Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

TKP Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yol haritasını duyurdu

Türkiye Komünist Partisi, düzenlediği olağanüstü konferansta aldığı kararları kamuoyuna duyurdu. Açıklanan kararlardan biri de cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tutum oldu.

Resim Ekleme
Türkiye Komünist Partisi, geçtiğimiz hafta sonu düzenlediği olağanüstü konferansta aldığı bir dizi kararı bugün kamuoyuna ilan etti.

Söz konusu kararlar arasında "Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile İlgili Karar" da yer aldı.

Düzen içi seçeneklerin karşısında emekçi halkın adayı ile çıkılması gerektiğinin belirtildiği kararda, "Partimiz önümüzdeki süreçte ortak bir irade yaratmak için dostça temaslar yürüttüğümüz EMEP ve Sol Parti’ye bu doğrultuda adım atma çağrısını yinelemektedir" ifadesi yer aldı.

"2022 Konferansı, bu çağrının karşılık bulmaması durumunda Parti’nin yetkili kurullarına emekçi halkın adayını bir an önce belirleme ve çalışmalara başlama görevini yüklemektedir" denilen kararda, şöyle denildi: "Emekçi halkın adayının daha geniş bir kesimin ortak adayına dönüşmesi de ortaya çıkan siyasi tablonun gereği olarak geri çekilmesi de her zaman mümkündür. Mümkün olmayan, bu konuda inisiyatif almadan sermaye temsilcilerinin atacağı adımların beklenmesidir."

Kararın tam metni şöyle:

"Türkiye Komünist Partisi, Başkanlık sistemine temelden karşı olmakla birlikte, 2023 yılında yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düzen içi seçeneklerin karşısına emekçi halkın adayı ile çıkılması gerektiği düşüncesindedir.


Bu düşünce, düzen muhalefetinin çıkaracağı aday ya da adayların niteliğinden tamamen bağımsız, ilkesel bir yaklaşımın ürünüdür. Cumhurbaşkanlığı seçiminin düzen içi hesap ve dengelerin gündeme geldiği bir platform olmaktan çıkarılması mutlak bir zorunluluktur.
2021 yılındaki Parti Konferansı’nda ve sonrasında MK ve PMK toplantılarında “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidarın ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmeme” kararlılığının hangi biçimler alabileceği konusu değerlendirilmiştir.


Bu kararlılık hiçbir biçimde bir düzen içi siyasi odağın desteklenmesini içermemektedir. Dünya komünist hareketinin tarihi benzer zorlu dönemeçlerin geçilmesinde bize yardımcı olacak derslerle doludur.


Partimiz yaratıcı, olgun ve devrimci bir yaklaşımla, bir bütün olarak düzen siyasetinin karşısında konumlanma görevi ile Erdoğan’ın yeniden seçilmesine dolaylı da olsa yardımcı olmama görevleri arasındaki gerilimi somut veriler ışığında ve zamanı geldiğinde yönetecektir.


Bununla birlikte, emekçi halkın adayının belirlenmesi ve bir devrimci programın etrafında bir çalışmanın başlatılması ertelenemez bir sorumluluktur.


Partimiz önümüzdeki süreçte ortak bir irade yaratmak için dostça temaslar yürüttüğümüz EMEP ve Sol Parti’ye bu doğrultuda adım atma çağrısını yinelemektedir. 2022 Konferansı, bu çağrının karşılık bulmaması durumunda Parti’nin yetkili kurullarına emekçi halkın adayını bir an önce belirleme ve çalışmalara başlama görevini yüklemektedir.


Emekçi halkın adayının daha geniş bir kesimin ortak adayına dönüşmesi de ortaya çıkan siyasi tablonun gereği olarak geri çekilmesi de her zaman mümkündür. Mümkün olmayan, bu konuda inisiyatif almadan sermaye temsilcilerinin atacağı adımların beklenmesidir.
Emekçi halkın adayını belirleme sürecinde Parti Merkez Konseyi yetkilidir."


https://haber.sol.org.tr/haber/tkp-cumhurbaskanligi-secimindeki-yol-haritasini-duyurdu-323229

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
14.01.2022- 00:31

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için TKP'nin böyle bir karar alacağını hiç beklemiyordum. Bu kararda da yineleniyor: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidarın ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmeme” durumu AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın karşısında yer alacak meclis muhalefetinin adayıyla bir günlük bir ittifak kurulmadan nasıl gerçekleştirilebilir, ve böyle, bu şekilde bir ittifaka girmeden seçime ayrı bir adayla girmenin Saray Rejimi'nin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelmediği nasıl iddia edilebilir?

TKP'nin aldığı bu karara hiç katılmıyorum. Yanlış buluyorum. EMEP ve SOL partiyle düşünülen ittifak gerçekleşir mi, bilmiyorum ama dinci faşizmin tam da sandıkta yenilgiye uğratılacağı ve iktidardan uzaklaştırma olanağının ortaya çıktığı bir momentte böyle bir siyasi karar, böyle bir siyasi tavır bence ve ne yazık ki, saray rejiminin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelecektir ve dahası büyük olasılıkla toplum tarafından da böyle yorumlanacaktır. Kararı seçime kadar elbette yorumlayacağız ama bu karar bu haliyle uygulamaya sokulduğunda eminim TKP'nin bugüne kadar oluşturduğu toplumsal alandaki saygınlık da bence yara alacaktır.

Umarım yanılırım.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
15.01.2022- 01:33

TİP Genel Başkanı Erkan Baş bu akşam Halk tv.deydi ve daha önce de defalarca yinelediği görüşlerini tekrar ederek tek adam rejimin sandıkta yenilgiye uğratmak için meclis muhalefetiyle birlikte hareket edeceklerini söyledi. Bu tavrını ''bir günlük ittifak'' olarak dillendirmişti,   dün akşam ise tek adamın gönderilmesi konusunda bir mutabakattan söz etti. Benzer görüşleri bir gün önce EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz'den de duyduk. Parlamento seçimlerinde meclis muhalefetinden farklı bir yapılanma içine girerek bir sol-sosyalist ''ittifak''tan yana olduklarını ve bu konuda TKP ve SOLparti ile görüşmelerin sürdüğünü ama cumhurbaşkanlığı seçiminde tıpkı Erkan Baş'ın söylediği gibi meclis muhalefetiyle birlikte davranacaklarnın altını çizdi. İstanbul Belediye seçimlerinde de AKP'nin geriletilebilmesi amacıyla muhalefetin adayı İmamoğlu'na destek verdiklerini de ekledi. SOLpartinin bu konudaki görüşleri bu kadar açıklıkla topluma yansımadı ama, onların da farklı düşüneceklerini ve farklı davranacaklarını hiç sanmıyorum. Sadece TKP farklı bir tavır sergiliyor; ısrarla ve inatla tıpkı İBB seçimlerinde olduğu gibi meclis muhalefetinin ortak cumhurbaşkanı adayının karşısına ''emekten yana'' bir aday çıkaracaklarını ve ayrıca da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın ve saray rejiminin ve dahi tek adam sisteminin ekmeğine yağ sürmeyeceklerini söylüyorlar. Böyle bir siyasi tavrın doğruluğuna inanmışlar ve bu tavrın hem ülkeye ve hem de sola alan açacağında ısrarlılar. TKP bu konuda adı geçen partiler arasında yalnız kalacak gibi görünüyor. SOLparti ve EMEP'in bu konuda ikna edilmesi biraz zor olacağa benziyor, belki ( adı nedense hiç geçmeyen) TKH ile...

Her bakımdan sıcak ve renkli bir seçim sürecine giriyoruz. İyi tarafı sosyalistlerin uzunca bir zamandır hiç bu kadar görünür hale gelmedikleridir. Anketlerde bile TİP'in yüzde biri geçmesi, EMEP ve TKP'nn binde 7 ve binde 5 gibi görünmesi sevindirici...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
18.01.2022- 02:21

Evet, TKP Cumhurbaşkanlığı seçimindeki yol haritasını açıkladı. Kemal Okuyan da dün akşam HalkTv.'de Şirin Payzın'nın programındaydı. Orada ''"AKP iktidarının sonlanması devrimci bir görevdir. Bizim AKP iktidarının sonlanmasından anladığımız başka bir şey"   dedi ve anlattı. Açıkçası ben bu konuda TKP'nin-Kemal Okuyan'ın ne demek istediğini, Cumhurbaşkanlığı seçiminde tam olarak ne yapacaklarını, AKP iktidarının devrilmesi için   nasıl bir ''devrimci görev'' üstleneceklerini bir türlü anlayamıyorum. Tam ''anladım, böyle yapacaklar, cumhurbaşkanlığı seçiminde kendileri bir aday çıkaracaklar'' diyorum, bu kez ''Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ekmeğine yağ sürmeyeceğiz'' dediklerinde ''yanlış anlamışım, 'devrimci bir görev' üstlenmeyi yeğleyecekler'' demeye başlıyorum. Sonra...'''başka bir şey, anti-emperyalizm, laiklik Babacan, Davutoğlu'' diye başlayan cümleler kurduklarında ''yok canım'' diyorum, ''emekten yana bir tavır sergilenecek'' diyorum.

Bu akşam aynı programda SOLparti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen açık seçik ve çok net olarak tıpkı TİP gibi, tıpkı Emep sözcüleri gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde meclis muhalefetiyle birlikte Erdoğan iktidarını gönderme yönünde tavır alacaklarını söyledi. (İBB seçimlerinde de tıpkı EMEP ve TİP gibi aynı tavrı gösterdiklerini söyledi.) Meclis muhalefetini gönderme konusunda birlikte davranacaklarını söylerken kameralar bir ara Kemal Okuyan'a dönmüştü. Dikkat ettim, Kemal Okuyan onaylama anlamında başını sallıyordu. Yine şaşırdım.

Seçimlere daha var; bir seçim kararı da henüz alınmadı. Sanırım bu konuda bizlerin anlayacağı net bir tavır göstereceklerdir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
21.01.2022- 20:07

Eve gelip Tv.'yi açtığımda Tele1'de haberler vardı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Cuma namazı sonrasında Çamlıca Cami'sinden şunları söylüyordu: ''Hazreti Adem efendimize kimsenin dili uzanamaz. O uzanan dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir. Havva validemize kimsenin dili uzanamaz. Onlara da haddini bildirmek bizim görevimizdir.” İnanılmaz bir şey; ne hallere geldik. Anayasa, yasa tanımazlığın sıradan işler haline geldiği ve yönetimde bir tek adam keyfiyetinin egemen olduğunu biliyorduk, ama bu sözler ne? Cumhurbaşkanı açıkça bir cami avlusundan şiddet içerikli tehditler savuruyordu. Daha bir iki gün önce Sezen Aksu'nun evinin önüne birilerinin geldiğini, kapıya dayandığını biliyor olmasına rağmen...

Can Dündar ''Camide propaganda'' diye tepki vermiş. ''Üstelik palavra, ciddi olsa önce “Bakara-Makara”cı bakanının dilini koparması gerekirdi. Tersine, ödüllendirip elçi yaptı.''demiş. Bence daha güzel bir yorumu Levent Gültekin yapmış, ''İktidarın yeni evresi Talibanlaşma...''

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın bu tavrı, bu tür sözleri hiç yabancımız değil. Çevrenin merkeze oturmasının doğal bir sonucu. Sonuçta insan üzülüyor; bu ülke böyle bir yönetimi hiç haketmedi ve hala sandıkta yenilgiye uğratabilecek miyiz ya da önümüzdeki seçimi de kazanıp mutlak bir egemenlik mi kuracaklar ikilemi önümüzde duruyor. Hala aşamadık bu soruyu, evet üzücü ama bana öyle geliyor ki, daha üzücü bir konu var ve bence mutlaka aşılması gereken bir başka konu. Şöyle:

Anketler bu iktidarın ilk seçimde gidebileceği yönünde sonuçlar veriyor. Ama yine de ve hala küçük ortağıyla birlikte yüzde 40'lık bir sonuç da Saray Rejimi'nin kalmasından yana. Ekonomi çökmüş, dış siyasette her türlü yenilgi yaşanmış, hazine tamtakır değil ekside, pahalılık almış başını gidiyor; işsizlik, açlık, yoksulluk ve her geçen gün artan kuyruklarla birlikte Saray Rejimi'nin dili de rahatsız edici bir şekilde sertleşiyor, tehdit edici bir hal alıyor. Üzücü olan şey, bu koşullarda bile hala “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde iktidarın ve Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmeme kararlılığı''ndan söz ettikten sonra ''Bu kararlılık hiçbir biçimde bir düzen içi siyasi odağın desteklenmesini içermemektedir.'' diyebilmektir. Üzücü elbet ve üzücü olduğu kadar da gerçekten şaşırtıcı:

Ve, ne ince bir siyaset tarzı ve ne büyük bir sınıfsal yaklaşım!


melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
22.01.2022- 08:38

Şunu da eklemeliyim; 2002 yılından beri bazen gizli bazen açık bir karşı devrim süreci yaşıyoruz. Siyasi iktidar iktidara gelişinden 20 yıl sonra artık başka bir boyuta geçmiş durumda. Meclis kürsülerinden ve cami içlerinden kendilerine muhalif gördükleri veya sıkıştığı için kullanmak istediği her kişiye açık seçik ve şiddet yüklü tehditler savurabilmekte, ''gözünü çıkarırız'' diyebilmekte, gerekirse kulağını keser, burnunu koparır ve bir şekilde haddini bildiriz'' diyebilmektedir. Bu ülkenin önemli bir değeri Sezen Aksu hedefte, Sedef Kabaş Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla dün gece gözaltına alınabilmektedir. ( Bugün saat 10'da ifadesi alınacakmış, sanki bu sabah savcılığa çağrılsa, gitmeyecekmiş gibi.)

Şuraya gelmek istiyorum: Yapılacak ilk seçimin Meclise ait olanında en geniş ittifakla, çubuğu biraz daha fazla demokrasi yönüne doğru bükmek yerine anti-emperyalizmi, laikliği ve daha fazla sınıfsal olanı yeğleyebilirsiniz; tartışılabilir olmakla birlikte anlaşılabilir bir siyasi tavırdır bu. Ne var ki, Saray Rejimi'ni bir şekilde sandıkta yenilgiye uğratmak ve iktidardan etmek tercihi belirdiğinde ''biz farklıyız'' demek, ''olmayacak olanı olabilir etmek bizim öncelikli görev ve sorumluluğumuzdur'' demeye çalışmanın ne anlaşılabilir bir yanı vardır ve ne de tartışılabilir bir yanı. Külliyen yanlıştır, doğru değildir, dinci faşizme karşı gereken tepkinin gösterilmediği anlamına gelir; saray rejiminin arayıp da bulamadığı bir siyasi pozisyondur. Öyle Lenin göndermeleriyle ''olmayanı oldurmaya çalışmak'' hiç değildir.

Hepimiz bireysel anlamda belli bir ideolojik ve siyasi bir görüşe sahibiz. Sosyalist olduğumuzu, sol saflarda bulunduğumuzu savunuyorsak böyle olmak durumundayız. Partilerimiz bir cemaat, bir tarikat yuvası değildir ve demokratik merkeziyetçilik de bir biat yöntemi hiç değildir. Yukarıda üç beş kişinin aldığı kararları hiç sorgulamadan kabullenmek ancak dinci tarikat ve cemaatlerde olabilir, sol-sosyalist bir partide asla. Başta Solparti, TİP ve EMEP olmak üzere hemen hemen tüm parti ve örgütlerin özellikle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ''gönderme'' konusunda aldıkları siyasi tutumun tersine ''emekten yana'' bir aday çıkarma gerekçesiyle ''olmayanı oldurma'' konusunda ısrarcı bir tavır geliştirmenin bir kez daha yinelemekte yarar var, iktidardaki dinci faşizmin ekmeğine yağ sürmekten başka bir amaca hizmet etmesi beklenmemelidir. Bu konudaki karar da, takınılan siyasi pozisyon da yanlıştır, ülkeye de, sola da, partiye de   zarar vermektedir. Bu karar bir şekilde düzeltilmeyecek ve ''olmayanı oldurma'' konusunda ısrar edilecekse üye ve sempatizanlarımızın bu yanlışlığa alet olmayacağını düşünüyorum.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]