SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Cumhuriyet iktisadının halkçı – kamucu / devletçi taşıyıcı kolonları* (1913 - 17 Haziran 1938)...           (gösterim sayısı: 212)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 10.01.2024- 07:41


Cumhuriyet iktisadının halkçı – kamucu / devletçi taşıyıcı kolonları* (1913 - 17 Haziran 1938)

1930’larda hâkim karakterine kavuşan ve de 1938’de İktisadi Devlet Teşekkülleri Kanunu ile taçlanan halkçı-kamucu-devletçi uygulamalara satır başlarıyla değinmeyi planladım.

SERDAR ŞAHİNKAYA

Merhaba.

Milli Mücadele’nin yoksulların zaferiyle taçlanması ve Lozan’da dünyanın bütün efendilerinin eşitlik dansına kaldırılmasını takiben kurulan Cumhuriyetimiz, 100. Yaşında.

Kutlu olsun, sonsuz olsun…

Ulusların, ulus devletlerin içerisinde 100. yılını kutlayan kaç devlet vardır. Ya da 100. Yılını kutlamış devletler o yılda neler yapmışlardır? Bu soruların yanıtlarını aramalı ve üzerinde çokça düşünmeliyiz.

XX. Yüzyılın başlarında, kapitalizmin en yüksek aşaması olan emperyalizmin azgın saldırılarda bulunduğu, ateşle barutun adeta dans ettiği Birinci Dünya Savaşı köhnemiş imparatorlukların ve bu arada Osmanlı’nın da sonunu getirmişti.

İşte böyle bir zaman diliminde, emperyalist çıkarların kesiştiği bu coğrafyada, kendi köyünden öteyi vatan bilmeyen yoksulların ülkesi Türkiye’de kurulan Cumhuriyetimiz. Yani ateşle, barutla, kanla yazılan bir bağımsızlık destanı.

Özünde malî bağımsızlığın yattığı tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti.

***

Ben sunumumda, Cumhuriyet öncesinde filizlenmeye başlayan, Cumhuriyet ile adım adım uygulamaya geçen ve 1930’larda hâkim karakterine kavuşan ve de 1938’de İktisadi Devlet Teşekkülleri Kanunu ile taçlanan halkçı-kamucu-devletçi** uygulamalara satır başlarıyla değinmeyi planladım.

1.     Unutmayalım ki, en geçerli tanıklık, tarihin tanıklığıdır ve Shakespeare’in “Bütün dünler yarınları aydınlatan fenerlerdir” sözü ve François Marie Arouet Voltaire’in*** “Tarih, kralların, generallerin çiftlikleri değil, ulusların tarlasıdır. Her ulus bu tarlaya geçmişte ne ekmişse onu biçer” sözüyle başlayalım.

2.     Kamuculuk – devletçilik meselesi, İttihat Terakki dönemindeki hâkim iki siyasi çizgiden biri olan milli iktisat ve korumacılık tartışmalarına kadar geriye götürülmelidir. XVII. Yüzyıl Fransa’sının ünlü maliye bakanı Jean Baptiste Colbert'in (1616 – 1683) görüşlerinden esinlenen milli iktisat çizgisi, 1913 Kongresi ile netleşir. İttihat Terakki (İ.T.) “ya siyaset yapalım ya da askerlik” tezine karşı “siyaset de yaparız askerlik de” diyen ekibin kazandığı 1913 Kongresi ile birlikte artık siyasi bir fırka olmaya karar veriyordu.

3.     İttihatçılara göre Osmanlı Devleti sözde bağımsızdı; kapitülasyonlar vb. iktisadi – mali engellerle vesayet altında tutulmaktaydı. Bu vesait-i düveliye’den kurtuluş özlemi, savaşa girişin temel nedeniydi. Diğer bir deyişle Birinci Dünya Savaşı İ.T. için bir anlamda kurtuluş savaşıydı. Savaş devletçiliği açısından önemli olan 1916 Kongresi idi. İktisadi sorunlar ve izlenen milli iktisat politikası ve sosyal devlet, Kongre’nin diğer gündem maddelerini oluşturmuştu.

4.     19 Mayıs 1919, bu topraklarda tarihsel süreçlerin tersine döndürüldüğü, akıl almaz olayların yaşandığı bir dönemin başlangıcıdır. Bandırma Vapurunun kazanını, 1789’un kardeşlik, eşitlik, özgürlük bilinci ateşlemektedir. Rota, 1917’nin emek kardeşliği ve emperyalizme karşı mücadelenin izlerini taşır. Parola: Ya İstiklal, Ya Ölümdür.

5.     Mondros Mütarekesi ile ordu dağıtılmıştır. Umutsuzluk ve yılgınlık bütün toplumu adeta esir almıştır.   Zira Osmanlı, 1914 – 1918 tarihlerinde yani Birinci Cihan Harbinde tam 1 milyon km2 toprak kaybetmiş; asker ve sivil nüfustan 4 milyona yakın yurttaşını da yitirmiştir.

6.     Yabancılara verilen imtiyazlar (iktisadi ve malî - adlî - idari kapitülasyonlar). 1881 sonrası Duyun-u Umumiye İdaresi. Yani Genel Borçlar Yönetimi.

7.     Adım adım işgaller ve bu işgalleri destekleyen “Cemiyetler”: Mavri Mira, Pontus, Kürt Tealî, Tealiî İslam ve İngiliz Muhipleri.

8.     Ve bu arada Dünya... 19. Yüzyılın sonu 20. Yüzyılın başı. 28 Haziran 1919’da imzalanıp, 10 Ocak 1920’de yürürlüğe giren Versailles Anlaşması’nın biçimlendirdiği uluslararası iş bölümü. İngiltere, kapitalizmin patronluğunu devretmekte zorlansa da çaresiz. Atlantik ötesinden ABD patronluk manevralarını sürdürüyor. Ve kıta Avrupası’nın iki mızmız çocuğu Almanya ve Fransa. Tüm bu emperyalizm tezgâhlarına direnen iki yoksul köylü ülkesi: V.İ. Lenin’in Sovyet Rusya’sı ile Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuriyeti.

9.     Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nın ilk bölümünün başlığını hatırlarsınız değil mi? (1918 – 1919): Ateşi ve İhaneti Gördük…

10.     Samsun’a çıkışı takiben… 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi, 23 Temmuz – 7 Ağustos 1919 Erzurum Kongresi ve 4 Eylül – 11 Eylül 1919 Sivas Kongresi: Manda ve Himaye Kabul Olunamaz!

11.     Daha Büyük Millet Meclisi açılmadan önce “ne olacak bu memleketin hâli” diye kafa yoran bu toprakların çocukları farklı vilayetlerde 30 adet yerel kongre toplamışlardır.1

12.     Bozkırın ortası Ankara’da Büyük Millet Meclisi: 23 Nisan 1920…

13.     1 Eylül – 8 Eylül 1920’de Bakü’de toplanan Birinci Doğu Halkları Kurultayı: Mazlum Milletlerin Emperyalizme Karşı Mücadeleleri Selamlanacak ve Desteklenecektir…

14.     Takiben ya da 5 tam gün sonra yani 13 Eylûl 1920’de Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisine, Halkçılık Programı’nı takdim eder. Ve bu program 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun temelini teşkil edecektir. 18 Kasım 1920’de TBMM genel kurulunda okunan programın ilk 4 maddesi Anadolu Ajansı marifetiyle tüm ulusa ve diğer ülkelere de Halkçılık Beyannamesi adı ile duyurulacaktır. İki husus öne çıkar: TBMM Hükûmeti, emperyalizm ve kapitalizme karşı amansızca mücadele edecektir. Diğeri de ordu, sarayın değil Meclis’in ordusudur.
Resim Ekleme

15.     16 Mart 1921’de kuzey komşumuz Lenin’in Sovyet Rusyası ile Moskova Antlaşması imzalanır. Bolşevik hükümetinin önerisi üzerine ilk defa “kapitülasyonsuz ülke” tanımı anlaşma metninde yer alır.

16.     Paşa Mustafa Kemal TBMM’nin 3. Yasama yılını açarken 1 Mart 1922’de o çok bilinen kritik ayrıntılarla dolu konuşmasını yapar: “(…) Efendiler, Türkiye'nin sahibi ve efendisi kimdir? (Köylüler sesleri) Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür (Şiddetli ve sürekli alkışlar). O halde herkesten çok bolluk, mutluluk ve varlığa hak kazanan ve buna layık olan köylüdür (Sürekli alkışlar). Bundan dolayı, Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisat politikası bu önemli amacın sağlanmasına yöneliktir.

Efendiler,

Diyebilirim ki, bu günkü felâket ve yoksulluğun tek nedeni bu gerçeği ihmal etmiş olmamızdır. Doğrusu yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp gereksiz yere harcadığımız ve buna karşılık daima onurunu kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bu gün büyük utanç ve saygı ile gerçek durumumuzu alalım” (Şiddetli alkışlar).”Kurulması tasarlanan Cumhuriyetin ilk ve geniş hedefi, köylüyü çiftçi yapabilmek olacaktır.   Yüzyıllarca cenge gitmiş köylü, henüz çiftçi değildir. Üretici olmayı yani çiftçi olmayı öğrenememiştir. Demek ki yeni devleti kurabilmek, ileri gidebilmek ve tazelenebilmek için bu insanları, çiftçi yani üretici yapabilmek lazımdır ki, Cumhuriyetin yurttaşı olmaya doğru adım atması sağlanmış olabilsin. 1924’te de 506 sayılı Köy Kanunu çıkarılacak ve Cumhuriyet emin adımlarla köylere girecektir.

17.     Yine aynı konuşmada Gazi Paşa, Tarımsal sanayiini güçlendirilmesinden hareketle geliştirdiği konuşmasında iktisat politikasının temel amaçlarının da ipuçlarını belirterek “devletleştirme” den de ilk olarak bahseder...

Efendiler,

Artık engelsiz ve bağımsız bir hayata atılan Türkiye için, ekonomik yaşamı boğmakta olan kapitülâsyonlar yoktur. (Şiddetli alkışlar)

Ve olamaz. Ekonomik yaşamımızın belirli amaçlara yöneltilmesi ve süratle gelişmesi ve yükselmesi için alınacak önlemler içine ülkemizde Avrupa rekabeti yüzünden yok edilmiş ve şimdiye kadar gelişmemiş olan tarımsal sanayimizi güçlendirip, modern ekonomik araçlarla donatmayı önemle göz önünde bulunduracağız. (İnşallah sesleri)

Gerek tarım, gerek memleketin varlık ve genel sağlığı konularında önemi kesin olan ormanlarımızı da modern önlemlerle iyi duruma getirmek, genişletmek ve en yüksek faydayı sağlamak da önemli kurallarımızdan biridir.


Ekonomik politikamızın önemli amaçlarından biri de genel yararı doğrudan doğruya ilgilendirecek kurumlar ve iktisadi teşebbüslerin mali kudretimizin ve teknolojimizin izni oranında devletleştirilmeleridir.

18.     9 Eylül 1922’de Milli Mücadele, Yoksulların Zaferi ile sonuçlanmış, İngiltere taşeronluğundaki emperyalizmin maşası Yunanistan Kuvvetleri Ege’de denize dökülmüştür.

19.     “Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz” .2

20.     İki tam gün sonra, 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalanır. Gazi Paşa, 16 Ekim'de Bursa'ya gelir. 17 Ekim'de "yeni devrin" siyasal kararlarının sahibi olduğunu da Bursa'dan ilân etmeye başlar: “Muhterem Bursa Ahalisi' ne. Memleketin kaynaklarının genişliği, aklın emek ve kabiliyeti ve orduların süngülerinin, barış vaktinde de her türlü neticeleri elde edeceğini söyler. Üç buçuk sene süren askerî çarpışmadan sonra ilim bakımından, eğitim bakımından, iktisadiyat bakımından mücadelelerimize devam edeceğiz ve eminim ki bunda da başarılı olacağız. Fabrikacı olacağız, sanatkâr olacağız. Bundan sonra düşüncelerimizi hep bu konularda yoğunlaştıralım.” der.

21.     İstikamet; fetih devletinden, iktisadi devlete; hâkim siyasi rejim de, tek kişinin egemenliğinden halkın egemenliğine doğrudur.

22.     Mudanya Mütarekesi’ni imzalayan kahraman kurmay subay İsmet Paşa başkanlığında Türk Heyeti, 5 Kasım 1922’de Ankara’dan Lozan’a doğru yola çıkar. Lozan’ın ikinci milli mücadele kadar çetin geçeceği tahmin edildiğinden heyet başkanı tartışmasız İsmet Paşa’dır.

23.     Takvimler 6 Aralık 1922’yi göstermektedir. Lozan’da görüşmeler hemen hemen yeni başlamıştır. Gazi Paşa, Ankara matbuatı aracılığıyla, halkçılık umdesine dayanan ve Halk Fırkası adı ile maruf bir siyasi parti kuracağını açıklar.

24.     Gazi Mustafa Kemal Paşa, 14 Ocak 1923’te Ankara’dan bir tren yolculuğuna çıkar. Tren hattındaki bütün istasyonlarda halk ile buluşur. Eskişehir, İzmit, Bursa, Balıkesir, Alaşehir, Akhisar, Manisa ve İzmir. Bu buluşmalarda; Lozan’daki gelişmeler dâhilindeki görüşlerini bildirir. Ayrıca Şubat ortalarında İzmir’de toplanacak Türkiye İktisat Kongresi hakkında kitleleri dinler ve onlara açıklamalarda bulunur. Gözden kaçırılmaması gereken husus, bu seyahatin kapsadığı coğrafya harp sahasıdır. Ve ordu birlikleri de bu arada teftiş edilmektedir.

28 Ocak 1923’te İzmir’e gelen Gazi, 2 Şubat 1923’te beş yüzü aşkın kadınla bir araya gelerek 6,5 saat hasbihal eder: Kadınlar Kongresi. Mustafa Kemal Paşa: “Şuna kani olmak lazımdır ki, dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir”.
Resim Ekleme

25.     9 Eylül 1922’den tam 5 ay sonra üzerinde hâlâ büyük yangının izleri olan İzmir’de,17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında Türkiye İktisat Kongresi toplanır. Türkiye’nin o dönemdeki bütün yaratıcı ve üretici güçleri kongrededir: Çiftçiler, Tüccarlar, Sanayiciler, İşçiler. Kongre, Erzurum Kongresi kadar, Sivas Kongresi kadar mühimdir. “Milletimiz Artık Mazisinden Değil, İstikbalinden Mesuldür” şiarı Kongre’nin temel düsturudur. Kongre’de tam 302 adet karar alınır. “Çalışkanlar diyarı” – “İktisat Programı” – “Planlı Çalışma” – ve “Kılıç – Saban İkilemi”.

Resim Ekleme
26.     Kongre bittikten yaklaşık 1 ay sonra, 8 Nisan 1923’de Gazi Mustafa Kemal Paşa bu defa Dokuz Umde Bildirisi’ni yayınlar. Kongre kararları adım adım partileşmektedir. (Kurulacak Cumhuriyet Halk Fırkası–CHF’nın ilk resmi dokümanları hazırlanmaktadır)

27.     24 Temmuz 1923, Lozan Zaferi’nin tüm dünyaya ilan edildiği tarihtir. Harbin galibi Türkiye, kurulacak “Kapitülasyonsuz Devlet”in tapusunu almıştır. İsmet Paşa başkanlığındaki Türk Heyeti, Lozan’da dünyanın bütün efendilerini eşitlik dansına kaldırmıştır. 8,5 aylık bu çetin sürece tanıklık eden 1700 telgraf kritik önemdedir. Ve meraklılar bu telgraflara mutlaka göz atmalıdırlar. Unutulmamalıdır ki; Lozan’ın büyük onuru bu toprakların çocuklarına yeni bir güven daha vermiştir…

Resim Ekleme
Lozan Anlaşması İmzalanıyor, 24 Temmuz 1923

28.     Ve 29 Ekim 1923, yoksulların zaferi CUMHURİYET ile taçlanır. Kendi köyünden öteyi vatan bilmeyen 13 milyon yoksul köylüler ülkesinde bağımsız, özgür ve eşit bir ulus devlet kurulmuştur.

29.     1923’te yani Cumhuriyet ile birlikte savaş ya da kahramanlık temelindeki özgüven mirası, üretim temelli bir özgüvene dönüşmeye başlamıştır. Bu dönüşüm, topyekûn ve köklüdür. Bu dönüşümün yönü, toplum yaşamından → iktisada → hukuktan → eğitime → siyasetten → uluslararası ilişkileredir. Ve yarı sömürgeden bağımsız bir ulus devlet yaratma temel hedefi, ilmik ilmik örülerek tasarlanan bir stratejik tercihle gerçekleştirilmiştir. Bu dönüşümün gerçekleşebilmesi için yeni bir sermaye birikim mekanizmasına ihtiyaç vardı. Cumhuriyet kadrolarına göre bu ihtiyaç, ancak ve ancak “sanayileşme” ile karşılanacaktır.

Resim Ekleme
Ve Cumhuriyet…
Kaynak: Bilsay Kuruç (1987). Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi. Bilgi Yayınevi. Ankara.


30.     Sanayileşme zorunluluğunu besleyen olgulardan biri de “bağımsızlık” sorunudur. Kemalist aydınlar ve yöneticiler, ülkenin askeri ve diplomatik zaferle elde edilen bağımsızlığının ancak iktisadi bağımsızlıkla güvence altına alınabileceği konusunda net ve ısrarlı olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun İngiliz liberalizminin tutsağı olduğu Osmanlı sanayisiyle zanaatlarının sanayi devrimi Avrupası’nın mamul maddelerinin istilasıyla yıkıldığı bunu da İmparatorluğun iktisadi ve mali alanlarda tam bağımlılık içine düşmesine yol açtığının farkındadırlar. Sadece sanayileşme, Türkiye’deki bu bağımlılığı kırabilir ve bu sadece iktisadi değil aynı zamanda siyasi bir tercihtir.

31.     Cumhuriyet, sanayileşmeyi iktisadi güçlenmenin esas aracı saymakta ve bağımsızlıkla eş anlamlı almaktadır. Dönemin kendine özgü koşullarında temel ihtiyaçlardan (3 Beyaz= Şeker + Pamuklu bez + Un) başlanarak sanayi üretim kapasiteleri yaratılması ileri ve geri bağlantılarla toplumsal üretkenliği artıracaktır. Farklı bir ifade ile “Türkiye Sanayileşmek Mecburiyetindedir”. Cumhuriyet döneminde sınaî üretimin, yurttaşların temel ihtiyaçlarını karşılaması asıl ilkedir. Böylece, ülke içi tüketimin tamamı karşılanacak ve ulusal ekonomi gerçek temeline oturacaktır.

32.     Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyet, sanayi temelli ulusal ekonomiyi emperyalist çıkarların kesiştiği bölgede ve iki dünya savaşı yıllarının olağanüstü çalkantılı ortamında gerçekleştirmiştir.

33.     “Fetih devletinden iktisadi devlete” geçerken farklı bir ifade ile de “rejimin selameti açısından Cumhuriyet Treni bilinçli bir tercihle makas değiştirmiştir”. Bu değişimin kritik özdeşliği: (Misak-ı Millî + Teşkilat-ı Esasiye) = Bağımsızlık ve Ulusun Egemenliği = (Kapitülasyonlara Son + Halk İdaresi) şeklinde yazılabilir.

34.     Ve Cumhuriyet İktisadının sihirli denklemi de: Demiryolları + Sanayileşme = DEVLETÇİLİK’tir. Not edilmeli, unutulmamalı ve her daim esinlenmelidir.

35.     1926’nın Haziran ayında dünyanın ilk yüzer sergisi “Seyri Türkiye Sergisi”ni taşıyan beyaza boyanmış Karadeniz Vapuru İstanbul Karaköy rıhtımından denize açılır. Ve birkaç hafta sonra 1 Temmuz 1926’da Kabotaj Kanunu yayınlanır. Farklı bir ifade ile artık, kendi bayrağımızla kendi sularımızda devri başlamıştır.

36.     Yine, 1926’nın Eylül ayı. Cumhuriyet üç yaşında. Oldukça iddialı bir işe kalkışır ve başarır. TOMTAŞ = Türk Tayyare ve Motor A.Ş. Bozkırın Kayseri’sinin Erciyes dağı eteklerinde ilk tayyare fabrikası kurulur.

37.     Yıl 1927. Cumhuriyetçi kadrolar, “ölçemediklerini, yönetemeyeceklerinin bilincindedirler. Dünyaca ünlü Belçikalı Dr. Camille Jaquart Türkiye’ye davet edilir. Monsieur Jaquart, Türkiye'de 19 Eylül 1926 – 20 Ağustos 1929 tarihleri arasında Merkezi İstatistik Müdüriyet-i Umumiyesi3 Müdür-i Umumi görevini yürütür. Ve bu sayede de Türkiye, 1927’de üç büyük sayımı yapar: Nüfus Sayımı, Sanayi Sayımı, Tarım Sayımı. Sayım sonuçları Cumhuriyetin iktisadi bakımdan kendini güvende hissedememesinin nedenlerini somutlaştırır. 13.640.000 nüfuslu ülke, iktisadi açıdan makas değiştirmek zorundadır. Osmanlı’nın 1913 model Teşviki Sanayi Kanunun kapsamı, İstanbul Burjuvazisinin talebi üzerinde biraz daha genişletilir. 1929’a kadar beklenir. 1929’da Lozan’da getirilen bağımsız gümrük politikası kısıtı kalkacaktır…

38.     1928’de Türk Harflerinin Tatbik ve Kabulüne Dair Kanun kabul edilir. Ve Türkiye’de aydınlanmanın ikinci büyük perdesi açılmış olur. Artık “Gül, Gel, Kel” kelimeleri de aynı biçimde yazılmayacak ve gelişine okunmayacaktır.

39.     Ve takvimler 1929’un Ekim ayını gösterdiğinde ABD’de kapitalizm büyük krizi patlak verir. 24 Ekim 1929’da borsanın 11 önemli ismi intihar etmiştir. 1933’e kadar sürecek Büyük Buhran giderek derinleşir. Ve bir halk ezgisi bestelenip söylenir: Brother, Can You Spare A Dime?: Bizim dilimize şöyle çevirebiliriz: Kardeş, 10 Kuruşun Var mı?

40.     12 Aralık 1929 İsmet İnönü, yerli malının öneminin altını çizdiği ve büyük buhrana karşı tedbirli olmak lazım geldiğine dair etkili bir konuşma yapar. Ve bu tarihten hemen sonra Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kurulur. Bizim kuşağın büyüdüğü “yerli malı haftaları” da böylece başlamış olur. Cemiyet, kuruluşundan beş ay sonra 22 – 23 Nisan 1930’da Ankara’da Sanayi Kongresi ve Milli Numune ve Sanayi Sergisi’ni tertip eder. Bu Kongre, İstanbul ve üretici karaktere bir türlü dönüşmeyen tüccar tayfası ile ciddi bir hesaplaşmadır. Ve çok etkili olur. Sonuçta bugün dahi elimizde olmayan o dönemin sanayi envanteri çıkarılmış olmaktadır.

Resim Ekleme
41.     Türkiye 1930’da ciddi makas değiştirir. Aynı yıl; Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunları çıkartılır. 30 Ağustos 1930’da demiryolunun Sivas’a gelişi için düzenlenen törende Başvekil İsmet Paşa müthiş bir konuşma yapar. Konuşmanın esas vurgusu; emperyalizme ve yerli işbirlikçilerinedir. Bu konuşma üzerinde uzun uzun durulmalı ve tartışılmalıdır: “Liberalizm nazariyatı bütün bu memleketin güç anlayacağı bir şeydir. Biz iktisadiyatta hakikaten mutedil devletçiyiz. Bizi bu istikamete sevk eden bu memleketin ihtiyacı ve fıtrî temayülüdür”. Ayrıca yine aynı konuşmadan, “Ekmeğimizi kurtardık, gömleğimizi de kurtaracağız”.

42.     Gazi Paşa’nın Afet İnan’a yazdırdıklarıyla 1931’de yayınlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler kitabında devletçilik tarif edilir: “Hülâsa, bizim takip ettiğimiz devletçilik; ferdî mesai ve faaliyeti esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha ve memleketi mamuriyete eriştirmek için milletin umumî ve yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde bilhassa iktisadî sahada – devleti fiilen alâkadar etmektedir”.

43.     Aynı yıl yani 1931’de “devletçilik” CHF’nın fırka tüzüğüne derç edilir.

44.     İktisat Vekilliği’ne Lozan’daki Türk Heyetinde kritik görevler yapan Mustafa Şeref Bey (Özkan) atanır. Devletçilik, somutlaşmaktadır: İç İçe 3 Çark Modeli: Devlet Sanayi Ofisi, Türkiye Sınai Kredi Bankası ve İktisat Vekâleti. Modelin iki büyük çarkı süreç içerisinde Sümerbank’ı oluşturacaktır.

45.     Başvekil İsmet Paşa’nın kuzey komşu Sovyet Rusya’ya teknik gezisi. 25 Nisan – 10 Mayıs 1932. 4 Kent: Odesa, Harkov, Leningrad, Moskova. Sınai tesisler gezilir not edilir. Ve heyet daha SSCB’nde iken Cumhuriyet Gazetesi manşeti patlatır: Sovyet Rusya Türkiye’ye 16 milyon TL Sanayi Kredisi Açıyor. Kredi tutarı 8 milyon Dolardır.

46.     1933’te Sovyet Rusya’dan Prof. Orloff Başkanlığında teknik bir heyet Türkiye’ye gelir. Aynı yıl Türkiye Birinci Sanayi Planını (1933) yayınlar. Planın girişinde yer alan ilk 11 sayfada, dönemin dünya ekonomisine, bu ekonomi içerisindeki Türkiye’nin rolüne ve bu rolden sıyrılması lazım geldiğine dair müthiş tespit ve vurgular vardır.4

47.     Devrimin rotasını daha da sola çekmek üzere yayınlanan Kadro Dergisi’nin 1933 Haziranındaki 22. sayısında Başvekil İsmet imzalı bir makale çıkar. Makalenin başlığı: Fırkamızın Devletçilik Vasfı’dır.5

48.     Ve 1935’te Kayseri,1937’de Nazilli’deki tekstil fabrikaları ile önce o kentlerin sonra da tüm ülkenin bahtı değişmeye başlar. Milli Mücadelenin çoban ateşleri, sanayi ateşlerine dönmüştür. O devlet fabrikaları aynı zamanda birer eğitim, birer sağlık, birer kültür kurumlarına dönüşerek bu toprakları aydınlatmaktadır.

49.     1935 yılındaki CHP’nin dördüncü Büyük Kurultayına değinmek gerekir. 9 Mayıs 1935’te toplanan kurultay Mustafa Kemal Atatürk’ün katıldığı ve konuşma yaptığı son kurultaydır. Atatürk’ün buradaki konuşması, bir gelişme dönemine girilmiş olduğu inancını ve bunun yarattığı güven duygusunu yansıtmaktadır. İktisadi alanda izlenen politika çizgisi başarı getirmektedir.   Sanayi Programı bu başarı sayesinde tasarlanan bir atılımdır. “Görüyorsunuz ki arkadaşlar; yepyeni bir güdümlü ekonomi düzeni kurmakla uğraşıyoruz. Partimizin ekonomik anlayışı; bu yöndeki programımızın, yurdun ihtiyaçlarını karşılayacak ve onu az zamanda gelişmeye ve genişliğe erdirecek en iyi program olduğunu gösterecektir. Yeni öğütleriniz ve direktiflerinizle, yeniden ilerleme ve yükselme tedbirlerimizi kolaylaştıracağınıza şüphe yoktur.” Konuşma bütünüyle okunduğunda, iki şey netleşmektedir. Birincisi, Türkiye’deki kalkınma davasının asıl sahipleri Cumhuriyeti kuran kadrolardır. Kalkınma daha önceki birikimlerle bir ‘uygarlık özlemi’ haline gelmiş, fakat ancak Cumhuriyet ile filizlenmiş ve ilk kez somut olarak yerine oturmuştur. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal,   devletçilik sözcüğü yerine güdümlü ekonomi terimini kullanmıştır.

50.     Cambridge Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Merkezinden Prof. Dr. Ha-Joon Chang’ diyor ki:

“(...) dünya sahnesinde sadece Amerikalıların ve Avrupalıların yerinin olduğunu düşünen Üçüncü Dünyalı bir okul çocuğu için bu liderlerin arasında bir de Türk liderinin bulunması ilginç bir durumdu. Bu Türk lider, General Kemal Paşa ya da Kore’de daha çok bilinen adıyla Kemal Atatürk’tü. Kemal Atatürk’ün yaşam öyküsünü okuyan bir okul çocuğu bile çok uzaklarda bir ülkeyi (mesafe olarak uzak ama linguistik olarak yakın, Türkçede Korecede, Ural – Altay dilleridir) yönetmiş olan bir liderin General Park için bir rol modeli olduğunu anlayabiliyordu(...)

Yıllar sonra bir üniversite öğrencisi olarak kalkınma iktisadı okuduğumda Kemal Atatürk’ün gerçekten de daha sonra devlet güdümlü kalkınma stratejisi diye adlandırılacak olan stratejiyi ilk uygulayan Üçüncü Dünya Lideri olduğunu öğrendim.”

51.     17 Haziran 1938 tarihinde 3460 sayılı “Sermayesinin tamamı Devlet tarafından verilmek sureti ile kurulan iktisadi teşebbüslerin teşkilatı ile idari ve murakabeleri hakkından kanun” yayınlanır. Devlet Fabrikaları / işletmeleri tam bir kurumsal yapıya da kavuşmuşlardır.

52.     Mustafa Kemal’in önderliğindeki Cumhuriyet kadroları, zaman zaman pratiğe ilişkin noktalarda deneme – sınama yöntemiyle de olsa korumacılıktan devletçiliğe doğru stratejik bir tercih geliştirmişlerdir. Bu stratejik tercihin arkasında, tamamen tesadüfi, ampirisist yani sadece günü idare etmeye çalışan bir anlayışın ötesinde ciddi bir kavrayış yatmaktadır. Bir sürü iç ve dış baskı ve dirence karşı bir Aydınlanmacı ve Jakoben olarak Mustafa Kemal bu stratejik tercihin yaratıcısı ve önderidir.

53.     EVET............ Bu, müdahaleci –korumacı- devletçi modele geçiş, basitçe, bir iktisat politikası seçimi miydi, yoksa stratejik bir seçim miydi? Benim kanaat, tez ve cevabım şudur: Mustafa Kemal bir sürü iç ve dış direnç ve baskıya karşın, bu seçimi stratejik bir karar olarak görmüştü. Mustafa Kemal’in Aydınlanma geleneğinden geldiği ve jakoben olduğu ileri sürülebilir. Galiba bu eksik; şimdi tamamlıyorum: Cumhuriyet döneminin tümü dahil olmak üzere, gelmiş geçmiş bütün siyasiler içinde tek aydınlanmacı jakoben idi. Önerme bir hak yemeyi değil, bir hakkı teslim etme niyetini taşır.

54.     Kemalist Türkiye’nin 1923 – 1938 dönemi, ilk defa yirminci yüzyılda geri kalmış ve bağımlı bir ülkenin dış açıkları, kronik dış borçları ve mali esareti olmadan, kendi kendine yeten bir sanayileşmeyi gerçekleştirmesinin, ütopik bir fantezi olmadığını gösterdi… Başka bir deyişle; Kemalist deneyim ulusal kapitalist model içinde geri kalmışlık ve bağımlılığın üstesinden gelmenin önemli bir çabası olarak da tanımlanabilir. Bu tercih sayesindedir ki; Üretim alanına, Dolaşım alanına (dış ticaret, borçlanma, finansal akımlar), Bölüşüm alanına, Fikir alanına sahip, yani özgür ve bağımsız bir ülke yaratılmıştır. Sözün özü ya da çıkartılacak son ders, her zaman   “büyük bir sabırla benim gibi bir koruğun helva olmasını beklemiş olan” ve çok zamansız kaybettiğim, çok arayıp çok ta özlediğim, çok arayıp çok ta özlediğim sevgili hocam – ağabeyim Prof. Dr. İşaya Üşür’e ait olsun: Dolaşım alanına haklı vurgular, üretim alanı ile bağlantılandırılmadığı sürece ve takdirde, özgürlüğün mevcut yapılar içinde mahkûm kalacağından endişe duyarım. Böylece, formel bir bağımsızlık mevcut olabilir; ama değindiğim anlamda özgür olunamıyorsa, bağımsızlık da fazla bir anlam ifade etmeyebilir. Getirme çabasında bulunduğum tanımlar, öyle sanıyorum ki, diğer yandan “yurtseverlik”in de fiili içeriklerini oluştururlar. Sanıyorum, Mustafa Kemal’in seçtiği strateji de bu doğrultudaydı.

55.     1930’lardan Günümüze…

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde özellikle 1950’li yıllarla birlikte emperyalizme teslimiyet politikaları uyarınca sanayi ve kalkınma perspektifi uzunca bir süre rafa kaldırılmış, ülke ekonomisi batılı ülkelerin tarımsal ihtiyaçlarını karşılama hedefiyle şekillendirilmiştir 1960-1980 arası dönemde planlamanın yeniden gündeme gelmesi ve işçi sınıfının siyaset sahnesine çıkmasıyla birlikte kalkınma ve bölüşüm göstergelerinde yine küçümsenemeyecek gelişmeler kaydedilmiştir.

Ülkemizde yaklaşık olarak 40 yıldır sürdürülen neoliberal politikalar Türkiye’yi düşük büyüme batağına saplamış ve bütünüyle dışa bağımlı hale getirmiştir. Bugün Türkiye ekonomisi, ithalata bağımlı hale gelmiş tarımıyla, uluslararası işbölümünde düşük ücret yüksek sömürü oranlarıyla taşeronluk işlevi gören sanayisiyle, güvencesiz ve örgütsüz istihdamın damgasını vurduğu hizmetler sektörüyle,   doğal ve kültürel varlıkların talanı üzerinde büyüyen çarpık yapısıyla tükenmiş bir görünüm arz etmektedir. Neoliberal tutuculuğun finansal serbestleşme programları, reel sektör tasarruflarını uzun vadeli sabit sermaye oluşumu yerine kısa vadeli spekülatif yatırımlara kanalize olmasının bir aracına dönüştürerek başta imalat sanayi ve tarım olmak üzere reel sektördeki birikimi tahrip edici etkide bulunmuştur. Kalkınma kavramı yok edilmiş yerine yurttaşların refahını dışlayan “arttı – azaldı – aynı kaldı” temelinde anlatılan masalsı bir büyüme kavramı getirilmiştir. “Sürdürülebilirlik” söylemi altında, yerli ve yabancı sermayenin çıkarları doğrultusunda uygulanan özelleştirme ve serbestleştirme politikalarıyla enerji arzı, kamu hizmeti niteliğinden uzaklaştırılmış ve bütünüyle piyasalaşmıştır. Bu politikalar sonucunda dışa bağımlılık artmış, kamusal denetim ortadan kalkmış, üretim anarşisi oluşmuş ve çevre tahribatı meydana gelmiştir. AKP’li yıllarda ekonomideki ağırlığını belirgin bir şekilde arttıran inşaat sektörü, rant odaklı yapısıyla kamusal varlıkların belirli sermaye gruplarına aktarılmasının aracı haline gelmiştir. Kentsel rant güdüsüyle şekillenen konut üretimi ve kentsel dönüşüm programı barınma sorunlarını çözmediği gibi, kentlerimizi nefes alınamaz beton yığınlarına çevirmiştir. Kalkınma öncelikleri doğrultusunda kullanılabilecek kaynaklar kâr ve gösteriş odaklı mega projelerde çarçur edilmiş, kullanım garantisi uygulamalarıyla hazinenin üzerinde kayda değer bir finansal yük oluşturulmuştur.

56.     Ne yapmalı? Nereden başlamalı?

Bugün, Türkiye içinde kalkınmayı ve adaletli bölüşümü amaçlayan bir perspektif çok daha kritik bir önem taşımaktadır. Sanayileşme bu amaçlara hizmet edecek en önemli ayaklardan birisi olmaya devam etmektedir. Bu minvalde, nihai çözümün kâr odaklı mevcut sistemin ötesinde, daha adaletli bir başka dünyanın da olabileceğini unutmadan (sosyalizm), kamucu ve halkçı politikalara ağırlık verilmelidir.

Planlama bir toplumsal hedef haline dönüştürülmeli, dış dünya ile ilişkiler ve bu alandaki kontrol mekanizmaları «yeniden» ve «akıllıca» tasarlanmalıdır.

Özelleştirmeler derhal durdurulmalı, altyapı yatırımları, madenler ve stratejik sektörler başta olmak üzere kapsamlı bir kamulaştırma programı gündeme getirilmelidir.

Kamu yatırımcılığı etkili bir biçimde devreye alınmalı, yerel inisiyatiflerin, kooperatiflerin, yerel yönetimlerin de özellikle imalat sanayiini geliştirmeleri için etkinleştirilmiş ve demokratikleştirilmiş planlama ile koordineli çabaları da desteklenmelidir.

Yeni iktisadî kalkınma perspektifinde ‘caydırıcılık’ aracı da devreye alınmalı, İstanbul başta olmak üzere kimi bölgelere bazı yatırımların, özellikle inşaat yatırımlarının yönelmesinin önüne engeller konulmalıdır.

Bu tasarımın başlangıcı, Gümrük Birliği Anlaşması’nın askıya alınmasına dayanmalıdır. Ayrıca sermaye hareketlerinin sınırsız serbestisi ile planlama çelişeceğinden, sınırlamalar da getirilmesinin kaçınılmaz olduğu unutulmamalıdır. Bugün çok yüksek düzeylerde seyreden ithalata bağımlılık hızla ortadan kaldırılmalıdır.

İktisadi kalkınma ve kamu yatırımcılığı planlaması, tüm sektörleri kesen bilim ve teknoloji gelişmeleri olanakları değerlendirilerek gerçekleştirilmelidir. Bu gelişmelerin sanayi üretimine yansıtılırken yeni teknik ve teknolojilerin niceliksel olarak işgücü azaltılmasına dönük değil, niteliksel anlamda emek üretkenliğinin artırılmasına dönük politikalar uygulanmalıdır. Öte yandan bilişim ve iletişim teknolojilerinin, iş güvencesini ortadan kaldıran, çalışma koşullarını olumsuzlaştıran ve baskıcı yönetim mekanizmalarını devreye sokan bir içerikle uygulanmasının önüne geçilmelidir.

Türkiye Devleti, Kamucu - Kalkınmacı – Halkçı Devlet niteliğini yeniden kazanmalı, reel sektörün yapısını çağa uygun iyileştirmelerle geliştirmek, tüm sektörler çapında emek üretkenliğini artırmak ve buna paralel bölüşümü adaletli hale getirmek için planlamayı yeni bir anlayışla merkeze koymalıdır. 1923 Cumhuriyeti kurulurken ilki laiklik olan   bir takım ‘mecburiyetlerden’ hareket etmişti. Şimdi de bir yeni bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik hareketi yaratmak mecburiyetindeyiz.

Bu yeni bir Cumhuriyet için mücadele demektir.

Evet, şimdi yeni ve devrimci bir Cumhuriyete her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Öyleyse YAŞASIN CUMHURİYET…

Öyleyse yaşasın genişletilmiş ilk toplantısını 7 Ocak Pazar günü yapan TÜRKİYE HALK TEMSİLCİLERİ MECLİSİ…

Kaynakça
Atay, Rıfkı Falih (2009), Çankaya. Pozitif Yayınları. İstanbul.

Boratav, Korkut (2011), Türkiye İktisat Tarihi: 1908 – 2009. İmge Kitabevi. 15. Basım. Ankara.

Chang, Ha Joon, (2003), Kalkınma Reçetelerinin Gerçek Yüzü. (Çeviren: Tuba Akıncılar Onmuş). İletişim Yayınları. Araştırma-İnceleme Dizisi. İstanbul.

Ertuğrul, N. İlter (2017), Cumhuriyet Kurulurken Devletçiliğin Ayak İzleri. Telgrafhane Yayınevi. Ekim. Ankara.

Hikmet, Nazım, (2007), Bütün Şiirleri. Yapı Kredi Yayınları. Birinci Basım. İstanbul.

Kuruç, Bilsay (2007), Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi. Bilgi Yayınevi. İstanbul.

Müderrisoğlu Alptekin (2007), Yoksulların Zaferi: Fotoğraflarla Kurtuluş Savaşı’nın Maddi ve Mali Kaynakları. Deniz Bank Yayını. İstanbul.

Özoğlu, B.;   Karaçay, E.;   Güvenç, K.; Yeşilbağ, M.; Şahinkaya S., (2020), Yeni Bir Cumhuriyet’e Doğru: Sanayi - Kalkınma Raporu. http://dayanismameclisi.org/index.php/2020/10/24/sanayi-kalkinma-raporu/   (Erişim Tarihi: 18 Aralık 2020).

Şahinkaya, Serdar (2023), Cumhuriyet’ten Önceki Son Kurucu Kongre: Türkiye İktisat Kongresi (İzmir, 17 Şubat – 4 Mart 1923). Telgrafhane   Yayınları. Şubat. Ankara.

Şahinkaya, Serdar (2022), Devrime Doğru İlk Adım: Mustafa Kemal Paşa’nın Halkçılık Programı (13 Eylül 1920). Telgrafhane   Yayınları. Mayıs. Ankara.

Şahinkaya, Serdar (2022), “Bir Karış Fazla Şimendifer: Başvekil İsmet Paşa’nın 30 Ağustos 1930 Sivas Konuşması – (İkinci Zafer, İkinci Nutuk”. 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu Güz Konferansları Dizisi. 3 Eylül. Ankara.

https://21inciyuzyilicinplanlama.org/wp-content/uploads/2021/08/Serdar- (Erişim Tarihi: 26 Ekim 2023).

Şahinkaya, Serdar – Yeldan, Erinç,   (2021) “Savaş Sonrası ve Planlı Kalkınma Arasında Kırılgan Köprü: 1950’ler Türkiyesi”. Modernizmin Yansımaları: 50’li Yıllarda Türkiye. Efil Yayınevi. Ankara.

Şahinkaya, Serdar (2019), Cumhuriyet İktisadında Makas Değişimi: Sömürge Ekonomisinden Halkçı Ekonomiye. Telgrafhane Yayınevi. Aralık. Ankara.

Şahinkaya, Serdar (2017) “Sektörler, Kentler ve Anadolu’ya Yeniden Yerleşmek”. TMMOB- EMO. 11. Enerji Sempozyumu. Sempozyum Bildirisi. 14 – 16 Aralık 2017. Adana.

Şahinkaya, Serdar (2009), Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası. ODTÜ Yayıncılık. 2. Basım. Kasım. Ankara.

Şahinkaya, Serdar (1987) Kadrocularda Toplumsal Olaylara Bakış ve Devletçilik – Planlama İlişkisi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Ankara.

TMMOB   (2021): Sanayi Kongresi Bildiriler Kitabı. Yayın No: E/MMO/732. 17-18 Aralık 2021, Ankara.

Toy, Erol (2007), O’na Katılmak… Dünden Yarına Türkiye Cumhuriyeti. Gürer Yayınları. Şubat. İstanbul.

Tuncer, Erol (2021), Cumhuriyet Halk Partisi Parti Programları (1923 – 1976). Tesav. Mart. Ankara.

Türel, Oktar (1999), “İktisadi Gelişme Süreçleri, 1923 – 1998” Bilanço 1923 – 1998: Türkiye Cumhuriyeti’nin 75 Yılına Toplu Bakış Uluslararası Kongresi. II. Cilt. 10 – 12 Aralık 1998. ODTÜ.   Tarih Vakfı Yayınları, 1999), s.3-7. Ankara.

Üşür, İşaya (2003), “Sanayileşme – Planlama ve Kemal Atatürk: İktisat Politikası mı, Strateji mi?” 13 – 14 Eylül. Halkçılık Sempozyumu. Çankaya Belediyesi ve Ulusal Kanal. Ankara.

* Bu metnin ilk biçimi; 21. Yüzyıl İçin Planlama Grubu’nun 2021 Güz Konferansları kapsamında 13 Kasım 2021 tarihli Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet oturumunda yapılan konuşmanın satır başlarına dair özet metindir. Daha sonra gözden geçirilmiş hali   29 Kasım 2021 tarihinde “İktisadi Açıdan Bir Sinopsis Denemesi” başlığıyla soL Haber’de yayınlanmıştır. Süreç içerisinde bu metin iki ayrı panelde sunulmuştur: a) ÇYDD’nin 7 Ekim 2023 tarihinde düzenlediği Cumhuriyetimiz 100 Yaşında; b) İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara Üniversitesi İİBF Mezunlar Derneği Ankara Şubesi’nin 23 Ekim 2023 tarihinde düzenlediği, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Devletin Ekonomideki Rolü: Devletçilik Paneli.

Yazının bu biçimi, 28 Ekim 2023 günü Ankara’da yapılacak olan TMMOB Sanayi Kongresine Giderken Kamuculuk Yeniden Sempozyumu için hazırlanmıştır.

** Bu metinde, halkçı -   kamucu – devletçi kelimeleri zaman zaman bilinçli bir biçimde birbirinin yerine kullanılacaktır.

*** Voltaire, filozofun takma ismidir.

1.Serdar Şahinkaya (2022), Devrime Doğru İlk Adım: Mustafa Kemal Paşa’nın Halkçılık Programı (13 Eylül 1920). Telgrafhane Yayınları. Mayıs. Ankara.
2.Falih Rıfkı Atay (2009). Çankaya. Pozitif Yayınları. s.393. İstanbul.
3.Günümüzün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)
4.1933 yılı Birinci Sanayi Planı ile ilgili ayrıntılar için, 2021 yılı Sanayi Kongresi’nde takdim ettiğim bildirime bakılabilir: Serdar Şahinkaya (2021) “1930’ların Sanayileşme Hareketi İle Birinci Sanayi Planı’ndan Kimi Kesitler”. Sanayi Kongresi Bildiriler Kitabı. TMMOB, Yayın No: E/MMO/732. 17-18 Aralık 2021, Ankara.
5.Kadro Dergilerinin devletçilik ve planlama görüşleri için bakınız; Serdar Şahinkaya (1987) Kadrocularda Toplumsal Olaylara Bakış ve Devletçilik – Planlama İlişkisi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Ankara

https://haber.sol.org.tr/yazar/cumhuriyet-iktisadinin-halkci-kamucu-devletci-tasiyici-kolonlari-1913-17-haziran-1938-388883



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 12.03.2024- 08:12


1923 Türkiye İktisat Kongresi Çiftçi Grubunun İktisadi Esasları

İktisat Kongresi’nin önümüze koyduğu daha önemli şey şudur: 1923 Türkiye'sinin ekonomisi nasıldır? Kongre, Türkiye’nin önündeki sorunların tümünü resmetmiştir; her alanda, ama her alanda...

SERDAR ŞAHİNKAYA

Bir önceki yazımın başlığı 1923 Türkiye İktisat Kongresi ve işçi sınıfının kabul olunan iktisadî esasları1 idi. O yazıda genel olarak kadim kent İzmir’de toplanan Kongre hakkında özet bilgiye de yer vermiştim. O nedenle bu yazıda doğrudan Kongre’de alınan kararların toplu tablosu ve çiftçi grubunun iktisadi esaslarına2 değinmek istiyorum.

Kongrenin Kabul Ettiği Esaslar
Kongre Divan Başkanı Karabekir Paşa, “İktisat Kongresi günlüğüne” şu satırları not eder:

“Kongre, on altı günde, otuz altı celse yapan ve yedi komisyonun hazırladığı kırk sekiz ayrı mevzudan birbiriyle alakadar olanları birleştirip yirmi üç meseleyi yaşadığımız günler ve istikbal için karara bağlamıştır”.

Kongre’de alınan kararlar, İzmir’de Anadolu Matbaasında “İktisâd Esaslarımız” başlığıyla kitaplaştırılmış ve Kongre’nin son günü olan 4 Mart 1923’te dağıtılmıştır. Kapaktaki ikinci başlık; “Milletimiz mâzisinden değil, Artık İstikbâlinden mesûldur” biçimindedir.

Resim Ekleme
Resim Ekleme


Kongre kararları ya da kabul edilen esasları altı gruba ayırmak mümkündür; Misak-ı İktisadî Esasları, Tüccar, Çiftçi, Sanayici, İşçi gruplarının kabul ettikleri esaslar ile birlikte Yabancı Sermaye Hakkında Hükûmete sunulan esaslar.
Resim Ekleme

302 adet Kongre kararının gruplara göre dağılımına bakıldığında 1923 Türkiye ekonomisindeki üretici sınıfların sektörel ağırlıkları konusunda da fikir sahibi oluyoruz. Bu kararların özeti, çok kısa bir süre sonra 8 Nisan 1923’te Gazi Paşa tarafından Dokuz Umde Bildirisi adı ile TBMM’ne takdim edilmiştir. Bu bildiri, kurulacak ve devleti de kuracak Halk Fırkası’nın ilk fırka / parti programı olarak da tarihe geçmiştir.

Çiftçi Grubunun Kararları - Özet
Gazi Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 3. Yasama yılını açarken şöyle bir tespitte bulunuyordu.3

“(...) Efendiler,
   
Türkiye'nin sahibi ve efendisi kimdir? (Köylüler sesleri) Bunun cevabını derhal birlikte verelim: Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üreticisi olan köylüdür. O halde herkesten çok bolluk, mutluluk ve varlığa hak kazanan ve buna layık olan köylüdür. Bundan dolayı, Büyük Millet Meclisi Hükümetinin iktisat politikası bu önemli amacın sağlanmasına yöneliktir.
    Efendiler,
    Diyebilirim ki, bu günkü felâket ve yoksulluğun tek nedeni bu gerçeği ihmal etmiş olmamızdır. Doğrusu yedi yüzyıldan beri dünyanın çeşitli yörelerine gönderilerek kanlarını akıttığımız, kemiklerini topraklarında bıraktığımız ve yedi yüzyıldan beri emeklerini ellerinden alıp gereksiz yere harcadığımız ve buna karşılık daima onurunu kırdığımız ve hor gördüğümüz ve bunca özveri ve iyiliklerine karşılık nankörlük, küstahlık ve zorbalıkla uşak durumuna indirmek istediğimiz bu ülkenin gerçek sahibi huzurunda bu gün büyük utanç ve saygı ile gerçek durumumuzu alalım.”

Meclis’te oluşturulacak iktisat politikaları demedi, bu epigrafideki amacın sağlanmasına yönelik olacaktı. Kongre’de çiftçi grubunun 95 maddesi işte bu iktisat politikalarının çerçevesini tayin edecekti. Kongre’den sekiz ay on iki gün sonra ilan edilecek olan Cumhuriyet, yaklaşık on üç buçuk milyon nüfuslu köylüler ülkesinde kurulacaktı. Unutulmamalıdır ki, Cumhuriyetin temel hareket noktalarından biri de bu yoksul köylüleri bilinçli birer çiftçiye dönüştürmekti.4

Çiftçi grubunun kararlaştırdığı esaslar on başlık altında toparlanabilir:

a) Reji Meselesi (9 Madde)
b) Âşar Meselesi (2 Madde)
c) Asayiş Meselesi (14 Madde)
d) Ziraat ve Maarif Meselesi (9 Madde)
e) Ziraat Bankası ve İtibar-ı Ziraî Meseleleri (6 Madde)
e) Yollar Meselesi (9 Madde)
f) Orman Meselesi (9 Madde)
g) Ziraatte Hayvanat Meselesi (18 Madde)
h) Çiftçiliğe ait Bazı Maddeler (18 Madde)
ı) Ziraatte Makine Meselesi (8 Madde)

İki maddelik Reji Meselesi, başlığında Reji idare ve usûlünun kaldırılması düzenlenmiştir.   İkinci başlık Âşar Meselesi’dir. Birinci maddesi ile Âşar vergisinin ortadan kaldırılması talep edilmekte, ikinci maddesi ile de bütçe dengesini sağlamak amacıyla tüm yurttaşları kapsayan yeni bir verginin koyulması önerilmektedir.

Asayiş meselesi kapsamındaki on dört madde ile Anadolu kırsalının hal-i pür melalini isabetli bir biçimde tariflemektedir. Hayvan hırsızlığı, yol kesicilik, soygunculuk ve bunlara yataklığı yaygınlığı; bunlarla mücadele ile görevli her kademedeki görevli memurların lakaytlığı sorunun kangren olmasına yol açtığı tespiti önemlidir. Gerek jandarma, gerek kır bekçileri ve kır korucularına dair yönetmeliğin bir an önce gözden geçirilerek bu görevlere atanacaklarda en az ilk mektep tahsili aranmak ve kendi yöresinde (köyünde, mahallesinde) görevlendirilmemesi gerektiği önerilmektedir.

Köylerin ve kasabaların birbirine telefon ile bağlanmasının asayiş açısından çok önemli olduğu isabetli tespiti de yapılmaktadır.

Ziraat ve Maarif Meselesi başlığı altında ele alınan dokuz maddenin esası, köylerde ve kazalarda her seviyede eğitim verecek okulların açılması, eğitim materyallerinin hazırlanmasına dönüktür. Bu dokuz maddenin altıncı maddesi; “Köylerdeki ibtidai mekteplerinin mutlaka beş dönümlük bir bahçesi ve iki ineklik fennî bir ahır ve kümesi, yeni usûl bir arılığı ve muallimler için iki odalı bir evi olması ve arazinin bir kısmı sebze ve bir kısmı çiçek ve bir kısmı da fidancılığa tahsis edilerek muallimlerinin nezareti altında bizzat talebe tarafından idare edilerek masraf ve hasılâtının köy muallimlerine ait olması ve bu suretle çocuklara amelî olarak çiftliğin öğretilmesi ve münevver zevatın da köylerde yerleşmelerinin teşviki” şeklindedir ve bana göre, 1923’ün Şubatında İzmir’de Köy Enstitülerinin fikri temelleri atılmış olmaktadır.

Ziraat Bankası ve İtibar-ı Zirâi Meseleleri bölümü esas olarak, Ziraat Bankasının bankacılık uygulamalarının nerede ise tümü eleştirilmekte ve yeni düzenlemelerle bahse konu bankanın tepeden tırnağa yenilerek asli görevine dönmesi gereği belirtilmektedir.

Dokuz maddeden ibaret Yollar Meselesi başlığı, genel yollar, demiryolları, limanlar, kanallar ile birlikte tüm ulaşım ağının gözden geçirilmesi ve malların – mallarla, malların – insanlarla, insanların – insanlarla rahatlıkla buluşabilmesini farklı bir ifade ile iç Pazar entegrasyonunun sağlanmasına dönük tedbirlerle önce çıkmaktadır.

Çiftçi grubunun esasları arasında tüccar grubunda olduğu gibi Orman Meselesi başlığı bulunmaktadır. Tüccarların on beş madde ile kararlaştırdıklarının hepsi çiftçi grubunda dokuz madde ile özetlenmiştir. Çiftçiler, elleri toprakta, ağaçta olan insanlar olarak ormanlara dair daha kritik gözlemlerde bulunmuşlardır: Ormanların ıslahı, orman varlıklarının kendi iş ve üretimleri için yararlanma usullerine dönük öneriler getirmişlerdir.

Sekiz ve dokuzuncu grup önerilerde toplam otuz altı madde bulunmaktadır. Hayvan varlığı, cins ırklar, bakım sorunları, hastalıklar, hayvan sayımlarının bilimsel usullerle ve düzenli olarak yapılarak istatistiki verilerin yayınlanması, burgu kuyuları, tiftik keçileri, fenni tavukçuluk, Eskişehir Harası’nın ihyası ve yeni haralar açılması da önerilen konular arasındadır.

Çiftçiliğe ait bazı meseleler başlığında ise; hastalıklar, tıkanmış derelerin temizlenerek tarımsal faaliyetlere dönük kullanılması, nehirlerin taşımacılığa uygun hale getirilmesi5, seyyar sıhhiye teşkilatlarının kurulması, zahire borsalarının açılması, memlekete gelmiş ve gelecek muhacirleri muntazama bir usulle geldikleri memleketin iklim ve arazisi ve ziraat usulleri de gözetilerek iskânlarının düzenlenmesi, ölçü ve tartılarda yurdun her yerinde birliğinin sağlanması, hastalıklarla mücadele teşkilatının kurulması, mevcut göl ve hususi havuzlarda balık yetiştirilmesi, arıcılık, yeni meyve bahçeleri ve kendi kendine yetişmiş ağaç cinslerinin aşılatılarak bakım ve çoğaltımının yapılması, kendir yetişen yörelerde çuval fabrikalarının kurulması konuları kararlaştırılmıştır.

Çiftçi grubu esaslarının son başlığı, Ziraatta makine meselesidir. Sulhten sonra yani Lozan Barış görüşmeleri antlaşmayla sonuçlandıktan sonra, bir ziraat alet ve makinalar sergisi düzenlenerek Avrupa ve Amerika’da bu konunun üreticilerinin de memlekete davet edilerek, sergiyi gezecek çiftçilerini bilgi ve görgülerinin artırılması ve yerli üreticilerin özendirilmesi sağlanmalıdır.
Makinaların bakım, tamir ve onarımını yapacak kalifiye işgücü yetiştirilmesi ve mevcut sanayi mekteplerinde yeni bölümler açılması, eli çekiç tutan – demir işlerinden anlayan ziraat makinistleri yetiştirmek için uygulamalı makinist mektepleri açılması.

İlgili yerlerden ihtiyaca göre zirai ve edevat depoları açılması, zirai aletlerin ithalinden gümrük vergisi alınmaması ile her türlü ziraat aletinde kullanılan benzin, mazot, gazyağı ve diğer yağlardan da gümrük vergisi alınmaması hususları, çiftçi grubunun karar altına aldırdıkları son esaslardır.6

Genel olarak sonuç yerine
İktisat Kongresi’nin önümüze koyduğu daha önemli şey şudur: 1923 Türkiye'sinin ekonomisi nasıldır? Kongre, Türkiye’nin önündeki sorunların tümünü resmetmiştir; her alanda, ama her alanda…
Özellikle batısı, yıkılmış ve yakılmış bir ülke vardır. Karayolu neredeyse yoktur, demiryolları yabancı kumpanyalardadır, deniz ticareti yabancıların elindedir, tütün (Reji) yabancı tekeldir, köylerde temel sorun “asayiş”tir, bunun için köylerin birleştirilmesi önerilmektedir. Toprak yoktur, tarım aletleri yoktur, makine yoktur, telgraf, telefon, posta yoktur, ölçü ve tartılarda birlik yoktur, sigorta yoktur, yasa yoktur vs…
Bilgi yoktur. “Eğitimsizlik”, en büyük sorundur. Her “sınıf” kendi alanında eğitim kurumları kurulmasını ister ve bu diğer sınıflarca oybirliği ile kabul edilir, yetmez köylere okul, bu okula ziraat bahçesi, orada öğrencilere şu kadarı sebze, şu kadarı meyve olmak üzere fiili tarım öğretilmesi ve yüksek öğrenim gören herkesin bir yıl zorunlu olarak köylerde öğretmenlik yapması istenir. Bunu takiben bir yaşındaki Cumhuriyet 1924’te Köy Kanunu çıkaracaktır…
“Gümrük istiklali”, tüm sınıfların oybirliği ile istediği şeydir. Kabotaj hakkı da, yabancı tekellerin kaldırılması da…
Her sınıf, vergide, resimde indirim, belirli süre vergi ödememe ayrıcalığı ve devlet desteği ister, diğer sınıflar destekler vs…   Her sınıf “kredi” desteği ve bir ihtisas bankası ister…
Hiçbir sınıf yabancı sermayeye karşı değildir ama bütün sınıflar yabancı sermayenin tekel olarak gelmemesini, ülke yasalarına uymasını ve ülkeyi sömürmemesini ister.
Türkiye İktisat Kongresi’ni “şucu, bucu” diye yaftalamak yerine, “1923 iktisadının fotoğrafı” ve daha ilan edilmemiş bir cumhuriyeti bekleyen iktisadi sorunların neler olduğunu anlamak açısından değerlendirmek daha doğrudur.
Unutulmamalıdır ki İktisat Kongresi’nden az önce (6 Aralık 1922) Mustafa Kemal “halkçılık ilkesine dayanan bir parti kuracağını” açıklamış ve partinin programının oluşturulması için “herkes”ten yardım istemiştir. İzmir’de ortaya konulan budur, Kongre’nin yapılış amacı da budur.
Türkiye İktisat Kongresi, Türkiye’nin üretici ve yaratıcı güçlerinin tümü ile bir anlamda 20. Yüzyıla seslenişidir.
Kongre Kapanışında konuşma yapanlardan biri de İşçi Kadınlar Murahhası İzmir Delegesi Rukiye Hanımdır. O’nun sözlerinin, geçtiğimiz yazımda yer almış olmasına rağmen yenileyerek yazımı tamamlıyorum.
"Kardeşler! Millî inkılâbımız memleketimizde mevcut bütün müstahsillerin murahhaslarından mürekkep bu muazzam Kongrenin toplanmasını mümkün kılmıştır. Bugünlere erişirken biz kadın işçilerini de fevk'alâde bir sahada görüyoruz. Bizleri bu Kongreye davet eden Büyük Millet Meclisi ve erkânına ve bilhassa imiz Gazi Mustafa Kemâl Paşa hazretlerine biz kadınlar, samimî teşekkürlerimizi takdim ederiz.

Türkiye'de «memleket işlerine» kadınların da iştirâk etmesi ilk defa vuku buluyor. Bu şerefin bize müyesser olması kalplerimizi refah ve gurur hisleriyle doldurdu. Kongre, iktisadımızın temelini teşkil eden işçi sınıfının meşrû haklarını tanıdı. Bu netice kadın işçileri namına sâyan-ı şükrandır. Diğer grupların da aynı sadakatle iktisadî kurtuluşumuza çalışacaklarına emin bulunuyoruz.

Yaşasın Türkiye Büyük Millet Meclisi ve onun Hükümeti, yaşasın Türk işçi ve köylüleri, yaşasın çalışkan Türk işçi kadınlığı!"

1.https://haber.sol.org.tr/yazar/1923-turkiye-iktisat-kongresi-ve-isci-si…
2.Bu yazı / bildirinin ilk biçimi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası’nın 12 Ocak 2023 tarihinde Ankara’da düzenlediği Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye Tarımı Sempozyumu’nda takdim edilmiştir. Daha sonra 16 – 17 Kasım 2023 tarihlerinde Ankara’da düzenlenen Tarım ve Gıda Etiği Derneği TARGET 4. Uluslararası Tarım ve Gıda Etiği Kongresi’nde sunulmuştur. Metin esas olarak; Serdar Şahinkaya (2023). Cumhuriyet’ten Önce Son Kurucu Kongre: Türkiye İktisat Kongresi (İzmir, 17 Şubat – 4 Mart 1923). Telgrafhane Yayınları. Şubat. Ankara’ ya dayanmaktadır. Bu nedenle kaynakça ihtiva etmemektedir. Meraklı okuyucular ayrıntılar için kitaba göz atabilirler.
3.Serdar, Şahinkaya (2009). Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet Ekonomisinin İnşası. ODTÜ Yayıncılık. 2. Basım. s.36-37. Kasım. Ankara.
4.Bu konunun ayrıntıları için mutlaka bakılmalıdır: Bilsay, Kuruç (2015). “Cumhuriyet ve Toprak” Tuncer Bulutay’a Armağan (Derleyen: Nuri Yıldırım) içinde. s.239 – 309. Mülkiyeliler Birliği Armağanlar Dizisi:13. Nisan. Ankara.
5.101 yıl önce nehirlerin ıslah edilerek taşımacılıkta kullanılması önerisi hayata geçse idi nasıl bir ülke olurduk? Yeterince düşünmeye değmez mi?
6.Taner Timur, çiftçilerin kararları hakkında, “Lenin’in Prusya biçimi” dediği kapitalistleşme sürecine yaklaşan program önerileri yorumunda bulunmaktadır. Taner, Timur (1993). Türk Devrimi ve Sonrası. İmge Yayınları. s.61. Mart. Ankara.

https://haber.sol.org.tr/yazar/1923-turkiye-iktisat-kongresi-ciftci-grubunun-iktisadi-esaslari-391685




Bu ileti en son melnur tarafından 12.03.2024- 08:12 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör ''Devletçi sol'' sayıklamaları... melnur 1 2366 17.10.2019- 05:50
Konu Klasör ''Üçüncü yol'' konusu devletçi sol eleştirisi... melnur 0 1208 09.04.2021- 08:52
Konu Klasör 1923 Türkiye İktisat Kongresi ve işçi sınıfının kabul olunan iktisadî esasları melnur 2 165 27.03.2024- 05:13
Konu Klasör Marksizmin somuta taşınması melnur 0 374 15.11.2022- 11:03
Konu Klasör Komünizmi en başa taşıyıp, güncel hale getirmek... melnur 1 2858 24.01.2020- 06:26
Etiketler   Cumhuriyet,   iktisadının,   halkçı,   ,   kamucu,   devletçi,   taşıyıcı,   kolonları*,   1913,   Haziran,   1938.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS