Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

23.02.2022- 10:52

Önümzdeki ilk seçimlerin ülke için yaşamsal bir öneme sahip olduğunu her fırsatta söylemeye çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz   Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın önderliinde tam bir tek adam yönetimi anlamına geliyor. Bu sistemle Erdoğan otoriterliği   tam bir totalter tipte bir saray rejimine dönüştü. AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın siyasal-dinsel bilincini de hesaba kattığımızda özellikle son üç beş yılda sistemin tam bir karabasana döndüğünü söylemek de mümkün. İşte bu yüzden birbirinden farklı siyasal yapılar bir araya gelmeye çalışyor ve ilk seçimde bu karanlık gidişattan kurtulmamızı sağlayacak ittifaklar kurmaya çabalıyorlar. Meclis muhalefetini oluşturan altı partinin bir yuvarlak masa etrafındaki beraberliklerinin ve önümüzdeki pazartesi yani 28 şubatta bir araya gelerek Önümzdeki ilk seçimlerin ülke için yaşamsal bir öneme sahip olduğunu her fırsatta söylemeye çalışıyoruz.

İçinde yuvarlandığımız   Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın önderliinde tam bir tek adam yönetimi anlamına geliyor. Bu sistemle Erdoğan otoriterliği   tam bir totaliter tipte bir saray rejimine dönüştü. AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın siyasal-dinsel bilincini de hesaba kattığımızda özellikle son üç beş yılda sistemin tam bir karabasana döndüğünü söylemek de mümkün. İşte bu yüzden birbirinden farklı siyasal yapılar bir araya gelmeye çalışyor ve ilk seçimde bu karanlık gidişattan kurtulmayı sağlayacak ittifaklar kurmaya çabalıyorlar. Meclis muhalefetini oluşturan partilerin kendilerince bir kurtuluş reçeteleri var. Zaman zaman açıklamalarda bulunuyorlar. Öncelikli amacın güçlendirilmiş parlamenter sistem olduğunu söylüyorlar ve otoriter-totaliter yapının bir an önce demokrasiyle buluşması gerektiğini savunuyorlar. 28 Şubat'ta tekrar biraraya gelerek bir program açıklayacaklar ve sanırım sırada Millet ittifakının adayının kim olacağı olacak.

Evet, soru bu; meclis muhalefetinin adayı kim olacak?
Başlık da bu.

SOLortal'a göz gezdirirken Fazıl Say'ın bu konuyla ilgili haberine rastlamıştım. Bu başlığı da onun için açtım. Soyalistlerin bu süreçte neler yapması gerektiğini kendimce açıklamaya çalışıyorum, seçime kadar devam da edeceğim. Ama Millet İttifakında ve dolayısıyla CHP'de nasıl bir aday öne çıkmalı sorusunu da önemsiyorum. Önce Fazıl Say'ın bu konuyla ilgili görüşlerini okuyalm, sonra devam ederiz.



melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
23.02.2022- 10:55

Fazıl Say 'CHP' tartışmasına girdi: 'Kılıçdaroğlu aday olmamalı' deyip adayını açıkladı

Fazıl Say cumhurbaşkanlığı için Kılıçdaroğlu'nun aday olmaması gerektiğini söyledi, Ekrem İmamoğlu'nu işaret etti.

Resim Ekleme
Piyanist Fazıl Say, sosyal medya üzerinden bir paylaşım yaptı, CHP'nin cumhurbaşkanı adayının Kemal Kılıçdaroğlu olmaması gerektiğini söyledi. Say, "Açık ve net; Aday Ekrem İmamoğlu olmalıdır" dedi.

Mesajında "Kılıçdaroğlu’nun ve tüm CHP’lilerin çok iyi anlaması gereken bir şey var; bu toplum umutlarla ayakta kalabildi.Umutlar tükenirse, bu iş bitecek, milyonların umutları. Ve o umutlar, bir tek anketlere de topluma da yansıyan rakamlardadır. Açık ve net; Aday Ekrem İmamoğlu olmalıdır" diyen   Fazıl Say'a bir takipçisi ise "Hemen tamamlamak isterim izninizle, ya da Mansur Yavaş olmalıdır" cevabını verdi.

Fazıl Say da bunun üzerine, "Evet olabilir. Emin değilim. İmamoğlu’nun tüm topluma etkisinin ve inandırıcılığının daha derin daha kapsamlı olacağını düşünüyorum. Bir kere; aday Kılıçdaroğlu olmamalı. Mansur Yavaş da iddialı bir aday olur. Elbette Destekleriz. Ancak İmamoğlu çok daha yüksek bir rakama varır." ifadesini kullandı.

https://haber.sol.org.tr/haber/fazil-say-chp-tartismasina-girdi-kilicdaroglu-aday-olmamali-deyip-adayini-acikladi-327057

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
24.02.2022- 05:53

Gönlümden geçen şu; Kılıçdaroğlu aday olsun, seçilsin, CHP Genel Başkanlığından istifa etsin, parti başkanlığına Ekrem İmamoğlu geçsin vesaire... Eminim Kılıçdaroğlu bütün iyi niyetiyle parlamenter sisteme dönmeye çalışacak, tek adam rejiminin yarattığı pek çok arızaların ortadan kalkması için çabalayacaktır. Ve en önemlisi, parti başkanlığından da ayrılacağı için sosyal demokrat iddiasında olan bir parti üzerndeki etkisini de yitirecektir. Çok söyledim, yazmaya çalıştım, Kılıçdaroğlu iyidir, hoştur, dürüsttür ama sol bir partinin lideri olma özelliklerinin pek çoğuna da sahip değildir.

Parti lideliği konusunda en öne çıkan aday İmamoğlu olacaktır ve iyi de olacaktır. İmamoğlu da bireysel bilgi ve donanım açısından partiyi ne kadar sola taşır kestiremiyorum ama,   kişisel özelliklerinin kendisini parti genel başkanlığına taşıyacağını düşünüyorum. Şunu da iddia edebilmek mümkün gibi geliyor, CHP'nin başında Kılıçdaroğlu yerine İmamoğlu olabilseydi, bu iklimde, bu koşullarda partinin açık ara birinciliği bence tartışılmazdı. İnandırıcılığı, hazır cevaplığı ve hatta donanımı Kılıçdaroğlu dışında Erdoğan da dahil pek çok genel başkandan çok daha etkileyici geliyor bana.

Bu iki nedenle gönlümden geçen Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'dur. Ama...
Aması da var...

Önümüzdeki Cumhurbaşkanığı seçiminin yaşamsal bir nitelikte olduğunu defarca söyledim. Çok da yineleyeceğim. Mutlaka kazanılması gerekiyor. Kaybedilmemesi gerekiyor. Türkiye böyle bir durumu, karşı devrimin bir seçim daha kazanmasını gerçekten kaldıramaz. Bu konuda duygusal tavırlar takınarak ''hepsi bir'' tekerlemesine sarılmak veya sonuçta bu anlama gelebilecek cümleler kurmak gerçekten hiç inandırıcı olmuyor. İnandırıcı olmak bir yana, gerçekten de sola, sosyalistlere yakışmıyor. ''Dışarıdan'' bakldığında öylesine rahatsız edici ve yaşanan gerçekliğe öylesine uzak geliyor ki...

Seçim mutlaka kazanılmalı. Seçim tarihinin açıklandığı noktada anketler Kılıçdaroğlu'nun açık ara öne geçtiğni göstermiyorsa Kılıçdaroğlu kesinlikle aday olmamalı. Az birazcık farkla önde olması, anketlerin bu yönde sonuçlar vermesi, eğer doğruysa, seçimin kaybedileceği anlamına gelir. Çünkü bu seçimler Türkiye için ne kadar yaşamsal ise, Cumhurbaşkanı erdoğan için de o kadar yaşamsaldır. Erdoğan bu seçimi kazanırsa zihnindeki (bana göre) neo-osmanlıcı bir siyasal ve toplumsal yapının mutlaklaştırılmasının önünde hiçbir engel kalmayacak ve umutsuzluğun doruklarına varacak muhalefet de yelkenleri yere indirmek zorunda kalacaktır. Bu yüzden o tür koşullarda Kılıçdaroğlu'nun adaylığı yerine ne olursa olsun kazanabilecek birinin ve özellikle Ekrem imamoğlu'nun adaylığı söz konusu olmalıdır diye düşünüyorum.

Sosyalistlerin de genel yaklaşımının bu olduğunu düşünüyor ve görüyorum.
TKP'nin tavrını yadırgıyor oluşum da bu yaklaşımımla ilgili.

