Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Güncel Tartışma Konuları

Hasan Cemal ve Cengiz Çandar'ın HDP'den milletvekili adayı gösterilmesi ilerici, sol ve sosyalist kesimlerde bir tepkiye yol açtı.''Adam mı yoktu ki bu iki çaptan düşmüş liberale kucak açar duruma gelindi.'' Kürt hareketi de yanıt vermişti, ''önümüzdeki süreç Kürtlerin ülkede ve bölgede özgürlük arayışının ön plana çıkacağı bir dönem olacaktır.'' Böyle diyorlardı ve bu dönemde ''bölgeyi iyi bilen Cengiz Çandar gibi aydınlara çok ihtiyaç olacak''mış. Cengiz Çanda bu, o da durur mu; SOLportal'daki bir habere göre o da gelen tepkileri yorumlamış: ''Bu partideki sol kuruluşlar dekorasyon gibi, Türk dekoratif unsurlar var bu partide.'' Cengiz Çandar'ın Maoculuktan liberalliğe geçtiğini biliyorduk da yurt dışında olduğu dönemlerde bu kez demokrasicilik adına ırkçılığa varan bir savrulma yaşadığını yeni fark ettik. HDP-YSP ve genellikle Kürt hareketi hemen her dönem bu türden adamları içlerine sokmaktan hiç geri kalmıyorlar. Anlaşılır bir şey değil.

Ama bence bu olaydan çıkarılacak daha önemli bir durum var. Bu coğrafyanın insanının içinde üstesinden gelemediği bir biat kültürü egemen. Sadece Kürt dostlarımız için değil, sağcısıyla solcusuyla hemen hepimizde var bu kültür., bir yerlerimizde yaşıyor ve gerekli olduğu zamanlarda ise atağa kalkıp bütün düşünce, duygu ve hareketlerimize egemen oluyor. Şöyle:

İki gün önceydi sanırım, akşam üzeriydi ve Kadıköy rıhtımda HDP-YSP standının önüne gelmiştim. Cengiz Çandar oayını açtım, ''almasaydınız iyi olurdu'' dedim. Anında savunma başladı. Epey de kalabalıklardı ve konuşma ilerledikçe daha da kalabalık birikmeye başladı. Bir tanesi ''Hasan Cemal ve Cengiz Çandar Kürt olduğu için'' dedi, bir diğeri ''Kürtlerin özgür olması için ihtiyaç var'' dedi, bir başkası''yetmez ama evetçi oldukları için tepki gösteriyorsunuz'' dedi. En doğrusun ise, yaşlıca bir stand görevlisi dile getirdi. ''Parti öyle uygun gördüğü için'' diyerek yanıt verdi.

İzlenimim HDP nasıl karar verirse versin bu arkadaşların savunacakları yönündeydi. Çoğu da söylediklerine inanmıyordu, söylenmesi gerektiğine inanıyorlardı ve bu yüzden söylüyor, savunuyorlardı.

Buradan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kısa bir uzanım yapılacaksa Erdoğan bu özelliğimizi anlamış ''Milliyetçiliği ayaklar altına aldım'' da dese, bir başka gün ''en büyük milliyetç benim'' de dese kendisine itaat edileceğini, karşı çıkılmayacağını biliyor. Onun için rahat; yoksa bu kadar başarısızlığa rağmen hala yüzde 30-40larda bir oy potansiyel nasıl açıklanabilir? Elbette tek bir parametre ile ilgili değil bu konu, sosyalıjik nedenleri de var ama, bu feodal alışkanlıklar, bu biat kültürü sadece Erdoğan'ın kitlesinde veya Kürt hareketi taraftarlarında yok, solda da benzer bir durumun olmadığı iddia edilebilir mi?

Çok çarpıcı, hem TKP ve hem de TKH Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir yıldan daha uzun bir zaman içinde (bana göre) savrula savrula bu günlere geldi. İlk önce aday çıkaracaklarını söylediler. Onlar öyle söyleyince taraftarları durur mu, olur olmaz gerekçeler uydurup bu pozisyonu savunmaya çalıştılar. Ve hemen tamamı da burjuva apartilerine, burjuva pozisyona destek verilir miymiş, komünistler dünya dışından gelmişlermiş de dünyalıların yanında olabilirler miymiş, falan. Ne oldu sonra,partiler savrula savrula ''Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekleyeceğiz'' nokasına geldler. Gerçi kılıçdaroğlu'nu destekleyeceklerini de söylemiyorlar, Erdoğan karşıtlığında yerlerini alacaklarını söylüyorlar...Neyse!

Şuraya gelmek istiyorum, Cengiz Çandar'ın yıllar sonra HDP-YSP saflarına katmak ihtiyacı bu coğrafyanın insanlarının içine yerleşmiş olan biat kültüründen ileri geliyor. Parti böyle bir karara kendi kitlesinden hiçbir tepki gelmeyeceğinin farkında. Parti ileri gelenleri kendi üye, sempatizan ve kitlesinin bu konuyu sorgulayacakları ve tepki gösterebileceklerini düşünseler bu tür kararlar bu kadar kolay alınmaz ya da hiç alınmaz. Böyle bir adım atılmaz. ''Ben yaptım oldu'' mantığıyla hareket edilmez. Kadıköy'deki stand görevlilerinin Çandar'ı savunması bu biat kültürü nedeniyle oluyor; yoksa Cengiz Çandar'ı savunulabilir gördüklerinden değil.

Bireycilikten söz etmiyorum, ama olabildiğince özgür birey olabilmeye ihtiyacımız var, gibime geliyor.
Konular ne olursa olsun sorgulayıcı bir akla ihtiyacımız var. Kuşkusuz tek başına sorgulamak da yetmiyor, hemen her konuda doğru bilgi   edinmeye ve doğru   bilgi edinme yöntemine de öylesine ihtiyacımız var ki. Yarınlarda daha güzel bir dünyanın hayalini kuruyoruz. Ezberlerle veya biat kültürüyle olabilecek bir şey değil. Davranışlarımızı, kararlarımızı ve hatta irademizi başkalarının iradesine, kararlarına ve davranışlarına bağımlı kılmamalıyız, gibi geliyor bana. Particilik de böyle bir şey değil, olmamalı. Zihinsel tembellik böyle bir sonuca yol açıyorsa ve içimizdeki biat kültürünü daha da büyütüp egemen hale getiriyorsa orada toplumsal bir akıldan   ve hemen her şeyin uyarında gittiğinden söz etmek pek de mümkün değildir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
21.04.2023- 10:35

Sosyalist solun tüm bölmelerinde Hasan Cemal ve özellikle Cengiz Çandar'a haklı bir tepki var. Ama ilginçtir Kürt hareketinden de hiçbir kişinin bu iki dönek liberale tepki gösterilmesine tanık olmadım. Biz sosyalistler ne kadar eleştiriyorsak, Kürt arkadaşlar da o kadar savuuyorlar savunma ihtiyacı hissediyorlar. Genellikle ''siz onlara Yetmez ama evetçi oldukları için karşı çıkıyorsunuz'' deyip işte ''yeni dönemde özellikle ortadoğuyu da iyi bildikleri için onlara ihtiyacımız var'' diyorlar ve sahipleniyorlar. Oysa sosyalistlerin bu tür kişilere karşı çıkışlarının nedeni yetmez ama evetçi olmalarının çok ötesinde. Bu adamlar ve bunun gibi pek çoklarının AKP'yi bir özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren parti olarak görmeleri ve bu konuda bu gerici özneye ideolojik ve entellektüel tahkimatta bulunmalarıdır. Türkiye bugün hepimizin yakındığı faşist bir totaliterizme mahkum olmuş ve yönünü de neo-osmanlıcı bir gericiliğe çevirmişse bu adamların bu süreçteki payı göz ardı edilemez ve bağışlanamaz. Ve üstelik bu Cengiz Çandar döneği dönekliğinden hız kesmeden sola yönelik düşmanlığından hiçbir şey kaybetmemş, bıraktığı yerden devam ediyor.   Sola ''dekorasyon'' yakıştırması yapması bile etkili olmamış. Kürt dostlarımızın ''yönetimin tasarrufu'' diyerek bu konuyu sessizce geçiştirmeye çalışmaları ve hatta zaman zaman da şaşırtıcı biçimde savunmaya çalışmaları gerçekten oldukça yadırgatıcı.

Kürt hareketinin Türkiyelileşmeye ihtiyacı var. Türkiyenin de Türkiyelileşme yolunda adımlar atan bir Kürt hareketine. Bu yzden Demirtaş'ın varlığı ve harekete yapacağı önderliği önemsemek gerek. Umarım 15 Mayıs tarihi hem Türkiye ve hem de Kürt hareketi için yeni bir başlangıç olur...

Umarım.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]