SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sırrı Süreyya saçmalıyor!           (gösterim sayısı: 6.392)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 26.10.2013- 01:49


Fox Tv'de Sırrı Süreyya konuşuyor. İyi adam, ho adam, sohbeti dinlenebilir bir adam ama, bazen boyunu aşan laflar da edebiliyor. Sunucu CHP'yi soruyor Sırrı'ya, "sol bir parti mi?" diyor. Daha önce CHP'ye bir kez oy verdiğini söyleyen Sırrı da "CHP sol bir parti değil" diyor ve ardından "CHP sosyal demokrat bir parti olduğunu bile söyleyemiyor" demeyi de ihmal etmiyor. Ve hatta "CHP sosyal demokrat bir parti olursa oy bile veririm" diye de ekliyor. Sunucu bu kez "BDP solcu, sosyalist bir parti mi?" diye soruyor. Sırrı da yanıt veriyor.

"Onun da üstünde bir parti."

Sonrası demokrasi güzellemeleri, demokrat müslümanlığı parlatma ve partide herkese yer olduğu savları...

Sırrı Süreyya'nın sosyalizm anlayışı da böyle bir şey!

Ve buna da "saçmalıyor" demek yanlış mı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 26.10.2013- 03:19


12 Eylül faşizmi solun üzerinden silindir gibi geçerek bugünkü bataklığın bir anlamda hazırlayıcısı oldu. 12 Eylül öncesinde alınan 24 Ocak kararlarının kısmi de olsa burjuva demokratik bir ortamda sürdürülebilirliği yoktu. Solun gelişmişliği, kitleselleşmesi, dinamizmi, halk üzerindeki etkisi de göz önüne alındığında faşist bir döneme geçişin pratiği yaratılmadan işçi sınıfı, ve örgütlü sol güçlerin muhalefetinin önüne geçilemezdi. 12 Eylül faşizmi bu koşullarda sol'u sindirmek ve üstesinden gelebiliyorsa yok etmek üzerine planlandı ve büyük ölçüde de başarılı oldu.

Faşizmin ezdiği, yokettiği, işkencehanelerinde katlettiği ve ülkeyi açık bir hapishaneye çevirerek her türlü sindirme faaliyetini uyguladığı koşullarda solda yenilgi kaçınılmaz bir hal almıştı.Üstüne üstlük reel sosyalizmin çözülüşü de bu travmaya eklendiğinde, sonrasında sinme, köşeye çekilme, içe kapanma, terketme,ulusalcılığa ve liberalizme savrulma, kuyrukçuluğa yönelme...-kısaca her türlü çözülüş bu ülke solcusunda bir gerçeklik olarak ortaya çıktı.

Sol ve sosyalizm kavramları da bu keşmekeş içinde bir anlam yitimine de uğradı. "Yeni sol" iddiaları sıkça duyulur oldu. Marks'a dönelim teraneleri adı altında her türlü oportünist yaklaşım yüksek sesle dillenir oldu. Elveda Proletaryacılar da türedi. Hepsi ayrı telden çalmakla birlikte, pek çoğundaki ortak yön, liberalizmi ve demokrasiyi keşfetmeleri oldu. Sırrı Süreyya da bunlardan biri. Evet, iyi adam, hoş adam, sohbeti baldan tatlı adam, ve belki de iyi bir entelektüel. Ama o kadar. O da günümüzün sola bulaşan hastalığından mustarip. Kaldı ki, bu konuda yalnız da değil. Fuat Keymanlar, Baskın Oranlar, Murat Belgeler, Ufuk Uraslar ve daha niceleri hep aynı yolun yolcuları.

Bunların sosyalizmle ilgisi yok. Hiç yok. Bunların sosyalizm dedikleri şey, burjuva demokrasisine övgüden öteye geçmiyor. Yeni dünya düzeninin kozmopolitizmini evrensellik olarak niteliyorlar, herkese düşünce özgürlüğü, herkese kucak açma, herkese mevlana'dan selam yollama, dinci gericiliği demokratlık adına içine sindirme, tarikatlara ve cemaatlara yine demokratlık adına selam yollama hep bunlarda. ( Gazetelerin yazdığına göre Ahmet Türk'le, Sırrı Süreyya da Gülen'e geçmiş olsun şeklinde taziye sunmuşlar.)

Ve sonra da karşımıza geçiyorlar, gözlerimizin içine baka baka "sosyalistiz" diyorlar!

Başlık yadırganmamalı bu yüzden, verilecek yanıt "saçmalıyorsunuz" olmayacak da ne olacak!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
yorum2006
[ yorumcu ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.08.2013
İleti Sayısı: 772
Konum: Gizli
Durum: Gizli
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

2 kere teşekkür edildi.
Cevap Yazan: yorum2006
Cevap Tarihi: 27.10.2013- 02:02


Bu adamların sosyalizmle hiçbir ilgisi yoktur. Sosyalizme inanmadıkları gibi Marksizm-Leninizmi de kesinlikle bilmiyorlar. Bunlar ülkemizdeki faşizan düzenin yarattığı ve kullandığı sahte solculardır. 12 Eylül faşizmi solun belini kırdıktan ve meydan boş kaldıktan sonra türedi bunlar. Tabii ki şimdi de ülkedeki hakim güçler, bunları özellikle sol olarak lanse etmektedir. Bunlar sosyalist hareketin önünü kesmek için özellikle pompalanmaktadır. Yoksa emekçi halkın bu şaklabanları sosyalist olarak gördüğü yoktur.




Bu ileti en son yorum2006 tarafından 27.10.2013- 02:03 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 22.02.2014- 13:58


Detayında ve esasında Sırrı Süreyya.../Asaf Güven Aksel

Sanırım “Cevdet Bey Ve Oğulları”nın gündeme girdiği sıralardı, kendisiyle yapılan bir röportajda, Orhan Pamuk, genelgeçer bir anlatı prensibini rehber aldığını söylemişti. Üzerinde hiç durulmayacak, genel izlekte pek bir önem taşımayan noktalarda, araştırılsa doğru olduğu görülecek gerçeklere yer vermek. Yani, bir zincir fabrikasının kullandığı alametifarika ya da bir fayton tekerleğinin çember malzemesi gibi detaylarda “bile” gerçek yansıtılmışsa, okur geriye kalan büyük bölümü de doğrulamaya, tamamına inanmaya hazır hale gelirdi.

Detay, esasa inandırırdı.

Madem bu genelgeçer bir prensip, neden Orhan Pamuk örneği üzerinden aktardım? Detaylarda araştırmacı Orhan Pamuk’un esastaki gerçeği açıkça ortada olduğu için.

Siyasette de doğru detayın yanlış çıkarıma alet edilişine, bir bütünü zedeleyerek kafa karışıklığı yaratmasına ve algı tahrip ediciliğine çok rastlanır.
Eğer bu anlatı prensibi doğruysa, tersi de geçerli olabilir mi, birşeylere işaret etmek açısından? Detayın, esası sorgulatmaya başlaması?

“Beynelmilel” filminin bir yerinde, “devrimciliğe karar vermiş” üniversiteli gencin bavulu açılır, içinden kitapları çıkar. Birinin dışı, Prof. Dr. Besim Üstünel’in “Ekonominin Temelleri” kitabıdır, kapağını çevirince ikinci bir kapak görülür: Engels’in “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” kitabı. Mesaj alınmıştır.

Mesaj alınmıştır da bir burulma da yaşanmıştır. O yıllarda her iki kitabı da hatmetmiş kuşak, “Ama, uymaz ki...” deyivermiştir. “Mesaj kaygılı” minicik bir detaydır, ama... işte...

Tıpkı, “Hatırla Sevgili” dizisinde, “parti bayrağı” dolu evdeki bavulu gizlemeleri istenen “THKO”lu gençlerin, bavulu açınca orak çekiçli kızıl bayraklar görmesiyle, “parti bayrağı”nın, anlatılan dönemdeki merkezi yayın organının adı olduğunu bilenlerin burulduğu gibi, minicik bir detay...

“Beynelmilel”in de, dizinin de, “esasta” yapmak istediklerine itiraz edilemese, ikisi de sevilerek izlense de, işte o “detayın sahiciliği omuzlaması”nın ters döndüğü durumlarda, bir “gibi”cilik duygusu gelip oturur.

O gencin bavulundan öyle bir “kitap katakullisi” çıkamazdı ki. Besim Üstünel’in kitabı büyük boy ve kalındı, Engels’in kitabı küçük boydu, daha inceydi, kapak hurufatı o yıllarda öyle değildi. Sahnede boy ve kalınlık açısından eşitlenmeleri, gerçeği zedeliyordu.

Ayrıca yöntem de yanlıştı, bir kitap diğerinin içine yerleştirilirdi, ama böyle değil. Uzatmamak için işin inceliğini geçelim, böyle hata yapılırsa, her kontrolde, üstteki kapak açılıverince “foya” ortaya çıkıverirdi diyelim.

Kuşkusuz, onca devrimcilik geçmişi, hapis yatmışlığı olan biri, bunu biliyordur. Pratiği olmasa bile görmüşlüğü vardır. Yazmıştır belki senaryoya, işi bilip bilmediklerine bakmadan settekilere bırakmıştır çekimi, kurguda görse de “olmuş artık, n’apalım” demiştir, hatta sahneyi sinemada görmüştür, kim bilir. Lakaytlıktandır yani, bilmezlikten değil. Bir de bu filmi izleyen halk, hemen algılasın mantığındandır...

Buradan, kafasındakini ehil ellere teslim edip etmediğine bakmayan, üstelik halk karşısına o ellerden geçmiş olarak çıkacağına ve kendisini bağlar olacağına aldırmayan bir portre çıkar...

İşte, Sırrı Süreyya Önder, biraz da filminin o sahnesi gibidir gözümde. Uymazı uyar gösterme “hüneri”yle, “aman kim bilecek”likle, sahicilik duygusunun zedelenmesidir. Kulaktan dolmacılıkla muhtemelen iyi niyetin bileşimidir. Bir yerden sonra da sempatik rahatlığın, antipatik gevşekliğe dönüşümüdür. Gerçeği basit anlatma görünümlü kaçamağın, uydurmaya varışıdır. Gerçekliğini yansımada kırma ve dolayımda yitirmedir.
Burada, kendi esasından, atmosferindeki detaya dönüşür. “Detay, esasa inandırır” demiştik ya, bazen bu büyü bozulur, esas detayı yalanlar.
Sanatın herhangi bir dalındaki anlatıcılıkta bu diyalektik mazur görülebilir, hatta vurgu faktörü olabilir, bütün yapıt bunun üzerine bilinçli olarak kurgulanabilir. Ama siyasette varacağı yer bambaşka boyutlardadır. Orada detay-esas bileşimi, çok daha özenle gözetilmelidir. Çünkü, birinin diğerini beslemesi bir yana, boğarak öldürmesi riski söz konusudur.

Şimdi tekrar başa dönelim detay-esas konusunda, bir daha tersten kuralım bağıntıyı. Perdeden hayata inmiş Sırrı Süreyya olgusuyla.

Erdoğan’ın kahvaltı sofrasında, “açılım için bir propaganda zemini” bulduğunu söylemesi detaydır örneğin. Toplumsal algıya yansıyan karede, bir aile fotoğrafında yer almışlık ve medyanın “esprileriyle ortama neşe kattı” figüranlaştırmasına malzemelik esastır.

“Akan kanın durması için” kendisini ortaya atması ve silahların susması talebi, detaydır. Bu kanın durdurulması üzerinden yürütülen pazarlığın, kimler eliyle, ne üzerinden yapıldığı esastır.

Gezi’de kesilecek bir ağacın önüne geçerek “dozer”i engellemesi ve buradan türetilen efsane detaydır. Bütün bir Haziran sürecine, temsil ettiği siyasal yapının yaklaşımıyla “kepçe”nin kilometrelerce uzağından bakması esastır.

Haziran’daki polis şiddetine, maruz kalmışlık üzerinden tepki koyması detaydır. O ayaklanmayı, pazarlıkta olunan hükümeti darbeyle devirecekleri kaygısıyla, “daha kaç kişi öldü ki” çetelesiyle, yaşanan acının ölçeklerde tartılmasıyla, kendi hesaplarının neresine oturduğuyla değerlendirerek uzak duran siyasetin sözcüsü olması esastır.

Kültürün ve sanatın yayıcısı, üreticisi bir aydınlanmacı olduğu beyanı ve realitesi detaydır. Gericiliğin kuşatması altındaki bir ülkede “Apo’nun Gülen’e selamı”nı getirip götürmesi esastır.

Sarıgül’ü dini siyasete alet etmekle eleştirmesi detaydır. İslami motifler toplumda iş görüyor mantığıyla, her lafına bir dinsel mesel ve vecize alıntısı oturtması, Cumhuriyet karşıtlığına buralardan el uzatması esastır.

Bir “asimile edilmiş Türkmen” ailenin çocuğu olarak 12 Eylül öncesi ve sonrasında yaşadıkları, verdiği mücadele detaydır. O mücadeleyi hiçe indirgeyen ve Kürt halkı için de ortak mücadeleyi kapsadığını inkardan gelenlerle olması esastır.

Örnekler artırılabilir. Görülüyor ki, Sırrı Süreyya Önder, ya esasın detayında, ya detayın esasında, hep bir sahicilik sorgusuna açıktır. Kendisine rağmen böyledir. Çünkü:

Detay, esasa tabidir siyasette. Siyaset, bir estetik yaklaşım biçimi değildir. Sırrı Süreyya, “esasen” dikkate alınmalıdır. Kendisi, bütün iyi niyeti, devrimci duygusu ve samimiyetiyle, kendisini detay kılan bir esasın içinde erimiştir...

Böyle bakılınca, benim hâlâ sempatik bulmam detaydır. Bir siyasal muarız olduğu esastır...

Belki bu yüzden, “Beynelmilel”in saf ve aşık, “gelişmeye açık” kasabalı kızı, devrimci gence “bu nasıl kitap, içi başka dışı başka” derken, farkında olmadan bir özeleştiri cümlesi yerleştirmiştir filme... O kız, sadece bir kapağı çevirerek görmüştür esası...

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/asaf-guven-aksel/detayinda-ve-esasinda-sirri-sureyya-88301



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Sol yeni bir yol açmalı... melnur 1 344 05.07.2023- 00:13
Konu Klasör Sırrı Süreyya Önder neden tahliye edilmiyor? melnur 1 2645 05.10.2019- 03:22
Konu Klasör Sırrı Süreyya Önder'den AKP yanıtı: Kim kamusal sürece hükmediyorsa muhatabımız odur... melnur 1 702 03.09.2022- 08:08
Etiketler   Sırrı,   Süreyya,   saçmalıyor
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS