuyan, 'helalleşme' kavramının dinsel boyutuna dikkat çekti.

Resim Ekleme

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" çıkışını soL TV'ye yorumladı. Okuyan, "helalleşme" kavramının dinsel boyutuna dikkat çekerek siyasetin dışında kalması gerektiğini söyledi.

"Her şeyden önce 'helalleşme' kavramının siyasette yeri olmaması gerektiğini söylemem gerekiyor" diyen ve "helalleşme"nin bireysel bir olgu olduğunu belirten Okuyan, bu durumun Kılıçdaroğlu için çelişki olduğunu ifade etti:

"Daha geçenlerde, 'Hep ben diye konuşuyoruz, biz diye konuşmamız gerekir' diyen bir siyasetçi için çelişki bence. Sonuçta biz çok eleştirdik Türkiye'deki partileri, liderler hep 'Ben yapacağım' diyor diye. Yine benzer bir durum var. Bu kişisel bir olgu olarak gösterilmemeli."
'Hatalar diye önümüze konulan şeylerin çok büyük bölümü AKP Türkiyesi'yle flört etme üzerine kurulu'
Okuyan, Kılıçdaroğlu'nun "Geçmişte partimiz çok hata yaptı" sözlerine karşılık bu ifadelerin soyut olduğunu belirtti. "Madem 'helalleşeceğiz' diyorsunuz bu hataları açık bir şekilde listeleyin" diyen Okuyan, CHP'ye de çağrıda bulundu. Okuyan şöyle konuştu:

"Bir siyasi parti kendi geçmişinde önemli hatalar yaptığını düşünüyorsa, bunlar herhalde kurultay, kongre konusudur. Partinin kurulları bir araya gelir ve kamuoyuna derler ki, 'Biz geçmişte şu hataları yaptık, bunları düzelteceğiz.' Bunları demeyip bir yandan da Cumhuriyet'in kurucu partisiyiz falan denilecek. Üstelik geçmişte yapılan hatalar diye önümüze konulan şeylerin çok büyük bölümü aslında AKP Türkiyesi'yle flört etme üzerine kurulu. Dolayısıyla kamuoyunda 'yeni CHP' diye kodlanan bir süreç doğrultusunda bir 'özeleştiri' ya da kendi deyimleriyle bir 'helalleşme' süreci öngörülüyor. Bana kalsa CHP çıksın, 'Biz şu hataları yaptık' desin. Biz de bilelim, yurttaş da bilsin, helalleşmek istedikleri de bilsin."


'Aklınıza gelebilecek herkese en fazla hakaret eden kişi belli'
"Helalleşme" açıklamasına yönelik eleştirileri de ele alan TKP Genel Sekreteri, yandaş köşe yazarı Abdülkadir Selvi
'nin "Kılıçdaroğlu'nun en çok hakaret ettiği kişi Erdoğan'dır. Erdoğan'la helalleşsin" söylemininse komik olduğunu belirtti:

"Selvi'nin bunları yazmaya ne hakkı var? Türkiye'de bir kişiye değil, aydınlara, bilim insanlarına, siyasetçilere, sendikacılara, çiftçiye, öğrenciye aklınıza gelebilecek herkese en fazla hakaret eden kişi belli. O ne olacak? Ayrıca ben Kılıçdaroğlu'nu eleştiririm falan ama Kılıçdaroğlu'nun ben kimseye hakaret ettiğini de görmedim. Sert sözler söylüyordur ama zaten Türkiye'de 'hakaret'in tanımı da değişti."


