Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Türkiye Devrim Tarihi

Sungur Savran Milli Mücadele'ye ‘ihtilal’ demek zorunda kalırsa: Mustafa Kemal gerçekten bu mu?

Mustafa Kemal, Milli Mücadele’nin açık seçik, tartışma götürmez önderidir. Bu gerçeği tersyüz edip “sınıfsal analiz” yaptığını söylemek olsa olsa sınıf mücadelesinin yasalarıyla alay etmektir.

Resim Ekleme
ALİ UFUK ARİKAN

“Bir İhtilal Olarak Milli Mücadele” kitabı, yakın zamanda Sungur Savran imzasıyla raflarda yerini aldı.

Türkiye’de yaygın görülen bir hastalığın adıdır teslimiyet. Hakkını verelim, Savran liberalizme ve milliyetçiliğe teslim olmamak için çaba göstermiş, ama o kadar, sadece göstermiş!

Milli Mücadele’ye “ihtilal” denildiği için liberallere ödenmek zorunda hissedilen bedel, gerçekten can acıtıcı olsa gerek.

Kitabın sistematiğine değil, ruhuna dair bir yazı bu, o yüzden lafı dolandırmadan direkt konuya girelim…

Mustafa Kemal nere, Fidel nere?
“Mustafa Kemal bir Fidel ve Lenin değildi” önermesi, bu isimlerin sınıfsal karakterini ve kurtuluş için çizdikleri rotayı anlatmak için kullanılsa kimsenin bir itirazı olmazdı sanıyorum. Ama konumuz bu değil, bu önermesiyle “liderlik” kavramını tartışıyor Savran.

Fidel ve Lenin tartışmasız liderler ama Mustafa Kemal, Türkiye burjuva devriminin tartışmasız lideri değil, neredeyse hiç de olmadı…

Bu önermeyi ortaya atmak için Mustafa Kemal’in burjuva devrimindeki rolünü anlamamak yetmez, Fidel ve Lenin’i, Küba ve Ekim’i de yerli yerine oturtamamak gerekir.

Savran’ın böyle bir sorunu olduğunu düşünmüyoruz.

Ekim’i değerlendirirken, hayatının tek bir aralığında dahi Bolşevik olmayı becerememiş, devrim cephesinden ihanet cephesine iltica etmiş Troçki’yi cümle içinde geçirmek için gösterdiği kimi zaman komik duruma düşüren çaba dışında Savran, Ekim’i de, Küba’yı da; bu devrimlerde Fidel ve Lenin’in oynadığı rolü de, Milli Mücadele’de Mustafa Kemal’in oynadığı “önder” rolü de çok rahat kavrayabilecek birisi.

Kitap boyunca Milli Mücadele sanki ilk ve tek kez sınıfsal şekilde analiz ediliyor gibi hayli ilginç bir iddianın sahibi olan yazar, aslında liberal mahallenin kılıç darbelerini söylediğinin aksine o kadar önemsiyor ki koca kitabın amacı “Mustafa Kemal’in ihtilalin tek önderi olmadığını” kanıtlamak oluveriyor:

“Milli mücadeleyi Mustafa Kemal’le özdeşleştirmenin hiç anlamı yoktur… Milli Mücadeleyi Mustafa Kemal başlatmamıştır. 1921’in sonuna kadar mücadelenin tek bir lideri yoktur… Milli Mücadele = Mustafa Kemal denkleminin yanlışlığı anlaşılmadan Milli Mücadele’nin bütünsel anlamını kavramak bir yana, önem taşıyan bazı tekil olgularını dahi anlamak mümkün değildir…. Salt bunu ortaya koyabildiyse bile bu kitap asgari düzeyde amacına ulaşmış demektir."

Peki kimmiş diğer önderler?

Kazım Karabekir var diyor ama kitabın bir bölümünden sonra esamesi okunmuyor, demek ki yazarken bu iktidar odağından vazgeçiyor, sonra “üçlü iktidar” diyor ve Enver’i işaret ediyor, Çerkes Ethem’i anıyor ve diğeri Mustafa Kemal diyor. Ama itinayla hep “diğeri” oluyor Mustafa Kemal.

Hiçbiri, mücadelenin hiçbir uğrağında, burjuva devriminin açık seçik önderi olan Mustafa Kemal’i gölgeleyebilmiş değil. Bunu görmek için satır aralarında girip hafiyecilik oynanacağına, başta dediği gibi sınıf mücadelesinin yasalarına baksaydı bu kadar hayal kurmazdı Savran.

Hayal kurmak iyidir ama sınırı da olmalı. Çerkes Ethem’den burjuva devriminin karşısında köylülüğün temsilcisi, Sovyetlerin desteğini alacak lider ve Türkiye’yi Sovyetleşmenin eşiğine getirecek ufuk çıkarmaya kalkmak sınırların çoktan yitmesiyle ilgili.

Mustafa Kemal tek önder değil, öyle güçlü bir Karabekir vardı ki… Ethem iç savaşın lideri ama arkadan vurulduğu için kapağı Yunanistan’a atmak zorunda kaldı, yoksa Türkiye’yi Sovyetlere taşıyacak bir liderdi… E Fidel de öyle değil miydi?

Ne ilgisi var diyorsanız demeyin, Savran böyle buyuruyor.

Bir de üçlü iktidarın en güçlüsü vardı, Enver. Onun iktidarı ne Ankara’ya ne de kendi ordusuna dayanıyordu, onun iktidarı her yerdeydi. O her yer neresi? Orası çok da önemli değil!

Daha başlangıçta “Milli Mücadele için sınıfsal analiz” iddiasında olan bir yazar, madem kurduğu hayalleri üzerimize boca edecekti, Milli Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal yerine Ethem ya da Enver olsaydı ne iyi olurdu deseydi, yeterli olurdu okur için.

Daha kitabın başında “genç okurlar kitabın şu bölümünü okumasa da olur", “bu bölümü atlayabilirler”, “bu bölümü geçebilirler” diye sıralama yapan Savran, işimizi bu şekilde daha da kolaylaştırmış olurdu.

Başa dönelim, Savran, kitap Milli Mücadele’nin tek önderi Mustafa Kemal efsanesine yönelik göz bağını kaldırdığında kendisini başarılı sayacağını söylüyordu.

Gözbağı hayallerle değil, sınıf mücadelesinin yasalarıyla kalkıyor.

İşgal günlerinde hayali Saray’a damat olmak olan, işgalcilerin gözüne girmek için elinden geleni yapan, sonrasında ‘çok önemsiz’ şekilde Samsun’a çıkan, Havza’da gizlice buluştuğu Sovyet temsilcilerinin güvencesini! aldığı için Milli Mücadele’ye katılan bir isim Mustafa Kemal. Milli Mücadele’yi kim mi başlatmıştı, tabii ki Mustafa Kemal dışındaki unsurlar ve onun dışındaki ‘önderler’…

Bu kadarı da fazla mı?

Yazara göre değil…

Devrim süreci mi istiyorsun, 2011 ne güne duruyor!
Kitabın isabetli şekilde hedefi tutturduğu hiç mi başlık yok? Tabii ki bu da bizim abartımız olurdu. Milli Mücadele’nin ihtilal olarak değerlendirilmesi, bu ihtilalin Büyük Ekim Devrimi’yle olan bağlarına dair artık genel kabul görmüş kimi tespitler kitapta yer alıyor.

Savran en azından “devrimi” yerli yerine oturtmuş diyenlere ise üzücü bir haberimiz var.

1917, 40/50 aralığı ve 2011 tarihleri size neyi çağrıştırıyor?

1917 için herhalde kimsenin bir kuşkusu yok, 40/50 aralığı için de.

Devrim’in ivme kazandığı iki tarihsel uğrak.

İkinci aralık 1917’den ne kadar bağımsız bunu tartışmaya girişmeyelim ve devam edelim, peki 2011 ne oluyor?

Arap Baharı mı?

1917’nin açtığı yolu gerçekten 2011’le mi sürdürüyorsunuz diye sormak bile gereksiz!

Bu devrim sürecinin doruğu olan 2019’u ise hiç sormayalım…

****

Savran bir göz bağıyla uğraşıyorsa önce kendi gözünden başlamalı işe.

Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti’yle sonuçlanan Milli Mücadele’nin açık seçik, tartışma götürmez önderidir.

Bu gerçeği tersyüz edip “sınıfsal analiz” yaptığını söylemek olsa olsa sınıf mücadelesinin yasalarıyla alay etmektir.

Bir de hatırlatma…

O yasaların tüm acımasızlığıyla işlediği bir aralıkta, sosyalist Türkiye’den aşağısı kurtarmaz diyen, ülkenin kurtuluş savaşının parçası olmak isterken burjuva liderliğin sorumluluğunda katledilen Mustafa Suphi ve arkadaşlarına iktidara giden “doğru taktiği” öğretmek yerine, Savran öncelikle işe kendi göz bağlarıyla kavga ederek başlamalıdır.

https://haber.sol.org.tr/haber/sungur-savran-milli-mucadeleye-ihtilal-demek-zorunda-kalirsa-mustafa-kemal-gercekten-bu-mu

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]