Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Dün akşam   Kılıçdaroğlu'nu dinlemişsinizdir. Özellikle sosyal medyadan kendisine yapılan saldırıları anlattı ve ''dünyada bir ilk'' olduğundan söz etti. "Halkımızdan vergiyle, zamlarla çalınan paraları, devasa bir trol ağını beslemek için harcıyorlar. Milletin mutfağı yangın yeri, Sarayın tek derdi illegal dinleme, mobese ile izleme, trollerle küfür kıyamet. Ahlaksızlığın sınırı yok, çocuklar bile araç" dedi. Kalınca bir dosya gösterdi, çektiği   videoda. Elinde bir rapor olduğunu ve dosyayı göstererek raporun illegal bir trol ordusunun nasıl çalıştığını, sarayı da ima ederek, maaşlı olarak çalıştığını söyledi. İsimler verdi, ''hepinizi biliyoruz, takip ediyoruz'' dedi.

Son altı ayda kendisini etiketleyen 700 binden fazla twit olduğunu, ve bunların 300bininden fazlasının maaşlı trollere ait olduğunu da ekledi. İnanılmaz şeyler anlattı. Devletin olanakları kullanılarak, ses dinlemesinin yapıldığı, mobese ile izlenildiklerini ve trol ordusu kanalıyla her türlü hakarete ve kara çalmalara maruz kaldıklarını da ekledi. Ana muhalefet partisinin liderine isimler de vererek binlerce küfür edilen twitler atıldığından söz etti.

Şu kesin, biliniyor, siyasi iktidar seçimi kazanmak için her şeyi yapacak, '' bu kadarı da olmaz artık'' denilebilecek en akla ziyan numaralara başvuracaktır. Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı bence bir aysbergin su üzerinde kalan kısmı. Başka örnekler yok mudur? Bence vardır; bu seçimler bu iktidar için bir hayat memat meselesi olmuş durumda. Sadece saray ittifakı için de değil. Ülke için de öyle. Bu iktidar bu seçimi de alırsa bu ülkeyi, bu ülke insanlarını nelerin bekleyeceğini tahmin etmek bile istemiyorum. Dün, çok sevgili cumhurbaşkanımız ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın düzenlediği mitingteki mizanseni görmüş olmalısınız. Küçücük bir çocuğa mikrofon tutarak, Kılıçdaroğlu için ''hain, hain'' diye bağırtması... -yanındakilerle birlikte nasıl da beğeniyle ve gülerek izliyordu! Belki de içinden ''işte benim kindar ve dindar neslim'' diyordur.

Ülke buralara gelmişken ve bundan sonrasının da bence daha şiddetli bir kutuplaşmayla süreceğinden, Kılıçdaroğlu'nun açıkladığı dijital saldırıların sadece kendisine yönelik bir sosyal medya terörü olarak sınırlamak pek akıllıca bir tavır olamaz, gibi geliyor bana. Sola bulaşmış, bir şekilde solda yer tutmuş ve doğrudan ve dolaylı yoldan AKP'ye çalışan bir trol ordusu yok mudur? Sözde sol ve sosyalist forumlarda kendilerini enternasyonalist olarak tanımlayan, bazen de buna bile gerek duymayan, işi gücü ''sola akıl vermek'' olan birtakım tiplerin ortaya çıktıkları ve bunların şimdilerde facebook ve tweeter gibi sosyal mecralarda faaliyet yürüttüğü iddiaları fazlaca abartılı söylemler midir?

Öteden beri ''gizli AKP'cilik''ten söz eder dururum. AKP'ye iktidara gelmenin yeterli olmayacağını, devletleşme çabası içinde olduğunu sürekli yinelemiştik. Kendini solda tanımlayan birlerinin AKP'nin bu çabalarını, bu ajandasını görmemesi nasıl mümkün olabilirdi? Ya ''cehaletin dip yapmış hali'' diyordum, ya da ajanlığa kadar vardırılabilecek bir ''başka şey''den söz ediyordum. Dinci faşizmin egemen olmaya çalıştığı, olduktan sonra her türlü faşizan baskıyı uyguladığı bir süreçte kendini solda tanımlayan biri, hala, AKP'yi bir kenarda korumaya alır gibi kapsam dışı bırakıp, tanımlamasını bile yapamadıkları   ulusalcılık ile didişmeyi siyasetlerinin merkezi haline getirir mi?   Böyle bir şey sadece bir akıl tutulması ya da, cehaletin dibi olarak nitelendirilerek geçiştirilebilir mi?