'Bu iş bitti söylemi halkı savunmasız bırakıyor'
Muhalefetin seçimleri işaret ederek "Bu iş bitti" türünden bir söylem geliştirmesinin halkı savunmasız bıraktığını da dile getiren Okuyan, karşısında rehavete kapılınmaması gerken bir iktidar olduğunu şöyle vurguladı:

"'Seçimlerde gidip oy kullanacağız bu iş de bitecek, karanlıktan aydınlığa çıkacağız' türünden bir söylem kesinlikle ve kesinlikle bu halkı savunmasız bırakıyor. Zaten halkın örgütlenmesi gibi bir derdi yok muhalefetin ama öte yandan da 'Bu iş bitti' denildikçe halk rahatlıyor. 19 yıl gösteriyor ki, karşımızda rahatlanılmaması gereken bir siyasi iktidar var. Bu anlamda bu 'helalleşme' yolculukları falan, kamuoyuna güven verme anlamına geliyor belki ama bir yandan da gerçekten de çok büyük bir tuzağı içeriyor."

https://haber.sol.org.tr/haber/okuyandan-helallesme-cikisina-yanit-karsimizdaki-rahatlanilmamasi-gereken-bir-siyasi-iktidar

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
16.11.2021- 18:27

Kılıçdaroğlu'ndan 'helalleşme' açıklaması

¨Helalleşme¨ açıklamalarının ardından aldığı tepkiler üzerine CHP Grup Toplantısı'nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, kimlerle helalleşeceğini açıkladı.

Resim Ekleme
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, helalleşme açıklamalarının ardından aldığı tepkiler üzerine konuya ilişkin bir kez daha konuştu. ¨Hukuk başka, kim ne suç işlediyse onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım" diyen Kılıçdaroğlu, ¨İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi ile, Soma ile helalleşeceğiz. 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel'i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz¨ ifadelerini kullandı.

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri, kimlerle helalleşeceğine yönelik de "28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz, ikna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski'yle helalleşeceğiz, hukuk başka, helalleşme başka¨ dedi.

AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi hedef alan Kılıçdaroğlu, "AK Partiye oy veren kardeşlerime sesleniyorum, senin alın terini çalıyorlar. MHP'li kardeşlerime de sesleniyorum. Ne kadar yolsuzluk varsa ilk alkışlayan da Sayın Devlet Bahçeli'dir" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şu şekilde:

Videomda söyledim, ben ülkemizde iktidar olmaktan çok iz bırakan başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra gelecek yüz tane iktidar da artık ülkeye hep bir şeyler ekleyerek yürüsün diyorum. Batı'da nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, işte böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım. Biliyorum bazılarımız zorlanıyor bu konuyu konuşmaya, yaralar hâlâ açık. Ama yapacağız, çocuklarımız için yapacağız. Bizim gördüğümüzü yaşadığımızı milletimizin çocukları gelecekte yaşamamalı. Bundan daha büyük ödül olabilir mi Allah aşkına?

'HUKUK ONUN HESABINI SORACAK'

Helalleşme ile hukuku karıştıranlar oldu. Helalleşmek yüzleşmek barışabilmek devam edebilmek demektir. Bunun yarası olan topluluklara yapacağız. Hukuk başka kim ne suç işlediyse onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Zaten hukukla yani onunla zaten helalleşmek imkansız. Hukuk onun hesabını soracak. Bunu ben videoda da söyledim. Bir de medyada bazılarının 'ne güzel muhalefet zaten kazanıyor ne gerek vardı tüm bunlara' demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar, bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi! Ben gelecekte bu ülkenin çocuklarının ardından bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Evlatlarımız diyorum, hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz, dostlarım helalleşeceğiz. Açık yaralar var, biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız.

'ALİ İSMAİL KORKMAZ'IN AİLESİYLE, SOMA'YLA HELALLEŞECEĞİZ'

28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Hukuk başka helalleşme başka. İnsanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz. Sivas, Kahramanmaraş mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Diyarbakır hapishanesi mahkumlarıyla helalleşeceğiz. Mahalleleri gasp edilip sürülen romanlarla helalleşeceğiz. Varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurlarıyla helalleşeceğiz. Mahkemelerle süründürülen askerlerimiz ve aileleri ile helalleşeceğiz. Bugün Londra'ya göç etmiş en parlak beyinlerimiz ile helalleşeceğiz. Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi ile, Soma ile helalleşeceğiz. Darbeciler tarafından bir sağdan bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede o insanlarımızla helalleşeceğiz. 9 yaşındaki Oğuz Arda Sel'i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz, Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz. Helalleşeceğiz dostlarım. Yakın gelecekte bir gün çocuklarımız geçmişe baktıklarında 'Neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz, helal olsun onlara' diyecekler. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız birileri buna cesaret ettikleri için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum ben. Bizden sonra gelecek 100 iktidara bir kapı aralıyorum ben. Doğru bir kapı açmamız. Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu, nasip bize oldu."

https://ilerihaber.org/icerik/kilicdaroglundan-helallesme-aciklamasi-133050.html





melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
17.11.2021- 05:15

Kılıçdaroğlu bu helalleşme ve hesaplaşma konularına bir ölçüde açıklık getirmek istedi ve partisinin Salı toplantısında bu konuya bir ölçüde değindi. Bu konu, Kılıçdaroğlu'nun bu söylemi bana Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet itifakı'nın adayı olacak izlenimini verdi. Belki de ortaklarla konuşulup anlaşılmıştır, bilmiyorum.   Ama daha önce yaptığı gibi birinci tekil şahıslı konuşmaları son zamanlarda epey arttı. Şöyle yapacağım böyle yapacağım deyip duruyor. Helalleşmeyi de bu bağlamda söyled. Seçilmesini kolaylaştıracak bir formülasyn gibi görüyor. Bu güne kadar CHP'ye yakın olmamış kesimlere de uğrayacak ve arada bir yaptığı gibi ''hata yaptık'' diyecek. Ve böylece kendisine soğuk yaklaşma ihtimali olan kesimlerden de oy alacak Helalleşmeyle ilk anda akla bu geliyor. Böyle bakıldığında helalleşme çağrısı Kılıçdarolu'nun bu zamana kadar benimsediği tavra da uygun.

Bu konuya soldan tepkiler gelince sanırım bir alan açmak istedi ve helalleşmeye hesaplaşmayı da kattı. Dersim'i kattı mı bu sürece bilmiyorum, konuşmasını dinlemedim. Liberaller de ne çok sevindi. Halk tv.deki programında Levent Gültekin ve Murat Sabuncu hemen üzerine atılmışlardı bu sözün. Dersim'den başlayarak Menderes-Celal Bayar   döneminin 6-7 Eylül olaylarına, oralardan Çorum, Maraş ve Sivas katliamlrarına hemen hemen tüm tarihsel yıkımların gündeme getirilmeinden söz ettiler. Helalleşilmeli, özürler dilenmeli ve toplum rahalamalı demek istediler sanırım. Konuşmalar daha başlarda bir tepinmeye dönünce rahatsız olup kanal değiştirmiştim.

Kim kimle helalleşiyor?
Kim kimden özür dilemeli?

Hem sonra tarihin en önemli bir seçimine gidilirken, konuyu bu başlıklarla sürdürmenin kime ne yararı olabilir? Kılıçdaroğlu yine duygusal bir reflekste bulunmuş ve sanırım sonra da gelen tepkiler üzerine bir çerçeve çizmeye çalışmışlar. Bence çok da inandırıcı olamayacak ve Türkiye'nin ekonomik, siyasal ve toplumsal sıkışmışlığı altında bir süre sonra tavsayacak ve Kılıçdaroğu'nun ( ve ekibinin) bir fantezisi olarak kalacaktır.

Türkiye'de helalleşilecek, daha uygun sözcükle özür dilenecek pek çok başlık bulunuyor. İkide bir liberallerin Dersim çığırtkanlığına bir yanıt verilebilir. Tarihsel anlamda bir gerici kalkışmanın savunulacak yanı olabilir mi? Kürt isyanlarındaki yöntem elbette sorgulanabilir, eleştirilebilir ama bu isyanların genç cumhuriyet yönetimi tarafından kabullenilmesi kadar anlamsız bir durum olamaz(dı). Bu ülkede, cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlar ve yapılamayanlar konusunda bir özür gerekiyor ve ille de bir hellalleşme söz konusu olacaksa, şimdi zamanı olmadığının da altını çizerek Alevi dostlardan, solculardan ve Roboski ve Diyarbakır Cezaevi'nde olanlardan   özür dilenmelidir ki, bu da Kılıçdaroğlu'na kalmamalı, eminim yüzüne gözüne bulaştırır.


melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
18.11.2021- 18:53

Helalleşme - Selahattin Demirtaş


Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını toplumsal uzlaşma ve ülkemizin iç barışı açısından çok önemsiyor ve yürekten destekliyorum.

Resim Ekleme

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu geçtiğimiz hafta, helalleşme kavramını kullanarak önemli bir açıklama yaptı. Her türlü siyasi taktik hesaptan, ittifak ve seçim tartışmalarından bağımsız bir şekilde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu açıklamasını toplumsal uzlaşma ve ülkemizin iç barışı açısından çok önemsiyor ve yürekten destekliyorum. Çünkü geçmiş hatalarımızla samimi, dürüst ve cesur bir şekilde yüzleşip karşılıklı helalleşmeden hiçbir sorunumuzu kalıcı olarak çözemeyiz. Bu nedenle, Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin Genel Başkanı sıfatıyla yapılmış bu açıklama tarihi önemdedir ve mutlaka sahiplenilmesi, desteklenmesi ve güç verilmesi gereken ciddi bir adımdır.

Helalleşme veya yüzleşme dediğimiz şey, geçmişin hatalarından sorumlu olanları bulup suçlamak ve cezalandırmak değildir. Geçmişteki hataların, acıların bir daha asla tekrarlanmayacağına dair tüm kesimlerin birbirlerine ve elbette devletin tüm kesimlere teminat vermesidir. Bunun için hataların varlığını ve sonuçlarını kabul ederek içten bir şekilde özür dileyebilmektir. Her şeyden öte, toplumun travma sonrası tedavisi için gereklidir bu. Bir arada güven ve huzur içinde yaşayabilmek, birbirimizin yüzüne bakabilmek, birbirimizi sevebilmek için gereklidir. Bunları sağlamadan hangi toplumsal zemin üzerinde uzlaşıyı ve demokrasiyi kurabiliriz ki?

HELALLEŞME TEMELDİR

Demokrasi, hepimizin kendi dairesinde huzur içinde, komşularıyla barışık şekilde yaşayabileceği bir apartmansa helalleşme de o apartmanın temelidir. Temel olmadan, temel sağlamlaştırılmadan istediğimiz kadar güzel bir apartman yapalım, o apartmanın bir süre sonra çökmesini engelleyemeyiz. Şu anda ne temel var ne de apartman. Hepimiz, çadırlarda hayatta kalmaya çalışan depremzedeler gibiyiz. Etrafımız enkaz yığınlarıyla, acılarla dolu bir haldeyken çıkış yolu, kurtuluş yolu arıyoruz. Bu durumda yapmamız gereken ilk şey, tüm Türkiye olarak el ele vermek, toplumsal birliğimizi sağlamaktır. İşte bunun için de helalleşmeye, yüzleşmeye, birbirimizle barışmaya ihtiyacımız var. Bunu sağlayabilirsek gerisi artık çok kolay. Bütün sorunlarımızın çözümü, çorap söküğü gibi arkasından gelir.

