Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

16.02.2022- 10:18

Solcu, sosyalist olduklarını söyleyenler için öncelikli sorun masada olmak, masada oturmaya heveslenmek veya masayı reddetmek değil ki, önümüzdeki iki seçimden birincisinde, yani cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bir başka tanımlamayla tek adam döneminin veya saray rejiminin devam edip etmeyeceği konusunda nasıl bir tutum alınacağıdır. Açık, net, ve toplumun da anlayacağı bir biçimde ve lafı da öyle dolandırıp durmadan... Sandık önümüze geldiğinde ''yeter'' diyebilecek misin, demiyecek misin? ''Yıkmaya'' var mısın, yok musun? ''Bir günlük ittifak'' için var mısın, yok musun? Sosyalistlerin masadakilerle beraber olması, kuyrukçuluk yapması, onların çözüm yollarına onay verip vermediği merak edilmiyor ki? O halde neden bu kadar söz kalabalığı, neden konuyu sürekli olarak bir yerden bir başka yere taşıma çabası, gerçekten anlayabilmek zor?

Umarım anlayanlar vardır.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
20.02.2022- 05:49

Seçimlerde her zaman olduğu gibi, sosyalizmin propagandası yapılmalı, bir sosyalist için bundan doğal ne olabilir? Sosyalistler kendi aralarında seçim işbirliği, seçim ittifakı da yapabilirler; sonuçta sola nasıl bir yararı olur bilmiyorum, sola alan açıcı bir etkisi mi olur, ya da bu tür bir yakınlaşma seçim sonrasında kimi birleşmelere mi yol açar, ayrı konu. Önümüzdeki seçimlerden özellikle Cumhurbaşkamlığı Hükümet Sistemiyle ilgili olanı bir referandum niteliğine dönüşecektir ve hayati bir önemde olacaktır. Bu referandum Türkiye'nin geleceğini belirleyecektir. Ya dinci faşizm bu ülkeye tamamen egemen olarak karanlık bir örtüyü çok uzun zaman aralanmayacak bir biçimde üstümüze çekecek, ya da yeni bir aydınlığn ve farklı bir iklimin yeşermesine yol açabilecek bir sonuçla karşı karşıya kalacağız. Arası ortası, sağı solu yok bu işin. Ve dolayısıyla lafı da dolandırmaya gerek yok. Böyle yaşamsal bir noktada yanında bulunmayanların yanına halkımız yaklaşır mı? Böyle bir şey olabilir mi?

Bu refrandumda sosyalistlerin nasıl bir tavır almaları gerektiğini çok açık, çok net, çok anlaşılabilir ve faşizme karşı muhalif bir pozisyonda bulunan halkın kafasını da bulandırmadan anlatabilmeleri gerekir. Aması, fakatı, lakini ve benzer sözcüklerin kullanıldığı cümleler kurmanın sola olumlu bir yanı olamaz.

Referandum zamanı geldğinde sosyalistlerin böyle bir hataya düşeceklerini sanmıyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
27.02.2022- 08:03

Seçimde ve mutlaka saray jejiminin yıkılmasından yana açık, net ve halkımızın rahatlıkla kavrayabileceği somutlukta bir siyasal tavır takınılmalıdır. Evet, açık, net ve somut. Bu gerçekliği ıskalayan bir sol-sosyalist anlayışın hem seçimlerde ve hem de seçim sonrasında   tepkiyle karşılacağını görememek gerçekten şaşırtıcı. Anlayabilmek de mümkün değil. Farklı davranmak çabası, zorlama bir ''bağımsız siyaset'' davranışı kitleler tarafından anlaşılmıyor ve gerçekten tepki görüyor.

Dün bir arkadaş grubuyla birlikteydim ve bu konular konuşulurken etrafımız da epey kalabalık bir hale gelmişti. Ekonomi başta olmak üzere AKP'nin 20 yıllık süreçte yapıp ettikleri çok bütük bir tepki uyandırmış. Bu tepkiyi ''AKP değil kapitalizm'' başlığına dönüştürmeye çalışmak bile hem gereksiz ve hem de anlamsız geliyor. Mümkünü de yok zaten. Böyle bir tavrın anlaşılabilir ve kabullenilebilir bir yanı yok. Bu konudaki ısrar AKP ve saray rejimi kadar olmasa bile bir büyük öfkeye yol açıyor. Halk solcuları yanında görmek istiyor; TİP'in ve   Genel Başkanı Erkan Baş'ın adı bu yüzden öne çıkmış durumda. Millet ittifakının çıkaracağı adayı ilk seçimde destekleyen bir üçüncü ittifak yani HDP ve TİP ( bir de EMEP'in adı geçiyor) olduğunda ''biz ilkinde değil, ancak ikincisinde destekleriz'' demenin gerekçelerini dinleyip anlayabilecek bir kitle bulunduğundan yola çıkmak yani anlaşılır bir şey değil ve bu yüzden de toplumdaki muhalif kesimler haklı olarak anlamıyor.

Halkla karşı karşıya gelinerek siyaset yapılamaz ve yapılmamalı diye düşünüyorum. Yirmi yılı aşkın bir zamandır, dolduk, bıktık, usandık ve buralarımıza kadar geldi. Bu saatten sonra bu muhalif kesimlerin karşısına geçip, ''biz başka bir partiyiz, biz sosyalistiz, biz bu düzene AKP'si, CHP'si, ve HDP'siyle birlikte karşıyız'' diye söze başlamanın adı bu ülke nesnelliğinde, ülkenin geldiği noktada sol-sosyalist bir siyaset olamaz; olmamalı. İlk turda HDP ve TİP'in içinde yer aldığı ittifak millet veya başka bir adla seçime girecek partiler koalisyonun göstereceği adaya karşı kendi adayıyla girerse anlarım, anlaşılabilir bir yanı olacaktır TKP, SOLparti ve katılımlarla daha da genişleyebilme potansiyeli olacak bir sosyalist ittifakın, en kötüsü bana göre TKP böyle bir gelişme karşısında tek başına bir aday da çıkarabilir, teknik olarak olabilirliği varsa. Ama...

Aması da şu; hem CHP'nin başını çektiği ve hem de HDP ve TİP'in öncülük ettiği ittifak tek aday üzerinde ( zimni de olsa) anlaşıp 20 yıldır başımıza çöreklenmiş bu gerici anlayıştan kurtulmayı amaçlıyor ve sandık yoluyla pratiğe döküyorsa bu sürecin dışında kalmayı yeğlemek ve ''birincide değil, belki ikincisinde'' diyebilmek bana göre sadece bir büyük siyasi yanlışlık anlamına gelmeyecek, ve aynı zamanda -TKP açısından söylüyorum-, toplum üzerinde bu zamana kadar yaratılan bir saygınlığın da heba edilmesi anlamına gelecektir. Bugüne kadar yapılan açıklamalar öylesine kısıtlı bir manevra alanı yarattı ki, bundan sonra böyle bir karar nasıl alınır, böyle bir dönüş nasıl yapılır, onu da kestirmek zor.

Umarım bu konu önemsenir ve yeniden gözden geçirilir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]