SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Bir kez daha “Ne Yapmalı?”-Can Soyer           (gösterim sayısı: 4.026)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 03.01.2015- 09:58


Bir kez daha “Ne Yapmalı?”-Can Soyer  


Siyasal gelişmelerin hızlandığı dönemler etkilerini entelektüel alanda da hızlıca gösterir. Bunun en yaygın görüntüsü sol içinde yürüyen tartışmaların artışıdır. İşin bu kısmı doğal sayılmalı; memlekette siyaset ve toplum düzleminde onca gelişme yaşanıyorken, bu duruma en etkili biçimde müdahale etmenin yollarını arayan sol, her zamankinden daha istekli ve cüretli tartışacaktır kuşkusuz.

Haziran Direnişi’nin ise bu türden tartışmaların hızını ve yoğunluğunu artıran en güçlü neden olduğunu söylemekte sakınca yok. Haziran Direnişi’nin ardından solun neredeyse bütün kesimleri “hazırlıksız” yakalandıklarını belirtmekten de gocunmamışlardı. Zaten tartışma da buna dair değil, bundan sonra neler yapılması gerektiğine ilişkin olabilirdi.

Yani soru olabildiğince yalınlaşmıştı: Haziran Direnişi’ne bir kez hazırlıksız yakalanmış olabilirdik; peki bir kez daha hazırlıksız yakalanmamak için “ne yapmalı”ydı?

Solda son iki yılda yürüyen tartışmaların öyle ya da böyle bu soruya yanıt arayışı çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün. Katılırsınız katılmazsınız, ama çok çeşitli çevrelerden gelen mücadele önerileri de bulunmakta. Tartışma ise sürüyor ve hangi yolun doğru olduğunu, son tahlilde, gerçek hayatın somut süreçleri gösterecek.

Ancak bu tabloda bambaşka bir pozisyon alan dostlarımız da oldu elbette. Onlar bu soruya yanıt aramak yerine, soruyu görmezden gelmeyi tercih ettiler. Daha açık bir ifadeyle söylersek, Haziran benzeri bir hareketlilik bir kez daha yaşandığında hazırlıksız yakalanmamak için ne yapılması gerektiği sorusu, dolaysız biçimde, böylesi bir hareketliliğin yaşanması ihtimali hesaba katılarak soruluyordu. Bu ihtimali tanımayanların, böylesi bir ihtimali görmeyenlerin, oturup yanıt araması da beklenmemeliydi zaten.

Şimdilerde sosyalist harekette Haziran benzeri süreçlerin, geniş ölçekli halk hareketliliklerinin, AKP karşıtı güçlü muhalefet dinamiklerinin ortaya çıkmayacağını söyleyen kalmadı. Hatta vaktinde bu ihtimal yüzünden başkalarını goygoculukla, maceraperestlikle, akılsızlıkla itham edenler, boy boy Haziran güzellemeleri, Haziran beklentileri, Haziran reçeteleri yazmaya koyuldular. O “göreli istikrar dönemi” ya da “AKP hegemonyasının yeniden tesisi” tezlerinden eser kalmadı. Dedik ya, gerçek hayatın somut süreçleri gösteriyor, gösterecek.

Çünkü tarih, belki de en dayatmacı bilgi türüdür. Gözlemlenen ve bilince çıkarılan verileriyle, tarihin karşısında durabilecek hiçbir irade ya da akıl yoktur.

Ve tarih, bir süredir yeni bir dönemin işaretlerini sergilemektedir.

Sevgili hocamız Taner Timur da son kitabında buna değiniyor. Taner hocamızın gösterdiği kronolojiye göre, Fransız Devrimi’nden bu yana tarihin her 40-50 yıllık dönemi bir devrimci kabarışa açılıyor: 1789, 1848, 1871, 1917, 1968...

Ve şimdi, 2010’ların dünyasında, yine 40-50 yıllık bir gerileme ve gericilik döneminin sonunda yeni bir kabarışın işaretlerini, ipuçlarını, kıvılcımlarını görüyoruz.

Bu kıvılcımların nedenleri arasında, kuşkusuz, kapitalizmin dünya ölçeğinde yaşadığı ideolojik kriz başlarda geliyor. Sovyetler’in çözülüşünün ertesinde ideolojik egemenliğini, hem de sonsuza kadar olmak üzere ilan eden kapitalizm, çok değil 20 yıl içinde havlu atma noktasına gelmiştir. Bugün ne bir zamanların küreselleşme gürültüsünün ne de sivil toplum esrikliğinin esamesi okunuyor. Kapitalizmin halklara sunabileceği ve belirgin bir konsensüsle buluşturabileceği bir ideolojik çerçeve üretilemiyor. Yoksulluk, işsizlik, şiddet, ırkçılık, çevre sorunları, yozlaşma gibi sorunlar karşısında ilaç niyetine de olsa bir liberal çözüm perspektifi görülmüyor. Kapitalizm, çeşitli ölçek ve gündemlerde takip edebildiğimiz kitlesel ve küresel tepkileri kifayetsiz müdahalelerle ertelemeye çalışıyor sadece.

Bu tablo içinde Türkiye’nin ayrıksı bir yer alması beklenmemeli elbette. Bir süre sorunsuz işlemiş gibi görünen ve AKP’nin yeni rejimi ile tamamlandığı düşünülen neoliberal dönüşüm ve toplumsal gericileşme, daha ilk adımlarında derin bir krizin içine yuvarlanmış durumdadır. Geniş halk kesimleri nezdinde AKP hegemonyası ağır bir tahribatla karşı karşıya olmakla kalmıyor, bundan sonrası için fiziksel şiddet ve baskı dışında bir çare de bulunamıyor. Sonuç itibariyle, AKP rejimi henüz kuruluş aşamasındayken ideolojik meşruiyetini ve hegemonyasını kaybetmek tehlikesiyle yüzleşiyor.

Buraya kadarı, yukarıda değindiğimiz gibi, tarihin gösterdikleri. Evet, tarih kendisini dayatır, ama bundan ötesini tarihten beklemenin de anlamı yoktur. Yani tarih görülmeyenleri gösterir, duyulmayanları duyurur, anlaşılmayanları anlatır; ama geri kalanını, yani mücadele etmeyi ve gidişatı değiştirmeyi kendisi üstlenmez.

Bu yüzden, “bir daha hazırlıksız yakalanmamak için ne yapmalı” sorusu, gençlik heyecanından ya da macera arayışından değil, tarihin kudretine ve sınırlarına dair bu kavrayıştan gelir. “Ne yapmalı” sorusu, iradenin ve bilincin her an, her uğrakta, her yeni durumda kendisini var etme çabasının işaretidir. Tarihin akışı ve gidişatı daima değişip dönüştüğü için, “ne yapmalı” sorusuna verilen yanıt da sürekli güncellenmek zorundadır. Kısacası, “ne yapmalı” sorusuna geçmişte bir vakit bir kere yanıt vermek yetmez, o yanıtı her somut durumda yeniden ve yeniden üretmek gereklidir.

“Ne yapmalı”, yine ve bir kez daha gündemdedir yani.

Şimdi, sosyalistler ve devrimciler “ne yapmalı” sorusuna verdiğimiz 100 yıllık kararlı yanıtı, ezberlerin ve şablonların ötesine taşımak, bugünün dünyasında ve Türkiyesi’nde gerçekliğe dönüştürmek için arayış içindedir.

Arayışın başarıya ulaşıp ulaşmayacağını ise, elbette, yine tarih gösterecek.

Ve tarih, zor olanı arama cesaretini gösterenlerin hakkını, mutlaka, verecek.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 03.01.2015- 10:30


Alıntı Çizelgesi: kim yazmış
Haziran benzeri bir hareketlilik bir kez daha yaşandığında hazırlıksız yakalanmamak için ne yapılması gerektiği sorusu, dolaysız biçimde, böylesi bir hareketliliğin yaşanması ihtimali hesaba katılarak soruluyordu. Bu ihtimali tanımayanların, böylesi bir ihtimali görmeyenlerin, oturup yanıt araması da beklenmemeliydi zaten.



Sosyalist solun gerçek sıkıntısı alıntıladığım tümcelerde ortaya çıkıyor. "Böyle bir hareketlilik yaşandığında hazırlıksız yakalanmama" yaklaşımıdır olmaması gereken. Neden? Bu hareketliliği sosyalist solun kendisinin çıkarması, eylemleri kendisi örgütlemesi gerekli de ondan. Yoksa "spontan bazı eylemler ortaya çıkacak, sen de "hazırlıklı olup" gidip bu eylemlere katılacaksın, boy göstereceksin. Sıkıntı burada, bu yaklaşımda.

Yapılması gereken ne? Bir kere tabanı genişleteceksiniz, yeni ve genç militanlar kazanacaksınız. BUna paralel olarak örgütleri güçlendireceksiniz. Ülkede geniş kesimlerle dirsek teması içinde olacaksınız ve hangi eylemler geniş kitleleri harekete geçirir, hangi eylemler kitlesel boyuta ulaşır, bunu kestireceksiniz.

Haziran Direnişi sonunda bu gereklilik görüleceği yerde, mevcut örgütlerde bile parçalanma yaşandı, saflar sıklaştırılacağına bölünme oldu. Boş tartışmalarla geçiyor yine zaman. Efendim böyle bir hareketlenme bir daha olur mu, olursa aman hazırlıksız yakalanmayalım v.b. Hareketlenmeyi sen yaratacaksın, öncülüğü sen yapacaksın, bunun için hazırlanacaksın öncelikle.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 03.01.2015- 16:08


Sosyalist partiler tek başlarına böyle büyük   bir eylemi gerçekleştiremezler. Topluma ulaşamıyorlar, ulaşsalar etkileyemiyorlar. BHH ile Haziran'ın örgütlenmeye çalışılmasının nedeni de zaten bu.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 03.01.2015- 18:52


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Sosyalist partiler tek başlarına böyle büyük   bir eylemi gerçekleştiremezler. Topluma ulaşamıyorlar, ulaşsalar etkileyemiyorlar. BHH ile Haziran'ın örgütlenmeye çalışılmasının nedeni de zaten bu.



Tek başına gerçekleştiremiyebilirler. Ancak tüm sol örgütler eylem birliği yaptığı zaman kitlesel mitingler pekala oluyor. 1 Mayıs mitingleri ortada. Geniş kitlelere ulaşmada zorluklar olduğu kesin. Bunun aşılması gerekli. Aşılmayacak birşey değil. Geniş kitlelerin tepki duyduğu somut konularda eylemler yapmak gerekli. Kentlerin talan edilmesine karşı çıkmak, betonlaşmaya karşı çıkmak, HES'lere karşı çıkmak, kadın cinayetlerine karşı çıkmak, liselerde cinsel ayrımcılığa karşı çıkmak gibi konuları ihmal etmemek gerekiyor. Bu konularda yapılacak eylemler, hem kitlesel katılım sağlar, hem de zamanla kitlelerden partiye katılımlar gerçekleşir. Haziran direnişine katılanlar siyasi görüş olarak çok farklı görüşlere sahipti. Ortak yönleri despotizme ve mevcut iktidarın keyfi tutumlarına karşı olmaları. Kitleler o kadar dolmuş ki, kendiliğinden oldu patlama. Bunu yakalamada yetersiz kalan yalnızca sol örgütler değildi. Sol dışı muhalefet de, CHP de, PKK-BBP de ne olduğunu anlamadılar, apışıp kaldılar. Sonradan kıyısından köşesinden eyleme dahil olmaya çalıştılar ama olmadı tabii. Sanıyorum, esas sorun AKP'nin ve yandaş medyanın sürekli ve sistemli olarak beyin yıkamasında yatıyor. Öyle bir hava var ki, sanki insanlar ya halinden memnun veya tümden sinmiş. Durumun böyle olmadığı açıkça ortaya çıktı. Tabii bu görkemli direniş, örgütlü değil, kendiliğinden olunca arkası gelmedi. Yani bu bağlamda da örgütlenmenin ve kitlesel hareketleri yönetebilmenin önemi ortaya çıkıyor.

Bakın, günümüzde internetin, sosyal medyanın büyük etkisi var. Mesela Haziran direnişinde twitter'ın büyük etkisi olduğunu kendim yakından gözledim. Twitter gib, facebook gibi sosyal iletişim kanallarında yer almak gerekiyor. Yalnız kendi aranızda da yazışmayacaksınız, geniş bir kesimle mesajlaşacaksınız. Günümüzde bunlar, iletişimi sağlamada, mitinglere katılım sağlamada v.b. bildirilerden çok daha etkili. Kitlenin olduğu her yere gireceksiniz, gideceksiniz. Konserlere de, futbol maçlarında da. Gerekirse futbol da oynayacaksınız, külüplere girip çıkacaksınız v.b. Kısaca toplumun içinde her şeyi yaşayacaksınız. Yoksa "yabancı cisim" olarak kalırsınız. "Yabancı cisim" olursanız, kitleleri etkileyemezsiniz.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 03.01.2015- 19:05 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 04.01.2015- 22:40


Haziran'ı beklemeden AKP gericiliğine karşı sol birlik sağlanabilirdi. Böyle yapılsaydı Haziran direnişinde daha örgütlü bir sol hareketin içinde daha etkili olabilirdi. Bunun olmayışının nedeni AKP konusunda solun büyük kesiminin doğru bir siyaset izlememesiydi. Sol içindeki küçük gruplar daha çok kürt hareketinin yanında yer alıyorlardı. Bu kesimler AKP karşısında açık bir siyaseti savunamıyorlardı, çünkü kürt hareketinin duruşuna aykırıydı bu. TKP dışındaki solda da bu konuda çekingenlik vardı. Ergenekon olayları başladığında hepsinin kafası karışmıştı. Bu şartlarda AKP'ye karşı beraberlik sağlanamazdı. Haziran direnişi hepsinin aklını başına getirdi. BHH bence solun aklını başına almış hali.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ne yapmalı, nasıl yapmalı? melnur 1 3884 06.03.2019- 06:26
Konu Klasör Daha az yemek daha mı sağlıklı? melnur 2 4698 10.12.2014- 22:19
Konu Klasör Sol Ne Yapmalı? melnur 7 1867 19.07.2021- 01:14
Konu Klasör Ne yapmalı? melnur 3 4338 23.01.2021- 03:41
Konu Klasör Seçimde...ne yapmalı? melnur 2 1496 27.02.2022- 08:03
Etiketler   Bir,   kez,   daha,   “Ne,   Yapmalı”-Can,   Soyer
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS