Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

VforVendetta  |  Cvp:
Cevap: 9
28.10.2014- 16:20

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış



Lenin "ulusal sorun" adlı eserinde ulusların kaderini tayin hakkına atıfta bulunarak federalizmi savunuyor, hatta ezen ulus-ezilen ulus veya sömürge ulus çelişkilerinin ezilen ulusun kendi ulus devletini kurmasınin avrupadaki sınıf mücadelesine olumlu etki yapacağını da belirtmiştir.yalnız kitapta uluslarin bağımsızsizligini sanki sınıf mücadelesinin de onune koymuş gibi bir algı uyandırdı bende keza rosa Luxemburgla bu nedenle tartışmaya giriyorlar bu konuda Marksistler arasında tam bir görüş birliği olduğunu düşünmüyorum



Marksist ustaların herhangi bir konuda söylediklerini bir bütün olarak alıp enternasyonalist bir bakış açısıyla yorumlamak gerekir. Ulusal sorun konusunda Lenin'in söylediklerini alt alta yazın, ''bu söylenenler birbiriyle çelişiyor'' demek zorunda kalırsınız. Sadece ulusal sorun konusunda değil, pek çok konuda böyle bir durumla karşılaşmak mümkün. ( Bu konuda bir yazı yazmıştım, orada bu söylemeye çalıştıklarımın örneklerini bulabilirsiniz.)

http://www.solpaylasim.com/k3-ukkth-den-anlasilmasi-gereken.html

Başka bir konuda bir soru sormak istiyorum: Bir siyasal partide hizipler olmalı mı? Açarsak, sosyalist bir partide MK'nın aldığı kararlara muhaliflik yapan bir grup partide kalmalı mı, yoksa uzaklaştırılmalı mı?







Aslıdan konuyu şu açıdan tartışmak istiyorum. Federal sistem, tüm dünyada çeşitli ülkelerde uygulanıyor. İspanya, Venezüela,ABD,Rusya,Almanya vs... Dağılan sosyalist Yugoslavya da federal bir yönetime sahipti. Federalizme karşı çıkanlar, bu yönetim biçimin Türkiye'yi Yugoslavya gibi yapacağını düşünüyor. Türkiye'de eyalet sistemine geçilmesi,bölgesel meclislerin kurulması, yerel yönetimlerin özerkleştirilmesi vatandaşların hizmet alımı ve hesap verilebilirlik açısından daha faydalı olabileceğini düşünüyorum. Despot merkezi yönetim, tüm yetkiyi kendinde toplayınca dilediği belediyeyi ihya edebileceği gibi dilediğini de süründürebilir. Böylece halkı kendine bağımlı kılması kolaylaşıyor. İstediği memuru sürüp kafasına göre keyfi atamalar yapabiliyor. Ayrıca darbe ve dikta yönetimlere bugünkü haliyle ulus-üniter devlet modeli daha yatkın gözüküyor. Türkiye tarihinin geçmişi ve bugünü de bunu destekler nitelikte. İdari,siyasi ve mali özerklik,devlet erkinin minimize edilmesi Türkiyede baskıcı uygulamaları, darbeleri önemli ölçüde engeller diye düşünüyorum. Mesela ordu Ankarayı eline geçirdiğinde tüm ülkede yönetimi ele geçirememiş olacak, seçimleri kazanan iktidar milli iradeyim diyerek faşizan uygulamalara bugünkü gibi kalkışması daha zor olacak. Ama Türkiye'de bölünme tehdidi, Sevr kaygıları, toplum kesimlerinin birbirine güvensiz olması nedeni ile tartışmalar bu açıdan yürütülemiyor. Bunun içinde anayasal özgürlükler bir bütün içinde düşünülemediği gibi anadilde eğitim gibi sorunlar hep gündelik, yüzeysel yaklaşımlarla değerlendiriliyor ve kimse tatmin olmuyor. Ulus devlet modeli kaynaşmış, geleceğe birlikte bakan bir ulus için ideal olmakla beraber çok uluslu coğrafyalarda ulus devlet çatısı altında bu kimliklerin statü sorunları her zaman ön plana çıktığından sınıfsal, insanları refahını ilgilendiren ekonomik konular hiçbir zaman bu kimlik ve aidiyet sorunları yüzünden gündeme gelmiyor. Bunun sonucunda kaydeden Türkiye halkı olurken, kürt ve türk burjuvazisi pastadan aslan payını artırarak almaya devam ediyor. Fransız sosyalist Proudhon, federalizmi savunmuş, yerel yönetim komünleri, kooperatif tipi ikisadi yapıları önermiş ve devletin sınırlanması gerektiği söylemiş. Federalizm, herşeyi kökten çözecek bir şey olmasa da Türkiye'de yeterince tartışılamamış bir konu. Bu konu hakkında görüşleriniz nedir, merak ediyorum.

umut  |  Cvp:
Cevap: 10
28.10.2014- 16:58

Söylediklerinizi kapitalizm altında mı, sosyalist süreç için mi öneriyorsunuz? Bence iki konu için farklı tartışmaya yol açar bunlar.

Cevap: 11
28.10.2014- 17:17

Lenin federalizme karşı çıkmış,federalizmi savunanları eleştirmiştir.Lenin ulusal sorunların çözümünde Avusturya Sosyal Demokrat Partisinin önerisi olan ulusal özerklik yerine bölgesel özerklik kavramını önermiştir.Ulusal özerkliğin bir etnik veya ulusal grubun ülke çapında sınıfsal değil,ulusal örgütlenmesine yol açacağını bu etnik grup için burjuvaziyle işbirliğini getireceğini,ayrıca bulunduğu bölgelerdeki diğer halklarla aralarında kopukluğa yol açacağını savunmuştur.Bölgesel özerklik kavramında ise hem yerel yapıların belli ölçülerde idareyi ele alacağı ve bu sayede insanların yönetime daha fazla katılabileceğini,hemde o bölgeye has olan anadilde eğitim gibi sorunların halledilebileceğini savunmuştur.
Bugüne gelirsek,bence türkiyede de kürt ulusal sorununun çözümünde bölgesel özerklik yararlı olabilir.Ama bunu kapitalist değil sosyalist sistem altında düşünmek lazım.Kapitalist sistemin içinde gerçekleşecek bir bölgesel özerklik halkların birbirinden daha çok kopmasına ve piyasanın hiçbir sınırlamaya takılmadan bölgeyi daha rahat ele geçirmesine yol açabilir.

Cevap: 12
28.10.2014- 17:17

Lenin federalizme karşı çıkmış,federalizmi savunanları eleştirmiştir.Lenin ulusal sorunların çözümünde Avusturya Sosyal Demokrat Partisinin önerisi olan ulusal özerklik yerine bölgesel özerklik kavramını önermiştir.Ulusal özerkliğin bir etnik veya ulusal grubun ülke çapında sınıfsal değil,ulusal örgütlenmesine yol açacağını bu etnik grup için burjuvaziyle işbirliğini getireceğini,ayrıca bulunduğu bölgelerdeki diğer halklarla aralarında kopukluğa yol açacağını savunmuştur.Bölgesel özerklik kavramında ise hem yerel yapıların belli ölçülerde idareyi ele alacağı ve bu sayede insanların yönetime daha fazla katılabileceğini,hemde o bölgeye has olan anadilde eğitim gibi sorunların halledilebileceğini savunmuştur.
Bugüne gelirsek,bence türkiyede de kürt ulusal sorununun çözümünde bölgesel özerklik yararlı olabilir.Ama bunu kapitalist değil sosyalist sistem altında düşünmek lazım.Kapitalist sistemin içinde gerçekleşecek bir bölgesel özerklik halkların birbirinden daha çok kopmasına ve piyasanın hiçbir sınırlamaya takılmadan bölgeyi daha rahat ele geçirmesine yol açabilir.

umut  |  Cvp:
Cevap: 13
28.10.2014- 17:26

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Lenin federalizme karşı çıkmış,federalizmi savunanları eleştirmiştir.Lenin ulusal sorunların çözümünde Avusturya Sosyal Demokrat Partisinin önerisi olan ulusal özerklik yerine bölgesel özerklik kavramını önermiştir.Ulusal özerkliğin bir etnik veya ulusal grubun ülke çapında sınıfsal değil,ulusal örgütlenmesine yol açacağını bu etnik grup için burjuvaziyle işbirliğini getireceğini,ayrıca bulunduğu bölgelerdeki diğer halklarla aralarında kopukluğa yol açacağını savunmuştur.Bölgesel özerklik kavramında ise hem yerel yapıların belli ölçülerde idareyi ele alacağı ve bu sayede insanların yönetime daha fazla katılabileceğini,hemde o bölgeye has olan anadilde eğitim gibi sorunların halledilebileceğini savunmuştur.
Bugüne gelirsek,bence türkiyede de kürt ulusal sorununun çözümünde bölgesel özerklik yararlı olabilir.Ama bunu kapitalist değil sosyalist sistem altında düşünmek lazım.Kapitalist sistemin içinde gerçekleşecek bir bölgesel özerklik halkların birbirinden daha çok kopmasına ve piyasanın hiçbir sınırlamaya takılmadan bölgeyi daha rahat ele geçirmesine yol açabilir.



Bu durumda Türkiye için özerklik ya da federal bir sistem kürt ve türk halklarının ayrışmasına neden olacağı için savunulmamalı diyebilir miyiz?

Cevap: 14
28.10.2014- 17:32

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Lenin federalizme karşı çıkmış,federalizmi savunanları eleştirmiştir.Lenin ulusal sorunların çözümünde Avusturya Sosyal Demokrat Partisinin önerisi olan ulusal özerklik yerine bölgesel özerklik kavramını önermiştir.Ulusal özerkliğin bir etnik veya ulusal grubun ülke çapında sınıfsal değil,ulusal örgütlenmesine yol açacağını bu etnik grup için burjuvaziyle işbirliğini getireceğini,ayrıca bulunduğu bölgelerdeki diğer halklarla aralarında kopukluğa yol açacağını savunmuştur.Bölgesel özerklik kavramında ise hem yerel yapıların belli ölçülerde idareyi ele alacağı ve bu sayede insanların yönetime daha fazla katılabileceğini,hemde o bölgeye has olan anadilde eğitim gibi sorunların halledilebileceğini savunmuştur.
Bugüne gelirsek,bence türkiyede de kürt ulusal sorununun çözümünde bölgesel özerklik yararlı olabilir.Ama bunu kapitalist değil sosyalist sistem altında düşünmek lazım.Kapitalist sistemin içinde gerçekleşecek bir bölgesel özerklik halkların birbirinden daha çok kopmasına ve piyasanın hiçbir sınırlamaya takılmadan bölgeyi daha rahat ele geçirmesine yol açabilir.



Bu durumda Türkiye için özerklik ya da federal bir sistem kürt ve türk halklarının ayrışmasına neden olacağı için savunulmamalı diyebilir miyiz?


Evet.Federalizme sosyalizm altındada,kapitalizm altındada kesinlikle karşı çıkılmalı.Bölgesel özerklik kavramına mevcut kapitalist düzlem altında yine karşı çıkmalıyız ama sosyalizm için konuşursak bölgesel özerklik kavramı kürt sorununun çözümünde işlevsel olabilir.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 15
29.10.2014- 06:42

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış



Başka bir konuda bir soru sormak istiyorum: Bir siyasal partide hizipler olmalı mı? Açarsak, sosyalist bir partide MK'nın aldığı kararlara muhaliflik yapan bir grup partide kalmalı mı, yoksa uzaklaştırılmalı mı?[/size]




Konunun dışına çıkmak istemiyorum. Hizipçilik tabiki iyi bir şey değil ama MK nin aldığı her karar doğru olacak diye bir kayide olmadığına göre muhalif kalanların da görüşleri dikkate alınmalı. Yoksa ayrışma olur.



Aslında konuyla çok ilgili. Ve çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yoksa bir ''sınav'' sorusu değildi.

İdeolojik tartışmalarda ve özellikle sanalda hep alıntılarla konuşulmaya çalışılır. Tartışılan konuda, elimizin altında, cebimizde, bilgisayarımızın ''deposunda'' bu konuda saklanmış, biriktirilmiş ustalara ait sözler varsa çıkarır ve ''bak Marks ne demiş'', veya ''bak Lenin ne demiş'' deriz. Bunu söyleme gereği hissederiz. Böyle yaparak da çoğu kez haklı olduğumuza inanır, karşımızdakini mat ettiğimizi düşünürüz. Karşımızdaki de çoğu zaman benzer düşünceler içine girer, önüne koyulan Marks ve Lenin'in cümleleri artık tartışmanın, diretmenin anlamını yitirdiği, gereksizleşti sonucuna varmasına neden olur. Tartışma o anda ortaya koyulan Marks ve Lenin cümlelerinin kazanmasıyla son bulmuştur!

Ama gerçekte o tartışma o haliyle bitmiş midir? Orada öne sürülen Marksist usta alıntıları sadece o ifadeler çerçevesinde tartışılan konuyu gerçekten anlamlı kılabilir mi?

Hep öyle yapılmıyor mu? Özellikle UKKTH konusunda çok uzunca bir zaman hep öyle yapılmadı mı? Şimdi büyük ölçüde tavsasa da, hala alıntılar üzerinden haklı çıkmaya çalışmıyor muyuz?

Peki bu yöntem doğru mu? Özellikle Marksist, Leninist veya ML olduğunu iddia edenler böyle mi tartışmalı?

Hiç kuşku yok Marksist ustaların söyledikleri çok çok önemli. Tartışmasız önemli. Ama ondan da çok daha önemli olan ML'in bir ansiklopedi olmadığı, sosyalist-komünist olabilmenin her şeyden önce diyalektik düşünebilme yöntemini edinebilmekten geçtiğinin anlaşılabilmesidir. Bu anlaşıldığında Marksist ustaların söylediklerini çok daha farklı pencerelerden okumak gerektiği anlaşılacak, anlaşılamadığında ise Marksist ustaların alıntılarıyla Marksizm Leninizme aykırı şeyler söyleme hatasına düşülebileceğidir.

Son cümle bir çelişki gibi dursa da değil. Partideki hizip konusuna da o nedenle girmiştim.

Şimdi o soruyu tekrar açarak örnekleyelim: Diyelim ki Leninist olduğu iddiasında bulunan iki kişi var ve parti içinde hizipleşme konusunu tartışıyorlar. A leninisti partide hizipleşmenin olmaması gerektiğini savunsun, B Leninisti ise olması gerektiğini savunsun. Bu tartışma ikisinden birinin bulduğu Lenin alıntısı ile genellikle son bulur. Partide muhalif kesimin hizipleşmiş bile olması gerektiğini savunan B Leninisti, Lenin'in 1900'lerin başlarında partide muhalefete düşmesiyle birlikte hiziplerin partide kalması gerektiğine ilişkin sözlerini bulursa ve karşısındaki kişinin buna ''Leninist bir cevabı'' yoksa, tartışma o haliyle bitecektir. Sonuç ise, o tartışmaya taraf olanların da, dinleyenlerin de, sanal bir platform ise okuyanların da,   parti içinde hizipleşmenin normal olduğu şeklinde bir vargıya varacakları yönünde olacaktır. Ve genellikle böyle oluyor.

Aynı örneği sürdüreceksek partide hizipleşmenin olmaması gerektiğini, tartışmalardan sonra MK'nın karar alması durumunda herkesin o karar yönünde davranması gerektiğini ve artık karara muhalefet edilmemesi gerektiğini söyleyen A Leninisti, bu düşüncelerini Lenin'in devrimden sonraki bir konuşmasında parti içindeki hizipleri kastederek onların partiden atılması gerektiğini söyleyen alıntıları bulup getirse, bu kez tartışma bu yönde kapanacaktır. Lenin parti içinde hizipleşmenin olmaması gerektiğini söylemektedir. Bir Leninist olarak Lenin'e karşı mı geleceğiz? Evet, genellikle tartışmalar böyle bitiyor.

Bu doğru bir yöntem değil. Çünkü ustaların değişen koşullarda birbirine zıt açıklamaları var. Siyaset böyle bir şey zaten. O an için sana yarar getirecek ( işçi sınıfına alan açacak) tutum ne ise onu alırsınız. Lenin 1900'lerde hizip konusunu kendi konumuna uygun yorumlayarak ''kalmalı'' diyor, devrim sonrasında iktidardayken ayak bağı olduğu gerekçesiyle ''atılsınlar'' diyebiliyor. Önemli olan...

Önemli olan işçi sınıfının çıkarlarıdır. Önemli olan devrimin çıkarlarıdır. Herhangi bir durum, olgu, süreç işçi sınıfına nasıl yarar getirecekse alınması gereken karar odur, atılması gereken adım o yönde olmalıdır. Herhangi bir yerde bulunan tekil bir alıntı bize gerçeğin her yönünü göstermez. Başta da söylenildiği gibi, bir Marksist ustalar alıntısı ile Marksizme aykırı şeyler savunulabilir, Marksizme aykırı adımlar atılabilir.

UKKTH konusunda çok uzun zaman böyle oldu. İnternette sağdan soldan bulunan Lenin alıntıları ile sempatizan kitlenin zihnine zehir akıttılar. Solculuğun kuyrukçuluktan geçtiği algısını yarattılar. Oysa tıpkı yukarıda verdiğim örnek gibi, Lenin'in bu konuda değişik koşullar söyledikleri ve yaptıkları var. Evet, tıpkı biraz önce verdiğim örnek gibi.

Peki ne yapılmalı?

Her konuda bir sosyalist için esas olan işçi sınıfının enternasyonal çıkarlarıdır. Nokta. Bir sosyalist için bunun ötesinde hiç bir ilke yok. Bir sosyalist için esas olan devrimin çıkarlarıdır. Nokta. Bir sosyalist için bunların üstünde ilke, ideal, tutum, siyaset ve konumlanış olamaz.

Lenin ulusların/halkların birliği konusunda çok şey söylemiştir, o sözlerin anlamı ancak zamanın ruhu ile değerlendirildiğinde ve işçi sınıfı ile devrimin çıkarları açısından bakıldığında sağlıklı yorumlanabilir. Lenin'in de Marks'ın da bu konudaki tutumu budur. Aslolan devrimin çıkarlarıdır.

Çok uzadı farkındayım, aslında şuraya gelmek istiyorum: kürt ve türk halkları yüzlerce yıl birlikte yaşamıştır. Ortaya çıkan sorun Cumhuriyet tarihi boyunca burjuvazinin yaptığı hataların bir sonucudur. Bu sorunun kapitalizm içinde kalıcı bir çözüme kavuşması mümkün değildir. Kürt ve Türk halkını birbirinden ayıracak her türlü siyaset reddedilmelidir. Özerklik, federasyon, konfederasyon ve ayrı devlet konusu bu bakımdan sosyalistlerin sıcak bakacağı çözüm yolları değildir. Lenin de özerklik ve federatif yapı konusunda hiç esnek değildir. Bu önerilerin halkları birbirinden ayıracağını söyler. Ayrı devlet konusunu bunlara tercih eder. Evet, Lenin UKKTH konusunda ayrı devlet konusunu özerkliğe ve federatif yapıya tercih eder. Ama nerede? Çarlık Rusyasında; ne zaman? 100 yıl önce. Ama Ukrayna'nın bağımsızlığı konusunda istekler geldiğinde aynı Lenin buna şiddetle karşı çıkar. Aynı Lenin Bund konusunda taviz vermez. Aynı Lenin ABD'deki asimilasyonu ''alkışlar.''

Bütün bu söylemeye çalıştıklarımın ışığında Sn.proletersosyalist'in federal yapı, özerklik konusundaki söylemlerine katılıyorum. O konu ayrıca ele alınabilir.

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 16
29.10.2014- 08:00

Kürt milliyetçileri başta Kürtlere özerklik diyordu, bu tutmayınca tüm Türkiye özerk bölgelere ayrılsın dediler. Sola şirin görünmek için de özerkliğin başına demokratik sıfatını oturttular. Bunların gerçek amacı bağımsız Kürt devletine doğru bir adım atmaktır. Yoksa Türkiye'de geleneksel olarak özerk bir yapıyı kuracak tarihsel, toplumsal ve siyasi koşullar yok. Bir özerklik gelse bile bu bölgelere yerel egemenler, ağalar ve taşra burjuvazisi olan eşraf takımı hakim olacaktır. Türkiye gelişmiş bir sanayi ülkesi olmadığı gibi, ülkenin bazı bölgeleri sanayi bakımından çok geridir. Bu bölgelerin yönetimini sanayi bölgelerinden tamamen koparmak gerici bir adımdır. Bu ilerideki sosyalist devrimi de güçleştirir. Sosyalist devrimin işçi sınıfının en güçlü olduğu yerlerde, yani sanayinin gelişmiş olduğu bölgelerde başlayacağına hiç kuşku yoktur. BU özerk bölgelerin pek çoğu ileride sosyalist devrim için çıban başı oluşturur.

 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]