Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

Açıkçası yazının tamamını okumadım. Uzunca bir zamandır bu tür yazıları pek okuyamıyorum. Ne tür, diye sorulacaksa, seçimlerde muhalefetle iktidarı aynılaştıran ve ''üçüncü seçenek'' adı altında ''düzen partilerinden bağımsız siyaset'' yaptığını savunanların seçim sonuçları karşısında,   bir anlamda durumlarını savunma   ve sonuçlara bir kılıf geçirme çabasının egemen olduğu yazılar diyebilirim. Belki okumam da gerek ama, bir iki cümleden sonra olmuyor, rahatsız olmaya başlıyorum.

Fatih Yaşlı'nın SOLportal'daki yazısından söz ediyorum. Yazıda öne çıkarılan cümle de şu. ''Velhasıl sol, CHP’ye yedeklenmek, ona akıl vermek, onu sola çekmek gibi hiçbir karşılığı olmayan şeylerle uğraşmak yerine, halkı sola çekmelidir.'' Bir türlü anlaşılmayan şey de şu: Sosyalist sol CHP'ye yedeklenmemeli, ona akıl verme çabası içinde de olmamalı ama   halkı sola çekmenin ya da halkla aramızda var olan mesafenin daralması için AKP'nin iktidarda olduğu her seçimde -ki bir referandumdur- mutlaka ve mutlaka ''üçüncü seçenek'' olarak tanımlanan siyasetten -bence sosyalist bir parti için siyasetsizliktir- uzak durmalıdır.


Halk'ı sola çekmenin ilk koşulu da budur. Halk'ı sola çekmenin yolu öncelikle halktan öğrenmek ve bunun sonucu halkla arada var olan açıyı daraltmaktan geçer. Hem ''sıradan bir burjuva partisi değil'' denilen bir partinin yapıp ettiklerini görmezlikten gelme anlamına gelen ve bu siyasetin değirmenine su taşımaktan başka hiçbir sonuca yol açmayan bir siyasetsizliği savunacak ve hem de sonrasında ''halkı sola çekmek''ten söz edeceksiniz. Mümkün değil; olmaz. Olmadığı da bu siyasetsizlikle girilen her seçim sonucuna bakılmalıdır. 2019 dahil girilen her seçim sonucu bir öncekini aratır haldedir. 31 Mart seçimlerinde sadece İstanbul'da oy kaybı 3 bin civarındadır. Belki söylenildiği gibi CHP'den katılımlar   ve yine söylenildiği gibi AKP'lilerden daha kolay ikna edilenler olmuştur ama bu siyasete destek vermeyenlerin ve partiden uzaklaşanların sayısı daha fazla olmuştur. Bu sonucun başka türlü açıklaması yoktur ve olamaz. Tıpkı anlaşılmamasının (açıklaması)   izahı olmadığı gibi.

Hala yanlışta ısrar ediliyor. AKP iktidarında maruz kaldığımız onca şeye ve bir otoriter keyfiliğe rağmen hala halkın öfkesini çekmeye devam ediliyor. Bu siyasetsizliğin ayırdına bir türlü varılamadığı sürece daha bir iki gün önce ÇEDES kapsamında Bahçelievler'de bir ilkokula atanan iki cami yetkilisinin haberini yapsan ne olur, yorumlasan ne olur. İnandırıcılığı olabilir mi?

Bu siyasetsizlikle sosyalist solun halkı sola çekmesi mümkün değildir. Bu siyasetsizlik halkın gerisine düşmekten başka bir şey değildir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 1
12.04.2024- 08:48

Fatih Yaşlı gibi SOLportal'da yazan Korkut Boratav hocamızın önce BirGün'de sonra Solportal'da yayımladığı söyleşisinin son iki paragrafı bugüne kadar söylemeye çalıştıklarımızın kısa bir özeti.

''Türkiye, çeyrek yüzyıla yaklaşan gri/karanlık bir dönemden geçti. Karanlığa kökten itiraz, Haziran 2013’te Gezi kalkışması ile ortaya çıktı; güncel siyasete taşınamadı. Sahipsiz kaldı.

2019 ve Mart 2024 yerel seçimleri, bu itirazın canlı devamıdır; hayatiyetinin sürdüğünü göstermiştir. Bir anlamda “geçici bir adres olarak, adeta kendiliğinden” CHP’ye yönelmiştir. CHP’nin bu yönelişi hak etmesi, özümsemesi büyük önem taşıyor. Sadece CHP’nin değil, tüm Cumhuriyetçi Sol’un sorunudur. Elbirliğiyle katkılar gereklidir.''
( https://haber.sol.org.tr/yazar/yerel-secimler-ve-sonrasi-bir-soylesi-392874 )

Türkiye'nin önünü tıkayan, yarım yamalak da olsa var olan demokrasiyi tek adam diktatörlüğüne bağlayan, halkı yoksulaştırarak sadakaya ve dolayısıyla kendisine bağlamak isteyen ve ülkede dinselleşmeyi daha da yaygınlaştırarak tipik bir orta doğu ülkesine çeviren bu iktidardan kurtulmak aynı zamanda ''cumhuriyetçi solun'' da öncelikli görev ve sorumluluğundadır. Sosyalist sol hem bu sorumluluğu yerine getirebilmeli ve hem de sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini arttırabilmelidir. Bu talep bu mücadele sosyalist parti yönetimlerine bırakılmayacak kadar da önemlidir. Başarılamıyorsa yerlerini başarabileceklere ve doğru pozisyon alabilecek siyasetlere bırakılması yönünde taleplerde bulunulmalıdır.

Hep birlikte bir yanılsama içindeyiz ve daha kötüsü bu yanılsama bir alışkanlığa dönüşüyor, rutin hale geliyor. Bu kadar yanlış, bu kadar başarısızlık ve toplumsal alanda hiç olmama hali nerdeyse kutsanır bir biçimde umursanmıyor.

Ve sanki her şey sosyalist sol açısından uyarında gidiyor!

melnur  |  Cvp:
Cevap: 2
13.04.2024- 01:17

CHP başardı. Solculuğu, sosyal demokratlığı elbette tartışılabilir ama 22 yıl sonra AKP-MHP ittifakını yerelde yenilgiye uğratarak ilk kez böylesi bir başarıya imza atarak, 28 mayıs bozgunundan sonra gardı düşmüş topluma yeniden umut duygusu verebilmeyi başardı. Bunu önemsemek gerek.

Sanırım sosyalist siyaset ve toplumsal alandaki etkimizi arttırma konusunda yıllardır, on yıllardır aşamadığımız sorunlar var. Hala CHP ve yeri geldiğinde DEM'e ''vurarak'', handiyse sosyalist solun siyasal yetersizliğini onların varlığına bağlayarak ve içinden geçtiğimiz bu karanlık tünelde bile onlara muhalefet ederek sosyalist siyaset yapılabileceği yanılgısı içindeyiz. Bu siyasetle girilen her seçimde bir öncekini aratır sonuçlar alınmasına karşın ısrar ve inatla bu yanlışlık süregeliyor. Koskoca sosyalist partiler daha düne kadar AKP'nin sıradan bir burjuva partisi olmadığı üzerine siyaset kurgularken bugün   bu gerçeği bir yana bırakarak CHP'ye fokuslanmaları gerçekten   şaşırtıcı. Sanki ''keşke Erdoğan AKP'si hç kaybetmese'' der gibiler. .

Keşke AKP-MHP ittifakını geriletebilecek siyaseti ve potansiyeli olan ve   ''...sosyalist iktidar perspektifiyle hareket eden, yıkılan Cumhuriyetin kazanımlarını sosyalizme bağlayarak güncelleyen bir'' sosyalist-komünist partimiz olabilse... Keşke girdiği her seçimde lider kadrosuyla, siyasetiyle, görünen yüzleriyle geniş kitlelerin ilgisini çeken, kalabalıkların dönüp bakabileceği ve peşinden gidebileceği sosyalist partilerimiz olsa.. Yok. Ne yazık ki yok. Sosyalizme bu denli uygun bir iklimin olduğu bir ülkede bu taraflarda en küçük bir kımıltı, en ufak bir esinti bile yok. Dahası ilgi de azalıyor. Her seçim sonucunun bize gösterdiği gerçek bu.

Bu siyaset iş yapmıyor; bu siyaset bir fayda getirmiyor.   Bu siyaset Erdoğan AKP'si iktidarda olduğu sürece iş yapmayacak, fayda getirmeyecek. Topluma rağmen siyaset yapılamaz. AKP-MHP ortaklığının yarattığı iklimin yüzü sola dönük kesimlerdeki etkisi anlaşılmadan sosyalist siyaset kurgulanamaz. Toplumsal alanda etkimizi arttırmaya yönelik siyasetler kategorik olarak yapılan CHP ve DEM eleştirileri olamaz. Erdoğan AKP'sinin iktidarda olduğu bir süreçte muhalefete muhalefet ederek sosyalist siyaset yapılacağını sanmak...-gerçekten anlaşılmaz bir şey!

Gerçekten inanılır değil. Geçenlerde merak ettim, toplumsal alandaki yokluğumuzun matematiksel karşılığı nedir diye, İstanbul seçim sonuçlarına baktım.   İstanbul'da 1999'da SİP olarak girilen seçimde on binde 7 almışız. 2004'te binde 2 olmuş, 2009'da tekrar on binde 1'e düşmüş, 2014'te on binde 9 olmuş, 2019'da binde 1'e gelmişiz, 2023'te yine binde 1. Yani çeyrek asırda on binde yediden binde 1'e yükselmişiz. Bir başka deyişle ''iktidar perspektifli siyasetimizin'' İstanbul halkındaki karşılığı bu kadar.

Bu durumun bir nedeni olmalı. Bir yanlışlık olmalı. ''Koşullar değiştiğinde anlayacaklar'' demekle olmaz. ''Daha çok çalışacağız'' demekle hiç olmaz. Sorunu, yanlışlığı bulmadan çareyi bulabilmek mümkün mü?
Dinci faşizm koşullarında, ekonominin bu kadar kötüleştiği koşullardan daha beter ne olacak ki, koşulların değiştiğini varsayıp, emekçi halkın sosyalizmi ve sosyalist partileri keşfetme noktasına geleceğini anlayacağız?

Ne yazık ki, 2023 ve 2024 seçim sonuçlarından sosyalistlerin payına hiçbir şey düşmüyor.
Anlamı, savunulan sosyalist siyasetin toplumda hiçbir karşılığı olmadığ gerçeğidir.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]