Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Ustalardan ve yazarlardan
22.11.2013- 11:20




70’e 30/Aydemir Güler

Varsayım şu: Türkiye’de sağ-sol seçmen oranı yüzde 70’e 30’dur. Özgün momentlerde solun 40 civarına yükseldiği görülür.

Bu ampirik gözlem sosyal-demokrasinin hep sağa gitmesinin de gerekçesini oluşturuyor. Sosyalist sol bu gözlemi bir toplumsal yasa olarak kabul ettiği için bu sağcılığa sadece kızar. Elden daha fazlası gelmez.

Oysa Kılıçdaroğlu’nun seçim stratejisi niyetine “kim kazanacaksa onu aday göstereceğiz” açıklaması, asrın skandalıdır!

Pazartesi yazımda öğrenmeye “hayatta ne işime yarayacak” sorusuyla yaklaşmanın cehalete övgü ve piyasacılık olduğunu yazdım. “Kim kazanacaksa” lafı kendi alanında bin defa beterdir.

Bir siyasi parti, her şeyden önce “taraf” olmaktır. Kazanmak, kaybetmek; bunlar sonuç. Sonucun başlangıç noktası haline getirilmesi! İlkesizlik, çıkarcılık, düşkünlük... Hepsinden önce parti ve/veya taraf olmama hali.

12 Eylül’e yüzde 90’la destek veren toplum kazananın yanını seçmişti. Özal’ın “işini bilen memur”u mevcut ahlaksızlığın, rüşvetçiliğin model olarak sunulmasıydı. ANAP liberalizmi buydu. İşin cılkını çıkartıp meydanlarda iki anahtar, bir ev-bir araba sözü veren Çiller bir ahlaksızlık abidesi dikmiş oluyordu memlekete. Gerisini geçiyorum...

Kim kazanacaksa onu aday göstereceğini söyleyen bir lider, tekrar ediyorum, bir siyasi parti için skandaldır. Skandal krizdir. CHP de krizde, zaten. Ama krizden çıkmak için ilkesizliği bayrak edinelim deniyor. Bravo!

Bu yolla AKP’den de kurtulunamaz. Türkiye risk almadan kazanılacak bir yer değil. Yüzde 70’den parça kopartmak için Sarıgül ve boy boy benzerlerini tercih edeceksin. Yüzde 70’i bölmek için tarikatlarla işbirliği yapacaksın. İkinci Cumhuriyet bu zaten!

Kılıçdaroğlu’na haksızlık ve ayıp etmek istemem. Kemal beyin sağda çıkış arama merakı bir CHP geleneğidir. Bu parti kendini sol ilan ettiğinden bugüne hep böyle oldu. Kendini sol ilan ettikten sonra, nasıl ikide bir sağcı geçmişin gerisine düşülür? Dinci gericilik karşısında düşmüştür. Burjuva milliyetçiliği konusunda geriye düşmüştür. Liberalizm-kamuculuk ikileminde açıkça geriye düşmüştür. Hatta emperyalizmle uzlaşma başlığında geriye düşmüştür...

Sağ açılım merakı CHP ile sınırlı da değil. Milli Merkez denen proje, kimse CHP-MHP-İP koalisyonuna inanmadığına göre, başka bir şey. Bu açılım, merkez sağı ıslah etme, merkezi AKP dinciliğinden ayırma ve sağı içerden bölme projesi. Destekçisi Demirel “CHP zaten sağ parti, biz en iyisi doğrudan onu destekleyelim” demeye başlamış. Doğruysa, haklıdır!

Solculuk yüzde 30 ise ve yüzde 30’un tapulu sahibi CHP de sağ bir partiyse, sosyalist sola uçurumdan atlamak kalacak.

Durum böyle değil. Türkiye’de Haziran’da açığa çıkan dinamik, tanımı ve doğası gereği soldur. Ölümü göze almışken dalga geçmeyi bırakmayan o büyük insanlığın bireylerinin bir önceki seçimde MHP’ye mi, sonrakinde Sarıgül CHP’sine mi oy verdiklerinin ve vereceklerinin önemi, neredeyse yok.

Bu sol görülmemiş ölçüde hareketli. Direniş, yorgun düşmüş haliyle, bütün örgütsüzlüğüyle AKP gericiliğine tam saha pres uyguluyor. Biraz abartayım; adam kalkıp bu duruma “azınlık diktatörlüğü” dese, “ulan yüzde 50 oyum var, üçte birin altına mahkum solcular, bana iş yaptırmıyorlar” diye hayıflansa yeridir!

Seçim mi geliyor? “Biz”, yani “solculuk”, ne oy alırız bilmem. Seçim bugüne kadar sola yaramadı, onu da bilirim. Ama başlangıç noktamız, yüzde otuzun altına biçilen mahkumiyeti reddetmektir.

Bu ülkede halk var. Halk tanım gereği çoğunluktur. Sağdan gidelim diyen nereden istiyorsa ordan gitsin. Sol kulvarı perdeleyemezler. Seçim geçer, ama AKP de, sözünü ettiğimiz bu solumtrak sağcılık da tükenir gidter. “Eninde sonunda” değil, çok yakında.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/70e-30-83024

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]