SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Haziran Hareketi kuruluyor, ya sonra?           (gösterim sayısı: 3.432)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 22.12.2014- 13:48


Haziran Hareketi kuruluyor, ya sonra?-Emrah Akansu  

Haziran hareketi yola çıkarken, AKP’nin topluma dayattığı gericiliğe ve kurmaya çalıştığı İslamcı faşist rejime karşı, halkı savunmasız ve çaresiz bırakmayacak bir siyasal odağı inşa etmenin önemine değinmiştik. Dostlarımız, kuruluş çalışmalarına damgasını vuran birleşik mücadele kararlılığını ve ortaya çıkan iradeyi, nihayet gerici rejimden kurtulmak için gerçek bir mücadele seçeneği doğuyor diye değerlendirdiler. Aradan geçen 3 ayın sonunda, Haziran hareketi, yerel meclislerinde onbinlerce yurttaşı buluşturabilmiş, yüzbinleri harekete geçirme olanaklarına sahip, milyonların umudu olmaya hazırlanan bir halk hareketi olmaya hazırlanıyor.          

Dün İstanbul’da, kuruluş çalışmalarının önemli uğraklarından birinde, Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki Haziran Çağırıyor buluşmasında bir araya geldik. Etkinliği izlemeye gelen dostlarımız, birlikte mücadele kararlılığının önemli olduğunu, bunun iyi bir başlangıç olduğunu, AKP gericiliğini ve onun işbirlikçi, piyasacı karakterini her fırsatta tekrar etmekten geri durmamak gerektiğini söylediler fakat sohbet ederken, bir sorunun cevabını aramaya devam ettikleri belliydi; Haziran nasıl umut olacak?

Bu soruyu sormakta haklılar.    

Haziran Hareketi önümüzdeki haftasonu Türkiye Meclisi’ni toplayacak ve kuruluşunu tamamlayacak. Umudu büyütmek için ise yeni hamleler yapmak zorundayız, çünkü Haziran’ın başarısı, akılcı, atak, devrimci bir siyasal tarza, dişe diş bir mücadele pratiğine bağlı.

Umudu tek başına “birleştik” diyerek, gücümüzü abartarak ya da Haziran güzellemeleri yaparak büyütemeyiz.

Yıkılacaklar. Bu doğru! AKP’den kurtuluşu başa yazmayan hiçbir siyasi hareketin bu memlekette umudu temsil etme hakkı yok fakat umudun kaynağı ve gerici rejimin karanlığından kurtuluşun ön koşulu olarak halk örgütlenmeli.

Halk taraf olursa örgütlenir.

Türkiye’nin geleceği üzerinde onlarca aktörün hesabı olduğu sır değil. Halkların birikim ve değerlerinin yağmalanmasında, sömürüde kuralsızlığın kural haline gelmesinde ortaklaşan bu aktörlerin, paranın saltanatının bekasının nasıl sağlanacağı ve saltanat kayığına kimlerin oturacağı üzerine yürüttükleri kavgada, emeğiyle geçinen milyonları da taraf haline getirmeye çalışıyorlar.

Halka sesleniyorlar. Kimi, halklar için demokrasi istiyorsak yüzümüzü ABD’ye dönmekten korkmamayı, kimi mazlum için adalet bekliyorsak AB’ye yaslanmayı, kimi özgürlükler için kuvvet arıyorsak cemaatten umudu kesmemeyi öğütlüyor. Bunun karşısında, dış güçlerin müdahalesine karşı direnç göstermek için, AKP’nin sıkışmışlığını fırsata çevirmeyi vaaz edenler de eksik olmuyor.

Halkın pinpon topu gibi bir o yana bir bu yana savrulmasını siyaset diye belletip, halkı sonsuz bir çaresizliğe ve teslimiyete mahkûm etmeye çalışıyorlar.  

Haziran Hareketinin seslendiği ve temas ettiği kesimler açısından, bu safsataların basıncı altında en fazla kalan kesimleri iki kümeye ayırmak mümkün.

Bunlardan ilki, Kürt siyasi hareketin etrafında kümelenen, nicel ve nitel olarak hiç küçümsenmeyecek, AKP ile mücadele ve müzakere ile belirlenen toplumsal kuvvet.

Halkların kardeşliği ve özgürlükler alanında söylenecek sözlerin muhatabı olarak görülüyor.

Diğeri kabaca, cumhuriyetin birikim ve değerleri üzerinde tepinenlere tepkide ortaklaşan Cumhuriyetçi ya da Kemalist olarak özetlenecek kuvvetler.

Gericilik karşısında seküler bir yaşamın ve laiklik mücadelesinin, Cumhuriyetin tarihsel mirası olan bağımsızlıkçılığın muhatabı olarak görülüyorlar.  

Saltanatının devamı için Erdoğan liderliğindeki AKP’de, 2.Cumhuriyetin bekasının, Erdoğan ve ekibinin devre dışı kaldığı bir restorasyon uğrağından geçtiğini düşünen aktörler de bu kuvvetlere oynuyorlar.

Bu kuvvetlerin aralarındaki benzemezlik ve birçok örnekte karşı karşıya geliyor olmaları, bu kuvvetlere, düzen içi aktörlerin müdahalelerinin zeminini oluşturuyor.

Bu kuvvetleri kendi politikalarının arkasında yedeklemeyi beceren ya da bu kuvvetlerin hassasiyet ve beklentilerinden dönemsel ittifaklar çıkarabilenler, rejimin geleceği konusunda, karşıtıyla pazarlıkta elindeki kozları artırmış, pazarlık gücünü pekiştirmiş oluyor.

Ama sadece bu kuvvetleri yedekleme ya da bu kuvvetlerden ittifak çıkarabilme becerisinin, ikinci rejimin yerleşmesindeki önemli uğraklar olan siyasi davalarda üstlendiği rolü, örneğin Ergenekon, KCK, Devrimci Karargah, Hopa davalarıyla toplumu esir almaktaki işlevi düşünüldüğünde, önümüzdeki seçimler öncesinde bu tür girdilere karşı önlem almanın ne kadar yaşamsal olduğunu bir kenara yazmak gerekiyor.

Hem temsil ettiği değerler açısından bu iki kesime de seslenme olanaklarına sahip, hem de bu iki siyasi kesimin halk içerisindeki iz düşümünde gerçek dostları olan Haziran hareketinin ise seçimler öncesinde alacağı pozisyon önem kazanıyor.

Bugün AKP yıkılmadıysa, solun bu kuvvetlerin basıncıyla, kendi pozisyonunu ikirciksiz bir şekilde alamaması, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, laiklik ve bağımsızlık arayışını, dayanışma temelli, güçlü ve bağımsız bir mücadele kanala akıtamamış olmasının payı var.

Bu ikirciklilik hali devam ettiği sürece Türkiye’de umut yeşermez.

Haziran hareketi, toplumsal çıkarlarla, gericiliğin, sermayenin ve dış güçlerin çıkarlarının karşı karşıya geleceği gerçek bir taraflaşmanın temsilcisi olarak halka güven vermeli, bu bağımsız çizgiyi halkla buluşturmalı.

Bu nedenle, Haziran hareketi, gericiliğe, sermayeye ve emperyalizme karşı Türkiye’nin biricik geleceği olan solun bağımsız siyasi aktörü olarak ortaya çıkmalı.

Haziran başladığı işi bitirirse, Kürt dostlarımız da, Cumhuriyetçi, Kemalist dostlarımız da sadece solun dostluğunun kazandırdığını görecekler.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.12.2014- 13:51


Yeni bir kurucu irade için-Can Atalay  

1.     Bu kürsü Mustafa Suphilerin, Doktor Hikmetlerin, Baştımarların, Mehmet Ali Aybarların, Behice Boranların , Rıza Kuasların, Kemal Türklerlerin, Yılmaz Güneylerin, Musa Anterlerin, Metin Lokumcuların, Necmettin Giritlilerin, Kürt Reşitlerin, Şerafettin Atalayların, Nasuh Mitapların, Ahmet Kayaların, Elif Çermiklilerin, Vedat Demicoğullarının; Terzi Fikrilerin, Denizlerin, Kaypakkayaların, Mahirlerin kürsüsüdür.

2.     Bu kürsü Erdal Eren şahsında idam edilen, Mustafa Hayrullahoğlu şahsında ser verip sır vermeyen, Enver Kargöz şahsında sürgünde ölen, Kemal Pir şahsında zindanlarda dahi boyun eğmeyen, Bahçelievler'de katledilen 7 TİP’li öğrenci şahsında katliamlarda öldürülen tüm arkadaşlarımızın kürsüsüdür.

3.     Bu kürsü 1978 Aralığında Maraş’ta, 2000 Aralığında Cezaevlerinde, 2011 Aralığında Roboskide katledilenlerin kürsüsüdür.

4.     Bu kürsü Abdocanın, Ahmet Atakanın, Ail İsmailin, ethemin, Hasan Feritin, Mehmet Ayvalıtaşın, Medeni ve Berkinin kürsüsüdür.

5.     Bu kürsü bu topraklardaki eşitlik ve özgürlük mücadelesi geleneğinin geleceğe taşınması kararlılığının; eşitlik ve özgürlük mücadelesinin üzerimize doğru gelen karanlığın karşısına yeni bir toplumsallaşma, direniş kararlılığı ile çıkma iddiasının kürsüsüdür.

6.     Hakkında söz söylediğimiz Gezi Direnişi/Haziran Ayaklanması en özet ifadesi ile nedir sorusuna en yalın biçimi ne yanıt verileceği kanımca açık: Neoliberal otoriter İslamcı tek parti/parti devletine karşı direniş.... Tüm toplumsal taleplerin gelip gelip patladığı tarihsel bir an.   Çeşitli toplumsal taleplerin sıralanması ve “yurttaşlık” haklarına sahip çıkmak için sokağa çıkan milyonlar. Bu topraklarda belki de 1908’den bu yana görülmemiş kapsam ve yoğunlukta ortaya çıkan bir tarihsel “olay”....

7.     Haziran 2013’te yaşadığımız, parçası olduğumuz direniş; eşitlik ve özgürlük mücadelesinin etkili olabilmesi için kapsamı, tarzı, dili direngenliği vb. vb. esaslı çizgiler belirledi: sınırlar çekti ve geriye dönülmez standartlar tanımladı. Bu sınır ve standartları geriye dönülmez ateşten bir çizgi olarak kavramalıyız. Bunun gerisine düşerek bir siyaset kuramayacağımızı kavradığımız için hep beraberiz. Ve biliyoruz, yan yana gelmekten daha zordur yan yana mücadeleyi sürdürmek....

8.     Geziyi, Haziranı ortaya çıkaran sorunlar da Gezi'yi yaratan dinamikler de devam ediyor. Geziyi, Haziranı yaratanların önemi ve değeri tam da buradadır. Geziyi yaratanlar ortak yaşama/kardeşleşme iradelerini tüm renkleri ve çeşitlilikleri ile ortaya koydular. Hareketimiz, AKP’nin temsil ettiği bu yeni sermaye rejiminin yarattığı toplumsal tahribata karşı Taksim Gezisinde kısa süreliğine dahi olsa hep birlikte yarattığımız hayatı, mücadele tarzını ve üslubunu yeni kuruculuğumuzun tarzı ve yöntemi olarak kabul edecektir. Taksim Komünü'nü tüm memleket sathında yeniden kurmak tarihsel görevimizdir.

9.     Bu salondakiler ve Türkiye'nin dört bir yanındaki kardeşlerimiz Geziye/Hazirana yakışır bir hareket örgütlemek zorunluluğundadır. Haziran 2013’te arkamıza dönülmez bir çizgi çektiğimizi kabul etmek ve buna uygun olarak toplumun tüm gözeneklerine nüfuz ederek eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak için örgütlenmeliyiz.

10. Bu nedenle sözü siyasetten, kendi dışımızdaki gerçeklikten kurmalıyız. Çünkü ancak o zaman; durumları, hedefleri, görevleri “siyasetten” kurduğumuz sürece bir kitlesel halk hareketinin sıra neferi olabilir, onun önünü açabilecek katkılarda bulunabiliriz..

11. Tam da burada durmalı,   bir hususu önce kendimize ve daha sonra dostlarımıza tekrar tekrar, açık yüreklilikle ifade etmeliyiz. Gezi/Haziran ne Birleşik Haziran Hareketi'ne ne de başkaca hiç bir dost örgütlenmeye sığmaz. Hepimiz onun birer parçasıyız. Bu topluluğun, bu iradenin iddiası Gezi Direnişinin öğrencisi olmak ve Haziran günlerinin siyasetini inşa etmek olacaktır. Biz, Gezi Direnişini/Haziranı bu topraklarda anıları anlatılacak kubbedeki hoş bir seda olarak değil kuracağımız yeni hayatın, yeni bir toplumsallaşmanın işaret fişeği olarak kavrıyoruz.

12. Evet, yeni bir hayatı kurmak için bir aradayız ancak lafı hiç dolandırmadan söylemek durumundayız: yeni bir hayatı kurabilmenin bugün için ilk adımı AKP’nin, Erdoğan diktatörlüğünün alaşağı edilmesidir....

13. AKP, iktidarı hiç terk etmemek esasıyla bir siyasal yapı, bir hukuk düzeni kurmak için birbiri ardı sıra adımlar atıyor. Toplumu dinsel esaslara göre bölerek/tanzim ederek iktidarını dayandırdığı kültürel duvarlarla toplumu bölüyor; kendisine karşı tüm itirazları neoliberal bir beyaz terörün içinde kaybetmenin yetersizliğini gördükçe açık bir diktatörlük için zora başvurmaktan kaçınmıyor.

14. Yasama/yürütme/yargı dizgesini parçalama adımları; Başkanlık sistemi zorlaması, yargının doğrudan beyefendiye bağlanması; baskı araçlarının, polis ve jandarmanın doğrudan Parti gücü haline getirilmesine ilişkin adımlar; toplumu dinsel esaslara göre bölmek/tanzim etmek için başta eğitim alanı olmak üzere tüm alanlarda dinselleştirme, laikliğin tasfiyesi, sistematik kışkırtıcılık ve “ya bizdensin ya da hayat hakkın yok” zorlaması, sömürü düzenin önünde en küçük hakkın dahi tasfiyesi, başta sosyal haklar olmak üzere yurttaşlıktan kaynaklı tüm haklara açık bir düşmanlık...

15. AKP yalnızca dinsel bir kimlik partisi değildir. Evet, en alışılageldik tanımla AKP dini siyasete alet etmektedir ancak AKP emperyalizm ile işbirliğinin ve kapitalizmin neoliberal döneminin tavizsiz sürdürücüsüdür.

16. AKP yılların birikimine dayanakları ölçüsüz biçimde AKP döneminde talan edildi. Kentlerimizin ve doğal varlıklarımızın yağmalanması AKP’nin iktisadi siyasetinin merkezidir. Her gün bir yenisini yaşadığımız iş cinayetleri AKP tipi sermaye birikiminin somut görünümüdür.

17. AKP’nin yeni Türkiyesi emeği ile geçinen tüm yurttaşlar için cehennem sermaye düzeni için dikensiz gül bahçesidir.

18. AKP Kürt ve Alevi açılımları başta olmak üzere “çözmek” için el atığı her sorunu kendi iktidarının devamı için, yeni Türkiye adını verdiği diktatörlük ile taçlanmış yeni sermaye rejiminin inşası için bir araç olarak kullanmakta, var olan kültürel bölünmeler ile güvence altına aldığı oy yataklarına yenilerini ekleme aracı olarak kullanmaktadır.

19. Roboski orada dururken Dersimi diline pelesenk etmek. Aleviliği Sünnilik içinde eritecek sözde adımlar atmak ve belki de bunların tümünden daha tehlikeli olmak üzere özgürlükleri yeniden tanımlamak, yeni ahlaki formasyon, restorasyon gibi faşizan bir retorik...

20. Dolayısıyla yineleyelim, güncel ve acil sorun AKP’nin iktidarına son verme mücadelesidir. Temel toplumsal ve siyasal sorunlarımızın çözümü için bir adım, tek bir adım dahi atabilmek için AKP’nin tek parti devletine son verilmesi ile doğrudan bağlantılı haldedir. AKP’ye kafayı takmayın diyenlere yanıtımız açık: bugün AKP’ye kafayı takmak bir zorunluluktur.

21. Güncel bir bahis olduğu, ana akım medyada uzun bir süredir memleketin ana gündemi olarak tartışıldığı için değinmeden geçmeyelim. Bu yağma ve yolsuzluk düzenini görmemiz için o ana kadar nerede olduğunu akıl erdiremediğimiz polis şeflerinin ya da savcılarının düzen içi kapışma vesilesi ile hamle etmelerine ihtiyacımız yoktu. Bu ülkede mücadele eden herkesin gözü önünde cereyan ediyordu bu yağma ve yolsuzluk. Bilemediğimiz tek şey paraların nasıl istiflendiği hususudur, onu öğrenivermiş olduk bu vesile ile...

22. AKP ve Cemaat'in birbirleri ile ilgili söyledikleri her şey doğru ancak eksiktir.

23. Tam da bu noktada AKP diktatörlüğüne karşı mücadelenin yeni bir toplumsal ve siyasal kuruluş mücadelesi olacağını   yeniden ve yeniden vurgulamalıyız.

24. Biz eskiyi restore etmek için uğraşanlardan değiliz; eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kuracağız!

25. Emeği ile geçinen yurttaşların hakları başta olmak üzere tüm yurttaşlık kazanımlarının aşağıdan bir mücadele ile kazanacağız.

26. Artık amasız fakatsız bir biçimde ilan etmeliyiz: laiklik ancak aşağıdan yükseltilecek bir mücadele perspektifi ile kazanılabilinir...

27. Biz eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak ufkuyla bir savaş hükümeti olduğu açık olan, başta Kürt Halkı ve Suriye Halkları olmak üzere tüm Ortadoğu halklarına karşı suç üstüne suç işleyen AKP’nin karşısına, tam olarak karşısına dikileceğiz!

28. Barış mücadelesinin ancak aşağıdan bir mücadele ile kazanılabileceğini, halklarımızın yeniden kardeşleşmesi için solun müdahalesinin tarihsel bir önemde olduğunu biliyoruz.

29. Berkin ile Medeninin ismini beraber anmakla yetinmeyeceğiz. Diyarbakır’daki her bir haksızlığın karşısına tıpkı direnlice eylemlerinde olduğu gibi İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de dikileceğiz!

30. Tüm bu nedenlerle;

·       Neoliberal sömürü düzenin karşısında Antikapitalist,

·       Savaş kışkırtıcılığına ve halklarımıza karşı işlenen suçlar antiemperyalist,

·       Halkların kardeşliğinin bir zorunluluk olduğu bilinciyle enternasyonalist

·       Kentsel   varlıklarımızın talanı karşısında kamucu

·       Doğal varlıklarımızın yağmalanmasına karşı ekolojist

·       Kadının mevcut eşitsiz halinin daha da eşitsiz kılınması çabalarına karşı kadın kurtuluş hareketinin tüm kazanımlarını sahiplenen bir ufukla mücadele edebilirsek kazanabiliriz.

31. Bugün, toplumdaki “dikey” ve “yatay” bölümlerinin yani özgürlükler ile ilgili talepler ile sınıfsal taleplerin birbirlerinin karşısına konmaksızın, özgürlükler ile sınıfsal taleplerin birbirlerini besleyecek, birbirlerinden güç alacak bahisler olduğu her zamankinden daha çok pusulamız olmalıdır.

32. Gezi/Hazirandan esinlenen, güç alan, toplumsal ve siyasal hareketlerin birlikteliği mücadelemizin ana dayanağı olacaktır.

33. Haziranda sokakları fetheden tüm toplumsal taleplerin siyaset sahnesinde de ifadesi bugün sadece solun değil tüm toplumun gereksinimidir.

34. Tayyip Erdoğan ile bir tek konuda anlaşıyoruz: Türkiye’nin yeni bir muhalefete ihtiyacı var!

35. Uzun süre AKP’yi desteklemiş bir yazarın dediği gibi “çöküntüyü anlatmak için kelimeler bulamıyorum”

36. Gelin hep birlikte bu çöküntüye artık bir son vermek için; eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak için bir adım daha atalım hep birlikte mücadele edelim.

·       Hep birlikte mücadele edeceğiz hep birlikte kazanacağız

·       Selam olsun Dünyanın ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine

·       Örgütlü Bir Halkı Hiç Bir Kuvvet Yenemez

·       Bu daha başlangıç mücadeleye devam



(Can Atalay'ın Birleşik Haziran Hareketi İstanbul Buluşması'nda yaptığı konuşmanın metnidir)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 22.12.2014- 13:56


Sol: Muhalif mi, danışman mı, iktidar adayı mı?-Doğan Ergün


Dün İstanbul ve Ankara'da yapılan umut verici Haziran toplantılarının ardından, sevgili Emrah Akansu ve Can Atalay söylenmesi gerekenlerin çoğunu bugünkü köşe yazılarına taşımışlar.

Can, Haziran'ın kurucu irade misyonuna sahip olmasının öneminden ve Emrah, solun bağımsız siyasi aktör olması ihtiyacından bahsediyor.

Bu çizgiden devam edelim ve yukarıdaki iki vurguyu bütünleyen önemli bir sorunu tespit edelim: İktidar kaçkınlığı.

Sosyalist hareketin iktidar hedefini merkeze koyduğunu ve siyasi-örgütsel pratiğini bu hedefe uygunlukla test ettiğini söylemek çok güç. Ne bunun için gerekli hazırlık ve donanıma sahip, ne de toplumsal algıda böyle bir yere yerleşmiş durumda. Birincisi olmadan ikincisi olmuyor, ikincisi olmadan birincisinin gerek koşulu olan örgütlenme zeminine kavuşulamıyor.

Bunun önünde birkaç engel var. Birincisi, Türkiye solunun neredeyse son 40 yılına damgasını vuran "muhalefetçilik".

Türkiye'de sol, çok uzun bir süredir, bu kimliği aşacak bir eylem - söylem - örgütlenme pratiği sergileyemiyor. Kapitalist düzen içerisinde, sosyalistlerin elbette sahip olması gereken "muhalif" sıfatı temel belirleyen olduğu sürece; orta-uzun vadeli plan yapmak, ülke ve dünyanın iktisadi-politik seyrine ilişkin analitik verilere sahip olmak, stratejik alanlara yerleşmeye çalışmak, sınıf içerisinde yine orta-uzun ölçekli çalışmalar planlamak mümkün olmuyor.

Dahası, Türkiye'de yüzyıllardır iktidar ilişkilerinin nasıl seyrettiği; iktidarın hangi krizler sonucu, nasıl el değiştirdiği; iktidarın hangi iktisadi, politik ve toplumsal kurumlar ve mekanizmalarla işletildiği ve hangi dönemde hangi mekanizmaların daha önem kazandığı gibi sorular değersizleşiyor.

Solculuk, bir yaşam biçimi olarak muhalif olmakla özdeşleştirilmiş... Soran olursa, "işte muhalifiz, solcu olmak güzel şey..."

Bu "muhalif" pozisyona, son yıllarda başka bir kimlik daha kardeş oldu. Ona da "danışmanlık" diyelim.

Kendini iktidar alternatifi, kurucu bir politik irade olarak örgütlemeyen sol bu kez kendine başka bir misyon türetti. Bu misyon, düzen içi veya düzen dışına çıkmaya aday ve kritik kimi mevkiler edinmiş "sola açık" kimi kesimlere danışmanlık yapmak özetlenebilir. Bu hesaba göre, bir tür düşünce kuruluşu olarak hizmet verilecek, çelişkiler keskinleşip de söylenenler olunca, "ben demiştim" diyen danışman ortaya çıkıp yukarıda kesimlere öncülük edecek.

Özellikle "danışman solculuk"un, Türkiye'de ve dünyada krizlerle dolu, halk hareketlerinin etkisini artırdığı bir döneme denk gelmesi ayrı bir yazının konusu olsun...

Bu tablo ve bu tablonun yarattığı iktidarsızlık hali, ortadan kaldırılmalı. İkinci Cumhuriyet Türkiyesi'nin yaşadığı krizler, bu tablonun ortadan kaldırılması için büyük olanaklar sunuyor. İktidara aday, iktidarı hedefleyen, politik bir kurucu iradenin toplumsal ölçekte örgütlenmesi, bugün Türkiye sosyalist hareketinin temel görevi olarak karşımızda duruyor. Tam da bugün, tam da elimizdeki araçları kullanarak...

Siyaset sahnesine, gerçek ve bağımsız bir siyasi aktör olarak ortaya çıkma iradesini göstermek, görevi ifanın ilk adımı olacak.

Öncülük mü dediniz? Bugün öncülük, solu iktidar düşüncesine yakınlaştırmakta somutlanıyor.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Birleşik Haziran Hareketi denizcan 143 69223 31.05.2015- 19:20
Konu Klasör Birleşik Haziran Hareketi’nin geleceği denizcan 5 3777 24.12.2014- 12:14
Konu Klasör 'Haziran'dan sonra solun stratejisi var mı? umut 0 4768 07.05.2014- 08:29
Konu Klasör 15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi proleter 1 4024 15.06.2015- 15:53
Konu Klasör 'Haziran Hareketi kurucu bir iradedir' dayanışma 0 2563 17.02.2015- 14:40
Etiketler   Haziran,   Hareketi,   kuruluyor,   sonra
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS