SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5]   6   7   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 20:07


Kurtuluş Kılçer konudaki yazısında partiye egemen olanlara liberal virüsün girdiğini söylüyor, böyle bir eleştiri yöneltmiş

Siyasi virüs

Biyolojik virüsler, çoğalmak için canlı bir hücreye ihtiyaç duyarlar. Bakteriler ise böyle değildir. Bakteriler mikroskopla gözükebilir, virüsler ise çok daha küçüktürler ve ancak elektron mikroskobu ile belirlenebilirler. Birçok hastalığının kaynağı olan virüsler, bu açıdan çok daha tehlikeli ve sinsidirler.

Antibiyotik ilaç, bakterileri etkilemesine rağmen, virüslerde pek işe yaramaz.

Virüslerin bu sinsiliği, örneğin yazılım dünyasında, gizli gizli başka bilgisayarlara zarar vermek için yazılan programlara da “virüs” isminin konulmasına neden olmuş.

Virüsler, çok küçüktür, vücuda girdikten sonra insan hücrelerine yerleşirler ve çoğalmaya başlarlar. Kendilerini hissettirmezler, etkilerini yavaş yavaş gösterirler...

Biyolojik virüs gibi ya da bilgisayar virüsü gibi siyasette de virüsler vardır.

Tek başlarına kaldıklarında çoğalamazlar, o yüzden tıpkı canlı hücrelere ihtiyaç duyar gibi, siyasette canlı dinamiklerin içinde hep yer alır. Örgütlü yapılara sızar, kendini buralarda var eder, büyütür.

Mikroskopla gözükmezler, elektron mikroskobu olmak zorunda görmek için. Siyasette de yazılanların ve söylenenlerin satır aralarını iyi okumak gerekir, bu virüsün sızıp sızmadığını anlamak için.

Anti-biyotik tedavi gibi, örneğin adını koymak ve siyaseten mahkum etmek de pek işe yaramaz, üzerine alınmaz çünkü, bağımsız bir siyasi varlık olarak ortalıkta bulunmadığı için. Ancak her yerdedir... Her yerde karşınıza çıkabilir...

Siyasi virüsler, sosyalist ve devrimci mücadelenin içine sızmış en sinsi düşmandır. Bu virüslerin en tehlikelisi ve en etkilisi ise liberalizmdir.

Siyasi ve ideolojik dünyada etkilerini belli etmeden yavaş yavaş gösterirler ve bir de bakmışsınız ki düzen siyasetinin bir parçası oluvermişsiniz...

Örneğin laikliğin içine sızarlar, sızdılar da... Eskiden laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması kadar, dinin devlet ve toplum idaresine müdahalesini sınırlandırmak olarak anlaşılırdı. Şimdi, bu tanımın, ikinci kısmı gitmiş, din ve devlet ayrı ayrı olsun deyip, din de kendi bağımsız yolundan örgütlenebilir haline getirdiler. Özgürlükçü laiklik diye bir şey uydurdular, sözüm ona “Kemalist laiklik”ten farkını koymak için... Gericiliğe elbette karşıyız derler, ancak “inanç özgürlüğü” adıyla cemaat ve tarikat örgütlenmesinin artık doğal sayılması gerektiğini söylerler. Dinciliğin siyasal iktidar haline gelmesinin önünü açtılar. Sulandırdılar laikliği...

Alevilerin de içine sızdılar örneğin... Alevilik, tarih boyunca egemen Sünni anlayışın altında kendi kültür ve değerlerini koruyarak bugünlere gelmiş, şeriatın, şeri mahkemelerin, hilafetin kaldırılıp medeni hukukun, laikliğin ve yurttaşlığın tanındığı cumhuriyetin kazanımlarını sahiplenmişti. Liberalizm virüsü bir kere sızınca burada da hatlar karışmaya başladı. Zorunlu din dersine hayır deyip, Alevilik derslerinin ta ilkokul müfredatlarına kadar girmesini savunmak... Ama bizim ki zorunlu değil, isteğe bağlı demenin manası bulunmuyor, gerici eğitimin yoluna payanda olunuyor. Tekke, zaviye ve dergahların yeniden açılmasını talep etmek, sonunda medrese eğitimine icazet vermek noktasına götürür. Liberalizm, Alevi hareketine girdikten sonra gericiliğin baskısına karşı mücadele etmek yerine gericiliğin meşrulaşmasına hizmet eden bir noktaya gelinmiştir. Cemaatle birlikte ortak Cemevi açılışı da yapılabilmiş, Alevi İmam Hatip temeli de atılabilmiş, hep birlikte Başbakanla gizli yemekler yenebilmiş... Çok tehlikelidir bu liberalizm virüsü... Şimdi de milletvekili olmak için sağdan soldan partilerden aday olmuşlar Alevileri temsil ediyoruz diye...