Konuşuruz.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 3
10.03.2022- 03:36

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin seçimde kimin aday olmasının bir yerden sonra fazla bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Büyük olasılıkla Kılıçdaroğlu aday olacak gibi duruyor. Bence seçim tarihi açıklandığında güvenilir anketler Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan karşısında şansının çok da fazla olamayacağı şeklinde sonuçlar vermediği sürece Kemal Kılıçdaroğlu Millet ittifakının adayı olacaktır ve genel anlamda kabul de görecektir. Şunu da görüyorum, Kılıçdaroğlu Millet İttifakının ( 6 parti veya daha fazlasının) adayı olarak gösterildiğinde HDP ve TİP ( EMEP ve başka sosyalist öznelerin) birlikteliği/ittifakı da   aday çıkarmayacak ve destek verecektir. Kılıçdaroğlu bence HDP'ye mutlaka bir parantez açacak, daha demokratik bir yönetim altında ''Kürtlerle helalleşebileceğini'' taahhüt edecek ve bu tavrı da kabul görecektir. Şunu da ekleyeyim. Böyle bir durumda SOLparti de tavrını bu yönde netleştirecektir. Cumhur ittifakının ve Erdoğan'ın yenilgisi yönünde bir tutum alacaklardır.

TKP ne yapacak?
Bence soru da, sorun da bu.

Şu üstte gerçekleşebileceğini öngördüğüm tablo gerçekleşirse ve birinci turda Millet ittifakı, HDP, TİP Emep'in içinde bulunduğu ittifak, sendikaların ve meslek odalarının katkısıyla Kılıçdaroğlu'nu destekleme kararı alırsa ( bir daha yinelemek istiyorum tablo büyük oranda bu şekilde gerçekleşecektir) TKP'nin ''birinci turda aday çıkarırız'' kararı TKP'ye büyük bir savrulma yaşatır. TKP toplumsal muhalefetle arasını daha da açar. Böyle bir tavrın tepki toplayacağını da söyleyebilmek mümkün. ''Birinci değil, ikinci turda destekleriz''   kararı kendi üye ve sempatizanları arasında bile karşılık bulmaz diye düşünüyorum. Toplumun büyük çoğunluğunun saray rejimi karşısında bir araya toplanması, sosyalistler için Erkan Baş'ın deyimiyle ''bir günlük ittifak'' TKP'nin bu güne kadar yarattığı saygınlığı bir anda yerle bir edecektir. Bu yönde kaygılarım var. TKP'nin yayınlarında özellikle muhalefete karşı muhalefet söylemlerinin yoğunluk kazanması kendileri ne düşünüyor bilemem ama, hitap edilen kitle açısından bir rahatsızlık uyandırdığını biliyorum. Bu tavır destek görmeyecektir, doğru değildir ve ''birinci değil ikinci turda destekleriz''in hiçbir anlamı da yoktur. Ne yapılmak isteniyor belli değil.

Hiç kuşkum yok, TKP öncelikle CHP ve HDP içinde sıkışmış ve ayrıca hiçbir parti-örgüt ilişkisi bulunmayan sol-sosyalist ve aydınlanmacı kesimleri kendisine çekme uğraşındadır. Bu tavrı anlayabilmek mümkün. Ama bunun yolu faşizme karşı toplumun dışına düşmek değildir. TİP bunu HDP ile birlikte yapmaya çalışıyor. TKP ülkedeki ne kadar sol-sosyalist parti, çevreyle birlikte yapabilir(di). Zaman geçti mi, yapılan onca açıklamalardan sonra mümkün olabilir mi; bilmiyorum. Ama seçilen yolun doğru bir yol olduğu ve hem ülkeye ve hem de partiye kazanımlar sağlayacağı konusu bence oldukça sorunlu bir yaklaşım.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 4
11.03.2022- 11:01

Hiç kuşkum yok, TKP öncelikle CHP ve HDP içinde sıkışmış ve ayrıca hiçbir parti-örgüt ilişkisi bulunmayan sol-sosyalist ve aydınlanmacı kesimleri kendisine çekme uğraşındadır. Bu tavrı anlayabilmek mümkün. Ama bunun yolu faşizme karşı toplumun dışına düşmek değildir.

Önemli bir başlık olmaya aday bu cümleler. Bütün sol-sosyalist partilerin temel önceliği kuşkusuz   topluma dokunmak, bağ kurmak ve etki alanlarını genişletmek. Böyle olunca sosyal demokrat da olsa düzen solunun peşine takılarak bu amacını genşletme olanağı olamaz. Farklılığını ortaya koymak zorundadır bu yüzden. Daha güzel bir dünyaya giden yolun emperyalizm karşıtlığından, laikliğe sarılmaktan ve piyasacılık karşıtı söylemlerden geçtiğini emekçi kesimlere belletmekten geçtiği gerçeğine sarılmanın nedeni de budur. Ve böyle olduğu için de her türlü ittfak arayışında özellikle TKP'nin bu konuyu öne çıkarmaya çalışmasının nedeni de budur. Oyunbozanlık peşnde olmadığı çok açık ve bu tavrı bir yerden sonra eleştiriyor pozisyonuna düşmem de gerçekten rahatsız edici, ama işte...

Evet daha kalabalık olmaya ihtiyaç var. Kalabalık olmadan dönüp bakmıyor, umursamıyor kalabalıklar. Sorun bu sorunun nasıl üstesinden gelinmesi gerektiğinde yatıyor. Bence üzerinde durulması gereken konu da bu. Nasıl yapmalı? İnstegramda, birtakım sanal medya organlarında sağdan soldan bulunan alıntıları bir ezbere dönüştürerek ve bir papagan gibi tekrarlamak bir çözüm değil, bu kesin. Zaten çoğu kez bu yöntemin bile sağlıklı işletilemediği ve güncel olanla ilişkisinin kurulamadığı da bir gerçek. ( Çoğu kez bu durumun bir ego tatmininden öte bir anlam taşımadığı da söylenebilir. Burada sorunun bu tür sanal medya maymunlarına birtakım sol sempatizanların ilgi göstermeleri ve bu olumsuz durumu da daha bir körüklemeye yol açmalarıdır.)

Kalabalık olamadığımız için kalabalıklar dönüp bakmyor, demiştik Bence sendikaların ve meslek odalarının sosyalist partiler yerine sosyal demokrasiyi tercih etmelerinin nedeni bu. Güncelde yaşadıkları sıkıntıların çözümünü sınıfın nihai kurtuluşunda değil, düzen içi çarelerde aramak zorunda kalıyorlar. Haksız da değiller. Sınıfı, emekçi kesimleri güncelden soyutlayarak tarihsel çıkarlarını gerçekleştireblecekleri ideale yöneltmek ( bence) çok da mümkün değil. O zaman kalabalık olmaya, kalabalıklaşmaya giden yolu öncelikle sınıf hareketinde değil, sosyalist hareketin farklı siyasetlerinde aramak, bulmak gibi bir çözüm karşımıza çıkıyor gibi geliyor bana.

1- Farklı partilerde biraraya gelen insanların ortak bir çatıda/partide biraraya gelmesi ve ''senin gözünün üzerinde kaşın var'' demeyi artık bırakması.
2- Bence burası önemli; sosyal demokrat partilerde (CHP ve HDP) bulunan sol-sosyalist kesimleri kendi sosyalist partilerinde buluşmaya çalışmaları...

Birincisi yapılıyor mu bilmiyorum. Yarım ağızla değil elbette, samimi bir şekilde ve mutlaka sonuç alıcı bir siyasi tavırla...İkincisi ise yapılıyor; TKP sanırım İBB seçimlerinden bu yana bunu yapmaya çalışıyor. Nesnelliğin bir ölçüde yarattığı karmaşayı da kullanmaya çalışarak Saray rejimi karşısında çözüm olma iddiasındaki muhalefete muhalefetlik yapmaya çalışarak sanırım yapılmak istenen şey bu. Peki doğru mu? Bence doğru değil. Anaca dönük bir şey söylemiyorum, bence yapılmak istenen, yapılması amaçlanan şey doğru ve gerekli. Yanış olan doğru olanın pratikteki karşılığının yanlış olması...

Bence üzerinde duruması gereken nokta da burası.

( Başlıkla hiçbir lgisi olmayan bir yöne gitti konu, sanırım ayrı bir başlıkta sonradan düzenlenebilir.)



melnur  |  Cvp:
Cevap: 5
12.04.2022- 05:45

Seçim zamanında mı yapılır, zamanında yapılan seçimde ve özellikle anketlerin durumuna bakıldığında Cumhurbaşkanı adaylığı yerine AKP Genel Başkanı olarak meclise girmeyi mi tercih eder Erdoğan, pek kestirilir gibi değil. Hemen herkes Millet ittifakının adayı kim olacak diye soruluyor ama cumhur ittifakının da adayı belli değil. Anket sonuçlarının gösterdiği gibi AKP'deki gerileme devam ederse Erdoğan aday olur mu, kaybedeceği baştan belli olan bir seçime girer mi?

Gönlümden geçeni söylemiştim; anketler ''kesin kazanır'' derse Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını isterim. Gerçekten çok uğraştı, çok yoruldu, sanırım hakkı da, ayrıca cumhurbaşkanlığında da başarılı olup, süresi sona erdiğinde köşesine de çekilir. Aynı şeyleri Ekrem İmamoğlu için söyleyemeyiz. Aday olursa tıpkı Mansur Yavaş gibi kesin kazanır. Fark da atar. Erdoğan'a tarihi bir yenilgi de yaşatır. Kılıçdaroğlu'nun cumhurbaşkanı adayı olması ve seçilmesi durumunda CHP Genel Başkanlığına bence tek aday olarak talip olur. Seçilir ve CHP'yi (sanırım) uzunca bir zaman birinci parti haline getirir. Ekrem İmamoğlu böyle bir potansiyele sahip.

Şunu ekleyeyim; bence her şeye rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anketlerde görülen yüzde kırklık oy potansiyeli küçümsenemez. Saray rejiminin toplumda yarattığı kırılmaların sandığa yansımasının sonucu bu. Bir anlamda rant ekonomisinin büyük bir etkisi. AKP'nin seçimi kaybetmesiyle birlikte bu rejimin en   önemli dayanağı   ortadan kalkacaktır. AKP'nin klasik tabanına ek olarak en büyük payandayı bu grup yaratıyor. AKP iktidardan uzaklaştırılmadan, hem bu grubun etkisi kırılamaz ve hem de ülke normalleşme sürecine giremez. Erdoğan'ın önümüzdeki seçimi bir şekilde kazanabilmesi, ülkede açık bir faşizmn egemen olması anlamına geleceğini son yazılarından birinde Metin Çulhaoğlu yazmıştı; katılmamak mümkün değil.

Altını çizmek ve her şeye rağmen enseyi de karartmamak gerek. Altılı masa, HDP-TİP ortaklığı büyük bir hata yapmadığında Millite İttifakının adayı seçimi kazanacakmış gibi duruyor. Anket sonuçlarına bakıldığında görünen durum, özellikle Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu'nun eğer aday gösterilirse Erdoğan'ın 20 yıllık iktidar ambargosuna son verebileceğidir. Altılı masa inanırsa Kılıçdaroğlu da bunu yapabilir. Abdullah Gül ve Haşim Kılıç benzeri adaylıkların bu kez gündeme gelmeyeceğini düşünüyorum.

Tartışmasız cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine gidiyoruz. Bugüne kadar ''en önemli seçim'' yakıştırmasını pek çok seçimde yaptık, ama bu kez gerçekten farklı. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini AKP karşıtlığındaki muhalefetin kazanamaması durumunda Cumhuriyete son noktanın koyulması ve söylenildiği gibi ''parantez''in kapatılması büyük olasılık dahilindedir. Çok dillendiriliyor, sadece Erdoğan karşıtlığının önemli olmadığı, seçimin kazanılmasından sonra yapılması gerekenlerinin şimdiden konuşulması ve   netliğe kavuşturulması gerektiği...- ben bu konuya çok takılmıyorum. Elbette cumhurbaşkanlığı seçiminin kazanılmasından sonra uygun bir parlamento aritmetiği ile parlamenter sisteme geçiş başta olmak üzere pek çok ''iyileştirme'' adımları atılacaktır. Ama seçimin kazanılması demek her şeyden önce tıpkı İBB ve ABB'de olduğu gibi ''kötülüğün''egemenliğine son vermek anlamına gelecektir. Her şeyin değişmesi anlamına gelmese de tartışmasız çok şey anlamına gelecek ve sosyalist sol için dahi yeni bir başlangıca dönüşecektir. Bu yüzden bu seçim sosyalistler için de önemlidir ve önemli olmalıdır. Ve bu yüzden altılı masa sakinlerinin çıkaracağı aday HDP-TİP ortaklığı tarafından desteklenirse, birinci turda da hiçbir sosyalist parti aday göstermeden çıkarılan ortak adaya destek vermelidirler, diye düşünüyorum.





melnur  |  Cvp:
Cevap: 6
09.05.2022- 05:50

Yıllardan beri AKP'nin sıradan bir burjuva partisi olmadığnı söylüyorduk. Gerçekten öyle ve sıradan bir burjuva partisi olmayan AKP iktidarda olduğu yirmi yıllık sürede sıradan olmayan işlere imza attı ve deyim yerindeyse ülkenin siyasal ve toplumsal yaşamında büyük dönüşümlere yol açtı. Özal'ın 24 Ocak kararları oluşabilecek toplumsal tepkinin önüne geçmeden alınamazdı ve 12 eylül'ün gerçekleştirilme nedenlerinden biri de buydu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın neo-osmanlıcı özlemlerini gerçekleştirmek için de demokrasinin, laikliğin ve anayasanın askıya alınması değil, hiçe sayılması gerekiyordu, öyle yapıldı. Gelinen noktada bardağın taşmasına artık son bir hamle kaldı, son bir seçim kazanmak. Sonrasında seçim bile olur mu, ne olur, nasıl olur,-düşünmek bile ne kadar ürkütücü geliyor.

Referandum niteliğinde gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi seçimi bu yüzden muhalif kesimlerce kazanılmalı. Mutlaka kazanılmalı. Tersi bir durumun açık faşizmden başka bir kapıya çıkacağını iddia edebilmek mümkün değil. Sosyalistlerin büyük çoğunluğu bu durumun farkında ve bugünden siyasetlerini haklı olarak bunun üzerinde kuruyorlar. Erkan Baş'ın bir saptamasını çok önemsiyorum bu yüzden, ''bir günlük ittifak'' demişti ve sanırım bu tavrı da onu kimi anketlerde yüzde 1'in üzerine sıçrattı. Kabul gördü bu tavrı...

Kılıçdaroğlu'nun tavrı da genellikle takdir görüyor.

Hiç beklenmeyecek bir biçimde, seçime girmesi zora sokulan Meral Akşener'in İYİP'ine ödünç vekil vererek başlattığı süreç bugün altılı masayla bir noktaya geldi ve saray rejiminin tahtını   ciddi bir şekilde ''tehdit'' ediyor. İlk seçimde kazanabileceği izlenimini güçlü bir şekilde veriyor ve bence Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına aday olarak çıkmaya hazırlanıyor. Seçim tarihinin açıklandığı noktada anketler farklı bir sonuç vermezse mutlaka aday olacak ve bence altılı masa dahil pek çok kesimler tarafından destek de bulacaktır. Ama anketler Kılıçdaroğlu'nun kazanmasında kimi kaygı verici sonuçlara da işaret ederse, eminim, adaylık konusunu zorlamayacak ve anketlerde daha önde görülen adayların önünü açacaktır.

Süreç bu kadar basitlikte işlemeyecktir. Sıradan bir burjuva partisi olmadığını sürekli yinelediğimiz AKP iktidarı da sıradan bir burjuva partisi gibi terk etmeyecek, seçimi kazanmak için her yolu deneyecektir. Hiç kolay geçmeyecek bir seçim süreci yaşayacağız. Bu yüzden sadece düzen muhalefetine değil, sosyalistlerin tamamının da desteğine ihtiyaç olacaktır. Sosyalistler için seçim sonrasının daha da kolaylaşabilmesi için, toplumla bağ kurmada daha geniş alanlar bulabilmek adına DA bu seçimin mutlaka kazanılması gerekiyor. Ve kazanılması için de mutlaka uygun bir çaba gerekiyor, diye düşünüyorum.

Coolumsu  |  Cvp:
Cevap: 7
12.05.2022- 08:20

Herkese eşit davranacak birisinin aday olması gerekir..

melnur  |  Cvp:
Cevap: 8
23.05.2022- 09:09

Cumartesi günkü Kartal mitinginden sonra Kılıçdaroğlu'nun adaylığı daha bir güçlendi gibi geliyor bana. Altılı masada nasıl bir karar verilir bilemem ama Kılıçdaroğlu'nun buradaki adaylığı da CHP'nin Kartal mitingindeki gövde gösterisiyle daha fazla güç ve önem kazanmıştır Adaylığın açıklanacağı momentteki anketler çok farklı bir şey söylemeze muhalefetin cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu olacak gibi görünüyor.

Aday olmayacağını söylemesine rağmen biraz da anketçilerin tavrı nedeniyle Meral akşener'in ismi de adaylar arasında geçiyor. İmamoğlu'nu da katarsak bu dört ismin anketlerde yarışı Erdoğan'ın önünde bitirebileceği gözüküyor. Hem Mansur Yavaş ve hem de Meral akşener'i denklemin dışına çıkardığımızda ki, ben adaylıklarının pek de mümkün oimadığını ve adaylık konusunda iki ismin uzunca bir müddet yarışacağı, daha doğrusu yarıştırılacağını düşünüyorum. Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu.

Sanırım üstteki yorumlarda da söylemiş olmalıyım, Erdoğan karşısında İmamoğlu'nun çok daha fazla oy alarak seçimi kazanabilme potansiyeli var. İmamoğlu'nun çok farklı becerileri, yeteneği var çünkü. İmamoğlu en karşıt kesimlerle bile bir şekilde bağ kurabiliyor, duygusal bir ilişki kurabiliyor. Kılıçdaroğlu'nda bu yok. Böyle olduğu için de hem doğu karadeniz ve hem de orta anadolulu tutucu seçmenlerden de oy alabiir. Bu özelliğinden ötürü CHP içinde dahi azımsanmayacak bir İmamoğlu taraftarı olduğu ve onu cumhurbaşkanlığında görmek isteyenlerin bulunduğunu söyleyebilirim. Epey önce, ( İmamolu'nun karadeniz gezisinden önce) bir çay bahçesinde solcu, sosyalist, CHP'li bir grupla konuşuyorduk. CHP'li arkadaşların gönlünden geçen aday İmamoğlu'ydu ve gerekçe olarak kazanmaya Kılıçdaroğlu'ndan çok daha fazla yakın olmasıydı. Evet, böyle bir gerçeklik var. İmamoğlu Kııçdaroğlu'ndan çok daha fazla bir kazanma potansiyeli var. Ahmet Şık'ın yanlış anlaşıldığını düşündüğüm sözlerinde de bir haklılık payı var. İktidar Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliğini kürsüden kullanacak, çeşitli ajitasyonlarla Kılıçdaroğlu'nu güç durumlara düşürmeyi deneyecektir. Fazladan böyle bir ihtimal da var. Hep yineleniyor, bu iktidar, saray rejimi ve bizzat Erdoğan devletin başından gitemek için her yolu deneyecektir ve kuşkum da yok, karşısında İmamoğlu yerine Kılıçdaroğlu'nu tercih etmek isteyecektir. Bu yüzden 1 Haziran'daki mahkeme kararı da ayrı bir önem taşıyor.

Benim gönlümden geçen ise Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve sonrasında saray/köşke çıkması...Böyle olduğunda CHP Genel başkanlığı boşalacak, ve oraya da büyük bir olasılıkla İmamoğlu oturacaktır. CHP bu durumda İmamoğlu'ndan daha güçlü bir adayı Genel Başkanlık için ileri süremez Muharrem İnce partiden ayrılıp başka bir parti kurmasaydı belki ama şu durumda genel başkanlık için Kılıçdaroğlu sonrasında İmamoğlu tek aday gibi gözüküyor.Bu yüzden adaylık konusunda Kılıçdaroğlu'nun ismi daha fazla önem kazanacak ve kabul görecektir.

Sosyalistlere gelince, öncelikle bu sürecin önemi kavranmalı ve ona göre bir siyaset, bir strateji oluşturulmalıdır. Mualefete muhalefet etmek şeklinde özetlenebilecek bir siyasetin -bir kez daha yineleyeceğim- ülkeye, sola ve partiye hiçbir getirisi olmayacaktır. Sosyalistler bu kaotik süreçte uygun bir strateji oluşturmalılar. Ve bu stratejinin bir yanında da muhalefete muhalefet etmek değil, saray rejimine doğrudan karşıtlığın somutlaştırılacağı bir siyaset olmalı-benimsenmelidir. Emin olun ''bir günlük ittifak'' komünistliğimize hiçbir zarar vermeyecektir; kazanabileceğimizse çok şey olacaktır..-diye düşünüyorum.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]