SAYIN KILIÇDAROĞLU’NUN HELALLEŞME İÇİN YOLA ÇIKMASI ÖNEMLİDİR

Bu noktada Sayın Kılıçdaroğlu’nun çabası çok kıymetli. Toplum, devamının gelmesini bekleyecektir. Sadece şimdi değil, ileride iktidar değiştiğinde, bu helalleşme sürecinin devlet adına da kurumsal ve resmi olarak işletilmesi gerekir. Ancak bu sorumluluk ne sadece CHP’nin ne de sadece Sayın Kılıçdaroğlu’nundur. Başta siyasetçiler olmak üzere herkes samimiyetle ve cesaretle elini taşın altına koymak, kendi payına düşen sorumluluk gereğince yüzleşmeye dahil olmak zorundadır. Bunun basit oy hesaplarıyla yaklaşılacak bir konu olmadığını herkesin iyi anlaması gerekir. Kaldı ki samimiyetle özeleştirisini ortaya koyan siyasetçiyi, halk kesinlikle bağrına basacaktır. Yine de ahlaklı davranmak ve risk almaktan da çekinmemek gerekir. Başka türlü siyasi öncülük de yapılamaz, toplumsal değişim de sağlanamaz. Bu nedenle, Sayın Kılıçdaroğlu’nun inisiyatif alması kıymetlidir, helalleşme için yola çıkması önemlidir.

Halkımıza, tüm Türkiye toplumuna sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz.

HEP BİRLİKTE HELALLEŞECEĞİZ

Doğrusu, bu konu dışarıda nasıl tartışılıyor, çok takip etme imkanım olmadı. Nihayetinde bizler haksız ve hukuksuz bir şekilde hapiste tutuluyoruz. Buradan özeleştiri yapmamız kimilerince istismar edilecek, birilerine yaranma çabası olarak yorumlanabilecektir. Kaldı ki biz siyaseten eleştirildiğimiz için değil, siyasi bir kumpas sonucunda buradayız ve siyasileşmiş mahkemelerde çok ağır ceza istemleriyle yargılanıyoruz. Bu durumumuza rağmen, bizim de halka karşı özür borcumuz var. Ben şahsen, bu özeleştiriyi ve özür dileğimi halka sunmaktan geri durmam, özeleştirimizin muhatabı siyasetin aparatına dönüşmüş mahkemeler değildir elbette. Bununla birlikte halkımıza, tüm Türkiye toplumuna sözümüz olsun, biz de kendi hatalarımızla yüzleşecek ve hep birlikte helalleşeceğiz.

Evet, sorunları biz yaratmadık, sorunların kaynağı biz değiliz ancak siyasetçiler olarak eğer doğru ve başarılı bir politika izleseydik çözümsüzlükten beslenenlerin ekmeğine, istemeden de olsa yağ sürmemiş olurduk. Kendi adıma bu sorumluluğu her zaman kabul ettim ve halen aynı noktadayım. Kimlik siyasetini aşarak toplumun tamamını kucaklamayı başarmalıydık. Şiddetin tümden devre dışı kalması için siyasetçiler olarak daha fazla inisiyatif almalı, öne çıkmalıydık.

HELALLEŞME VE YÜZLEŞME BİZİM DE SORUMLULUĞUMUZ

Halkımızın haklı taleplerini daha doğru ve ikna edici bir dille anlatmayı, temsil etmeyi başarmalıydık. Bize yönelik ağır saldırılara ve kara propagandaya rağmen hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan barış politikalarını hayata geçirmeliydik. Bunlar bizim eksiklerimiz, hatalarımızdır. Ve eminim bizden dolayı kırılmış, incinmiş milyonlarca insan da var. Dolayısıyla helalleşme ve yüzleşme bizim de sorumluluğumuz. Unutmayın, helalleşme için samimiyetle özür dileyebilmek zayıflık değil, cesaret ve erdemdir. Yüzleşme konusu sulandırılmadan, istismar edilmeden tüm kesimlerce desteklenir ve herkes iğneyi önce kendine batırırsa demokrasinin önü açılır, toplum nefes alır.

Son olarak yüzleşme, sosyolojinin ve toplumsal psikolojinin konusudur. Hesaplaşma ise hukukun alanına girer. Helalleşme süreci sağlıklı bir şekilde işletilirse bağımsız yargı önünde hesaplaşma da daha kolay ve mümkün olur. Zaten ikisi birden yapılamazsa adalet sağlanmış olmaz. Elbette yakın zamanın ağır suçları yargı önünde hesaplaşmaya konu olacaktır ama ondan önce, yüzleşme ve karşılıklı helalleşme için hep birlikte adımlar atmalıyız.

Selamla, sevgiyle…
https://www.politikyol.com/helallesme/

melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
23.11.2021- 08:17

Hesaplaşma, yüzleşme derken geldik mi helalleşmeye… - Metin Çulhaoğlu

Kimse kusura bakmasın: Türkiye’de “geçmişimizle hesaplaşma”, “tarihimizle yüzleşme” gibi önermeler etrafında gündeme gelen tartışmaları, bunlara pek meraklı görünenler kadar önemsemiyoruz; bunların hep söylenen yollardan gerçekleşebileceğine de ihtimal vermiyoruz.

Aynısı, CHP liderinin son “helalleşme” çıkışı için de geçerlidir.

Helalleşme çıkışı, Kılıçdaroğlu’nun kendini Cumhurbaşkanı adaylığına hazırlaması bağlamında “anlamlı” bulunabilir. Bunun ötesinde önem atfedilmesi boş bir iştir. Daha açık söylersek, “helalleşme” dendi diye CHP ne kimi tabuları kırarak radikalleşecek ve “daha sola” gidecek,   ne de mütedeyyin ve “mağdur” kesimlerin gönlünü alma hesabıyla sağa demir atacaktır.

Bugüne kadar ne idiyse aşağı yukarı öyle kalacaktır.

***

“Helalleşme” olmasa bile “yüzleşme” dendiğinde “emsal” sayılabilecek iki örnek var. Başkaları da olabilir; bunlar bizim bilediklerimiz.

Onlara bir bakalım.

Almanya   Başbakanı sosyal demokrat Willy Brandt 7 Aralık 1970 tarihinde İkinci Dünya Savaşı’ndaki işgal sırasında Varşova gettosunda Naziler tarafından katledilenlerin anısına yapılan anıtın önünde diz çökerek bu kıyımın kefaretini ödemiş, yani Almanya adına bu olayla yüzleşmişti.

ABD’de Başkan F.D. Roosevelt   1942 yılında ABD’nin batısında (Pasifik kıyısı) yaşayan Japon kökenli ABD yurttaşlarının toplama kamplarına gönderilmesi için bir karar çıkardı. Bu kararla birlikte yaklaşık 120 bin kadar Japon-Amerikalı çeşitli toplama kamplarına sürüldü.   Geride bıraktıkları gayrı menkul ve ticari işletme gibi varlıklara da elbette başkaları “çöktü”.   43 yıl sonra, 1988 yılında zamanın ABD Başkanı Reagan özür diledi ve böylece ABD de tarihinin bu karanlık sayfasıyla “yüzleşmiş” oldu...

“Emsaller” şuna işaret ediyor: Geçmişle yüzleşilecekse   bunu yapacak olanlar ülkelerin liderleri ve siyasal iktidarlarıdır. Geçmişteki acıların müsebbibinin kendileri ve partileri olması da gerekmez.

Gelgelelim, siyasal liderlerin ve iktidarların dışında, toplumların bu tür olumsuzluklarla “yüzleşmesi” ayrı bir meseledir ve liderlerin yaptıklarının toplumsal yüzleşmenin garantisi sayılması da beklenemez. Alman ve Amerikan toplumlarının, sırasıyla Yahudi soykırımı ve Japon “yerinden etme” olayıyla ne kadar yüzleşmiş   olduklarını bilemeyiz. Günümüz gerçekleri, bu “toplumsal yüzleşmenin” pek de sağlanamamış olduğuna işaret etmektedir.



Bize gelince; bizde “tuhaf” olan, bir tür yüzleşme sayılabilecek helalleşme fikrinin bir muhalefet partisi liderinden gelmesi ve ayrıca (Kılıçdaroğlu’nun çıkışından bağımsız olarak) yüzleşme isteyenlerin bu yüzleşmeyi toplumdan beklemesidir.  

***

Başkaları ayrı da yüzleşmenin toplumun kendisinden beklenmesi,   özellikle liberal ve sol-liberal çevrelerde neredeyse sabit fikir haline gelmiş bir “pürifikasyon” beklentisine işaret etmektedir. Yani öyle ki, bu ülkede hedef ister gerçek demokrasi ister sosyalizm olsun, toplumun kendini “temizlemesi”, “arındırması” bir önkoşul olarak görülmektedir. Yani öyle ki, siyasal partiler ve siyasal iktidarlar dışında toplum da önce kendi tarihindeki olumsuzlukları görecek, bu olumsuzluklarla yüzleşip hesaplaşacak ve ancak kendini böyle “arındırdıktan” sonradır ki ileri hedefleri benimseyip bu yönde harekete geçmesi mümkün olabilecektir.  

Sınıf egemenliğinin böylesine pervasızlaştığı, sınıf karşıtlıklarının bu kez mutlak yoksullaşma eşliğinde daha da keskinleştiği, kutuplaşmaların bu kadar yoğunlaştığı bir ülkede toplumdan, üstelik uzak sayılabilecek bir geçmişle hesaplaşmanın ve tarihle yüzleşmenin getireceği bir “arınma” beklenmesi tam anlamıyla idealizmdir, hayalciliktir.

***

Peki, hiç mi olmasın, şu yüzleşme ve hesaplaşma işleri gündemden büsbütün düşsün mü?

Eğer söz konusu olan toplumsa, genel olarak bir yurttaşlar toplamıysa, böyle bir toplamı güncel sorunlardan, bugünün çelişkilerinden, karşıtlıklarından ve önerilen çözümlerden tamamen soyutlanmış, bunlarla ilişkisi kurulmamış bir tarih hesaplaşmasına yöneltmek mümkün değildir.  

O zaman?

O zaman şu: Güncel mücadelede sermayenin açgözlülüğüne, birikim süreçlerinin kimin elinde ne kalmışsa hepsine göz diken “mülksüzleştirici” doymazlığına; yobazlığın, milliyetçiliğin ve ırkçılığın hem bu süreçlerin hem de toplumu   pasifleştirmenin araçları olarak kullanılmasına dikkat çekebildiğiniz ölçüde insanlar örneğin 1942 Varlık Vergisi ve   6-7 Eylül 1955 gibi olayları yerli yerine oturtabilecektir.

Dersim mi?

Kürtlere yönelik asimilasyoncu ve inkarcı politikalar mı?

Ülkenin geçmişindeki başka olumsuzluklar mı?

Gerçekten kitlesel, halkın geniş ölçüde katıldığı bir toplumsal muhalefetin ve mücadelenin gelip dayandığı noktalarda ve güncel bağlamlarıyla birlikte hepsi gündeme gelecektir ve gerçek bir yüzleşme de ancak böyle gerçekleşebilecektir.

***

Bunun dışındaki yollardan ve denemelerden hiçbir şey çıkmaz.

Çıkarsa da Ecevit’in 1974 yılında “tarihsel bir yanılgıyı” aşma adına MSP ile kurduğu koalisyondan ne çıkmışsa o çıkar. Ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın   2013 yılında Mardin’de söylediği “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir iktidarız” sözünden sonuçta ne çıkmışsa o çıkar…

https://ilerihaber.org/yazar/hesaplasma-yuzlesme-derken-geldik-mi-helallesmeye-133299.html

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]