Çoğu kuyrukçuydu bunların; liberallerin ve Kürt hareketinin AKP'yle kol kola girdiği dönemde dolaylı yoldan AKP'nin önünü açmaya çalışırlar, başta TKP ve CHP olmak üzere her türlü saldırıyı hiç eksik etmez, kuyrukçuluklarını da ''enternasyonal komünist''liklerine bağlarlardı. Devir biraz değişti, HDP bir şekilde AKP'nin karşısına geçti, HDP de tu kaka oldu. Kürt hareketi kuyrukçuuk yapılan dönemden çok daha büyük bir basınç altındayken neden terk edilir? Gizli AKP'ciliğin bir başka belirtisi değil mi? Sadece bu da değil; face'te rastlıyorum, fırsat kollanıyor, bulduklarını sandıklarında yine TKP hedefte, yine CHP hedefte ve yine tipik liberal tavırlarla enternasyonalcilik oynanmakta... Sadece görmezlikten gelmek, sadece cehaletle ilişkilendirmek ve sadece sosyal medyada ego tatmini ile uğraşanlar sınıfına dahil etmek yeterli mi; doğru mu? Kılıçdaroğlu'nun dün akşam açıkladığı onbinlerce trol ordusunun sola bulaşmış yüzleri olarak nitelemek çok mu yanlış?



Adını nasıl koyarsak koyalım, ister dinci faşizm, ister saray rejimi ya da başka bir şey; bu siyasi anlayıştan kurtulmayı önüne koymayan, siyasetinin merkezi haline getirmeyen bir siyasal tavırdan kaygılanmak, dahası kuşkulanmak gerektiğini düşünüyorum. Yok eğer, AKP karşıtlığı ile sosyalizmi toplumsal bir güç haline getirme uğraşının birlikte bir stratejiye dönüştürmekte zorlanma gibi bir durum varsa ve bu noktada bir yetersizlik ortaya çıkıyorsa...- yok yok, bence en kısa zamanda bu sorunu da aşacağız. Buna inanıyor, inanmak istyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
01.02.2022- 11:13

İnsanlar koşullara balı olarak düşüncelerini değiştirebilirler, yanıldıklarını anlayabilir, yanlış yaptıklarını fark etmiş olabilirler. Bunlar mümkün, insani şeyler bunlar. Hatta olması gereken bir değişim olarak da tanımlanabilir. Örnekse dün, liberallerin öncülüğünde AKP ve Kürt ulusalcılığının birlikteliğine ''enternasyonalist komünistlik'' gereği destek veren, en azından karşı çıkmayan bir ''sosyalist'', ''komünist'' ve dahi ''enternasyonalist'' bir kesim bugün liberallerin sola ettiklerinin bilincine varmış olabilir ve öteden beri düşman oldukları (ama nedense ne olduğunu tanımlayamadıkları) ulusalcılık ve Kemalizm'in   yanına liberalleri de eklemişlerdir. (Şimdilik içerikte değil biçimsel olsa da...)

Ama sorun bu değil, ya da beni rahatsız eden şey sadece ''dün neden karşı çıkmadınız'' tavrı değil, ülkede pek çok şey değişti, değişiyor, insanın da buna paralel olarak değişim içine girmesinde anormal bir şey yok. Ama rahatsız edici başka bir şey var; pek çok şeyin süreç içinde yanlışlığı ortaya çıkarken kimilerinin bu değişime uygun bir şekilde değiştikleri gözlenirken bazı şeylerin hiç değişmemesi şaşırtıcı geliyor, dikkat çekici oluyor.

Liberallerin öncülüğünde ve özellikle bir dönem faaliyette bulunan sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda   çokça rastlanılan ulusalcılık düşmanlığı ve daha önemlisi, daha doğrusu bir türlü tanımlayamadıkları ulusalcılık adı altında başta TKP olmak üzere, ÖDP (şimdinin Solparti'si), CHP ve hatta Halk cephesine düşmanlık epeyce egemendi ve sürekli köpürtülürdü. Özetle ulusalcılık Kürt siyaseti-Kürt ulusalcılığına biat etmeme durumu olarak kabulleniliyordu. Kuyrukçuluk olarak nitelediğim davranış biçimi de buydu. Hemen herşeye Kürt ulusalcılığının perspektifi altından başmak ve olan bitenlere o pencereden bakmak...Liberaller ve hatta AKP madem ki Kürt ulusalcıığına pek de ilişmiyorlar ve hatta ''yanıda'' oldukları izlenimi veriyorlar, o zaman düşman sadece geride kalanlardı. Biat etmeyenler, demokratikleşme doğrultusunda yol aldığı iddia edilen sürece dahil olmayanlardı. TKP'ye de, CHP, ÖDP ve Halk cephesi'ne de düşmanlık oradan kaynaklanıyordu. İşin ilginç yanı, neo-liberal basınç nedeniyle ülkeye yansıtılan düşünceleri   birtakım ezberlerle süsleyerek ''enternasyonalist'' hatta yetmez, ''enternasyonalist komünist'' olmanın gereği gibi tanımlayanların varlığıydı. Azınlıktaydılar ama forumlarda o dönem ortaya çıkan iklimin de baş sorumlusu, hazırlayıcısıydılar. Başka bir yorumla, adı geçen sosyalist partilerle birlikte Cumhuriyet, Laiklik, yurtseverlik ve Kemalizm düşmanlığı gibi klasik liberal tezleri enternasyonalist olmanın gereği gibi parlatmaya çalıştıkları söylenebilir. Çok yinelenmemekle birlikte arada bir ''madem sol-sosyalizm toplumsal alanda   yeterince güçlü değil, demokratikleşme yolunda Kürt hareketine destek verilebilir'' denilirdi. Sanki hemen her gün tek yanlı Lenin alıntılarıyla ve çoğu kez de yanlış yorumlanarak UKKTH ezberleriyle böyle bir çaba içinde değillermiş gibi...

Evet, zaman geçti, devir değişti ve sağlı sollu liberal   ''Birikim''lerinin yanlışlığı apaçık ortaya çıktı. Şimdilerde ne UKKTH ezberleri kaldı ortada, ne HDP ve liberal destekçiliği...Enternasyonalist komünistlik de başka bir kılık kıyafete bürünür oldu.

Peki   ajanlık veya trollük olarak nitelenen şey ne, bu sürecin neresinde?
Şöyle:

Dün demokrasiye toz konurmayanlar, dolaylı bir destek de verenler bugün katı bir demokrasi karşıtl oldular. Gerekçeleri de hazır; demokrasiye sınıfsal bir bakışla yaklaşmak gerekiyormuş! HDP'ye de eskisi gibi fazla iyimser yaklaşmıyorlar. Belki de kuyrukçuluk sıfatının rahatsız ediciliğinden sıyrılmak içindir ki, bence asıl nedeni HDP'nin AKP'den uzaklaşmış olması ve hatta CHP'yle yakınlaşmak gibi affedilmez bir siyasi doğrultu içine girmesi. Demokrasinin sınıfsallığını nedense bu dönemde hatırlayan kesimlere karşı hala demokrasi diye tutturması da HDP'nin affedilmez bir hatası. Sonra ve bence en başa yazılması gerekeni, öteden beri AKP karşıtlığını dile getiren, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla devletin bağırsak temizliği yapmadığı, faşizmin yerleşecek bir zemin hazırladığı iddiasını tekrarlayan başta TKP olmak üzere diğer sol, ilerici, yurtsever kesimlere düşmanlığın hala aynı dozda sürdürülme çabası...Kısaca...

Dönem değişti pek çok şey eski tav'ında değil ama, başta TKP olmak üzere o bilinen düşmanlıklar hala ısrar ve inatla sürdürülmeye çalışılıyor. Biraz kazıyın, dün olduğu gibi bugün de TKP'nin Komünist sözcüğü tırnak içinde yazılacak, cumhuriyetin önemi, burjuva etiketini gereksiz bir abartıyla kullanarak yok sayılacak, ve yine dün olduğu gibi bugün de AKP ve Saray Rejimi bir kenara bırakılarak Kemalizmle, ulusalcılıkla, cumhuriyet kazanımlarıyla ve yurtseverlikle... Yani dün desteklenen liberal sürümün   adını bugün karşıtlık hanenize eklerken hala ve ısrarla liberal tezleri savunmak ve hala ve ısrarla dinci faşizme toz kondurmamak ve hala ve ısrarla faşizme karşı demokrasi mücadelesini ( AKP karşıtlığı da içerdiği için) elinizin tersiyle itmek nasıl bir akıl ve mantıktır, nasıl yorumlanmalı?

Yine aynı yorum; cehaletin dibi mi, bir türlü sağlıklı düşünememenin sola yansıyan bir özelliği mi, yoksa ajanlığa kadar uzatılacak bir sol trollük?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
02.02.2022- 00:57

Burada zaman zaman da olsa sözünü ettiğim eski bir üye arkadaşımıza bugün yine Kadıköy'de rastladım. O davet etmeden bu kez ben davetkar davrandım. Sahilde, o çay içilen mekanlardan birine oturduk. Samimiyetsiz bulduğumu söylemiş miydim, bu arkadaşı; evet, bana samimiyetsiz geliyordu, yazmaya çalıştığı her şeyde bir anlamda egosunu tatmin etme amacı vardı. Bazen düşündüğümde troll olabilir mi, diye geçirdiğim de oluyor içimden. ''Kemal Okuyan'a, TKP'ye yine ulusalcı demişsin'' diye söze başladım. ''Ya sen nasıl bir şeysin'' diye de devam ettim.

''Neyi savunuyorsun, ülkede dinci faşizm egemenlik kurmuş, her türlü katakulliyi yaparak, her türlü sertliğe, her türlü anayasa dışı yollara başvurarak bir seçim daha kazanmayı amaçlıyor ve başarırsa bu ülkede belki siyaset yapabilmek bile mümkün olmayacak, sen hala yok Okuyan'dı, yok TKP'ydi, ulusalcılıktı falan derken neyi savunduğun da belli değil, Troçkist sitelerden tırtıkladığın ve altını da hiç dolduramadığım birtakım anlaşılmaz, kendinin bile anlamadığı, anlamsız cümlelerle sözde komünistlerin birliği adına bu ülkenin en önemli siyasi hareketine düşmanlık ederek ve saray rejimini de her zamanki gibi görmezlikten gelerek...-ne yapmaya çalışıyorsun? Trol müsün?'' dedim. Bir çırpıda ve aralıksuz cümleler kurarak. Şaşkınlıkla yüzüme baktığını fark ettim.

''Ne trollüğü...'' diyebildi.

''Sen nasıl bir şeysin, daha dün ''oylar HDP'ye'' diyen sen değil miydin? Liberallerle, AKP siyasetiyle HDP'yle birlikte   yıllarca enternasyonalist komünistlik oynayan sen değil miydin?   Şimdi ne oldu da HDP'ye karşıtlık pozisyonundasın? AKP'nin karşısına geçtiği için mi? ''

''İnsan düşüncelerini değiştiremez mi?''

Sustum; bu adamda beni rahatsız eden bir şey var; bunu daha önce de söylemiştim. Türkiye'de tarihsel gerici damarın sola bulaşmış hali mi, troçkizmin yetersiz bir zihinde biçimlenmiş bir hali mi, samimiyetsizliğin cehaletle birlikte aldığı şekil mi, nasıl söylesem, AKP trollüğünün sol saflara sızmış hali mi ne? Kestiremiyorum. Kemal Okuyan ve TKP düşmanlığı,laiklik başta olmak üzere cumhuriyet kazanımlarına önü alınamayan bir nefret içine işlemiş. Bir solcuda olması gereken hiçbir şey yokken, olmaması gereken her şey bu adamda, bu kendini ''enternasyonal komünist'' olarak tanımlayan bu gizli AKP'ci de var.

''Sen sinirlisin, bugün seninle konuşulmaz'' deyip masadan kalktı gitti.

Kemal Okuyan'ın ''ikinci turda Kılıçdaroğlu'na oy verebiliriz'' sözüne takmış, içindeki bütün nefreti kusmuş. Ulusalcı diyor, oportünist diyor ve üstelik face'teki yazısına itiraz edenlere de oportünizmin ''bir siyasi terim'' olduğunu söylemeyi de hiç ihmal etmiyor. Bak sen, neler de öğrenmiş! Neo-faşiste ne olmuş? Bir dönem bu tür hakaretlerde de bulunurdu. Ha, bir de kendisini ''eski TKP'li'' olarak tanıtması yok mu?

***
Bunlardan çok var; evet, sosyal mecra bu tiplerle dolu. Dünün kuyrukçuları bugün HDP karşıtlığına dönüşmüşse, TKP, TKH ve hatta TİP bu adamların sürekli hedef tahtasına dönmüşse ve AKP'ye yönelik herhangi bir siyasi tavırdan da sürekli kaçınılıyorsa...-insanın aklına trollük de gelir, ajanlık da.

Dikkat etmekte, karşılaşıldığında muhatap olmamakta ve ciddiye almamakta yarar var.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
08.02.2022- 01:46

İkinci turda zaten oy verebileceksek ilk turda oy verelim bitirelim bu işi istiyoruz”. Baş, bu konuda son olarak “ben bu koltuğa oturmak değil, bu koltuğu yakmak istiyorum, bu koltuğu kaldırmak istiyorum diyen bir aday çıkarsa, TİP hiçbir pazarlığa girmez, görüşme ihtiyacı duymadan o adaya oy verir ve işi bitiririz” dedi.
TİP Genel Başkanı Erkan Baş, ‘ittifak’ tartışmalarını değerlendirdi... (solpaylasim.com)

Erkan Baş'ın bu sözleri sosyal mecralarda bir kısım sözde solcu-sosyalist tarafından tepkiyle karşılanıyor. Neden; nasıl olur da sosyalist-komünist olduğunu iddia eden bir kişi ya da parti bir sosyal demokrat, bir Kemalist, ya da solcu-sosyalist görmedikleri bir aday için böyle bir açıklamada bulunur? Böyle; içlerinde CHP değil de HDP'li bir aday desteklense pek de ses çıkarmayacaklar olduğu gibi, gerçekten de CHP veya HDP'li aday olsa fark etmez, bir sosyalist bu kesimlere her koşulda karşı durmak gerektiği konusunda bir siyasi yaklaşıma sahiptir ve tepkileri de bundan, denilebilir.

Öncelikle şunu açık seçik söyleyeyim; bu sözde eleştirel tavırda müthiş bir rahatsız edici durum var, bana öyle geliyor. Bu tür karşı çıkışları ciddiye alıp yanıt vermeden önce aklıma hep ortada bir manipulasyon çabası mı var, diye düşünüyorum. Ve açıkçası, başka bir gerekçe de bulamıyor, solcu, sosyalist iddiasında bulunan birinin çok basit bir analiz yapabilme yetersizliği içinde olamayacağını ve dolayısıyla bu tür sözde eleştirilerin sadece manipulasyon amaçlı olduğunu ve siyasi iktidara egemen olan AKP-MHP ittifakını örtük bir biçimde destek vermek amaçlı köpürtüldüğü düşüncesini taşıyorum. Tamamı için söylenemez kuşkusuz, bilgisizlik de cehaletin dibi de söz konusu burada ama bu kesimin içinde AKP trollerinin olmadığı iddia edilebilir mi?

Kabul edilmesi gereken bir çıplak gerçek var: Türkiye'de sosyalist solun ve tamamının toplumsal alandaki gücü yüzde 1 bile değil. TİP'in 60'lı yıllarda ulaştığı bu oy oranına sonraki 50-60 yıl içinde hiç ulaşamadık. Nedeni şu ya da; ayrı konu, ama gerçek bu, realite bu.

Bir başka gerçek Türkiye'de dinci bir faşizmin egemenlik kurduğu ve önümüzdeki seçimin bu gerçeğe bir meşruıyet kazandırma seçimi olduğu ve eğer seçim Saray Rejimi'ne onay vermekle sonuçlanırsa sonrası için düzeltilmesi, rayına oturtulması pek de mümkün olmayacak bir sürece girileceği... gerçeğidir.

Kaba çizgilerle de olsa bu tür gerçekler ortada dururken Erkan Baş'ın sözlerine sözde eleştiri getirmek ve ayrıca onunla da kalmayıp, TKP'yi, EMEP'i, SOLparti'yi bu sürece katmak sadece keskin komünist görünümünde bir ego tatmin aracı olabilir mi? Ya da sadece cehaletin dip yapmış hali?

Solun içine sızmış trollük konusunu hiç yabana atmamak gerek.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
09.02.2022- 09:02

Sorun kuşkusuz bu kadar değil. Nasıl ki sağcı troller varsa ve AKP için açıktan trollük yapıyorsa sola sızmış, kendini solda gösterip birtakım manipülasyonlar yapmaya çalışan birilerinin olmasını çok da umursamaya biliriz. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil. Bu insanların akıl dışı yazdıklarına ve yorumlarına inanan insanların varlığı gerçekten düşündürücü ve rahatsız edici olan da bu.

Bir tanesini tanıyorum. Arada bir burada anlatmaya çalışıyorum. Çoğu kez de Kadıköy'de, bazen NHKM'de rastladığım oluyor. Önceleri tipik bir kuyrukçuydu Kürt hareketine yanaşmış, internette bulduğu birtakım Lenin alıntılarını çoğu kez de anlamadan sıralar, ezber haline getirir, kuyrukçu olmayan ( onun tabiriyle UKKTHyi onların anladığı biçimde yorumlamayan hemen her siyasi görüşü sosyal şoven, ulusalcı, yerine göre Kemalist ve hatta neo-faşist olarak damgalardı. En çok da TKP'yi düşmanlaştırmaya çalışırdı. Sonra ÖDP, tabii ki CHP ve hatta Halk Cephesi bu kişinin hedefindeydi. Böyle yaparak Kürt hareketine sempati duyanlardan teşekkür alır, teşekkür aldıkça daha da coşar, düşmanlaştırmaya çalıştığı siyasi hareket ve partilerin en sıradan eleştirilerini bile köpürtme gayretinde olan bu kişi Öcalan'ın Marks ve Lenin hakkında söylediklerini bile sıradan bir ''eleştiri'' olarak nitelerdi. Yazıp çizmeye çalıştığı günler boyunca gncel siyasetini Kürt hareketinin aldığı siyasi pozisyona göre ayarlayan bu kişi, sözde çözüm masasının devrilmesinden sonra Selahattin Demirtaş'ın altığı tutumu destek verir görünmüş,   açık seçik ''oylar HDP'ye'' diyebilmiş ve gerekçe olarak da ''AKP'nin geriletilmesi'' diyebilmiştir. Sonrası?

Sonra kendine facebook sayfalarında yer açmış, HDP'nin karşı saflara geçmiş olmasından belki de ve belki kuyrukçu olmadığını kanıtlamak için HDP'yi eleştirmeye kalkışmış, önceleri HDP destekçiliğini ''zaten sol güçlü değil'' gerekçesine dayandırarak bazen doğrudan, bazen dolaylı yoldan demokrasi havariliğine yöneltirken, şimdilerde demokrasi karşıtlığı pozlarında ve yine ve öteden beri olduğu gibi AKP ve Genel Başkanı Erdoğan'ı koruma kollama pozisyonlarında keskin komünist kılıklarına girmeye çalışmaktadır. Ama değişmeyen bir şey var; yine ulusalcılık afra tafrasında TKP'ye, CHP, ye ve dolaylı olarak SOLparti( ÖDP) ve EMEP'e karşı pozisyon almaktadır.

Akla ilk önce HDP yanaşmacılığına ne oldu sorusu geliyor?

Daha dün herşeyiyle HDP yanaşmacılığı içindeyken, bu arada liberal Ufuk Uras ve benzerlerine sistemli bir karşı koyuş koymazken, ne oldu da bugün ulusalcı düşmanların yanına bir de liberal düşmanları karşısına alarak HDP'yle bağlarını keser bir role büründü? Neden dersiniz?

Öteden beri karşı çıktığı şeyin TKP, CHP, Atatürk, Cumhuriyet ve laiklik olması olabilir mi?
Ve öteden beri açıkça söylemediği ve söyleyemediği AKP, Saray Rejimi'ni destek olabilir mi?
Öteden beri yaptığı şey ve yapmaya çalıştığının çıktığı kapı bu.

Peki nasıl yapmaya çalışıyor bunu?

Yine keskin komünist pozlarında ama bu kez demokrasiyi karşısına alarak, ve başka koşullarda Lenin'in söylediği sözleri dayanak yapmaya çalışarak... Faşizmin ciddi bir biçimde yol aldığı ve son bir seçimde de sandıktan tekrar yetki alıp meşruiyet kazanırsa geriye dönüşü pek de mümkün olmayan bir karanlığa sürükleneceğimiz gerçeğni özellikle görmezlikten gelmeye çalışarak...Ve   bu söylemin ardında ne olduğunu bir türlü aklına getirmeyen iyi niyetli solcu arkadaşların da desteğini alarak...

Ciddiye alınmaması ve ancak trollükle açıklanabilecek bir tavrı, ciddiye alarak ''like'' atan arkadaşlar olduğu için ciddiye alınmalıdır bu rahatsız edici tavır. Gericiliğini, başta TKP olmak üzere ilerici yurtsever kesimlere düşmanlığını öteden beri sürdürebilen bu tür trollüklere karşı kendini solda gören samimi unsurların destek vermesidir asıl rahatsız edici olan.

Yinelemek gerekirse, hiç kuşkusuz Marksizmin genel anlamda tavrı demokrasi konusunda sınıfsal bir yönetim anlayışı olduğudur. Ama bu saptama, bu genel ilke hiçbir zaman sosyalistlerin demokrasi konusunu es geçecekleri anlamına gelmez. Demokrasi mücadelesi sosyalistler tarafından merkezi bir mücadele olarak yorumlanmazsa da, demokrasi mücadelesi özellikle açık-kapalı faşizm koşullarında sosyalizme bağlı bir mücadele biçimne dönüşür ve önemsenir. Bugün yaşadığımız koşullar da tıpatıp budur. Kim, hangi siyasi anlayış, Saray Rejimi'ni ve egemen kılınmak istenen dinci karanlığı görmezlikten gelir dolaylı yoldan da olsa bu anlama gelecek bir siyasi tavrı inat ve ısrarla sürdürmeye çalışırsa siyasi iktidarın baskıcı rejimine su taşımaya çalışıyor demektir. Bilinçli ya da bilinçsiz olması bir şeyi de değiştirmez.

Tarihin hepimize yüklediği bir sorumluluğun gereğini yapmamız gereken bir kavşakta bulunuyoruz.
Küçük hesapların ardında koşmamalı ve özellikle bu sola sızmaya ve bir şekilde etkin olmaya çalışan trollere de prim vermemeliyiz.

Daha güzel bir dünya, özlenen güzel günler yaşadığımız bu karanlık sürecin keskinkes yenilgiye uğratılmasıyla netlik kazanacaktır, buna inanıyorum. Kendi kendimize zorluklar çıkarmaya yönelik bir tavrın telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açabileceği gerçeğini sanırım hiç birimiz istemeyiz.

Ve sanırım yaşanan süreci hafife de almadan, biraz daha akıl koymaya ihtiyacımız var.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
11.02.2022- 02:36

Bir şekilde sola sızmış, kendini enternasyonalist ya da keskin komünistmiş gibi göstermeye çalışanlar bir dönem forumlarda boy gösterirlerdi. Sürekli yineliyorum, bu troller, bu aktroller, gerçekte AKP yandaşlığının sol içindeki uzantılarından başka bir şey değillerdir. Bir dönem sözde sol, sosyalist forumlardaki kuyrukçuluklarının altında da bu gerekçe vardı. Nasıl olsa Kürt hareketi-HDP AKP ile ''çözüm süreci'' içindeydi, AKP trollüğü bu sürece dahil olarak yapılabilirdi. UKKTH ezberleri ve sözde enternasyonalist tavır, trollüğünün bir örtüsüydü. Ama ne zaman ki, HDP kulvar değiştirdi, amansız bir AKP karşıtlığı içine girdi, ortada ne enternasyonalist tavır kaldı, ne UKKTH ezberleri. Bu kez AKP trollüğünün ihtiyaç duyduğu maske Marksistlerin demokrasi karşıtlığına ilişkin Lenin ezberleriydi. TKP, CHP, SOLparti(ÖDP) ve EMEP düşmanlığı ( karşıtlık değil düşmanlık) hiç değişmedi. Aslında düşman olduğu şey tıpkı AKP'nin düşman olduğu cumhuriyet kazanımlardan başka bir şey de değildi. AKP gibi açık seçik yapamıyor, elinden gelebildiği kadar sağda solda bulduğu birtakım ezberlerle dolaylı yoldan AKP'ye çalışıyordu.

Şimdi şöyle bir akıl yürütme yapalım; dinci faşizmin egemen olduğu bir ülkede faşizmin belki de kazanılacak ilk seçimden sonra açık faşizme dönüşebileceği koşullarda ''demokrasi tıpkı faşizm gibi sınıfsal bir devlet biçimidir'' mealinde söylemlere sıkışmak   içinde bulunulan nesnel gerçeklikte öne çıkartılabilecek bir söylem biçimi midir?

Ama Lenin öyle söyledi?

Marksizm'i bir tür ansiklopedi, bir tür ezberci anlayış sanma alışkanlığından vazgeçelim artık. Vazgeçmemiz gerekiyor. Siyaset ideolojik olanın zaman ve mekana bağlı değişimiyse, Lenin'in söylediği koşullar Bolşeviklerin iktidara gözlerini diktiği ve iktidarın da Bolşevikleri beklediği koşullardı. Lenin'in söylemleri bir bütüncül demokrasi kuramını anlatmıyor o koşullarda demokrasinin gereksizleştiğini anlatıyor. Bu söylem   zamanın demokrasi lafazanlıklarıyla uğraşmanın zamanı olmadığı ve iktidarın alınması gerektiğine yönelik söz ve eylemlerin öne çıkartılması gerektiğine ilişkindi. Ve öyle olduğu için de köylü bir ülke olan ama için için de kaynayan kazan durumundaki Rusya'da Ekim zaferi gerçekleşti.

Bugün Türkiye'nin koşulları Ekim öncesi koşullarla ilişkilendirilemez. ( Aynı olmaması sosyalist mücadelenin ikinci plana atılacağı anlamına gelmez.) Yine sosyalist mücadele, yine örgütlenme çağrıları ama bütün bunlar yapılırken AKP ve Saray Rejimi'ni görmemek olamaz. AKP-MHP ittifakını iktidardan edecek bir ''demokrasi mücadelesi'' dışanamaz ve birtakım derinliğine varılmamış ezberlerle faşizme eşitlenemez. Trol, trollük tam da bu noktada ortaya çıkıyor, demokrasi ezberleriyle faşizmi aynılaştırarak ve Saray Rejimi ve AKP-MHP ortaklığını görmezlikten gelecek bir tavrı öne çıkartıyor.

Trollük dediğim bu.

****
Bütün bunları o bizim forumun o malum üyesine söyledim bugün. Yine Kadıköy'de ve yine beni görür görmez üstteki yazıma atıfta bulunarak ''beni yazmışsın'' demişti gülerek. Sevinmişti, ciddiye alınmak hoşuna mı gidiyordu ne? ''Trol demiştim, trollükten söz etmeye çalışmıştım, hemen kendini tanıdın'' diye yanıt verdim önce. Onun yanıtı da şaşırtıcıydı; '' Trol diyorsun, bir ara da ajan demiştin; neden bu yakıştırmaları yapıyorsun? Belki de bilgim o kadar, aklım o kadarına kesiyor; senin söylediğin gibi cehaletin dip yapmış haliyim, egomu tatmin ediyorum, olamaz mı?''

Şaşırmıştım, gerçekten şaşırıyorum; bir dönem yetersizlik, egonun ihtiyaçlarının gerektirdiği bir samimiyetsizlik ve kendini farklı bir biçime sokma ihtiyacı olarak nitelendiriyordum. Ama bu kadarı olur mu; olabilir mi? Çok uzun zaman sanalda bulunup da, AKP gericiliğini görmemek ve tıpkı bir liberal ve bir AKP'li gibi Atatürk, CHP, cumhuriyet, laklik vb. gibi olgulara düşmanlık başka nasıl açıklanabilir? Sadece devrimci cumhuriyete ve onun kurucusuna saygı gösterdiği için TKP'ye düşmanlık etmek ve tekrar olacak bunları yaparken AKP ve saray rejimine tek laf etmemek trollük-ajanlık dışında nasıl yorumlanabilir?

Zor zamanlardan geçiyoruz.
Sosyalist olmanın, devrimci bir duruş sergilemenin gerektirdiği sorumluluklarımız var.
Faşizme karşı mücadelede yüzeysellik, ezbercilik ve dolayısıyla kolaycılıktan kaçınılmalı.
Ve kuşkusuz sanal medya trollerine de prim vermemeliyiz.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]