Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Her gün bir başka zam kararına uyanır hale geldik. Cumhuriyet tarihinin en kötü ekonomik koşulları içine yuvarlandık. Halkın temel önceliklerini bile mutfağımıza taşıyamaz hale geldik. Önceleri vitrinlere bakar, aamaz, geçer giderdik. Şimdilerde aynı şeyi pazar tezgahlarında yaşıyoruz. Bir kıvırcık 28 tl. olmuş, patatesin kilosu 12.5 lira. Olacak şey şey değil. Et, balık, tavuğun tadını unuttuk. Devletin çivisi çıktı. Zamsız bir güne uyandığımızda neredeyse şaşırır hale geldik ve en kötüsü bu sürecin düzelebilir olduğunu söyleyebilmek, fiatların önceki haline gelebileceğini iddia edebilmek de mümkün değil.

Evet, devletin çivisi çıktı. AKP'nin bir yönetememe sorunu oduğu öteden beri söyleniyordu. Bu yönetememe sorunu AKP'nin kaba sınıfsal yaklaşımıyla birleştiğinde dünya kapitalizminin gidişatına da paralel olarak içinden çıkılması handiyse olanaksız bir krize döneşeceği ve sonuçta bir bataklığa saplanacağımız   kaçınılmaz olacaktı. AKP'ye biat etmemiş ekonomistler uzun zamandır hatırlatıyordu. Uyarılarının gereği yapılmadı, öngörüleri gerçekleşti. Sıradan, gelip geçici bir ekonomik kriz yaşamıyoruz. Çok daha derin bir karanlığın içinde debelenip duruyor ve en kötüsü de bence ne yaptığımızi, ne yapmamız gerektiğini de bilemez hale geldik.

İBB'nin ulaşım   zamları tam da bu sürecin ortasında geldi. Yüzde kırk az buz değil. Yoksulu derinden etkileyeceği çok açık. Buna bir insanın üzülmemesi, dahası tepki göstermemesi mümkün olabilir mi? Kimi sosyalist partilerimiz de ''gereğini'' yaptı. Mecidiyeköy, Söğütlüçeşme protestolarıyla zamları ve İBB'yi protesto ettiler. Kimi sosyalist aydınlarımız twit attı, kes yapıştır yöntemiyle elden ele dolaştırıldı. ''AKP zamlarına karşı çıkıyoruz da, CHP'li belediyelerin zamlarına karşı mı çıkmayacağız?'' denildi. Sonra daha da ötesi yapıldı, genellemelerle ''AKP neyse CHP de o'' diyen oldu. Daha keskin solcu görünmek isteyenlerden bir arkadaşımız   ''bu düzeni değiştirmek istiyoruz, İmamoğlu'yla da mücadele etmek boynumuzun borcu'' diyebildi.

Olan bitenin farkında mıyız, bilmiyorum. Ya, sanki milyonlarcayız, her gün milyonlarca insan sokak gösterileri yapıyor, tepkiler ortaya koyup artık bu şekilde yönetilmek istemediğini haykırıyor, bir önder, bir özne arayışında ve birleri de biz bu değiştirecek gücüz deyip, İmamoğlu'nu da, Kılıçdaroğlu'nu da hatta İYİP Genel Başkanı Meral Akşener'i de bir Erdoğan'la, bir Nebatiyle ve diğerleriyle bir tutuyor, aynılaştırıyor. Sanki onlar olmazsa, sanki İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, ve Meral Akşener olmazsa bu iktidarı yekle yeksan edecekler, yetmeyecek bu kapitalist düzeni de bu ülkede tarihin çöp sepetine gönderecekler ve hatta kimi ''enternasyonalist'' geçinenler de bir dünya devrimiyle çok daha güzel günlerin yaşanabileceği...

Yapmayın, etmeyin.
Düzen değişikliğini savunur olmak, yaşanan gerçekliğin yitirilmesi anlamına gelmiyor...

Gelmiyor ve ne yazık ki, kimilerimizde böyle bir sorun uzunca bir zamandır ortaya çıktı ve neredeyse düzelemez, iyileşemez bir hale geldi. Gerçekliği yitirdik. Ülke analizi, sosyalist siyaset 2019 İBB seçimleriyle birlikte bir bulanıklığa yol açtı gibi geliyor bana. Bu bulanıklık da sorun üretmekten başka bir işe yaramıyor. Gerçekliği yitirdik ve yitirmeye devam ediyoruz. Sol bir hamasetten başka bir şey değil yapılanlar. Sürekli düzeni değiştirmek istiyoruz demekle keşke düzeni değiştirme yolunda adımlar atılabilse. Keşke AKP ile CHP aynı demekle, insanlarımız sosyalizmin ancak sosyalist partilerin toplumsal alandaki etkisinin mutlaka arttırılması gerçeğiyle gerçekleşebileceğini anlayabilseler. Böyle bir şey yok, böyle bir gerçeklik yok, böyle bir dünyada yaşamıyoruz. Hamasetle, kaba gerçekçilikle sosyalizmi gündeme taşımak mümkün değil ki...Elli civarında olduğu söylenen sol-sosyalist siyasi parti ve örgütlerin toplamda yüzde bir bile olmayan toplumsal alandaki etkisini bu yolla yüzde 50'lere taşımak mümkün değil ki...

Konumuz İBB'nin ulaşıma yaptığı zamdı değil mi? Evet öyle ve sabah sabah Aydemir Güler'in SOLportal'daki cumartesi yazısını okuduğumda   sosyalist aydınımızın aslında ilk paragrafıyla birlikte konuyu özetlediğini söylemek mümkün; şöyle: ''İktidarın senaryosu, CHP’li belediyelerin patlayan maliyetlerin altında kalması, hizmet veremez ve seçmenlerini tutamaz duruma düşmeleri. Zaten merkezi-yerel yönetim mekanizması belediyeyi hükümete bağımlı kılmak üstüne kurulmuş… İktidar, bir de, hayat pahalılığının kendi kusuru olmadığına örnek oluşturmak istemiş olmalı. Bakın işte diyecekler, bunların da farkı yok! Bu ikinci boyut neden iktidarın başka türlü davranmadığını da açıklıyor. Yoksullaşan halkın yanında konumlanma şansları yok ve “tencere dibin kara taktiğine” başvuruyorlar.''

Türkiye'nin öncelikli bir sorunu var. AKP'den kurtulmak. Tıpkı düzen değişikliğini savunmak ve siyasetlerimizi bu dopğrultuda kurmak gibi, AKP'den kurtulmayı da en başa yazmalıyız. AKP ve saray rejimini bu ülkenin başından üzaklaştıramadıkça sosyalizmi bir toplumsal güç haline getirebilmek mümkün değildir. AKP'yle, tek adam diktatörlüğüyle, saray rejimiyle   bu ülkede   siyaset alanı da daralmakta totaliter yapı hemen her alanda egemen olmaktadır. Dolayısıyla İBB'nin ulaşım zammına yönelik tepkileri bu gerçekliğin dışında ele almanın yanlışlığının altının çizilmesi gerektiğini ve bu zamları bu yakıcı gerçeklikten soyutlayarak savunmanın yarardan çok zarar getirdiğini söylemek istiyorum. Aydemir Güler'in yazısında CHP'li birinin ''bu zamları sizin için yapıyoruz'' söylemindeki saçmasapanlığı üzerinde tepinmenin bir anlamı yok. Kim söyledi bilmiyorum ama, İBB'nin ulaşım zamlarını bu söze bu konuya bağlamanın bir anlamı yok. Gereği de yok, anlamı da yok, yararı da...

İBB'nin ulaşım zamları, diğer pek çok zam haberi gibi protesto edilmelidir. Ama bağlamından koparılarak değil. İBB'nin savunusu anlamına gelmesin, söylenen bir yolcuun İBB'ye ulaşım maliyetinin 12.5 tl. olduğu söyleniyor. İBB bunu bir şekilde sübvanse ediyordu. Ama yakıt zamlarıyla birlikte bu durumun sürdürülemez olduğu ortaya çıkmıştı. İBB'nin buna zam yapmaktan başka çaresi kalmamıştı. Sübvanse edebilme olanağna da sahip değil. Halk ekmek konusunda, çocuklara süt konusunda, 53 bin öğrenciye burs konusunda ve daha pek çok konuda bir ''yardım-destekte'' bulunurken ulaşım konusuna başka bir çözüm bulabilmesi mümkün değildi.. Savunmuyorum, bir gerçeğin altını çizmeye çalışıyor ve bu zamların sadece zam olmadığını ve aynı zamanda hem AKP'nin işbilmez ekonomik uygulama ve kararlarından ve hem de AKP'nin İBB'yi köşeye sıkıştırma çabasından ileri geldiğini söylemek istiyorum. Dolayısıyla bu İBB'nin ulaşım zamları protesto edilirken öne çıkarılması gereken başatlığın ''hepsi aynı'', olmamalı, ''AKP zamlarına da karşıyız, CHP zamlarına da'' olmamalı. Ve ayrıca İlker Belek'in ileri sürdüğü gibi ''muhalif olmak için CHP'li olmak zorunda değiliz'' açıklaması hiç olmamalı, diye düşünüyorum.

( Küçük bir parantez, belki iyi anlatamadım, olmadığını söylüyor olmamın nedeni 1- AKP gerçeğinin üzerini örtmesi, 2-Bu söylemin sosyalizme taraftar, sempati duyulmasını sağlamaktan ziyade bir öfkeye yol açacağıdır. Örneklerini sosyal medyada da gördüğümüzü sanıyorum.)

Yazıyı nasıl bitireyim, gerekli mi gereksiz mi pek kestiremiyorum ama, sanki bu demokratik merkeziyetçilik konusunun üye ve sempatizan kesim üzerindeki bir zihinsel tembellik yarattığından söz edilebiir, gibi geliyor bana. Nasıl olsa yönetimden hemen her konuda bir açıklama geliyor, onu yinelemek, sosyal medyada kes-yapıştır yapmak yeterli gibi bir davranış alışkanlığı bir sorgulamama, bir analizm edememe ve bir anlatamama sorununa yol açıyor, gibi...

Neyse, belki de gereksiz bir şekilde abartıyorum, diyelim.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]