Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan


Terkipçilik yanılsaması/Metin Çulhaoğlu

Erdoğan, partisinin ve temsil ettiği siyasal hattın ne olduğuna, neleri bir araya getirdiğine ve tarihteki hangi kaynaklardan beslendiğine ilişkin son söyledikleriyle ortaya bir top daha atmıştır.

"Top atmıştır", çünkü birtakım çevreler şimdi Erdoğan'ın bu sözlerini derin siyasal, sosyolojik ve tarihsel bilgileriyle süsleyecek, neresi gerekiyorsa orasını dolduracak ve etraflarını bilgiççe şöyle bir süzüp "bakın, işin bir de bu yanı var" diyeceklerdir.

Elbette, son dönemde "bu kadarını ben bile yapamam" noktasına gelenler dışında.

Şimdiden söyleyelim: Erdoğan'ın kendi dedikleri dahil hepsi temelsizdir, boş laf ya da aynı anlama gelmek üzere laf kalabalığıdır.

Erdoğan'ın kendisinin ya da çevresindeki güzellemecilerin kofluğundan değil, nesnel olarak mümkün olmadığından böyledir. Başka bir deyişle, Erdoğan çok içten, çevresindekiler de bu konularda çok birikimli olsalar bile bu tür "sentez" ya da "terkip" girişimlerinin gerçek bir karşılığı yoktur.

Kastedilen, elbette sağın soldan, solun da sağdan hiç oy alamayacağı, destek bulamayacağı, insan devşiremeyeceği değildir. Böyle şeyler olmuştur, olmaktadır ve yarın da olacaktır. Hiç olmayacak olan, sağcı düşüncenin soldan, solcu düşüncenin da sağdan kimi duyarlılıkları içerebildiği, her birinin diğer tarafın kimi özelliklerini massedebildiği "terkipçi" siyasal-ideolojik platformların oluşmasıdır.

* * *

Akademi dünyası ile siyaset dünyası arasında kimi temel farklılıklar vardır.

Örneğin akademi, özellikle ideoloji alanındaki terkipçi girişimleri çeşitli yönleriyle inceleyip araştırabilir. Meşrudur, değerlidir ve akademi dünyasında olmayanlar için de yararlıdır.

Ancak siyaset, özellikle sosyalist siyaset, akademik etkinlikten farklıdır.

Sosyalist siyaset iki temel alana odaklanır. İlki, ülkedeki verili sınıf dengeleri açısından terkip içindeki hangi unsurun başat olduğu ya da zaman içinde başat duruma geleceğidir. İkincisi ise, kendisinin kısa, orta ve uzun dönemdeki hedefleridir. Sonuçta sosyalist siyaset bu iki odaklanma alanının keşişim noktasına bakar, kendi siyasal ve ideolojik hattını oradan türetir. Bir ayıklama, sadeleştirme ve evet, kavram kimilerini rahatsız etse bile, "indirgeme" işlemidir.

Eğer sol, sosyalist siyasetten söz ediyorsak, daha açık konuşalım.

Söylenen şudur: Bir yanda emekçi sınıfların çıkarları, eşitlik, özgürlük ve sosyalizm hedefiyle diğer yanda mütedeyyin ve muhafazakâr kesimin hassasiyetlerini, tarikat-cemaatlerin "olumlu" işlevlerini, kimi sermaye kesimlerinin endişelerini ve yaşanmış belirli tarihsel süreçlerin reddini "sentezleyen" bir ideolojik yapılanma mümkün değildir.

* * *

Sağda Özal'ın "dört eğilimi kaynaştırma" (ANAP) girişimi, siyasette kısa denebilecek bir zaman içinde berhava olmuştu.

AKP'nin "terkipçiliği" ise en azından yarattığı imaj açısından daha uzun sürmüştür.

Ancak o da başlardakinden daha farklı olarak, güncel "terkip" iddialarında bile işin aslı, başat unsur neyse bunu ön plana çıkarmaya, vurgulamaya başlamıştır. Kaçınılmaz olan gerçekleşmektedir; AKP'nin ideolojisi ve siyaseti de asıl çekirdeğine doğru büzülmektedir.

Orası öyle de, ya soldaki terkipçilik girişimlerine ne kadar ömür biçilebilir?

Ben diyeyim 5-6 ay, siz deyin 8-10 ay!

Evet, ömrü gerçekten bu kadar kısa olacaktır. Çünkü ne de olsa "soldur" ve içinde her naneyi yemeye niyeti olmayan dirençli unsurlar vardır; çünkü bakir değil tapulu bir alana hamle edilmektedir ve sonuçta oradan geri çevrilecektir; çünkü sağ kendi sağından gelen etkileri büyük ölçüde içinde eritebilirken, terkip meraklısı sol kendi solundan gelecek etkilerde aynı rahatlığa sahip değildir.

Hele birkaç "tuzaktan" daha kurtulsunlar, sonrasını hep birlikte göreceğiz.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/terkipcilik-yanilsamasi-82590

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]