SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
1 Mayıs’a çağrı           (gösterim sayısı: 5.705)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 30.04.2014- 10:11


1 Mayıs’a çağrı/Aşkın Süzük

Taksim’in 1 Mayıs’a açılması, 2010 Referandumu’nun hemen öncesine denk düşüyordu. İşçiler ve sendikalar yıllardır mücadele ederek yeniden kazanmıştı meydanı. Taksim’in 1 Mayıs meydanı olması için verilen mücadele o kadar meşruydu ki...

Taksim’in 1 Mayıs’a açılması, onurlu TEKEL direnişinin sadece günler sonrasına denk düşüyordu. TEKEL işçisi, haklı talep ve mücadelesiyle memleketin aklında ve vicdanında silinmez bir meşruiyet örmüştü.

Bu koşullarda, demokrasi adına bir hamle yapma iddiasındaki bir hükümetin, 1 Mayıs ve işçi mücadelesi etrafında örülen meşruiyeti görmezden gelmesi beklenemezdi.

AKP hükümeti Taksim’i 2010 yılında 1 Mayıs’a açmak zorunda kaldı. O dönem, Taksim’in açılmasını hükümetin iradesine bağlamaya çalışanlara bakmayın. İşçi sınıfı ve sınıf mücadelesinin siyasi temsilcilerinin dişiyle tırnağıyla kazandığı bir meydandır Taksim.

Bu kazanım, 1 Mayıs’ı sonraki yıllarda söz konusu meşruiyet çizgisinden milim geri atmadan ve aynı zamanda bir meydanı “fethetme” algısı yaratmadan örgütlemeyi gerektiriyordu. Evet, 2010 yılında ve sonraki birkaç yılda Taksim’de yapılan kitlesel mitingler, 1 Mayıs’ı gerçekten özgürleştirmişti!

1 Mayıs’ın işçi sınıfının tarihsel ve güncel anlamlarıyla kitlesel bir gövde gösterisi olarak kutlanmaya çalışılması ve o gün yapılacak eylemlerin bu amaca hizmet edecek bir doğrultuda örgütlenmesi kaçınılmazdı.

Hükümet ise son iki yıldır önce 1 Mayıs’ı tarihsel ve güncel anlamından koparmayı yani içeriksizleştirmeyi hedefledi. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününü özellikle İstanbul için bir “alan tartışması”na sıkıştırmak işine geldi. Faşist yaftası yemek, sınıfa saldırı politikalarıyla siyasi hattını çizen bir iktidar için 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasını gayrimeşru ilan etmek için göze alınabilirdi. Üstelik bunu Gezi eylemleriyle halk başta Taksim olmak üzere ülkenin tüm meydanlarını kazanmışken yapıyordu.

Gezi eylemleri, emek mücadelesine ve sendikalara böylesi bir meşruiyeti kendiliğinden aşılayamazdı. Çünkü örgütsüz sendikalarla yolun sonuna gelindiği en fazla Gezi sürecinde ortaya çıktı. Gezi eylemleri sırasında işçinin örgütlü kimliğini o sürece katmayı başaramayanların, yaklaşık bir yıl sonra Gezi’nin meşruiyetini 1 Mayıs’ın Taksim’de örgütlenmesi için yapılacak çalışmalara taşıması asla düşünülemez. Bu nedenle Taksim yasağı konusunda hükümetin önceki yıllardan daha cüretli göründüğü not edilmelidir.

Şimdi hükümet, Taksim’e işaret eden sendikaları hedef tahtasına oturtarak, yandaş medyaya kurgu haberler servis ederek elini daha da güçlendirmeye çalışıyor. Gezici Anket Şirketi, işçinin 1 Mayıs’ta Taksim’e değil Yenikapı’ya gitmek istediği sonucuna ulaşan anket yapmayı akıl ediyor. Bir “tarihçi”, alışılmış 1 Mayıs 1977 saçmalamalarını yine ortalığa saçıyor. Çalışma Bakanı 1 Mayıs ile ilgili “Sendikaların ‘şu meydan bu meydan olsun’ demesi yerine çalışanların sorunlarını seslendirmesi gerektiği”ni söyleyebiliyor. İstanbul Valisi pişkin pişkin, Taksim’e çıkmakta ısrar edenlerin emekçi olmadığını açıklayabiliyor.

Öyle ki, 1 Mayıs haftasında hükümetten ülkeyi taşeron cumhuriyetine dönüştürecek düzenlemenin sinyalleri verilebiliyor. 657 Sayılı Yasa’da değişiklik yapılması ve kamuda esnek çalışmanın önünün açılması tartışılabiliyor. Özelleştirmeler, işçi eylemlerine karşın tam gaz sürdürülmek isteniyor.

1 Mayıs’ta Taksim yasağı ve sınıfa saldırı başlıklarında sergilenen bu cüret, emekçi halk nezdinde ve emekçilerin meydanlara kitlesel yürüyüşüyle geçersiz kılınmak zorundadır. Bu yürüyüşü boğmak isteyen ve İstanbul’da 1 Mayıs’ı kitlesizleştirmeye çalışan hükümetin hesabı boşa çıkarılmalıdır.
124 yıldır olduğu gibi... Yaşasın 1 Mayıs! Yaşasın işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.04.2014- 10:12


1 Mayıs’ı yedirmeyiz.../Aydemir Güler

İşçi bayramı Türkiye’de hep tartışma konusu oldu. Tartışmanın 2014’te oturduğu ekseni AKP’nin belirlediği açık. Ama tartışmayı kazandı mı?

Hükümet partisi koca 1 Mayıs’ı “nerede yapılacak” sorusuna endekslemeyi, kendince başarmıştır. Kendince derken, AKP çok zamandır bir “hükümet” gibi davranmıyor. Hükümet denen mekanizmanın bir meşruiyet zemini olur. Büyük kısmı asılsız da olsa, her hükümet, memleketin çoğunluğunun seve seve benimsediği veya istemeye istemeye kabul ettiği yönetimdir. Durumdan memnuniyetsiz olanlar da, hiç olmazsa belirli bir süre için yapacak bir şey yok demeli, sineye çekmelidir.

Yoksa kapitalist toplumda hükümet eninde sonunda kapital’e, sermaye sınıfına yarar sağlayacaktır. Ancak kendi dar tabanını göğsünü gere gere ilan etmek, bir tür suç itirafı olur. “Ben sizleri değil, sadece ve sadece şunları, benimkileri temsil ederim.”

Böyle şey olmaz. Faşist diktalarda bile olmaz.

AKP bu meşruiyet zeminini yitirmek ne kelime, aramadığı aylar geçirdi. Sonunda ite kaka, baskıyla ve hileyle kendine yazdığı oylardan şişirme bir meşruiyet devşirdi. Çelişkileri bir bakıma iyi değerlendirdi ve somut olarak düşmanının düşmanlarıyla bazı rezonanslar yakaladı.

Ama yetmez.

AKP 2011’de tam da iktidarını büyük bir hamleyle taçlandırırken, ittifaklarını (yani dinci gericiliğin liberallerle girdiği ilişkiyi) sallantıya sokmuştu. Geçen yıl ise ittifak falan kalmadı.

2014 baharında bu cephede yeni bir ittifak oluşturmuş değildir. Bir nefeslenme anı bulduğu, ne kadar süreceğini bilemediğimiz bir nefeslenme anı yakaladığı ise kesindir.

Bu kadarı yetmez.

1 Mayıs için de yetmez.

Tartışmayı “nerede yapılacak” sorusuna kilitlemek açısından, dar yobaz tabanla yandaş sendikalara dayanan bir eksen AKP’yi tatmin edemeyecektir. Çünkü her tartışmanın ilgili tarafları veya bir kamuoyu olur. 1 Mayıs dendiğinde, aklına “yahudi uydurması”ndan başka bir şey gelmeyen anti-komünist taban ile manipüle edildiği ayan beyan ortada olan birkaç sarı (veya yeşil) sendika bürokratı ile bu tartışma sonlandırılamaz.

Geçmişte böyle değildi. DİSK - Türk-İş yarılması, her daim devlet yanlısı pozisyon alsa da, tartışmanın işçi sınıfının içinde yapılması anlamını barındırıyordu. Türk-İş’in merkez sağa, devlete, patrona bitişmesi ile AKP’yle, AKP’nin temsil ettikleriyle bütünleşmesi farklıdır. Diğer AKP sendikalarından ise hiç söz etmeyelim...

Hal böyle olunca 1 Mayıs’a ilişkin topluma yansıyan tartışma başka bir eksene kaydı. O eksenden bakıldığında hükümetin tezleri, tek kelimeyle saçmadır.

Geçen gün soL portalda sevgili İlhan Cihaner yazdı. Üstüne ekleyecek bir şey olmasa da iki çift söz söyleyeyim:

Trafik etkilenir diye bütün İstanbul’u devlet eliyle bloke etmek saçmadır. Gezi Parkında çadırları kurduğumuz haftalar boyunca ne şehirde bir yerden diğerine gitmek sorun olmuştu, ne esnaf zarar etmişti. Yani bildiğimiz şeyler...

Bu tezler dizisi İstanbul valisi 1 Mayıs’tan bir gün önce cebinden ne tür istihbari bilgiler, tehditler çıkartırsa çıkartsın çürütülemez. AKP düşmanının düşmanlarıyla tutturduğu rezonansla, seçmen desteğiyle falan bu işin içinden çıkamaz.

Yani bu tartışmayı “biz” kazandık diyebiliriz.

Bizim, “1 Mayısçılar”ın işi ise burada bitmiyor.

Madem ki, kendi kendine lafı geveleyip duran, hükümet vasfını edinmeye uğraşmayan, birtakım haklı korkularla belirlenen bir taraf var karşımızda, hakettiğimiz daha fazlasıdır. Yarın memleketin dört bir tarafında milyonlar AKP’ye ne olduğunu ve artık ne olamayacağını, en az Haziran’daki kadar kuvvetle haykırmalı. 1 Mayıs tartışmasının noktası, en azından böyle konmalı.

1 Mayıs’ımız kutlu olsun...

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/1-mayisi-yedirmeyiz-91710



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.04.2014- 10:18


Dilan 1 Mayıs’ta Taksim’de

Resim Ekleme

  Geçen 1 Mayıs’ta polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan Dilan, bu yıl da 1 Mayıs’ta Taksim’de olacağını, hükümetin yasakla korkutma çabalarının boşa çıkacağını söylüyor. Dilan'a ailesi de eşlik edecek.

Rıfat Doğan
Dilan Alp, geçen yıl 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isterken polisin gaz fişeğiyle yaralandı, hastanede kaldı. Hey Tekstil işçisi Ali Ekber Alp’in kızı olan Dilan, haklarını alamayan babası için 1 Mayıs’a gittiğini belirtmişti. Aradan bir yıl geçti. Evinde 1 Mayıs’a iki gün kala sohbet etme şansı bulduğumuz Dilan, “hızlıca iyileştim ve hastaneden çıktıktan sonra kendimi çok iyi hissediyorum” diyor. Üniversiteyi kazanan Dilan, hem okuyor hem çalışıyor. “Bir yıl geçti ve yine bir 1 Mayıs geldi” diyoruz. Biz daha sormadan o cevabını veriyor: “Ben ailemle gideceğim. Geçen yıl da babamla gitmiştim ama sonra ayrılmıştım. Ama bu yıl ayrılmayacağım.” Hükümetin yasaklamasına inat arkadaşlarını da çağırmış 1 Mayıs’a ve kendisiyle olmasalar bile gitmelerini telkin ediyormuş.

Kendisi hakkında çeşitli suçlamalarda bulunan İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’ya ise bir çift sözü var Dilan’ın: “O verdiği yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltıyor”.

‘Korkmuyorum’
Vali Mutlu’nun “Taksim’e çıkacaklar emekçi değil” sözlerini soruyoruz Dilan’a. “Vali’ye göre kendi kararlarına saygı duymayan, kendisine itaat etmeyen insanlar emekçi değil. Korkmuyorum” diye yanıtlıyor. Baba Ali Ekber Alp ise yasaklamanın Taksim’e gitme kararlılıklarını değiştirmeyeceğini belirtiyor ve “orada olacağız” diyor. Dilan’ı koruyacağını belirten baba Ali Ekber, hükümete sesleniyor ve “Nedir bu korkuları, iki üç yıl izin verildi olay olmadı. Bence asıl, ‘Bakın biz gitmeyin dedik onlar gitti, olay çıkardı. Onlar işçi emekçi değil’ fikrini yaymak istiyorlar” diyor.

http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/dilan-1-mayista-taksimde-haberi-91703



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 30.04.2014- 10:26


Posta koymaya karşı/Cemil Fuat Hendek

Külhanlığa soyunmuş tipler vardır. Bir sokağın köşesinde durur, geleni geçeni çatık kaşlar, kısılmış gözlerle süzerler. Kadınlara lâf atarlar, sarkıntılık ederler. Erkeklerden gözlerine kestirdiklerine takılırlar. İşine gücüne ya da evine gitmekte olduğu için belâya bulaşmak istemeyen, başını öne eğip geçenler kurtulur, içlerindeki aşağılanmışlık duygusunu bastırmaya çalışarak geçip giderler. Derken, bunu içine sindiremeyen biri çıkar arada. Başını eğip, adımlarını sıklaştıracak yerde, çatık kaşlar altından bakan yılan gözlere meydan okurcasına gözünü diker. Vay sen misin, gözünü gözüme diken? Magandalardan biri hemen atılır, „Ne bakıyorsun lan? Tanımadın mı?“

Bu posta koyuş aslında kavgaya davettir. Ya, aklını başına alırsın, „Abi, birine benzetir gibi oldum da... Kusura bakma“ der, geçer gidersin; ya da „Sen ne bakıyorsun lan? Asıl sen benzetemedin galiba!“ der, iki, üç, bazen beş kişiyle, üstelik en alçakça yöntemleri kullanmaktan çekinmeyen, yumruğa karşı bıçak -şimdi çoğu tabancalı- çeken, tokata karşı jilet atan, sinsice arkadan tekme vuran it-kopuk takımıyla dövüşmeyi göze alırsın.

Sakın yanılmayın. Bu kopuk takımı aslında göründüğü gibi değil, sıçan gibi korkaktır. Yukarıda anlattığım işe, kadınlara sokak ortasında sarkıntılık etmeye, ona buna „posta atmaya“ tek başlarında olduklarında değil, ancak birkaç kişi yanyana geldiklerinde cesaret ederler. Hele bir kez daha kalabalık bir grupla kaşılarına çıkın, çil yavrusu gibi dağılırlar. Ya da bunlardan birini tek başına yakalamaya görün. „Abi b.kunu yiyeyim!“ diyerek gözyaşı dökmekten bile çekinmediklerini bilirim. (Buraya kadarı, „Sen ne bakıyorsun lan?“ dediğim, „cahiliye dönemi“min anılarımdan.)

Şimdi de birileri köşeyi tutmuş, gelene geçene posta atıyor. Beğenmediğine tehdit, hakaret, dışlama, ötekileştirme, kavgaya davet...

Eskiler vakit geçirmek için yaparlardı, şimdikilerse bir yandan kendi ayakkabı kutularını, bir yandan da uluslarası sermayelerin, tekellerin kasalarını doldurmak için yapıyorlar.

Uzun süre kendi halinde insanlar „aman bulaşmayayım“ korkusuyla başını eğip, susarak geçip gitmeye çalışıyordu. Derken birileri çıktı, başını kaldırdı, gözlerini gözüne dikti, „Bağırıp durma, biz halkız!“ dedi. Bu noktadan sonra artık dönüş olmazdı. Adımnı öne atan yürümeye başlamak zorundaydı. Milyonlar yürüdü.

Artık başımızı öne eğip, geçip gidemeyiz. Gözümüzü gözlerine dikerek, üstelik daha da çoğalarak yürümeyi sürdüreceğiz.

1 Mayıs bu yürüyüşün devamıdır!

İşçiler giderek artan sömürüye, kazanılmış haklarının ayaklar altına alınmasına karşı...

İşsizler kamu işletmelerinin özelleştirmelerine, işyerlerinin yok edilmesine karşı...

Kır emekçileri ve hızla yoksullaşan köylüler yaşam alanları olan doğanın mahvına karşı, tarımın tekellerin eline geçmesine ve ithalatçı tekellerle yok edilmesine karşı...

Memurlar, sömürü, baskı, sürgün amaçlı tayinlerin ve işten çıkarmaların doğrudan hedefi haline gelmeye, yeni 657 sayılı kanun hazırlıklarına karşı...

Bilim insanları ve akademisyenler bilimin ayaklar altına alınmasına karşı...

Sanatçılar, edebiyatçılar özgür yaratıcı etkinliklerinin engellenmesine karşı...

Küçük esnaf ve zenaatkârlar büyük sermayenin hızla varlıklarına son vererek onları işsizliğe, yoksulluğa belki de sefalete itmesine karşı…

Avukat, doktor, mimar, mühendis gibi yüksek eğitim gerektiren meslek sahipleri, mantar gibi tüm meslek alanlarını sermaye yatırımına dönüştürerek kendilerini ücretli çalışanlar haline getirerek aşırı sömürü altına almasına karşı…

Gençler eğitim ve öğretimin bilimsellikten uzaklaştırılmasına, işsizliğe ve geleceklerinin karartılmasına karşı...

Kadınlar, toplumda ikinci sınıf insan konumuna itilmeye, işyerlerindeki eşitsizliğe, bedenlerine dek uzanan dayatmalara karşı...

Eşcinseller cinsel eğilimleri dolayısıyla aşağılanmaya, dıştalanmaya, dahası vahşi saldırı ve cinayetlere karşı...

Aleviler dinsel inançları nedeniyle ötekileştirilmeye, dıştalanmaya karşı...

Kürtler her türden ulusal baskıya, inkâra ve asimilasyona, uğruna mücadele ettikleri
ulusal haklarının gericiliğin iktidarına pazarlık konusu edilmesine karşı...

Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Araplar, kısacası Anadolu'da tarih boyunca var olan, ya da bin yıllar içinde göçlerle gelip bu topraklara yerleşmiş tüm etnik azınlıklar asimilasyona, aşağılanmaya, ötekileştirmeye ve bunların dayandığı -kendi saflarındakiler de içinde olmak üzere- her türden milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı...

Türkler tüm diğer ulusal ve etnik azınlıklara karşı kendilerini milliyetçi, ırkçı sloganlarla kışkırtmaya çalışanlara karşı...

Sıradan yurttaşlar, yukardakilerle kendisini bağdaştıramasalar da, yaşam biçimlerine karışılmasına karşı…

Saydıklarımın hepsi birden kaderlerinin ve çıkarlarının işci sınıfı ve geniş emekçi yığınlarla ortak olduğunu anlayarak…

Ve hep birlikte bu ülkenin yeraltı-yerüstü tüm zenginliklerinin, milyonlarca emekçinin yarattığı değerlerin ve tüm kârların tekellerin kasasına akıtılmasına, ülkelerinin emperyalistlerin jeopolitik planlarına kurban edilmesine karşı...

O kadar çok insan var ki! Ve bunca insanın sabrını taşıracak o kadar çok birikmiş neden var ki! Artık köşeyi tutanlara karşı ezici çoğunluk bizde.

Ve ok yaydan çıktı. Köşeyi tutup, herkese posta atanlarla gözgöze gelmeden, boyun büküp, çekilip gitmek yok!

Bu bu ezici çoğunluk yanyana gelecek, birbirleriyle omuz omuza vererek, gözlerini posta atan kabadayıların gözüne dikerek yürüyecekler.

Dünyanın her yerinde.

1 Mayıs'ta!

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/cemil-fuat-hendek/posta-koymaya-karsi-91718



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 30.04.2014- 12:15


Sanatçılardan Taksim çağrısı

Resim Ekleme


1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasına yönelik engellemeler sürerken sanatçılar ‘1 Mayıs'ta Taksim'deyiz’ dediler. Sanatçılar herkesi 1 Mayıs’ta direnmeye, ülkelerine ve geçmişlerine sahip çıkmaya davet ediyor.

(soL - Kültür) 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasına yönelik engellemeler sürerken sanatçılar ve kültür-sanat örgütleri de birer açıklama yayınlayarak 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını söylediler. Kültür-sanata yönelik saldırıların hızla arttığı günümüzde 1 Mayıs’ta sanatçılar herkesi direnmeye, ülkelerine ve geçmişlerine sahip çıkmaya davet ediyor.

Taksim halka kapatılamaz
Geçtiğimiz günlerde Gezi Sanatı Forumu’nun çağrısıyla sanatçılar tiyatro oyunları sergileyerek ve fotoğrafçıların Gezi direnişinde çektikleri fotoğraflarla bir yürüyüş yaparak ‘1 Mayıs’ta Taksim’e’ çağrısı yapmıştı. İstiklal Caddesi’nde Galata Fotoğrafhanesi, Kadraj Fotoğrafçılık, Red Fotoğrafçılık ve Ayışığı Fotoğraf Atölyesi ve bağımsız fotoğrafçılar, Gezi direnişi esnasında çektikleri fotoğrafları “İstiklal’de 500 insan 500 fotoğraf” adlı sergiyi, Galatasaray Lisesi’nden Fransız Konsolosluğu’na kadar insan zinciri oluşturarak herkesi 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırmışlardı.

Sanat Meclisi üyeleri de hazırladıkları bir videoyla 1 Mayıs'ı bu sene Taksim'de kutlayacaklarını açıkladı. Barış Atay, Grup Yorum, Fırat Tanış, Ayla Yılmaz, Hakan Yeşilyurt, Hilmi Yarayıcı, Hüseyin Turan, Tayfun Talipoğlu gibi isimlerin yer aldığı videoda sanatçılar iktidarın Taksim'i halka kapatmaya çalışmasına “1 Mayıs'ta Taksim'de olacağız.” diyerek yanıt verdiler.

Sanatçılar Girişimi
Emek düşmanı, sanat düşmanı gerici AKP iktidarı, yasaları, gelenekleri, kitlelerin isteğini bir kez daha hiçe sayarak 1 Mayıs kutlamalarını yasaklamak, Taksim’i Emek ve Emekçi bayramına kapatmak istiyor. Bu yasak aslında 1 Mayıs’ın yasaklanması demektir. Rant ve talan hırsıyla, gözü dönmüş bir yıkıcılıkla paramparça edilen ve böylece de ortada bırakılan Taksim Alanı, 1 Mayıs 1977 şehitleriyle ve Gezi direnişiyle ölümsüzleşmiş, emeğin ve emekçinin şanlı tarihine silinmezce kazınmıştır. Taksim Alanı, 1 Mayıs kutlamalarına yasaklanamaz. Bizler; sanatçılar, sanat emekçileri buna izin vermeyeceğiz.

Oyuncular Sendikası
Oyuncular Sendikası olarak 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı’nı Taksim’de kutlamak istiyoruz. Anayasa’nın 34. maddesi uyarınca dilediği yerde dilediği zaman toplanma özgürlüğü her vatandaşın hakkı olduğu için; AİHM’nin son dönem kararları uyarınca hükümetlerin toplanma özgürlüğü karşısına koyacağı her türlü engel insan haklarına aykırı olduğu için; 1977′de katledilen 37 işçi kardeşimizi anmak için 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak istiyoruz! Taksim Meydanı’nda toplanmak istememizin nedenleri hiç kimse ve hiçbir kurum tarafından çarpıtılmamalıdır. Bayramımızı Taksim’de kutlamak istiyoruz çünkü orada 1 Mayıs’la ilgili anılarımız var. Anılarımız Taksim Meydanı’nı bizim için anlamlı kılıyor. Orada halay çektik, orada şarkı söyledik, orada acılarımızı paylaştık. Orada bayramımızı kutladık. İsteğimiz çok basit; yine orada bayramımızı kutlamak. Bu bizim insan olarak en doğal hakkımız.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör TKP'den 1 Mayıs çağrısı... melnur 2 2805 02.05.2020- 08:59
Konu Klasör Sol-sosyalist parti ve örgütlerden 1 Mayıs çağrısı melnur 5 1135 30.04.2022- 10:18
Konu Klasör DİSK-KESK-TMMOB-TTB-TDB'den 1 Mayıs için ortak çağrı: Taksim vurgusu yapıldı... melnur 7 117 Bugün, 09:10
Konu Klasör TKP'den miting çağrısı... melnur 3 1606 13.09.2021- 00:18
Konu Klasör Şu ''örgütlenelim'' çağrısı... melnur 5 2313 04.07.2021- 00:43
Etiketler   Mayıs’a,   çağrı
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS