SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kılıçdaroğlu ne zaman “tek adam” oldu?           (gösterim sayısı: 4.331)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 23.08.2014- 17:49


Kılıçdaroğlu ne zaman “tek adam” oldu?
Kemal Okuyan



Düzen partileri asla katılımcı ve kolektif karakter kazanamaz. “Demokratik” demek istemiyorum, bir sözcük olarak kendi başına bir anlam ifade etmiyor, hatta kötü şeyler çağrıştırıyor. Yine de şimdilik bu kavramı çok sevenlerin dediği olsun, bir düzen partisi “demokratik” bir işleyişe sahip olamaz. Hiçbir yerde. “Asla” vurgusu ise Türkiye’den hareketle, yerindedir, münasiptir!

AKP’nin zinhar böyle bir iddiası yok. Adamı sultan yaptılar, padişah yaptılar, hatta peygamber yaptılar, bizse tutmuş hâlâ cumhurbaşkanlığını sorguluyoruz. O her şey! Katılımcılık, kolektivizm filan ancak onun inayetiyle, onun belirlediği ölçek ve düzlemde ve onun kurallarıyla gündeme gelebilir.

Bu nedenle şimdi durup dururken AKP’de “parti içi demokrasi”yi tartışmak anlamsız.

CHP ise şu sıralar özellikle bunu tartışıyor!

Kılıçdaroğlu’nu “tek adam”lıkla suçlayanlar var örneğin. Ekmeleddin’in adaylığı açıklandıktan sonra duyar olmuştuk bu ithamı, partinin yetkili kurullarına danışılmadan bu isim nasıl olur da ortaya atılırdı! Cumhurbaşkanlığı seçimi geride kaldı, sağcı aday politikasından bir kez daha istenen sonuç alınamadı, çıkıntı sesler çoğaldı, öyle ki partinin lideri için “diktatör” bile denir oldu.

Dışarıdan bakan biri olarak söylemek zorundayım ki, haksızlık yapılıyor.

Kılıçdaroğlu Genel Başkanlığa getirilirken, onu destekleyenlerin istediği tam da bu değil miydi?

Tıkanan CHP’yi dinamikleştirecek, dönüşüme sokacak, Erdoğan’ın karşısına aslanlar gibi çıkacak, geniş kitleleri sürükleyecek, heyecan yaratacak, gülecek ama gerektiğinde masaya vuracak… Sözcüğün Türkiyeli anlamıyla “lider” olacak!

Ben pek anlamıyorum sağından solundan CHP’nin ama yine de lafın gelişi söyleyeyim, partinin sağı da solu da, ortası da aynı beklentiyle hareket etmekteydi. Kemal Kılıçdaroğlu partiyi ayağa kaldırmalıydı.

Neden?

Kemal Bey’in bir ideolojik tutumu, belirgin ve yeni bir düşüncesi mi vardı?

Farklı ihtiyaçlara yanıt veren, birbirini tamamlayan ve uyum içinde çalışan bir ekip mi kurmuştu?

CHP’nin başına yeni bir program, hadi program demeyelim de, yeni bir siyasi söylemle mi gelmişti?

Yukarıdaki soruların yanıtı tereddütsüz hayır. Şimdi de, o zaman da.

Bu koşullarda Kılıçdaroğlu’ndan beklenen biricik şey “tek adamlık”tı. Birbirine yakın, benzer, hatta birbirinin aynısı politikaları farklıymış gibi sunmanın yolu medyatik ya da karizmatik liderlerden geçmekteydi. Kemal bey’den umdukları buydu. Tek adam rüzgar estirecek, parti de ona tutunacaktı.

Siyasi doğrultu, yaratıcı düşünce mi? O kolaydı. Yeter ki “güçlü lider” boşluğu doldursundu. Genel Başkan’da olmayan ideolojik rengi partiye çalacağını düşünen sayısız isim ya da grup, uygun anı bekliyordu nasılsa!

Olmadı, Kılıçdaroğlu Erdoğan karşısında bire birde zayıf kalıp, rüzgar filan estiremeyince, CHP’de “parti içi demokrasi” hatırlanıverdi. Oysa başından beri aynı Kılıçdaroğlu, değişen bir şey yok. İstediğini yanına getiriyor, istediğini uzaklaştırıyor, istediğini aday yapıyor. İşin gerçeği ondan istenen, beklenen de buydu!

Düzen partileri, sosyal demokrat olsalar da, başka türlü yapamaz. Mustafa Sarıgül’ün etrafında kopan fırtınayı hatırlayın. Memleketin en önemli meselesi haline gelmişti ama kimse Sarıgül’ün memleket hakkında farklı ne düşündüğünü bilmiyordu. Çareydi de, neye çareydi belli değil!

Katılımcılık ve kolektivizm, tutarlı bir dünya görüşünde, koşullara, dönemsel değişikliklere dirençli bir siyasi programda ortaklaşmayı gerektirir her şeyden önce. Özgürce tartışabilmek için, ortak bir zeminde durmak gerekir. CHP’de “ben ulusalcıyım” diyen var, “ben liberalim” diyen var, “ben solcuyum, sosyalistim” diyen var, biraz deşince “muhafazakar demokratım” diyen var. Düzenin belirlediği dar alanda siyaset yaparken bu çeşitliliğin gerçekte ne ifade ettiğini kimse bilemez ama sonuçta bütün bunlar birer “dışavurum”dan ibaret de olsa, aynı partinin taşıyamayacağı “kimlik”ler. İşte bu “zenginliği” birarada tutmanın en kestirme yoludur “tek adam”. Ne ki o da tutmadı işte!




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 23.08.2014- 18:03


Veli Ağbaba'dan çarpıcı açıklamalar



CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, CHP'nin kurultay sürecini İleri'ye değerlendirdi. Ağbaba kurultayın partiyi daha da güçlendireceğini ve büyük bir uzlaşmanın yaşanacağına inanıyor. CHP'nin sağa kaydığı eleştirilerine hak vermeyen Veli Ağbaba "CHP her zaman olduğu gibi kendini solda tanımlayan, solun değerlerine inanan bir parti. Özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerinin devlete, tüm siyasete ve topluma egemen olması için çalışıyor" ifadelerini kullandı.

Resim Ekleme

.- Kılıçdaroğlu'nun kurultay kararını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kurultay sonucunda kazanan taraf, diğer tarafı tasfiye girişiminde bulunabilir mi?

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultay kararı, CHP’nin parti içi demokrasiyi işletme kararlığının göstergesidir. Kurultay, partimizin geçmişini, bugününü değerlendiren ve geleceğini kuran en temel karar alma organımız. Bu kurultayda da öyle olacak. Partimizin en yetkili organı CHP’yi iktidara taşıyacak kararlara imza atacak. Ancak bu kurultay kesinlikle bir tasfiye kurultayı olmayacak. Ben inanıyorum ki kurultay sonrası Partimiz, genel seçimler öncesi iktidara yürümek noktasında ne kadar kararlı olduğunu bir kez daha gösterecek. Ben bu kurultayı birleşme ve kucaklaşma kurultayı olarak görüyorum. Her kurultay öncesi belli saflaşmalar, belli açıklamalar belli beyanlar yapılır. Bu demokrasinin gereğidir. Parti içinde herkes ama herkes düşündüğünü söyler, eleştirilerini aktarır. Bu bir partinin ayakta kalabilmesini ve dinamik bir yapı olmasını sağlar. Bizler bu düşüncelerle Kurultay’a gidiyoruz. Kimse aksini düşünmesin, Kurultay bölünmelerin, ayrışmaların değil demokratik olarak bir araya gelişin ve uzlaşmanın kurultayı olacak. Ve hiçbir şekilde tasfiye kurultayı olmayacak.

- Partinin sağa kaydığına dair eleştiriler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konu sağlıklı bir şekilde tartışılmıyor. Parti sadece, il/ilçe örgütleri, kadın kolları, gençlik kollarından oluşan kapalı bir yapı değil. Sol bir parti olarak sendikalar ile STK’lar ile, demokratik kitle örgütleri ile daha fazla iletişim kurmak zorundayız. Kendimizi daha fazla anlatmak zorundayız. Bu noktada bir adım daha ileri gidebilmek için çok çabalıyoruz. Ama bu konu yanlış bir noktadan tartışılıyor. Sadece CHP için değil solu temsil eden tüm kurumsal yapıların ve partilerin dönüp kendilerine bakması gerek. Daha fazla örgütlenmek, halka daha fazla kendini anlatmak için soldaki tüm yapıların daha fazla çalışması ve özeleştiri yapması gerekiyor. Solun aldığı toplam oyun artması için yeterli ve sağlıklı tartışma yapılmıyor. Bu konuda soldaki tüm kesimler yetersiz kalıyor. STK’lar, demokratik kitle örgütleri, sendikalar adeta AKP’ye teslim edilmiş durumda. Bu alanlarda herkesin daha fazla çalışması gerekiyor. Asıl tartışılması gereken solun genelindeki bu durum. Ama bunun yerine CHP’ye yükleniliyor. CHP’yi daha sağdan ve daha soldan ve hatta içimizden eleştirmek adeta mili spor haline geldi. Ben bu tartışmaların solun geneline yayılmasından yanayım. Ancak bu şekilde daha fazla toplumsallaşabileceğiz ve doğru adımlar atabileceğiz.

Diğer yandan bu sağa kayma konusu çok konuşuluyor. Açıkçası ben bunun bilinçli olarak yürütülen bir karalama politikası olduğunu düşünüyorum. Burada CHP’ye karşı dezenformasyon odaklı; tam bir algı yönetimi söz konusu. Bizler çok net bakıyoruz. “Çağdaş Demokrasi için Değişim” programımızda yazılanlar açık: Siyasetimizin temel düşünsel kaynağı sosyal demokrasi. Ezilenlerin, dışlananların, emekçilerin, gençlerin, kadınların sesi olmak için onların haklarını ve hukuklarını korumak için mücadele ediyoruz. CHP her zaman olduğu gibi kendini solda tanımlayan, solun değerlerine inanan bir parti. Özgürlük, eşitlik ve adalet ilkelerinin devlete, tüm siyasete ve topluma egemen olması için çalışıyor. Bizler geçmişe değil geleceğe dönük bir siyaset yapıyoruz. 12 yıllık AKP iktidarında, darbe dönemlerinde dahi göremediğimiz bir dönüşüm geçirdik. Hem toplum hem siyaset, daha önce hiç olmadığı kadar bir “tek adam” diktatörlüğüne sürüklendi. Bu tespitten hareketle, bizler AKP’nin ötekileştirdiği, hasım ilan ettiği tüm toplumsal kesimlerin sesi olmak için çalışıyoruz. Mağdura hiçbir şekilde ismini sormuyoruz. Rojava’ya, Sivas’a, Silopi’ye, Pozantı’ya, Başbağlar’a, Soma’ya, Zonguldak’a, cezaevlerine, Ergenekon, Balyoz, Odatv, Askeri Casusluk, KCK, Şike ve Devrimci Avukatların, poşi taktığı için, yumurta attığı için, parasız eğitim istediği için terörist ilan edilen üniversite öğrencilerinin davalarına,   fabrikalardaki işyerlerindeki grevlere, HES karşıtı eylemlere, kentsel dönüşüm mağdurlarının mücadelelerine, tüm hak arama mücadelelerine bakın; hepsinde CHP’yi göreceksiniz. İşte tüm bunlar için mücadele eden partiyi yerel seçimlerde veya Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki adaylar üzerinden sağa kaydı demek büyük bir karalamadır. Dediğim gibi kimsenin kuşkusu olmasın CHP solda durmaya devam ediyor.

- Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde gerek aday belirleme gerekse seçim çalışmaları konusunda CHP'nin tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Toplumun geniş kesimlerinin üzerinde uzlaşabileceği, sadece CHP’nin değil herkesin cumhurbaşkanı olacak bir adayın çıkması için çok uğraş verdik. Seçim çalışmalarımız için tüm örgütümüzün seferber olduğunu söylemem gerek. Milletvekillilerimiz başta olmak üzere tüm örgütümüz ilk defa halkımızın oy vereceği Cumhurbaşkanlığı seçimleri için özveriyle çalıştılar. Seçim çalışmaları sürecinde eşitsiz bir yarış ile karşı karşıya bırakıldığımız ortada. Devletin uçağını, helikopterini tüm imkânlarını kullanan bir Başbakan’a karşı iki aday seçime girdi. Her koşulda eşitsiz bir yarış oldu. Ben bu eşitsiz koşullarda yürütülen seçim çalışmalarının, uzlaşıya imza veren tüm partiler ve destek olan tüm oluşumlar tarafından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Diğer yandan, seçmen davranışlarını ve seçmenin sandığa gitmeme yönelimini iyi analiz etmek gerekiyor.

- Bu kurultayda aynı zamanda tüzük de değişecek, değişecek olan tüzük maddelerinin, partiye etkileri neler olacak?
Tüzük partinin hareket organıdır. Demokratik temsiliyetin, parti içi denetim ve hesap verebilir olmanın anahtarıdır. Kurultay’da çok kısıtlı bir değişiklik gerçekleştirilecek.   Bu değişiklikler, parti içi demokrasiyi güçlendirecek,   CHP’yi daha dinamik bir yapıya kavuşturacak. Partimizin daha genç, daha dinamik ve toplumun tüm kesimlerine daha etkili bir şekilde ulaşabilmesi için gerekli değişiklilerin yapılacağına inanıyorum. Kimse aksini düşünmesin. Bu değişiklik ile partimizde demokratik olarak geriye dönüş olmayacak. Bu söz konusu dahi olamaz. Tam tersine örgütün gücünü artıracak çok kısıtlı bir değişiklik olacak.

-Muharrem İnce'nin adaylığını ve adaylığını açıklarken yönelttiği eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konu hakkında birkaç kez konuştum. Üç yıldır Grup Başkanvekilliği yapan Sayın İnce’nin daha önce bu tip eleştiriler yaptığına hiç tanık olmadık. Ne zaman Genel Başkan adayı oldu o zaman bu düşüncelerini paylaştı. Ben bu yaklaşımı doğru bulmuyorum. Tabi ki herkes kurultayda Genel Başkan adayı olmak için başvurabilir ve yarışabilir. Delegelerimize kendisini anlatabilir. Var olan yönetimi eleştirebilir. Tüm bunlar için en temel kriter samimiyet. Ben Genel Başkanımızın diktatöre benzetilmesi hususunu samimiyetsiz ve kurultay havasında yapılmış bir çıkış olarak değerlendiriyorum.

-Cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa gitmeyen büyük bir kesim var. İnsanların sandığa gitmeme nedenleri hakkında neler düşünüyorsunuz?
Evet, seçmenleri sandığa çekmekte ciddi bir sorun var. Ama bu durum demokrasimizin geldiği nokta ile çok yakından alakalı. Sandığa duyulan güven ve seçmen bilinci noktasında çok daha ciddi çalışmalar gerçekleştirmek gerekiyor. Halkın ilk defa Cumhurbaşkanı seçtiği, hem de ilk seçimde %74 katılım oranı, demokrasimizin aldığı yaranın göstergesi. Seçim öncesinde yapılan “Erdoğan zaten kazanacak” şeklindeki algı yönetiminin seçmende sandığa gitme noktasında çok büyük isteksizlik yarattığını düşünüyorum. AKP’nin “haram medyası” çok çalıştı seçim öncesinde. Sosyal medya, yazılı ve görsel basın aracılığıyla Erdoğan lehine çok ciddi bir yönlendirme yapıldı. Ve bu durumun katılım oranını düşürdüğüne inanıyorum. Zaten seçimlerin eşit koşullarda geçmeyeceğini, sandık güvenliğinin olmadığını düşünüyorsa seçmen, vereceği oyun değersiz olacağına inanıyor. Bir oyun dahi ne kadar önemli olduğunu göstermek zorundayız. Tüm bunları önümüze koyup, önümüzdeki genel seçimlerde hem katılım oranını yükseltmek hem de CHP’yi iktidara taşımak için daha fazla çalışacağız. Kurultay’ın bu amaca hizmet edeceğini düşünüyorum. Ülkemizde şuan hem Başbakan hem Cumhurbaşkanı hem de parti başkanı olan ve adeta kendi “3. Reich”ını ilan etmeye hazırlanan bir diktatör var. Diktatöre karşı, CHP’nin tüm toplumsal kesimleri seferber edebileceği bir örgütle ve anlayışla mücadele etmeye devam edeceğiz.

Sami Menteş - İleri
Yön



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Zaman kaybediyoruz umut 1 3063 04.07.2015- 12:17
Konu Klasör Kılıçdaroğlu bu kez kaybetmemeli... melnur 7 506 07.11.2023- 06:51
Konu Klasör Kılıçdaroğlu mu, Muharrem İnce mi? melnur 1 2264 26.11.2019- 12:26
Konu Klasör Kılıçdaroğlu Siyaseti… melnur 0 657 03.08.2022- 01:26
Konu Klasör Zaman'dan AKP'lilere yanıt melnur 5 7328 16.08.2013- 16:53
Etiketler   Kılıçdaroğlu,   zaman,   “tek,   adam”,   oldu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS