Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

14 Mayıs'ın ve özellikle Cumhurbaşkanlığı referandumunun önemi sosyalist solda nihayet anlaşıldı. Seçime iki ay kala ve   tüm sol sosyalist partilerimizin saray rejimi karşısında muhalefetin adayı K.Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini açıklaması önemli. Olması gereken   buydu ve daha baştan alınması gereken pozisyon da buydu ve her sosyalist parti bu gerekli ve zorunlu pozisyonu sadece topluma anlatmakla kalmamalı ve aynı zamanda kendi kitlesini de buna hazırlamalıydı.

Süreç böyle işlemedi. Bazı sosyalist partilerimiz saray rejimi karşısında alınması gereken tavrı ta başından görebildi ve doğru pozisyon alarak kitlesini bu pozisyona uygun hazırlayabildi. Bazıları ise kendilerinden hiç beklenmeyecek bir şekilde tam bir hayal kırıklığıydı. Adını da koyalım, bence doğru pozisyon alan TİP'ti, Erkan Baş'tı. Türkiye İşçi Partisi'ni popüler hale getiren sadece Erkan Baş'ın kişisel becerileri ve TİP'li arkadaşlarla birlikte meclis çalışmaları değildi ve aynı zamanda   saray rejimi karşısında olması gerekeni çok önceleri gördüğü ve sürekli arkasında durmasıydı.

Yanlış pozisyon alan ise ( bana göre) TKP ve Kemal Okuyan'dı. Kemal Okuyan daha bir yıl öncesinden bu yana yaptığı açıklamalarla gerçekten şaşırtıyordu. Bir dönem AKP gericiliği karşısında en doğru siyasi pozisyon alan ve özellikle sağlı sollu liberalizmin ''AKP öncülüğünde yarım kalmış burjuva devrimini tamamlıyoruz'' maskaralığı karşısında yalnız ama dirayetli bir   duruş gösteren TKP'nin bu kez bu kadar savrulmasının anlaşılabilir ve savunulabilir bir yanı yoktu. Böyle olduğu için de anlaşılamadı, savunulamadı. Bir yıldan uzun sürdü bu savrulma. Böyle olunca sadece parti yönetiminin bir hatası olarak da kalmıyordu, kendi kitlesini etkiliyor, üye ve sempatizan kesimde zorunlu olarak, kör gözüm parmağına'' misali hatalı bir koşullanmaya yol açıyordu. Kimileri ''burjuva partilerini desteklemeyiz'' demeye başlamıştı, gereksiz ve anlamsız bir biçimde faşizme karşı demokrasi mücadelesinin önemini anlayamama, görmezlikten gelme sorunu ortaya çıkmıştı. Bir biçimde yadsıma..

Canlı bir organizma olan partinin işleyiş biçiminin demokratik merkeziyetçilik olması -sürekli yineliyorum- zihinsel bir tembellik yaratmakta ve hemen her konuda partiden yapılan-yapılacak açıklamalarla yönünü arayan bir kitlenın varlığına yol açıyor. Parti açıklamalarındaki tutarsızlık ve savrulma aşağıya çok daha farklı ve sosyalizmle asla yan yana gelmemesi gereken duruş ve açıklamalara neden oluyor. Örnekse, sanki Türkiye'de liberal bir kapitalist düzen işlyor ve sanki cumhuriyetin kazanımları pratikte bir bir yok edlmiyor, sanki daha birkaç yıl önce bir dinci cemaatin askeri kalkışması yaşanmamış ve sanki hala bu ülkede camaat ve tarikat koalisyonuyla yönetilmiyormuşuz ve sanki 14 mayıs kaybedilince Türkiye'de sosyalizmin yükselişe geçeceği bir iklim oluşacak ve sanki ilkinde olmadı ama bu kez AKP burjuva devrimini tamamlayacakmış gibi...Yani? Partinin bir yıldan uzun süre yalpalaması sadece parti üst yönetiminin hatası olarak kalmıyor ve aşağıda çok daha büyük bir savrulmaya ve kopuşa yol açıyordu.

Böyle bir parti fotoğrafının toplumda gereken ilgi ve karşılığı bulabileceğini hiç düşünmüyorum. Toplumun hemen hemen pek çok kesimi saray rejimini devirmenin heyecan ve coşkusunu yaşarken birilerinin keskin sosyalist tavırlarla muhalefete muhalefet etmeyi bir marifet sanması, bu tavrı bir alışkanlığa dönüştürmesi, ve saray rejiminin muhalefetle eşitlenerek neredeyse önemsizleştirilmesi gibi pek çok olumsuzluğun da sosyalist saflarda yeşermesine...

Kalabalık olmaya çalışıyoruz...
Bütün çabamız bu.
Ama bu fotoğrafa, kalabalıkların dönüp bakması mümkün mü?

( Parlamento seçimlerine yönelik iki ayrı duruşla ilgili de devam edecek.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
13.05.2023- 03:43

Cumhurbaşkanlığı referandumunda sosyalistler açısından pek sorun yok. Hemen hepsi saray rejimini sandıkta yenilgiye uğratmak açısından Kılıçdaroğlu'na destek vereceklerini açıkladılar. Parlamento seçimlerinde ise bir sorun var. Emek ve Özgürlük ittifakı içindeki Emep ve TİP'in baraj sorunu yokken Sosyalist Güç Birliği partilerinin bir araya gelip onlarla birlikte ve tek bir listede anlaşmaları bir büyük fırsatın kaçırılmasından başka bir şey değil. Peki neden? Çok mu zor HDP'nin de içinde bulunduğu bir ittifakın bileşenleriyle bir araya gelip baraj sorunundan kurtulmak ve güçleri birleştirerek mecliste güçlü sosyalist seslerin yer almasını sağlamak? Bunu beceremeyen, dükkancılık anlayışından bir türlü uzaklaşamayan bu partilerin binde 2-3ten bir adım öteye geçememelerini hep böyle sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi seyretmek zorunda mı kalacağız? Yani kitleselleşmek, toplumsal alanda bir güç haline gelmek emekçi halkın sosyalist bilince ulaşması ve tarihsel çıkarlarının farkına varmasıyla mı olacak? Böyle bir şey olmayacak, sınıflı bir toplumda işçi sınıfı ve emekçi halk hiçbir şekilde tarihsel çıkarlarının bilincine varamaz. Mümkün değil. Biz böyle binde 2'de, binde 3'de SAĞLAM kalalım illaki sınıf ve emekçi halk arayıp bizi bulur diye düşündüklerini mi sanıyoruz?

TİP 14 Mayıs seçimlerinden sonra meclise güçlü bir şekilde girsin ya da girmesin, Metin Çulhaoğlu ustamızın çok çok önceleri altını çizdiği gibi farklı bir siyaset tarzına ihtiyaç var. Seçim sonuçları, her bir sosyalist partimizin toplumda ne kadar karşılık gördüğü konusu umarım sosyalist solda bir büyük tartışmayı başlatır. Bu dükkancılık anlayışı, bu kendi doğrularımızın üzerinde tepinme alışkanlığının sosyalist sola hiçbir katkı sağlamadığı, kendi doğrularımız üzerinde tepinmek yerine gündemin başat paradigmalarını öne çıkartan siyasetlerle toplumla aramızdaki mesafeyi kapatabileceğimiz gerçeği anlaşılır olacaktır diye düşünüyorum.


TİP'e böyle bakılmalı ve böyle yaklaşılmalıdır. TİP çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir. Bu yüzden desteklenmelidir. TİP'in desteklenmesi ve sonuçta başarması demek bu siyaset tarzının başarması anlamına gelecektir. Ve bu ülkenin ve bu ülke insanlarının ve sosyalizmin bu tip siyaset tarzına öylesine ihtiyacı var ki... Erkan Baş ve arkadaşları TİP'i, sosyalizmi bir yere kadar getirdiler, desteğe ihtiyaçları var. Sadece onların değil, hepimizin, işçi sınıfının, emekçi halkın..

Hadi!
Başarabiliriz.

(face'te yaptığım yorum.)

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
17.05.2023- 09:03

Evet iki faklı parti ve iki farklı sonuç. Biri TKP ülkenin tün seçim bölgelerinde seçime girdi ve aldığı oy binde 1.1, diğeri TİP 48 seçim bölgesinde seçime girdi ve aldığı ou yüzde 1.78 ve çıkardığı milletvekili de 4. Bir taraftan yayılan koca bir umut, diğer tarafta ise tarihsel bir kimlik olmasına rağmen her seçim döneminde gelen yıkım. Bir yerde olan bir şey var, diğer tarafta olmayan bir şey. Olanda umut var, gelecek var, diğerinde umut verici hiçbir şey yok.


Devam edeceğiz kuşkusuz.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]