Sendikalara sızdı liberalizm. Devletçilik görüşü o kadar sulandırıldı ki, özelleştirmeye karşı büyük karşı mücadele vermek yerine işçi ve sendikal hakları korumak dışında sendikalar büyük bir direnç göstermediler.

Anti-emperyalist mücadeleye de bulaştılar. Saddam diktatör, Esad diktatör, Kaddafi diktatör diye diye, büyük bir koro oluşturdular, emperyalizmin işgal, savaş ve tezgahlarına karşı sesleri bastırdılar. IŞİD’i yaratanları, destekleyenleri görmezden geldiler...

Örneğin Kürt sorununun çözümünde ortaya konan siyasi görüşlerde liberalizmin hatırı sayılır etkisi yadsınabilir mi? Özgürlükçülük adına Kürt siyasi hareketinde büyük bir liberalizm etkisi bulunuyor...

Sosyal demokrasi içinde liberal sızma yavaş yavaş kendini göstermedi mi son zamanlarda...

Yıllardır sol likidasyonun temel kaynağı hep liberalizm olmuştur. Örneğin devrimci yataktan sosyal demokratlaşmaya dönmekten daha çok liberalizm tarafına geçiş vardır Türkiye sosyalist hareketinde...

Liberalizm virüsü çok tehlikelidir.

Önce sulandırır sonra bulandırır...

Bugün de, bu virüse karşı bağışıklığımız var diyerek rahat olamayız. Bu virüse karşı ideolojik ve teorik mücadeleyi yükseltmek gerekir. Üyesinden, yayınına kadar, sosyal medyada yazılanlardan dağıtılan bildiriye kadar, liberalizme karşı sınıf siyasetini ve ideolojisini her yerde baskın kılmak zorundayız.

Reel siyasette sosyalist hareketin her sıkıştığı zamanlarda liberalizm virüsü kendini daha çok gösterir.

Virüsler ısıya dayanıklı değildir. Liberalizmle mücadelenin en etkin yolu sınıf mücadelesinin ısındırılmasından geçer...

Peki, sosyalizm, liberal demokrasiden hiçbir şey beklememeli mi ya da sosyalizmin kapsama alanı içinde olamaz mı? Bunu sonra tartışmak üzere...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 20:15


HTKP'de ayrılık

Olağanüstü kongresini geçtiğimiz hafta yapan Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) üyesi 147 kişi partiden ayrıldı.

Aralarında partinin kurucu merkez komite üyeleri Kurtuluş Kılçer, Hanife Şahan, Yavuz Karamahmutoğlu,Ahmet Tarık Yenil, Aysel Tekerek, Bilgütay Hakkı Durna, Umut Kuruç ve Kamil Tekerek’in de bulunduğu 147 kişinin yayımladığı açıklamada ayrılık gerekçesi olarak partideki tartışmaların olağanüstü kongre ile giderilmeye çalışıldığı ancak bunda başarılı olunamadığı belirtildi.

Açıklamada "Bir sonuç raporunun şekillenemediği bu kongrede, temel olarak İkinci Cumhuriyet’e ve AKP iktidarına bakış, emperyalizmin durumu, Kürt sorunu, siyasal mücadelede partinin rolü, parti tarihi ve parti ile Birleşik Haziran Hareketi arasındaki ilişkiler temel tartışma başlıkları olmuştur. Bu tartışma başlıklarının hiçbirinde siyasal, ideolojik ve örgütsel bir ortaklaşmaya varılamamıştır" denildi.

HTKP'den yapılan açıklamada ise "Bugün, en üst karar alma organı olan Kongre'de ortaya çıkan sonuçların ardından, bir grup parti üyesinin, mücadelelerini HTKP saflarında sürdürmeme kararı aldıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Kongre/Konferans sürecimize, Kongre’de onaylanan siyasi ve örgütsel doğrultumuza ve Kongre süreci öncesinde yaşanan tartışmalara ilişkin bir dizi çarpıtma ve yalan da içeren bir metin yayınlayarak Parti ve Kongre iradesini tanımayan arkadaşlarımızın Halkın Türkiye Komünist Partisi’yle ilişkileri kesilmiştir" ifadeleri kullanıldı.

HTKP'DEN AYRILAN GRUBUN AÇIKLAMASI

Sol ve Sosyalist Kamuoyuna,
Türkiye Komünist Partisi için “yolumuza devam ediyoruz!”

Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) içerisinde siyasal, örgütsel ve hatta ideolojik kimi başlıkların tartışma konusu haline geldiği sosyalist kamuoyu tarafından bilinmektedir. Özellikle seçim döneminde, somut bir olgu olarak, seçimlere yönelik politika ve tutum konusunda daha belirgin hale gelen bu tartışma süreci, partinin olağanüstü kongre kararıyla sonlandırılmak istenmiş ve tartışma başlıklarında ortaklaşma yoluna gitmek üzere adım atılmıştır.

Ancak, Kongre sürecinde bu tartışma başlıklarının tüketilmesi ve ortak bir kongre raporu haline getirilmesi sağlanamamıştır. Bir sonuç raporunun şekillenemediği bu kongrede, temel olarak İkinci Cumhuriyet’e ve AKP iktidarına bakış, emperyalizmin durumu, Kürt sorunu, siyasal mücadelede partinin rolü, parti tarihi ve parti ile Birleşik Haziran Hareketi arasındaki ilişkiler temel tartışma başlıkları olmuştur. Bu tartışma başlıklarının hiçbirinde siyasal, ideolojik ve örgütsel bir ortaklaşmaya varılamamıştır.

Parti Kongre süreci, ortada önemli siyasal ayrımlar olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu siyasal ayrım noktaları aynı zamanda ciddi bir ideolojik farklılaşmayı da beraberinde taşımıştır. Dolayısıyla partinin nasıl yol alacağı konusundaki tıkanma aşılamamıştır.
Bu tartışma başlıkları ve ayrım noktaları bizler açısından aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
Bir kriz içerisinde bulunan emperyalizmin zayıf noktalarını belirlemek gerektiği açıktır. Bu açıdan emperyalizmin müdahalesini ve bu müdahalelere dönük bütün dirençleri ile emperyalizmin kriz dinamiklerini, devrimci olanaklar açısından ele almak gerekir. Ancak, emperyalizmin sarsıcı krizlerle yenilmekte olduğu tezi doğru değildir. Bununla beraber emperyalizmin gerek dünyanın genelinde, gerekse bölgemizdeki yönelimlerini hafife alma eğilimi ile bölgedeki seküler güçleri desteklemek adına anti-emperyalist görevlerin ihmal edilebileceğine dair olan yaklaşım, gerçek bir zemine oturmamaktadır. Dolayısıyla komünistler gerçek anlamda anti-emperyalist mücadele veren tüm güçler ile dayanışma içerisinde olmalı ve ortak mücadele hattını çizmelidirler. Bu güçlerin tek tek tanımlanması ve anti-emperyalist-seküler karakterlerinin ortaya konması gerekmektedir.

13 yıllık AKP iktidarının bugün geldiği yer, geriye dönüşü mümkün olmayan yeni bir rejimdir. İkinci Cumhuriyet olarak nitelendirdiğimiz bu rejim, bugün yeni kriz dinamikleriyle karşı karşıya bulunmaktadır. Bu kriz dinamiklerinin değerlendirilmesi ve devrimci mücadele açısından olanakların ortaya konulması önemlidir. Ancak, AKP rejiminin çöküşe doğru gittiği ve Türkiye’de devrimci duruma evrilebilecek bir kriz nesnelliğinin oluştuğu tezleri kabul edilebilir değildir.

Kürt sorununa dair, Kürt siyasal hareketi ile ilişkiler konusunda komünist hareketin ilkeli, dostça ve eleştirel bir tutum içerisinde olması gerekmektedir. Ancak, Kürt siyasal hareketinin, politik duruşu nedeniyle, İkinci Cumhuriyet rejiminin karşısında yer alamayacağını düşündüğümüzden, başta seçimlerde HDP ile ittifak, sonrasında ise Barış Bloğu’na girme önerileriyle somutlanan güncel siyasal yaklaşım bugün bizler açısından doğru değildir.

Parti’nin İkinci Cumhuriyet rejimine karşı, siyasal mücadelede etkin bir misyon yüklenmesi ve sosyalizmin bağımsız siyasal hattının oluşturulması gerekmektedir. Parti formuna sahip örgütlü siyaset yerine, toplumsal dinamik ve hareketleri merkeze koyan anlayış ile ittifaklar politikası ekseninde gelişen mücadele tarzı, bizler açısından partinin siyasetten soyutlanması anlamına gelmektedir. Böyle bir tarzın güncel mücadelede tarihsel kazanımlar ortaya çıkarmayacağı açıktır.

Halkın Türkiye Komünist Partisi, programatik hattını sınıf uzlaşmazlığı üzerine kurmuştur. Bu anlamıyla düzen içi güçlerle ve düzen partileriyle yan yana gelecek işbirliği arayışları düzen içi siyaset zeminine ve sınıf uzlaşmacılığına kapı aralayabilir. Düzen içi siyasi güç ve partilerle görüşmeyi “politika yapma” sayan anlayış bizler açısından doğru değildir.
HTKP’nin, Türkiye Komünist Partisi’nin mirasçısı ve devamı olan bir parti olarak, TKP’nin yeniden siyaset sahnesine dönmesi hedefiyle çalışma yürütmesi gerekmektedir. Bu açıdan, parti tarihimize dönük reddiyeye varan eleştirel yaklaşımlar ve geleneğimizden kopuş anlamına işaret eden bir bakış açısı kabul edilemez.

Bileşeni ve kurucusu olduğumuz Birleşik Haziran Hareketi’nin sosyalizmin toplumsal anlamda eşik atlaması için önemli bir güçbirliği olduğu yadsınamaz. Ancak, bugün Birleşik Haziran Hareketi’nin daha etkin, daha kitlesel ve bağımsız bir siyasal odak haline gelmesi için yeni bir atılıma ihtiyacı bulunmaktadır. Birleşik Haziran Hareketi’nin sosyalizmin bağımsız siyasal odağı haline gelmesi, başka siyasi güçlerin gölgesi altında mümkün değildir.

Halkın Türkiye Komünist Partisi içinde yaşanan siyasal, ideolojik ve örgütsel farklılaşma, sosyalist siyasal mücadelede ortak bir örgütsel-siyasal zeminin varlığını ortadan kaldırmış, farklı iki siyasal hattın belirginleşmesine neden olmuştur.

Biz, farklı çalışma alanlarını temsil eden ve aşağıda imzası bulunan Türkiye Komünist Partililer, sosyalist siyasetin yeniden etkin bir mücadele yürütmesi ve sosyalizmin bağımsız hattının mutlaka kurulması gerektiğinden hareketle, başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi halkımızın sosyalist seçenekten mahrum bırakılamayacağını, bunun için Türkiye Komünist Partisi’nin örgütsel ve siyasal bir varlık olarak yeniden ayağa kalkması gerektiğini biliyoruz.

Bu amaç doğrultusunda, bugün, HTKP içinde ortaya çıkan farklılaşmanın sonucu olarak, ayrı bir siyasal mücadele hattıyla yolumuza devam edeceğimizi ve yukarıda belli başlı yaklaşımlarını ifade ettiğimiz anlayışla yolumuzu ayırdığımızı ilan ederiz.
Türkiye işçi sınıfının aklı ve örgütlü gücü olarak, toplumsal zeminde büyük ve kitlesel bir siyasal parti haline gelecek Türkiye Komünist Partisi için “yolumuza devam ediyoruz.”



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 20:16


HTKP'NİN AÇIKLAMASI

"Halkın Türkiye Komünist Partisi, 1-2 Ağustos 2015 tarihlerinde gerçekleştirdiği Olağanüstü Kongre/Konferans toplantısıyla siyasi doğrultusunu netleştirmiş, merkezi organlarını yenilemiştir. Böylelikle, Olağanüstü Kongre/Konferans, TKP 12. Kongre siyasi-örgütsel raporu başta olmak üzere, temel metinlerimizde ortaya konan devrimci yaklaşımın partimizin esas çizgisi olduğunu bir kez daha teyit etmiştir.

Olağanüstü Kongre/Konferansın usulü ve her aşaması, Parti tüzüğümüze uygun şekilde bir önceki Merkez Komitesi tarafından belirlenmiş ve uygulamaya konmuştur. Kongre/Konferansın temel işlevi, siyasi netliğin oluşturulması ve sorumlu organların tayin edilmesi olarak tespit edilmiştir. Kongre/Konferans sürecimiz yaklaşık bir aylık bir zaman dilimine yayılmış, bu süre zarfında tüm örgütlerimizde, kongre raporunu hazırlamakla görevli komisyonun yanı sıra tüm Merkez Komitesi üyelerinin ve tüm yoldaşlarımızın söz hakkına sahip olduğu toplantılar düzenlenmiştir. Kongre/Konferansımızın nihai toplantısı, tamamı söz hakkına sahip 1100’den fazla delege yoldaşımızın katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Yapılan oylamalar ve seçimler herhangi bir tartışmaya veya itiraza konu olmayacak şekilde tamamlanmıştır.

İki gün süren tartışma ve oylamaların ardından yeni Merkez Komitesi çalışmaya başlamış, partimizin hedeflerinin hayata geçirilmesine yönelik örgütsel düzenlemeler için planlamalar yapmıştır. Partinin yeni dönemdeki ilk Merkez Komitesi toplantısı 9 Ağustos Pazar günü yapılacaktır.

Bugün, en üst karar alma organı olan Kongre'de ortaya çıkan sonuçların ardından, bir grup parti üyesinin, mücadelelerini HTKP saflarında sürdürmeme kararı aldıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Kongre/Konferans sürecimize, Kongre’de onaylanan siyasi ve örgütsel doğrultumuza ve Kongre süreci öncesinde yaşanan tartışmalara ilişkin bir dizi çarpıtma ve yalan da içeren bir metin yayınlayarak Parti ve Kongre iradesini tanımayan arkadaşlarımızın Halkın Türkiye Komünist Partisi’yle ilişkileri kesilmiştir.

HTKP ile yolları ayrılan arkadaşlarımıza yeni siyasi hayatlarında başarılar dileriz.
Partimiz sosyalist iktidar mücadelesini, kurulduğu günkü azim ve kararlılıkla sürdürmektedir.

Yaşasın Halkın Türkiye Komünist Partisi!

Yaşasın Türkiye Komünist Partisi!

Yaşasın Devrim ve Sosyalizm!

Halkın Türkiye Komünist Partisi"



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 07.08.2015- 23:21


Olacağı buydu. TKP'den ayrılan grup şimdi birbirlerinden ayrıldılar. KP'den siyaset yapma farkları HDP'ye yanaşmakmış! Başta kürt sorununda TKP'nin ideolojisinden farklı bir siyaseti savunmuyoruz diyorlardı, seçim öncesinde HDP'yi desteklediklerini söylediler, söylemekle de yetinmeyip bazı örgütler doğrudan HDP çalışması yaptılar. Bu siyaset tarzı HTKP'nin gençlik kanadından geliyor. Çulhaoğlu da çaresiz destekler bir pozisyon alıyor. O da karşı çıksa, eleştiri okları Çulhaoğlu'nun üzerine yağacak, bu kaçıncı parti girişimi diye!

HTKP başarısız oldu. Erkan Baş ve ekibi partiyi TKP çizgisinin dışına çıkartıyor. ''Daha aktif siyaset tarzından'' anladıkları sokakta devrimci demokratlarla işbirliği yapmak, seçimlerde devrimci demokrasinin legal partisini desteklemekmiş. Kurtuluş Kılçer ve ekibinin ayrılmasıyla kalmayacak bu tasfiye, partide daha başka ayrılıklar da yaşanacak. Böyle bir siyaset komünist siyaset değil çünkü. Geriye kalan da HTKP adıyla Erkan Baş'ın partisi olarak kalır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 08.08.2015- 10:27


Başladığımız işi bitireceğiz!-Can Soyer

Başlamak için bir ilk adım gerekir. Attığınız ilk adımla uzun ya da kısa, zorlu ya da kolay bir uğraşa başlamış olursunuz.

İlk adım, başlangıçtır.

Ve Aristoteles’in dediği gibi “başlangıç, bütünün yarısından fazladır”.

Yani başlangıçta atılan adım, sadece sürecin ilk adımı olmakla kalmaz. İlk adım, aynı zamanda, diğer adımları ve hatta sürecin genelini belirler. Adım atmaya devam edersiniz, ama o ilk adımın izini kat ettiğiniz mesafe boyunca taşırsınız.

İlk adım, ondan uzaklaştıkça silikleşen bir gölge değildir.

Başlangıç ya da ilk adım, sürecin bütününü niteleyen, karakterize eden, ona rengini veren ileri sıçrayıştır.

Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, ilk adımın hiç silikleşmemesinin nedeni budur.

***

Halkın Türkiye Komünist Partisi’nin geçen yılki kuruluşu bir ilk adımdır.

Aradan zaman geçtikçe silikleşmeyen, silikleşmeyecek bir ilk adım.

Çünkü HTKP’nin kuruluş iddiasını temsil eden değerler, sadece o dönemin ihtiyaçlarını gözeterek ileri sürülmüş fikirler değildir. HTKP’de cisimleşen irade, bir konjonktür analizinin ötesindedir yani. HTKP’yi tanımlayan iddia, ilk adımla sınırlı kalmayan, sürecin bütününde varlığını koruyan bir “felsefe”dir.

Bu “felsefe”, bir yılın ardından, hala güncelliğini ve geçerliliğini korumaktadır.

İlk adım, bir kere atılıp tarihe havale edilmemiştir; yürüyüşün geri kalanında da bize eşlik etmektedir.

HTKP’nin siyasal doğrultusu ve pozisyonu eleştiriden muaf değildir elbette. Ancak tartışmanın yönü kuruluş “felsefe”sine uzandığında, kolaylıkla HTKP’nin varlığını sorgulamaya, hatta inkara götürebilir. Çünkü kuruluştaki “felsefe”, bugüne de yerleşmiştir. Atılan ilk adım, maziden bir yaprak gibi geride kalmamış, kendinden sonraki her adımla birlikte hem güçlenmiş hem şimdiye taşınmıştır.

Çünkü başlangıç, bütünün yarısından fazladır.

***

HTKP, Türkiye’nin çok özel bir dönemine verilmiş devrimci bir yanıttır. TKP içindeki siyasal ve örgütsel sorunların aşılamaması, HTKP’nin varlığının sadece bir kısmını açıklar. Ancak HTKP, salt parti içi bir tartışmanın koordinatlarıyla anlaşılamaz, anlatılamaz.

Bu yüzden HTKP, kendisini Haziran Direnişi’nin Türkiye emekçi halkına armağanı olarak tanımlamıştır.

AKP’nin meşruiyetinin zedelendiği, sosyalizm mücadelesinin güçlenmesi için olanakların belirdiği, bu olanakların değerlendirilmesi için sosyalist hareketin kemikleşmiş alışkanlıklarından kurtulup siyaset sahnesine çıkmasının gerektiği Haziran Sonrası Türkiye’de, AKP karşıtı mücadelenin işçi sınıfı ile buluşturulmasını sağlayacak ve tüm bu sürece öncülük yapacak siyasal iradenin biçimlenmesidir HTKP.

Sosyalist siyasetin ve devrimci mücadelenin korunaklı ve “kurtarılmış” alanlardan çıkarılması, halkın direndiği veya mücadele ettiği hangi başlık varsa komünistlerin de orada yerini alması yaklaşımı, HTKP’nin varoluş gerekçelerindendir.

Sosyalist mücadelede uzun yılların alışkanlığına dayanan ve tortulaştıkça hareket etmeyi daha da zorlaştıran ne varsa bunların tereddütsüz biçimde yıkılması, hem örgütlü mücadelede, hem yoldaşlık ilişkilerinde hem de siyaset tarzında şefçilikten, lidercilikten, tasfiyecilikten uzak bir devrimci kültürün geliştirilmesi arayışı, HTKP’nin başta gelen niteliklerindendir.

Türkiye’de komünist hareketin bir türlü aşamadığı etkisizliğe, bu etkisizliğin ve siyasetsizliğin içi boş laflarla ve radikalizm süsü verilmiş pasifizmle güzellenmesine bir isyandır HTKP.

Özetle, bu ülkenin gerçek ve öncü bir komünist partiye ihtiyacı olduğu saptamasını kendisinin kuruluşuyla bütünleştirmiş, Türkiye’nin komünist partisini bu perspektif altında yeniden kurmaya girişmiş bir iddia olarak yola çıktı HTKP.

İlk adımı böyle attı. Başlangıçta bunlar vardı. Ama bunlar sadece başlangıçta kalmadı, kalamazdı.

Bugün yoluna devam eden HTKP, daha ilk adımında ortaya koyduğu iddialarının arkasında hala durmaktadır.

İlk adımının “felsefe”sini, hala başının üstünde taşımaktadır.

Çünkü başlangıç, bütünün yarısından fazladır.

***

Peki bu ilk adım hiç mi bitmeyecek? Başlangıç hiç mi sonuca erişmeyecek?

Tam aksine.

HTKP, kendi ilk adımını da aşma cesaretinin ifadesidir.

Kendi başlangıcını nihayete erdirme ısrarıdır.

HTKP, başladığı işi bitirme kararlılığıdır.

İşte o zaman, başlangıç bütüne erecek, ilk adım tarihe geçecek, ülkemiz devrime ve sosyalizme taşınmış olacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 08.08.2015- 12:59


Ayrilin ayrilin, nasilosa bu ülkenin Sol örgütleri bölündükce güçleniyorlar, arkalarına milyonları daha rahat takıyorlar,.....
Her bölünen örgütte daha güçlüyüz, daha güçlü olacağız,.... gibi saçmalıkları uzun uzun sayfalarca yazıyorlar.
Bu tiyatroya ne zaman son verceksiniz?
Daha biribiriyle anlaşamayan Sol halkı, emekcileri,..... nasıl arkasına alacak?
Güven vermiyorsunuz, bundan dolayıda seçimlerde fahi oy alamıyorsunuz. Gençler dışında arkanıza takılanların sayısı parmakla sayılacak kadar az. O gençlerde belirli bir yaşa gelince zaten sizleri yerk ediyorlar.
Halinizi masaya yatırın ve kendinizi düzeltin. Yazıp çizmekle, atıp tutmakla olmuyor mücadele, güç,.....



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 08.08.2015- 18:44


Kurtuluş Kılçer grubunun ayrılıktan sonraki açıklamasından bir bölüm.

Kürt sorununa dair, Kürt siyasal hareketi ile ilişkiler konusunda komünist hareketin ilkeli, dostça ve eleştirel bir tutum içerisinde olması gerekmektedir. Ancak, Kürt siyasal hareketinin, politik duruşu nedeniyle, İkinci Cumhuriyet rejiminin karşısında yer alamayacağını düşündüğümüzden, başta seçimlerde HDP ile ittifak, sonrasında ise Barış Bloğu’na girme önerileriyle somutlanan güncel siyasal yaklaşım bugün bizler açısından doğru değildir.

Parti’nin İkinci Cumhuriyet rejimine karşı, siyasal mücadelede etkin bir misyon yüklenmesi ve sosyalizmin bağımsız siyasal hattının oluşturulması gerekmektedir. Parti formuna sahip örgütlü siyaset yerine, toplumsal dinamik ve hareketleri merkeze koyan anlayış ile ittifaklar politikası ekseninde gelişen mücadele tarzı, bizler açısından partinin siyasetten soyutlanması anlamına gelmektedir. Böyle bir tarzın güncel mücadelede tarihsel kazanımlar ortaya çıkarmayacağı açıktır.


Bu açıklama TKP'nin ve KP'nin genel duruşu ile örtüşüyor. İdeolojik farklılığın olmadığı söyleniyordu, o zaman bu ekibin yeniden KP'ye dönmesi beklenir. Böyle bir gelişme KP'nin TKP adıyla faaliyetine devam etmesi anlamına gelecektir. Yapılan açıklamada bu konudaki görüşler de bunlar:

Biz, farklı çalışma alanlarını temsil eden ve aşağıda imzası bulunan Türkiye Komünist Partililer, sosyalist siyasetin yeniden etkin bir mücadele yürütmesi ve sosyalizmin bağımsız hattının mutlaka kurulması gerektiğinden hareketle, başta işçi sınıfı olmak üzere, emekçi halkımızın sosyalist seçenekten mahrum bırakılamayacağını, bunun için Türkiye Komünist Partisi’nin örgütsel ve siyasal bir varlık olarak yeniden ayağa kalkması gerektiğini biliyoruz.

Bu amaç doğrultusunda, bugün, HTKP içinde ortaya çıkan farklılaşmanın sonucu olarak, ayrı bir siyasal mücadele hattıyla yolumuza devam edeceğimizi ve yukarıda belli başlı yaklaşımlarını ifade ettiğimiz anlayışla yolumuzu ayırdığımızı ilan ederiz.
Türkiye işçi sınıfının aklı ve örgütlü gücü olarak, toplumsal zeminde büyük ve kitlesel bir siyasal parti haline gelecek Türkiye Komünist Partisi için “yolumuza devam ediyoruz.”


''ayrı bir siyasal mücadele hattıyla'' yola devam etmekten KP kastedilmiyorsa Kurtuluş Kılçer ekibi yanlış yaparlar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.08.2015- 07:05


Parti formuna sahip örgütlü siyaset yerine, toplumsal dinamik ve hareketleri merkeze koyan anlayış ile ittifaklar politikası ekseninde gelişen mücadele tarzı, bizler açısından partinin siyasetten soyutlanması anlamına gelmektedir. Böyle bir tarzın güncel mücadelede tarihsel kazanımlar ortaya çıkarmayacağı açıktır.

TKP'nin çözülüp KP ve HTKP'nin ortaya çıktığı günlerde KP yöneticileri HTKP için aynı şeyleri söylüyorlar ve onları ''barikatçılık''la eleştiriyorlardı. HTKP yöneticileri ise bu eleştiriyi kabul etmiyorlar Haziran direnişinden sonra siyaset yapma tarzının değişmesini ileri sürerlerken anlaşmazlığın bu nedenle ortaya çıktığını ileri sürüyorlardı. Gelinen noktada Kurtuluş Kılçer ''ekibinin'' de aynı eleştiriyi yaptığını görüyoruz. ''Sokak'' önemsenmeli ama sokak derken kastedilmesi gerekenin halkın sokağa (siyasete) çekilmesi, bu siyaset tarzının yoğunlaştırılmasıdır. Yoksa sokağı, sokaktaki toplumsal dinamikleri merkeze alan ve kendini bu yönde geliştirmeye ve bu yönde doğrultu vermeye çalışan bir hareket tarzının Türkiye sosyalist hareketinde siyasi ve ideolojik savrulmalara yol açabileceği en azından bu konuda sorunlar yaşatabileceği eleştirisi haklı bir eleştiriydi. Erkan Baş ve Metin Çulhaoğlu'nun egemenliğinde HTKP bu yönde hareket etmeye kararlı görünüyor. Açıklamada ileri sürüldüğü gibi bu hareket tarzından hiç bir tarihsel kazanım ortaya çıkmayacağı gibi, sosyalist sola alan da açmayacaktır. Erkan Baş ve Metin Çulhaoğlu ''farklı bir şey'' olmaya çalışıyorlar ( dün konuştuğum bir KP'li kullanmıştı bu sözü), Kurtuluş Kılçer ve partiden ayrılanlar ise bir an önce KP'ye dönüp TKP'yi tarih sahnesine yeniden çıkarmak durumundadır. Farklı bir parti kurma girişimleri TKP'ye, Türkiye sosyalist hareketinin omurgası haline gelebilmiş TKP'ye zarar vermekten öte bir anlamı olamayacaktır..



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5]   6   7   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kp tkh htkp fkf Sosyalisttt 2 5134 10.03.2016- 13:27
Konu Klasör HTKP üzerine... umut 1 3866 05.08.2015- 19:53
Konu Klasör HTKP'den Newroz açıklaması denizcan 0 2281 21.03.2015- 17:34
Konu Klasör HTKP: AKP'yi halk sıfırlayacak! denizcan 0 2657 17.12.2014- 17:46
Konu Klasör TKP 12. Kongresi HTKP oldu ayhan 1 5820 25.07.2014- 14:30
Etiketler   HTKP,   BÖLÜNÜYOR
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS