Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği - MELİH PEKDEMİR

Tok, açın halinden anlamaz. Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği ise açların çözümsüz halinden anlayacak ve çözüm getirecek tek çaredir.

Gülşen’e reva görülen ile yoksula reva görülen madalyonun iki yüzü gibidir. Sanatçı biat etsin, yoksul biat etsin, yeter ki siyasi İslam rejimi ayakta kalsın. Saray bu yüzden, parti devletine, polis devletine ve imam devletine şiddetle ihtiyaç duymaktadır. İtiraz eden yoksullar polis şiddetiyle susturuluyor. İtiraz eden yoksullar imam devletiyle afsunlanıyor. Sesini çıkaran sanatçıların soluğu da yine imam devletiyle bastırılıyor.

Parti devletini sürdürmek için artık imam devleti de iktidardadır. Parti devleti derken elbette partinin de şahsın partisi olduğunu unutmuyoruz. Parti devleti tökezledikçe her seferinde polis devletini, imam devletini daha fazla devreye sokuyorlar. Geçenlerde Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen ne demişti? “Köylerde devletin tek temsilcisi olarak imamlar kaldı.” Zaten Balıkesir Belediye Başkanı da “Makam sahibi olmak için imam hatipli olacaksın” dememiş miydi? Çünkü siyasi İslamcı hayat tarzını dayatmaları için imam devletine bel bağlamaları şart. Rejimi, tek adamlık, tek atımlık parti devletini ancak böyle sürdürebiliyorlar. Bu arada altılı masanın başta Meral Akşener olmak üzere beş unsuru, Gülşen’in tutuklanması bir yana “namaz kılmayan öldürülsün” diyen imam hakkında bile tek kelime söylemedi.

Köylerde devletin tek temsilcisi olarak imamlar kalmış! Oysa eskiden, çok eskiden köylerde laik devleti temsil eden tek kişi öğretmendi; toprak ağası, jandarma, imam üçlüsüne karşı yoksul köylünün yanındaki laik ve devrimci öğretmen!

Ve işte şimdi de hem öğretmen hem öğrenci kimliğiyle laik toplumun ve yoksul emekçilerin yanında ve parti devleti, polis devleti, imam devleti üçlüsüne karşı Sosyalist Güç Birliği (SGB), düzen dışı bir alternatif olarak ilk adımını attı. SGB sadece sosyalistlerin değil, yoksulların, sanatçıların, doktorların, kadınların ve tüm baskı altında olanların zorunlu bir ihtiyacıydı. Birliğin yürütücü heyet üyesi İsmail Hakkı Tombul “Biz daha çok parlamento dışı muhalefete talibiz ve parlamento dışı muhalefeti örgütlemek için yola çıkıyoruz” diyordu.

CHP hâlâ kendisine sağ muhafazakârlar (imamlar!) ile helalleşmeyi misyon ediniyor. CHP’nin solunda kalan partiler ve şimdi SGB ise elbette öncelikle yoksulları örgütlemeye çalışıyor. Yoksulları örgütlemek kolay değil. O yüzden kitleselleşme kolay olmuyor. Demek ki burada başka bir boyutun bütün ağırlığıyla devreye girmesi de gerekiyor. O boyuttaki asıl çözüm, bizzat yoksulların da sol partileri örgütlemesinde yatıyor. Çünkü sadece solcuların yoksulları örgütlediği partiler değil, sınıf kökenine bakılmaksızın yoksulların, açlık nedir hakikaten bilenlerin, faturasını ödeyemeyenlerin de örgütlediği Sol partiler hayatla doğrudan temas kurma ve müdahale imkânına sahip olabilirler. Kuşkusuz sosyalist partilerin yönetim kademelerinde yoksullar da vardır. Öyleyse öncelikle onların sesi ve sözü “yoksul” kimlikleriyle daha fazla öne çıkarılmalıdır. Yönetim kademelerinde o kimliğin eksik olduğu durumlarda pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

Diyeceksiniz ki, ‘‘Yoksullar yönetime talip oluyor da sol partiler mi reddediyor?’’ Tabii ki böyle şey olamaz. Diyeceksiniz ki yoksullar karnını doyuramıyor, siyasi faaliyete nasıl imkân bulacak ve zaman ayıracak? İşte bu sorunun cevabını sosyalist partilerin sorumluları vermek durumundadır.

(Burada bir parantez açıp söylediklerimin uvriyerizm/işçicilik gibi “yoksulculuk” olarak anlaşılmaması gerektiğini belirtmeliyim. Emekçilerin kendi mücadeleleri sonucu kurtulacağını savunan devrimci anlayış ile ekonomi ve siyaset arasındaki bağı görmeyip sadece geçim derdine önem veren uvriyerizm birbirinden tamamen farklıdır, ikincisi tipik bir işçi kuyrukçuluğudur. Oysa devrimcilik, yoksul kuyrukçuluğu yapmak değil tabii ki siyasal özgürlüklerin tamamını savunmak, eşitlik, laiklik ve bağımsızlık talepleriyle toplumsal muhalefetin bütün unsurlarını bir araya getirmektir.)

Örgütlenmede önemli motivasyonlardan ikisi öfke ve heyecandır. Sahici öfkenin, canı sahiden yanmış olanların öfkesinin heyecanı, azmi, her şeyi göze alabilmesi ve onların sosyalist partilerde kilit rol oynaması, mücadeleye daha fazla inandırıcılık katacaktır. Zaten yoksulların yoksulluklarından kurtulma arzusu başlangıçta bilinç gerektirmez. Öyleyse sol bilinç, yoksul olmanın ve olanların farkındalığıyla pekiştirilmelidir.

Tok, açın halinden anlamaz. Sosyalistlerin ve yoksulların güç birliği ise açların çözümsüz halinden anlayacak ve çözüm getirecek tek çaredir.

https://www.birgun.net/haber/sosyalistlerin-ve-yoksullarin-guc-birligi-400676

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]