Arnavutköy'de çekilmiş bir görüntü bu. Bir hafızlık töreni öncesinde sokaklarda yapılan yürüyü gösteriyor. Laik bir ülkede tekbir sesleriyle bir yürüyüş.. Ülkedeki 20 yıllık AKP iktidarıyla gelinen nokta böyle bir şey. Öyle kendiliğinden ve masumane bir yürüyüş de değil; törene hem devlet memuru statüsündeki İstanbul Müftüsü ve hem de   ''geçmişte Atatürk’e lanet okuyan ve Diyanet İşleri Başkanlığı sorumluluğundaki ül-Kurra vekili olduğu bilinen Mustafa Demirkan'' birlikte katılıyor. Hiç kuşku yok, epey zamandır hemen her yazımızda demokrasi vurgusu yaparken bu tür gösterileri demokrasi ve özgürlük kapsamında değerlendiriyor değiliz. Demokrasinin her şeyden önce laiklik temelinde yükseleceğini ve laik bir topumda da bu tür yürüyüşlerin olmaması gerektiğinin altını çizelim ve asıl konuya gelelim.



Bu görüntüleri nasıl yorumlamak gerek.?

Daha doğrusu sınıflı bir toplumda bu tür görüntülere ve bu tür görüntüleri ortaya çıkaran siyasi anlayışların toplumsal ve siyasal alandaki egemenliğine karşı bir solcu/sosyalist nasıl bir siyasi tavır alır/almalıdır?

''Sosyalizmde bu tür siyasi tavırlara müsaade etmeyeceğiz.''

İyi de şimdi ne yapmak gerek; sınıflı bir toplumda bu tür gerici yönelişlere karşı ne yapmak gerek?

''Komünistler düzen parilerinin kuyruğuna takılmazlar.''

Ya anladık kardeşim, sınıflı mücadele, sosyalist mücadele dediğimiz şey, güncel olana ilişkin hiçbir tavır almaz, hiçbir mücadele içinde olmaz m? Bir strateji geliştirmez mi? Sınıf mücadelesi komünizmin daha ileri aşamalarında devletin nasıl bir şekil alması gerektiği üzeine yorumlar yapmakla mı sınırlıdır? Sınıf mücadelesi dediğmiz şey böyle bir şey mi? Gericilikle, faşizmle mücadele, sınıflı bir toplumsal yapıda sorunu sosyalizme havale etmekten mi geçiyor?

''Örgütlenmeliyiz, Sosyalist bir devrim için çaba göstermeliyiz; emperyalizm içsel bir olgu halne gelmiştir, burjuvazi bütünüyle gericilelmiştir, proletaryanın iktidarı için sosyalist devrim şarttır.''

???

Arada bir aklıma gelmiyor değil, ''128 milyar dolar nerede?'' sorusuna ''Bayrak inmeyecek, ezan susmayacak'' şeklinde yanıt verenlerle üstteki yanıtları verenler arasında ne fark var; ya da bir fark var mı?

Sınıf mücadelesi mi, sol hamaset mi, trollük mü, ya da ajan provokatörlük mü bilmiyorum ama....

Bana öyle geliyor ki, dışarıdan bilinç öncelikle sınıfa bilinci dışarıdan taşıyacaklara gerek, öncelik onlarda olmalı, onların ihtiyacı var; yoksa sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini arttırabilmek sanılandan çok daha zor olacak.