Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

melnur  |  Cvp:
Cevap: 17
26.05.2021- 18:23

Sn.proleter-devrimci, yazınızın bir yerinde   ''bir AKP gider, bin AKP gelir'' diyorsunuz. Bu da doğru değil. Bu kadar basit değil en azından. Siz bu cümlenizle AKP'yi sıradanlaştırıyor ve sıradan bir düzen partisiymiş gibi ele alıyorsunuz. Bu tavrınız Hitler Almanya'sında veya Mussolini İtalya'sında '' biri gider bini gelir'' demeye benzer bu anlayışınız. Faşizme karşı demokrasi mücadelesini de önemsizleştirir. Bakın daha bugün grup toplantısında o sıradanlaştırdığınız ve bir anlamda ''hepsi bir'' dediğiniz AKP'nin Genel Başkanı bir muhalefet lideri için “Gelin Hanım dua et ki, Rize'de çok ileriye gitmeden ders verdiler, bunlar iyi günler, daha neler olacak neler...” diyor. Açık seçik tehdit ediyor Detaya girmeli miyim bilmiyorum, HDP'ye uygulanan kayyum baskısı Demirtaş ve Kavala dahil yüzlerce insana uygulanan zulüm size sıradan bir burjuva partisinin uygulamaları olarak mı geliyor? Cemaat, tarikat ve mafya işbirliği ortaya çıkan bir parti için bu tavır size sol-sosyalist bir tavır olarak mı geliyor?

( Arada bir parantez açmak istedim, belki vereceğiniz yanıta yardımı olur. Yazınızın son bölümünde Marksizm_Leninizm'e de göndermede bulunmuşsunuz ya, sırası gelir, burada iddia ettiklerimin tam da ML'in gereği olduğu konusuna değinirim. Güncel siyaset üzerine fazlaca yorum yapıldığında belki ''düzen siyaseti'' algısına yol açıyordur. Tam tersi olduğunu söyleyeyim, düzen siyaseti dediğimiz güncel konuları kapsamayan, yorumların ML ile nasıl bir ilgi kurduğu konusunu zihnimize bir soru işareti olarak kazımak gerek. Güncel olanı   ML süzgeçinden geçirmenin yolu güncele gözleri kapamak ve hatta faşizmi, dinci faşizmi yok saymak değildir. AKP'yi sıradanlaştırmak ve diğer burjuva partileriyle aynılaştırmak tam da bu kapsamdadır. Böyle olduğunda da Marksist ustalardan yapılacak birebir alıntılar dahi sadece bir ezberden ve gerçekliğe aykırı bir cümleler yığını olmaktan öteye geçmez.)

Cevap: 18
26.05.2021- 19:21

Sayın Melnur, son iletinizde 1940'larda ki Avrupa sağını örnek olarak göstermişsiniz. Fakat bu aşırı sağ ile mücadele ederken Avrupa Solu, kendi değerlerinden taviz vererek, düzen partilerinin kuyruğuna takılmadılar. Kendi mücadele iklimlerini oluşturarak hem toplum nezdinde saygınlık kazandılar, hem de aşırı sağ ile bu mücadeleden kendi örgütlülükleri üzerinden, ülkelerindeki en büyük güç olarak ortaya çıktılar. Örneğin; Fransa'da Nazi işgali ve işbirlikçi faşizm eğilimli Vichy hükümeti sona erdiğinde, kendi bağımsız mücadele eksenini koruyan Komünist Parti, Fransa'da en büyük güç konumundaydı. Fransız nüfusu içerisinde yüzde 25'lik bir destekçi kitlesinde sahipti ( Fransa'da Nazi işgali sonrası yapılan ilk seçimlere bakabilirsiniz.)... Üstelik Fransız Komünistleri, bu gücü, kendi bağımsız çizgilerini koruyarak ve Kapitalizme yönelik eleştirilerinden taviz vermeden gerçekleştirdiler. Dolayısıyla Komünistlerin, günümüzde de mevcut siyasi iktidar ile olan mücadeleyi, Kapitalizm ve mevcut düzen eleştirisinden kopartarak yürütmesi için hiç bir sebep yok. Bilakis bu, gerçek anlamda Türkiye halkının kurtuluşun gerçekleşmesi için gerekli olan tutumdur...

melnur  |  Cvp:
Cevap: 19
27.05.2021- 05:24

Şunu mu söylemeye çalışıyorsunuz; ''sosyalistler, komünistler bağımsız yapı ve ideolojilerini   koruyabilmek için   iktidarda faşizm de olsa ya da faşizmin iktidara yürüdüğü koşullarda   onu alt etmek için bile düzen partileriyle bir eylem birliği içine girmezler''... Bu mu? Yazdıklarınızdan çıkan anlam bu.

Ben bu kurduğum cümlenin olumlu halinin gerçekleşmesini savunuyorum. Yani faşizmi ( bugünün Türkiye'sine uyarlayacaksak saray rejimini) iktidardan edebilmek için sınıfsal mücadelenin en başına saray rejiminin iktidardan uzaklaştırılmasını yazıyor ve savunuyorum. Böyle bir siyasi tavır sınıfsal mücadelenin dışında değildir, düzen siyasetiyle hiç ilgili de değildir. ( Bir ara detaylandırılır.)

Siz buna mı karşı çıkıyorsunuz?

(TİP Genel Başkanı Erkan Baş dün Halk tv.'deki söyleşisinde güzel bir tanım yaptı, ''bir günlük eylem ittifakı''; güzel bir tanım ve içinde bulunduğumuz koşullarda solun uygulamaya sokması gereken strateji de bu. Ve ayrıca söylemeye çalıştığımın özetin özeti hali de bu. )

melnur  |  Cvp:
Cevap: 20
03.06.2021- 10:35

Bu ülkenin yönetiminden AKP gitmeli mi, gitmemeli mi, sorusunun yanıtı ne olmalıdır?
Saray rejimini değiştirmeli miyiz?
Cumhuriyetle, kazanımlarıyla kavgalı olan bu tek adam rejiminin değişmesinden yana tavır almalı mıyız?

SOL içinden geçtiğimiz karanlık tünelde ne yapmalı?
Sınıfsal mücadele dediğimiz şey böyle bir süreçte SOLa nasıl bir görev yüklüyor?

Zor gibi görünen ama aslında basit yanıtları olan sorular değil mi bunlar?

melnur  |  Cvp:
Cevap: 21
21.07.2021- 03:44

Bence sorular çok basit; Türkiye sosyalistleri saray rejiminden kurtulmak istiyorlar mı, istemiyorlar mı? Başka sözcüklerle saray rejiminin yıkılması halkımızın bir ölçüde de olsa rahatlamasını sağlar mı sağlamaz mı? Ya da saray rejiminin yenilgiye uğratılarak iktidardan uzaklaştırılması siyaset alanının önünü açar mı açmaz mı? Dinci faşizmin siyasal ve toplumsal alandaki basıncını azaltır mı, azaltmaz mı? vb.

Efendim, işte, sosyalistler sosyalist devrimden yanadırlar da, hükümet değişikliği bir burjuva hükümetin gitmesi, bir başka burjuva hükümetin gelmesinden baka bir şey değildir...

Ne yani, sosyalistler düzen partilerinin kuyruğuna mı takılacak?

AKP karşıtlığı gereksizce abartılıyor, bozukluk, baskı, gericilik ve hatta faşizm ömrünü tamamlama noktasına gelmiş kapitalizmin doğal bir sonucu. Bu yüzden kapitalizmin yıkılması gerek, iktidarın değil...

Böyle sürüp gidiyor...
Ne var ki, yanıtlar böyle verildiğinde sorulara ilişkin bir şey söylemiş olmuyoruz ki!
Sorular hala büyük bir sorun olarak yaşamımızın orta yerinde öylece duruyor ve giderek daha da büyüyor. Anlı şanlı sosyalist, enternasyonalist komünist ve dahi keskin devrimci pozisyonlarımız bu tür güncel (!) sorunlarla uğraşmayı kendine yediremiyor mu? Ya da güncele, yani AKP-MHP faşizmine gözlerimizi kapadığımızda ve bunun yanında bol bol devrimci sloganlar attığımızda veya Marksist ustalardan çoğunlukla kavrayamadığımız ezberleri sıralamakla sınıfsal mücadelede, sosyalist devrim yürüyüşünde büyük bir yol kat edeceğimizi ve sosyalizme kitle kazandırabileceğimizi falan mı aklımızdan geçiriyoruz?

Siyasal ve toplumsal alanda mevzi üzerine mevzi kazanan bir gerici ittifakın iyi kötü düzen muhalefeti tarafından da olsa yenilgiye uğratılma çabasına desteği geçtik, köstek olarak, muhalefete muhalefet ederek nasıl bir sonuçla karşılaşacağımızı umuyor ve böylesi bir karanlık süreçte nasıl bir sorumluluk üstlenmiş oluyoruz?

Sosyalist solda, en azından bir kısmında, yanlış giden bir şeyler var, gibi geliyor bana.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 22
13.12.2021- 07:41

Dün sokak söyleşileri yapan üç you tube kanalı sahiplerine operasyon yapılmış, ve üç kişi de gözaltına alınmış. Sıradan bir olay değil ama, öylesine çoğaldı ve rutin bir uygulama haline geldi ki sıradanlaştı. Dün benzerleriydi, bugün onlar, yarın belki de bizler. Artık ''bugüne nasıl geldk?'' sorusunu da sormak anlamsızlaşıyor; ama öylesine bir süreç yaşandı ki, ve hiç ummadıklarımız -yoksa beklenmeli miydi?- AKP'ye öylesine bir destek verdiler ki, hani nerdeyse hep birlikte bugünleri hazırladılar.

AKP'nin devletleşme süreci tamamlanmıştır. Anketler saray rejiminin ilk seçimde gideceğini söylese de, ve bu durum kimi bürokratlarda bir ''çözülme''ye neden oluyorsa da, valisinden, müsteşarına, müdüründen bekçisine kadar devletin memuru olması gereken anlayışın bütünüyle AKP'nin içinden çıktığı veya AKP tarafından yaratıldığı söylenebilir.

Böylesi ilk kez oluyor. Açık ve net. Cunta dönemlerinde bile devlet bu hale düşürülmemişti. Burada örneklerini verdik,askeri dönemlerde bile adaletin bir şekilde şlediğini söylüyor, o dönemlerde yolu adaletle kesişen insanlarımızın. Ülke o dönemde açık bir hapishaneye dönüştürülürken bile   adaletin bir şekilde işletilmeye çalışıldığını söyleyen tanıklarımız var. Oralardan geldik buralara ve hiç kimsenin hiçbir şey olmamış gibi bir tavrı sürdürmesinin bir anlamı yok. O dönemde yapılan yanlışlıkların içinde bulunanların hiçbir şey olmamış, ve sanki geçmişte bağışlanmaz hatalar yapmamış gibi siyasi yaşamlarını sürdürmeleri ne kadar trajik?

Nasıl bir siyasi yönelim içinde oursak olalım, bir tarafa Saray Rejimi'nin iktidardan uzaklaştırılması için gereken somut mücadelenin verileceğini söylemeyenlerin, böyle bir mücadelenin içinde olmayanların söyledikleri ne olursa olsun, ve nasıl bir samimiyet içinde bulunursa bulunsunlar, emekçi kesimlerin dönüp bakacakları ve ilgi gösterecekleri bir siyasi yapı özelliği kazanamayacaklarını düşünüyorum.

Yinelemekte yarar var, bu ülkenin sosyalizme ihtiyacı acildir. Acil bir sosyalizme ihtiyaç var. Mücadelemiz her şeyden önce sosyalizm için olmalı ve bir devrim perspektifiyle donanmalıdır. Ama saray rejimiyle mücadeleyi somutlaştırmadan da sosyalizm için mücadelede başarılı olmak ve toplumsal alanda bir etkinlik kazanabilmek pek de mümkün değilmiş gibi geliyor bana.

Sosyalist solun da böyle bir hataya düşeceğini sanmıyorum.

melnur  |  Cvp:
Cevap: 23
14.12.2021- 03:29

Ve dolayısıyla...

Sosyalizm için mücadelede AKP rejimini devre dışı bırakan ve onunla doğrudan ve somut bir mücadeleyi yeğlemeyen bir siyasal tutumun ülkemizin verili koşullarında karşılığının olamayacağını söylemeye çalışıyorum. Saray rejimi, tek adam diktatörlüğü, dinci faşizm ya da adına ne dersek diyelim toplumun gözünde seçeneksiz değildir. Demokratik bir seçenek, o seçenekle çeşitli iyileştirmeler ve toplumsal bir rehabilitasyonun mümkün olabildiği yaygın kabul görmektedir. Doğru, yanlış ayrı bir konu, realite budur. AKP MHP ittifakı gidecek CHP ve İYİP'in başını çektiği ''diğerleri'' bir şekilde iktidara gelecek, büyük olasılıkla bir restorasyon yaşanacaktır. Böyle bir umut güçlü bir şekilde yeşermiş ve büyütülmüşken toplumsal muhalefeti örgütleyen özneleri cumhur ittifakı ile eşitleyen bir siyasal yaklaşımın   hem seçim   ve hem de sonrasındaki süreçte toplumdan bir karşılık bulması da pek mümkün olmayacaktır. Ve sonuçta böyle bir tavrın hem sosyalist mücadeleye, ve hem de ülkede saray rejiminin iktidardan (seçim yoluyla) alaşağı edilmesine bir katkısı olmayacaktır. Bu yüzden...

Evet, bu yüzden millet ittifakının bir parçası olmadan ama o ittifakı, yani binbir emek ve çabayla örülmeye çalışılan bir muhalefeti de saray rejimiyle aynılaştırmadan, değersiz ve önemsizleştirmeden saray rejimi karşıtlığına ''bir günlük ittifak'' perspektifiyle dahil olmaktan başka bir çözüm yokmuş gibi görünmektedir. Bence ve hatta ''gibi''si   de fazla.



Ve böyle bir perspektifle birlikte sosyalist bir söylem ve eylemi buluşturup bütünleştirebilmek çok mu zor?

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]