SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekyoldevrim
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 17.12.2013
İleti Sayısı: 212
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekyoldevrim
Cevap Tarihi: 26.05.2014- 22:21


Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 27.05.2014- 02:17


Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Size farklı gelen her görüşe ''burjuva-liberal görüş'' deme alışkanlığından kendinizi kurtarmalısınız. Yazdıklarım Marks'ın görüşlerinin Sovyetler Birliği uygulamaları sonrasından da yararlanarak günümüz koşullarına göre yorumlanıştır. Enternasyonal düzeyde komünist toplumda devlet olmayacak ve insanlar kendi kendilerini yöneteceklerse böyle bir devrim insanı temel almalıdır. Daha farklı tipte bir insan yaratılmalıdır, buna kendi kendini yöneten bilinçli insan diyorum. Demokrasinin geliştirilmesinin önemi burada yatmaktadır. Sovyetler Birliği böyle bir deneme yaşamadan sosyalizmi kurmaya kalktığı için başarılı olamadı. Aynı hatalar yapılmamalıdır. Siz buna burjuva liberal görüş adını veriyorsanız, Marks'ın günümüz koşullarında yorumunu siz yapabilirsiniz.




Kafanız çok karışık. Bir kere konunun Sovyetler ile bir ilgisi yok. Yani sosyalizmin inşa sürecindeki işçi sınıfı demokrasileri ile, yapılan hatalarla v.b. bir ilgisi yok. Konu kapitalist toplumdaki burjuva demokrasisi. Kaldı ki Türkiye gibi geri kalmış ve emperyalizmin boyunduruğu altındaki toplumlarda burjuva demokrasisi bile tüm kurum ve kurallarıyla çalışmıyor. Bunun çalıştığı ülkeler gelişmiş sanayi ülkeleri, yani emperyalist metropol ülkelerin kendisi. Türkiye'de başa oturmuş bir klik var. Her türlü dümenle, hile-hurda ile iktidarı ele geçirmiş ve bırakmamak için her türlü yöntemi zorlayan bir klik. İşin ilginci bu klik kendi varlık nedeni olan ülkenin anayasası ve yasalarına da uymuyor. Yani karmaşık bir durum var. Kaldı ki uysa bile, yani ülkede burjuva demokrasisi hakim olsa bile, devrimcilerin burjuva demokrasiciliği oynama gibi bir zorunluluğu yoktur. Zamanında "Tek Yol Devrim" diyen siyasi çizgi herkesi burjuva demokrasisine uymakla, parlamentarizmle suçluyordu. "Tek Yol Devrim" derken yalnızca silahlı devrimi öngörüyordu. Kusura bakmayın ama, sizin bundan bile haberiniz yok.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 27.05.2014- 09:47


Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 27.05.2014- 16:22


Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.

Sayin solcu gene desteksiz atmissiniz. "Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu." demissiniz. Bu sizin parti icinde gecerli ama haberiniz yok galiba. Bakin TKP bugünün dünyasinda illegaliteyi ret edip legal calismayi dogru buluyor. Demekki günümüz dünyasina göre siyaset üretmek, sorunlarla mücadele etmek, mücadele bicimleri gelistirmek,.... en dogru olanidir, agizlara sakiz degildir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 27.05.2014- 18:23


Yazıda söylenmek istenen şey sömürücü sınıflarla sömürülen sınıfların dün de bugün de olduğu ve değişmediğidir. Üretim araçlarının özel mülkiyeti var olduğu sürece değişmeyecektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekyoldevrim
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 17.12.2013
İleti Sayısı: 212
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekyoldevrim
Cevap Tarihi: 27.05.2014- 19:45


Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Alıntı Çizelgesi: tekyoldevrim yazmış

Filmi geriden başlatacaksınız o zaman. Yaşananlardan hiç bir ders çıkarmayacaksınız, yüz yıl öncesinin ideolojik tutumuyla bugünkü dünyayı yorumlayacaksınız! Yapmaya çalıştığınız bu. Ben böyle düşünmüyorum. Bugünün dünyasına dünün gerçeklerine yönelik çözüm önerileriyle yaklaşamazsınız. Olmadığı da ortada zaten.

Bugünün dünyası, dünün gerçekleri gibi sözler ağızlarda sakız oldu. Bugünün dünyasında da dünün dünyasında da sömürenler sömürülenler vardı, değişen bir şey yok. Kendiniz değişiyorsunuz, sömürenlerin sınıfına geçiyorsunuz sonra suyu bulandırmak için bugünün dünyası, dünün gerçekleri demeye başlıyorsunuz. Burada yazdıklarınla yoksul halka   burjuva demokrasisini öğren demekten başka ne öneriyorsun, hiç bir şey! Üstelik yaşamak ve çoluk çocuğunu yaşatmak için ailesinden başka bir şey düşünemeyecek duruma gelmiş kişilerin öğrenemeyeceğini bile bile.



Yüz yıl önceki işçi sınıfı ile bugünün işçi sınıfı aynı mı? İşçi sınıfının zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri hala yok mu?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 28.05.2014- 09:23


Yüz yıl önce de sömürenler burjuvaziydi, sömürülenler işçi sınıfı. Görüntüye aldanma.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 31.05.2014- 17:53


İktidarı, muhalefet partileri meşrulaştırıyor
Ömer Faruk Eminağaoğlu


TCY dahil 15 yasada değişiklik yapılmasını öngören bir yasa tasarısı bu hafta TBMM Adalet Komisyonu’nda kabul edildi.

Kapsamındaki yasalarda değişiklik öngören ve reform nitelemesiyle yeni yargı paketi olarak sunulan bu yasa tasarısına bakıldığında, paket içindeki dokuz yasa, yine AKP döneminde çıkarılmış ve de çıkarılmaları da reform diye sunulmuş! Her nasılsa bu yasaların kabulü de reform, değiştirilmesi de reform diye sunuluyor! Diğer altı yasa ise AKP iktidarı öncesinde çıkarılmasına rağmen, o yasaların yarattığı yapılar yine AKP döneminde elden geçirilmiş. Şimdi o yasalarda yapılan değişiklikler de yine reform diye sunuluyor!

Her türlü süreci, iktidar istediği gibi yazıp, istediği gibi oynuyor! İktidar, üstelik yargı ile ilgili alanda bile böyle rahat hareket ediyor. Söze gelince erkler ayrılığı ama ne iktidar yargıyı yargıya bırakıyor ne de işin ilginci artık öyle bir iklim oluşmuş ki yargı iktidardan uzaklaşmak istiyor... Her dönemdeki garip ilişki bu dönemde de yaşanıyor...

Örneğin tasarıda TCY’de değişiklik öngörülmesi nedeniyle bu iktidar döneminde kabul edilen TCY’ye bakarsak, 2004 yılında reform diye kabul edilen bu yasada o tarihten beri tam 18 ayrı yasa ile değişiklik yapılmış. Bu tasarıyla yapılmak istenilen değişiklik ise 19’uncusu. TCY’nin neredeyse üçte biri değişmiş. Üstelik TCY, temel bir yasa...

Bir temel yasa, çok kapsamlı, çok uzun sürece dayalı çalışma sonrası kabul edilebilir. Kabul edildikten sonra da ancak hukuksal gelişmelerin zorunlu kıldığı değişiklikler yapılabilir. Oysa TCY’nin, bu kadar sürede yapılan değişikliklerle delik deşik edilmemiş yeri kalmamış. Peki iktidar bu değişikliklere neden gerek duymuş! Ya siyasal çıkarı gerektirdiği ya da o hükümlerle ilgili siyasal çıkarı sona erdiği için!

Bu yasanın kabulü reform ise, o zaman bu kadar sürede bu kadar değişiklik söz konusu olabilir mi! Kaldı ki ne amaçla kabul ederse etsin iktidar, çıkardığı bir yasada 10 yılda 18 yasa ile değişiklik yaptıktan sonra, o yasadaki aykırılıklar düzelmiyorsa ve her seferinde yine bu yasada değişiklik yapılıyorsa, ceza siyasetinin de; insan hakları, hukukun üstünlüğü ve evrenselliğin ötesinde, tamamen siyasal yarara özgülendiği de ortaya çıkıyor! Yasal düzenlemeye, ya bir çıkar ya bir baskı unsuru yönünden bakılıyor.

Aynı şey paket kapsamındaki, HSYK yasasında ve yine diğer yasalarda öngörülen değişikliklerde de söz konusu. TBMM erkler ayrılığına göre değil, tamamen iktidara göre çalışıyor!

Taraf olunan tüm uluslararası sözleşmelere imza atan diğer ülkelerde, bu sözleşmelerden hareketle yargıçlar sendikal olarak örgütlenirken, nedense aynı sözleşmelerin tarafı Türkiye’de yargıçların sendikal örgütlenmeleri konusunda olmadık engeller çıkartılmaktadır. Çalışma Bakanlığı, sonuç alamayacağını bildiği için sendikaya karşı bir kapatma davası açmamakta, ancak yok sayma dahil, her konuda fiili engeller yaratılmaktadır. Böyle bir engelle karşılaşmamak için sendika kendisinin var olduğu hakkında dava bile açmış ve aldığı böyle bir kararı TBMM’ye de ibraz edilerek, yargı ile ilgili bu tasarının yargının örgütlerinden kaçırılmaması, mutlaka yargının görüşünün alınması gerektiği belirtilmiş, ancak daha önce tekme tokat hareket eden iktidar mensubu milletvekillerinin yerini, şimdi tarafsızlığını kaybetmiş iktidar mensubu komisyon başkanvekili alıp, iktidar gibi davranarak Sendika sanki yasa dışı örgütmüş gibi, elinin tersiyle dışarı çıkın diyebilmiştir. Sendikanın, bu tasarı hakkında komisyonda bulunma hakkına yönelik talebi ve görüşlerini sunma isteğine Komisyon’da yanıt bile verilmemiş, bu konudaki talebinin oylanması yoluna bile gidilmemiş, bu talep görmezden gelinmiştir.

Yargı bağımsızlığı, iktidarlarca hep lütfedilecek, mutlaka yargıya sunulacak bir konudur yaklaşımıyla, ülkemizde yargının kendisi bile, yargıda örgütlenmelere hep mesafeli durmuş. Bu durum siyasi iradenin işine de gelmiş! Oysa yargı bağımsızlığının düzeyi, bu konuda yargının bizzat örgütlü olarak vereceği demokratik mücadele ile çok yakından bağlantılı. Bu her yerde böyle. Nedense ülkemizde bu durum görülmek istenmemiş! Ama ülkemizde sendikal anlamda üç yıl olmak üzere örgütlü olarak sekiz yıllık geçmişi bulunan yargıda örgütlenmenin karşılaşmadığı engel kalmamış. Bu tablodan da haliyle hep iktidarın uygun gördüğü kadar yargı bağımsızlığı çıkmış!

İktidarın söz konusu yasa tasarısı konusundaki sendikaya yönelen antidemokratik davranışı karşısında muhalefet partileri etkin bir karşı irade sergilemek bir yana, iktidara karşı koyma yoluna bile gitmemişlerdir. Demokratik çoğulculuk sanki sadece siyasi partilerden oluşuyormuş gibi iktidarın anlayışına da uygun bu garip tabloda iktidar bildiğini okuyor! Süreçte iktidarı etkin denetleyemeyen muhalefet te bu tablonun içinde bulunmakla, iktidarın yaptıklarına sadece meşruiyet kazandırıyor!



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 2 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör HDP-PKK konusu... melnur 14 6101 15.01.2021- 03:34
Konu Klasör Seçim konusu ve bir kısım sol... melnur 2 3154 07.02.2019- 08:36
Konu Klasör Kavga konusu... umut 0 4593 11.11.2014- 12:15
Konu Klasör Yaziyaz.net konusu... melnur 0 3227 04.11.2013- 22:59
Konu Klasör Yeniden türban konusu... melnur 1 2445 26.02.2019- 12:47
Etiketler   AKPnin,   meşruluğu,   konusu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS