Menü Üye Giriş

Şifre Sıfırla · Kayıt Ol

 SOL PAYLAŞIM  »
 Dünyadan
bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 9
21.01.2015- 13:08

Yorgos Marinos: AB ve NATO'dan yana partilerin Yunanistan halkına faydası yok

Yunanistan Komünist Partisi Politbüro üyesi Yorgos Marinos, Syriza ile Yeni Demokrasi'nin birbirinden farkları olmasına rağmen, Avrupa Birliği ve NATO konusunda birleştiklerini söylüyor.

Resim Ekleme

Yunanistan Komünist Partisi (YKP) Politbüro Üyesi Yorgos Marinos ile Almanya Komünist Partisi'nin (DKP) haftalık yayın organı Unsere Zeit'ın (UZ) 9 Ocak 2015'de gerçekleştirdiği röportajın özet metnini yayımlıyoruz. Marinos, seçimlere, Syriza'ya ve AB politikalarına ilişkin partisinin çizgisini net bir biçimde açıklıyor.


25 Ocak'da Yunanistan'da parlemento seçimi olacak. Kutuplaşmanın ''AB için'' ve ''AB'ye karşı'' olacağı yönünde seneryolardan söz ediliyor. YKP bu senaryoya katılıyor mu?
25 Ocak seçiminin Yeni Demokrasi (ND) ile Syriza arasında geçeceği biliniyor. Bu iki parti arasında AB konusunda sanıldığı gibi bir kutuplaşma yok. Syriza başkanı Alexis Çipras hiçbir yanlış anlama meyil bırakmayacak kadar açık konuştu: ''Biz batıya aitiz; AB'ye ve NATO'ya. Bunu hiç tartışmaya gerek yok''.


ND'nin yaygınlaştırmaya çalıştığı sözde kutuplaşma söylemi, halkın korkularını artırmaya yöneliktir. Bu bağlamda söylemekte yarar var, Syriza işçi sınıfının taleplerini yerine getirecek çabalar içinde hiç olmadı.

Çerçevesini   AB ve NATO'nun belirlediği burjuva sisteminin idaresinin emekçilerin kurtuluşunu kendisine esas almış partilerin işi olmadığını belirtmek gerekiyor. Bunun içindir ki, yegane çözüm YKP'nin güçlendirilip, halkın mücadelesinin yükseltilerek, köklü yapısal değişikliklerin önünün açılmasından geçer.

Bildik basın ''radikal sol'' olarak niteledikleri Syriza'nın seçimden galip çıkması durumunda felaket yaşanacağını tasvir ediyor. AB seçim sürecine tüm gücüyle karışıyor. Alexis Çipas'ın olası zaferi konusunda ne düşünüyorsunuz? Neler bekleyebiliriz?
Benzer bir tasviri Yunanistan'ın resmi iktidar partisi ND de resmediyor. Bununla birlikte sermayenin bir kesimi Syriza ile kurulması öngörülen yeni bir hükümeti destekliyor. Elbette ND ile Syriza arasında farklar yok değil. Avrupa bölgesindeki ülkeler konusundan, devasa şirketlerin durumuna ve burjuvaziye bakışa dek pek çok fark bulunuyor.

Bununla birlikte, Syriza ve ND'nin oluşturacağı hükümet sermayenin kâr marjını arttırmaya yönelik olacaksa ve mevcut borçların daha iyi ödenmesi için çaba harcayacaksa, bu halk için hiç de iyi bir şey olmayacaktır. Ve hayat bize göstermiştir ki   ''sol hükümetler'',   ister Yunanistan'da olsun isterse de Avrupa'da, daha ''sağa'' kaymışlardır.

AB ve Almanya'ya   gelince... Buralarda   egemen olan tutum, Avrupa Para Birliği'nin zarar görmesinin engellenmesi yönündedir.

YKP'nin borçların ödenmesi konusundaki çözümü nedir?
Borçlar halka ait olmadığı için halk tarafından değil, sermaye tarafından ödenmelidir. Ne ND'nin ne de Syriza önde gelen temsilcilerinin borçları ''zamana yayarak'' çözme planı tutar. Borçların İMF üzerinden ''taşınabilir'' hale getirilerek çözülmesi projesi, halkın bu katlanılmaz malî yük altından ezilmesine yardımcı olmayacaktır.

Çözüm için yegane önkoşul, işçi ve halk hareketinin yeniden biçimlendirilmesinden geçer. İşçi sınıfı ve diğer halk kesimlerinin oluşturacağı halk cephesi ile YKP'nin güçlendirilmesi temel önkoşuldur.

YKP Avrupa Sol Partisi (ASP) üyeliğini reddediyor. Birlikte çalışmak için ortak nedenler yok mu?
YKP 92 yıldır kesintisiz bir şekilde enternasyonal mücadele veriyor. Komünist ve işçi partileri YKP'nin inisiyatifi ile 1999'da biraraya geldi.   Bu partiler kendi aralarında koordineli bir çalışmayı zaten yürütüyorlar.

ASP ile aramızdaki sorun koordinasyon eksikliğinden değil, yönelim farkından kaynaklanıyor. Emperyalist genişleme ve savaşa karşı verilen mücadeleye YKP büyük değer biçiyor. AB'ye, NATO'ya ve emperyalist birliklere karşı verilen mücadelenin güçlendirilmesi gerekiyor. Bizim amacımız devrimci bir strateji etrafında uluslararası alanda mücadele yürütmektir. Bu hedefte, AB kararları ile oluşturulmuş ASP ile birlikte olmamız mümkün değildir.

Avrupa çapında ASP'ye tam üye olmamış 29   parti ile ortak bir birliktelik oluşturduk.   Biz bilimsel sosyalizme dayalı temel ilkelerimizle hareket ediyoruz. Bizim vizyonumuzda insanın insan tarafından sömürülmediği toplumsal yaşam var. Biz AB ve onun opsiyonlarına karşı mücadele veriyoruz.  

AB ve kapitalizmin ''insanileştirilebileceği'' fikrini boş bir çaba olarak görüyoruz. Böylesi bir çaba içinde olanların önü sonu komünist ideallerini yitireceklerini biliyoruz.

Rosa Luxemburg'un sorduğu ''Sosyalizm veya barbarlık'' ve ''Reform ya da devrim'' sorularının tarihsel yanıtlarını gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu tarihsel sorulara yanlış yanıt verilmemesi gerekiyor. ASP, halkın ve emekçi sınıfların çıkarlarının yanında değil, karşısında duruyor.

Sol

Cevap: 10
21.01.2015- 13:53

Syriza ve Podemos'un yükselişi: Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor!

Kamuoyu araştırmalarına göre, 'bugün seçim olsa', Yunanistan'da Syriza, İspanya'da Podemos sandıklardan birinci çıkıyor. İki Akdeniz ülkesinde 'Radikal sol' seçeneklerin bu yükselişi Avrupa genelinde yankı uyandırıyor.

Haber: NEŞE İDİL - nese.idil@radikal.com.tr / Arşivi

RADİKAL - Bugünlerde Avrupa'da çok tartışılan iki ülke var: İspanya ve Yunanistan... Her iki ülkede solun yükseliyor olması bölgedeki siyasetçileri şaşırtıyor ve bazı piyasa oyuncularını tedirgin ediyor. İspanya'da Podemos (Yapabiliriz) ve Yunanistan'da Syriza (Radikal Sol İttifak), yapılan anketlerde bir süredir birinci sırada görünüyorlar. Podemos ve Syriza'nın ana akım partilere alternatif oluşturan programları da birbirleriyle paralellik gösteriyor.

PODEMOS'UN BİR YIL İÇİNDE ELDE ETTİĞİ BÜYÜK BAŞARI

1978 doğumlu Pablo Iglesias tarafından geçen yıl 16 Ocak'ta kurulan Podemos, İspanya'da 2011-2012'de meydana gelen Indignados (Öfkeliler) adlı sokak hareketinin ardından ortaya çıktı. Sokağa çıkan milyonlarca kişi herhangi bir parti tarafından temsil edildiğine inanmıyor, yolsuzluk ve eşitsizlik vurgusu yapıyor ve İspanya'nın siyasi arenasında ciddi bir değişiklik talep ediyordu. İşsizlik 2011'de yüzde 20, 2012'de ise yüzde 26 olarak açıklanmıştı ve gençler bu düzenin değişmesini istiyordu. İşte Podemos, tam da bu ''öfkelilerin'' taleplerini yönlendirebilecekleri, özellikle gençlerin siyasette yer bulabildiği bir parti olarak kuruldu. Eğitimciler ve aktivistlerin bünyesinde bulunduğu Podemos, yalnızca bir yıl içinde, 32 yıldır iktidarı aralarında değişen Halk Partisi ve Sosyalistlere meydan okuyabilmeyi başardı.

YÜZDE 89 OYLA SEÇİLDİ

Birçok İspanyol'un gözünde 'yolsuzluğun sözcük anlamı' haline gelen İspanya Başbakanı Mariano Rajoy'a karşı giderek güçlenen bir aday olan Pablo Iglesias, partinin başına geçmeden önce Madrid'de bulunan Complutence Üniversitesi'nin Siyaset Bilimi bölümünde akademisyenlik yapıyor ve televizyondaki tartışma programlarına katılıyordu. Partinin başına geçtikten sonra Avrupa genelinde şaşkınlık yaratan Iglesias, partisine destek veren ve internet üzerinden oy kullanan 107 bin kişinin yüzde 89'unun isteğiyle Kasım'da parti başkanlığına yeniden seçildi. Aynı ay yapılan bir ankette ise Podemos'un oy oranı yüzde 28 çıkarak başta Başbakan Rajoy olmak üzere İspanyol siyasetçileri endişelendirdi. Bunun yanı sıra, Mayıs'ta Avrupa Parlamentosu seçimlerine giren Podemos, yüzde 8 oy alarak kuruluşunun yalnızca dördüncü ayında büyük bir başarıya imza atmış oldu.

''1978 REJİMİNDEN ARINMIŞ'' ANAYASA

Iglesias, sağ ve sol paradigmasını aşarak yeni bir siyaset modeli oluşturma sözü veriyor. Ne var ki, parti içinde yüksek kademede olanların daha önce komünist gruplarda yer almış olmaları nedeniyle, Podemos'un parti programına şüpheyle yaklaşanlar da var. Oligarşiyi ve rejimi sık sık eleştiren Iglesias'ın ana taleplerinden bir tanesi, İspanya anayasasının ''1978 rejiminden arınması için'' yeniden yazılması. Iglesias'ın bir diğer hedefi, sistemi, yalnızca kendilerine hizmet eden ve yozlaşmış politikacılardan arındırmak. Iglesias, yıllar boyunca kazançlı işleri kendi aralarında paylaşan siyasetçilerin İspanya ekonomisini çökerttiğini savunuyor. Podemos'un şüphesiz en büyük vaatlerinden biri ise Katalanların bağımsızlığı için oylama yapılmasına izin vermesi.

ÇALIŞMA SAATLERİNİ AZALTMAK İSTİYOR

Ekonomik olarak Syriza'yla paralellik gösteren Podemos'un gündeminde İspanya'nın kamu borcunun yeniden yapılandırılması, hükümet müdahalesi ve daha iyi kamu hizmeti için başta yüksek gelirlilerden alınanlar olmak üzere vergilerin artırılması bulunuyor. Parti, Almanya'nın başını çektiği Avrupa kemer sıkma tedbirlerine ve euro bölgesindeki para politikasına meydan okuyor. Iglesias'ın ülkede yüzde 24'erde seyreden işsizlik oranını azaltmak için çözümü ise İspanyolların daha az çalışması (haftada 35 saat), yeni iş alanlarının kurulması için bir kamu yatırım programı oluşturulması ve iş olanaklarının yeniden dağıtılabilmesi için emeklilik yaşının 60'a çekilmesi. Bunların yanı sıra, Podemos'un programında, ''gayrimeşru kısımları bulmak amacıyla İspanya'nın kamu borcunun denetlenmesi" dikkat çekiyor. Kârlı şirketlerin işçileri kovmasını ve azami ücret uygulamasını yasaklamak isteyen genç siyasetçi, ekonomi hakkındaki düşüncelerini açıklarken konuşmasında sık sık Joseph Stiglitz, Paul Krugman ve Kenneth Rogoff gibi isimlerden alıntı yapıyor.

GELENEKSEL İKİ PARTİLİ SİSTEMİ YIKACAK MI?

Rajoy'un başında bulunduğu Halk Partisi, Podemos'u, anamuhalefet olan Sosyalistleri zayıflatabilecek radikal bir parti gibi görüyor. Rajoy, yatırımcıların İspanya'dan kaçmasından duyduğu endişeyi dile getiriyor ve Podemos'u, ''İspanya'nın diktatörlükten kurtulmasından bu yana kaydettiği ilerlemeyi yok etmeye çalışmakla'' suçluyor. Her ne kadar İspanya Başbakanı, ''Eğer birileri gelişimi geriye almak ve ilerlemeyi çöpe atmak istiyorsa, sanırım bu cahillikten kaynaklanıyor, ancak bu çok mantıksız'' dese de, milyonlarca İspanyol, ilerlemenin önünde engel olarak Rajoy'u görmeye devam ediyor. İspanyol radyo istasyonu Cadena Ser'in yayınladığı bir anket, Podemos'un diğer siyasi partileri geride bırakarak yüzde 27.5 oy alacağını öne sürdü. Kasım'da yapılması planlanan seçimlerde geleneksel iki partili sistemi yıkacağına kesin gözüyle bakılan Podemos'un lideri Iglesias'ın Başbakan olacağını düşünenlerin oranı ise yüzde 44.

''REJİMİ VE OLİGARŞİYİ YENEBİLİRİZ!''

İspanya'nın yanı sıra Yunanistan'da da Avrupa Birliği'ne panik yaşatan bir parti yükseliyor. Radikal Sol İttifak'ın (Syriza) lideri Alexis Tsipras, Podemos'un 15 Kasım'da yaptığı ve ''Yapabiliriz! Rejimi ve oligarşiyi yenebiliriz!'' sloganının yükseldiği bir etkinlikte misafir konuşmacı olarak yer aldığında Batı basınındaki endişeli sesler dikkat çekmiş ve Avrupa'nın yaşadığı panik kendini bir kez daha göstermişti.

1974 doğumlu Alexis Tsipras, Yunanistan Başbakanı olmaya adım adım yaklaşan genç bir siyasetçi. Üç turlu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Stavros Dimas'ın 180 oya ulaşamamasıyla alınan erken seçim kararı, Syriza'nın iktidara geliş sürecini hızlandırmış gibi gözüküyor. Yapılan anketleri önde götüren ana muhalefet partisi Syriza, tıpkı Iglesias'ın Podemos'u gibi, kemer sıkma politikalarını bitirmeyi hedefliyor.

BEDAVA ELEKTRİK VE ISITMA

Syriza'nın parti programında ise şunlar yer alıyor: Tahvil sahiplerine kesinti, bedava elektrik, her şeyin Avrupa Merkez Bankası tarafından finanse edilmesi, yüksek gelirli kesime vergi artırımı uygulaması, Avrupa Birliği'nin finanse etmesinin istendiği kapsamlı bir iş olanağı programı oluşturma, banka borçlarını ödeyemeyenlerin borçlarının silinmesi, asgari ücretin yükseltilmesi, toplu sözleşmenin yeniden tanımlanması ve demokrasinin güçlendirilmesi.

Syriza'nın parti programında en çok dikkat çeken adımlar şüphesiz ki bedava elektrik ve ısıtma. Bunun yanı sıra, Tsipras'ın partisi seçimlerden birinci olması durumunda, gıda ve kira yardımı, ücretsiz sağlık servisinin yeniden kurulması ve daha önce çeşitli reformlarla kesilen emekli maaşlarının sağlanması için 13 milyar euroluk plan vaat ediyor. Syriza, tıpkı Podemos gibi, yüksek gelirlilerden alınan verginin artırılması ve gençlerde yüzde 50, ülke genelinde yüzde 25 olan işsizlik oranını azaltmak için iş olanağı programı oluşturulması sözü veriyor. Tsipras, son yıllarda uygulamaya konulan vergilerin birçoğunun kaldırılmasını ve gelir vergisi eşiğinin 5 bin yerine yeniden 12 bin euro olmasını istiyor. İspanya’daki benzeri gibi, Syriza da demokrasi, sosyal adalet, eşitlik, şeffaf siyaset ve dayanışma vurgusu yapıyor.

ANA AKIM PARTİLERE SIRT ÇEVİREN MİLYONLARIN UMUDU

İspanya'da Iglesias liderliğindeki Podemos ve Yunanistan'da Tsipras liderliğindeki Syriza, Avrupa tarafından endişeli gözlerle izleniyor. İki genç siyasetçi, Avrupa'da geleneksel siyasete ve ana akım partilere sırt çeviren milyonların umudu olma özelliğini taşıyor. Iglesias ve Tsipras, birlikte etkinliklere katılıyor ve değişim sözlerini yineliyor; tıpkı Yunanistan'da erken seçim kararı açıklandığında, Iglesias'ın attığı tweet'teki gibi: 2015 İspanya ve Avrupa'da değişimin yılı olacak. Yunanistan'la başlayacağız. Hadi Alexis!! Hadi Syriza!!
Evet, değişim başlıyor. Avrupa'da bir hayalet dolaşıyor.

(Bu haberde Euronews, Guardian, Vice News, Bloomberg, The Economist ve Businessweek’ten yararlanılmıştır)

Cevap: 11
21.01.2015- 14:05

Yunanistan'da 'Syriza' yükselişte

Yunanistan'da seçimlere birkaç gün kala yapılan son anketlere göre, solcu birlik partisi Syriza'nın iktidardaki Samaras'ın muhafazakar partisini geride bıraktığı bildirildi.

Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Yunanistan'da önümüzdeki Pazar günü erken genel seçimler yapılacak. Anketlere göre muhalefet partisi solcu 'Syriza' ilerlemeye devam ediyor. Televizyon kanalı 'Skai' tarafından yaptırılan ve bu hafta başı kamuoyuna duyurulan araştırmaya göre, Syriza, Başbakan Antonis Samaras'ın muhafazakar partisinden yüzde 6,5 daha fazla oy alıyor.

'To Vima' gazetesinde yayınlanan bir ankete göre ise Syriza, iktidardaki muhafazakar parti 'Nea Dimokratia'nın oylarından yüzde 3,1 daha fazla oy alıyor. 'Avgi' isimli bir gazetede yayınlanan ankette ise Syriza'nın fazla oylarının bir hafta önceki yüzde 8'den yüzde 5'e düştüğü bildirildi.

Yunan seçim kanunlarına göre sandıktan birinci olarak çıkan parti, 300 üyeli mecliste, kazandığıyla birlikte otomatik olarak 50 sandalye daha alıyor. Syriza'nın bu ek sandalyelere rağmen tek başına iktidar olamayacağı, koalisyon hükümeti kurmak zorunda kalacağı tahmin ediliyor.



Cevap: 12
21.01.2015- 14:07

SYRİZA: Yunan halkının açtığı yeni sayfa

''SYRIZA Avrupa'nın değişen yüzüdür. Syriza işçilerin, işsizlerin, emeklilerin, genç erkek ve kadınların yüzüdür. Esnafın, küçük ve orta işletmelerin, çiftçilerin yüzüdür. Tüm bu insanlar kararını verdi ve yeni bir sayfa açtı. Yunan halkının önündeki çelişki açıktır: Ya kemer sıkma ya da büyüme''


Gökhun Göçmen/Aydınlık

ALEKSİS ÇİPRAS

Yunanistan için 2009 yılından beri kemer sıkma politikasının maliyeti olacağı kesindi ve ipin koptuğu nokta Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. En çok 3 tur içinde parlamentonun çoğunluğu sağlayarak seçmesi gereken Cumhurbaşkanı, iktidarın bağımsız vekillere sunduğu rüşvete rağmen kabul edilmedi. Sonuçta 25 Ocak tarihinde erken seçimlerin yapılması kararlaştırıldı. Son anketlere göre Çipras önderliğindeki SYRİZA'nın ( Radikal Sol Muhalefet) seçimi kazanmasına kesin gözle bakılıyor. IMF ve Troyka tarafından dayatılan yaptırımlara karşı çıktığı için güç kazanan Syriza'nın iktidara gelmesi olasılığı, Yunanistan borsasında yüzde 11'lik bir düşüşe yol açtı. Anlaşılan SYRİZA Avrupa'nın hakim sınıfları açısından sistem içerisinde tercih edilecek en kötü senaryolardan biri. Neden en kötü senaryo olduğuna geçmeden evvel ''sistem içi'' tanımını açmakta fayda var.

EHLİLEŞEN RADİKALLİK

2004 yılında kurulan Syriza, bugün 2012 yılında ilan ettiğin 40 maddelik programın çok daha ehlileştirilmiş bir haliyle seçmenlerine yaklaşmakta. Örneğin SYRİZA artık NATO'dan çıkışı, üslerin kapatılması değil NATO'nun yekpare hareket etmesini, bankaların kamulaştırılması değil 1 milyar eurouk bütçe ile yeni bir kalkınma bankasının kurulmasını savunuyor. Bu vites düşüklüğünün sebebi elbette Yunanistan ekonomisinin iyileşmesinden kaynaklanmıyor. Aksine problemler kronik bir hal aldı. Eurozone içerisinde Yunanistan, İspanya ve İtalya'nın borçlandıkça Almanya'nın cari fazla vermesi rastlantı değil. Öyleyse bu geçişin en önemli sebebi SYRİZA'nın iktidara yakınsadıkça burjuva siyasetin kadim kurallarına meyletmesidir. Hali hazırda bu durum, SYRİZA'nın ekonomi şefi Milyos tarafından partinin sınıf ilişkilerden bağımsız olmadığı şeklinde yorumlanmakta. 2012 yılına kadar Yunanistan Komünist Partisi'nin (KKE) hegemonyasında ilerleyen toplumsal muhalefet koşullarında SYRİZA'nın dümeni sola kırması partinin sistemden ya da diğer toplumsal dinamiklerden uzak kalamadığını yeterince açıklar. AB yöneticileri için SYRİZA'nın ''kötü bir senaryo'' olarak değerlendirilmesi de burada başlıyor.

SYRİZA: İSTENMEYEN SENARYO

Çipras yurtdışı gezilerinde oyunun kurallarına sadık kalma konusunda garanti verse de ülkedeki köklü gelenek ve SYRİZA'nın çoksesliliği Atina'yı ezerek ders vermek isteyen AB yöneticilerini endişelendirmekte. Geçen hafta Yunanistan'ın önde gelen iki vekilinin ve Rodop adayının ''tercih etmeyiz fakat Eurozone'dan çıkmak değerlendirilir'' açıklamaları Avrupa basınında yankı buldu. Parasal birlik gibi hassas başlıklarda yapılacak tartışmanın İspanya ve İtalya gibi kırılgan ülkelere de sirayet edeceği korkusunu Forbes gibi dergiler zaten dillendirmekteydi. Diğer yandan Radikal Sol Muhalefet'in yol arkadaşı İspanya'daki Podemos(Yapabiliriz) hareketinin anketlerde büyük oradan artış yakaladığını eklemeliyiz. Arkasına destekçi olarak Balibar, Agamben, Chomsky gibi aydınları alan ve AB'ye içeriden meydan okuyan bu partileri ''Yeni Sosyal Demokrasi'' olarak tanımlamak yanlış olmaz.

Doğumuna tanık olduğumuz bu Yeni Sosyal Demokrat hareketi benzerlerinden ayıran en önemli özelliği Neoliberal programlara karşı Sol-Keynesyen hattı öne çıkarmasıdır. Syriza'nın Selanik'te açıkladığı Ulusal Yeniden İnşa Planını çerçeve metni olarak kabul etmek mümkündür. Bu plana göre insani krizle mücadele için asgari ücrete zam yapılacak, eğitim ve sağlık gibi kritik konularda özelleştirmelerden uzak durulacak ve en önemlisi borçların yeniden yapılandırılması teklif edilecektir. Bu noktada Syriza'nın ekonomi şefi Milyos 1953 Londra Anlaşması'nı ( Bu anlaşma ile benzer durumda olan Batı Almanya'nın borçları silinmişti) referans olarak göstermekte. Zamanında Sovyetlere karşı sınır karakolu olarak görülen Batı Berlin'e tanınmış bu iltimas 2015 Yunanistan'ına tanınır mı bilinmez fakat AB'yi hukuki açıdan zorlayacak bir argüman olduğu kesin.

SYRİZA VE TÜRKİYE

Syriza'nın 2012 yılında açıkladığı ancak bugün büyük ölçüde revize edilen programındaki son madde Türkiye'ye ilişkin olanıydı. Çipras son maddede Türkiye ile ilişkilerin dostluk temelinde sürdürüleceğini açıklıyordu. Erken seçim ilanının ardından açıklanan Selanik deklarasyonunda bu madde yer almasa da Syriza'nın Türk halkı ile ilişkilerinde seleflerinden daha samimi olacağını söyleyebiliriz.   Yunan parlamentosunda gündeme gelen soykırım teklifine Syriza'lı vekillerin karşı çıkması ve yeni dönem adayları arasında Türk kökenli vatandaşlara yer vermesi bu anlamda önemlidir.

Syriza'nın bileşenlere dayanan örgütlenme modeli ise HDP'nin dikkatini çekmiş, Demirtaş katıldığı programda SYRIZA'yı ve İspanya'daki benzeri Podemos hareketlerini kardeş parti ilan etmiştir.   Oysaki SYRİZA'nın 13 bileşeninden hiçbiri merkezine etnik ya da mezhepsel gerilimi koymazken HDP'ye rengini veren Kandil'den gelen talimatlar ve kurulan müzakere masasıdır.

bedrettin  |  Cvp:
Cevap: 13
21.01.2015- 21:20

SYRİZA'nın tek başına veya koalisyonla Yunanistan'da iktidar olması ve olası bir başarısızlık Yunanistan'da toplam solu zayıflatacaktır. SYRİZA Yunanistan'da yakın tarihin en kötü koşullarında iktidara geliyor. Burjuvazinin iflasa götürdüğü bir ülkede ortalama bir siyaset tutturacağı anlaşılan partinin üzerinde büyük bir sorumluluk var. Kapitalizmi restore etmeye mi çalışacak ( görünen o), yoksa iktidarda radikal bir tavır mı sergileyecek hep birlikte göreceğiz!

dayanışma  |  Cvp:
Cevap: 14
23.01.2015- 16:47

SYRIZA ne yapacak?

Aleksis Çipras’ın 15 Eylül 2014’te, Selanik’te açıkladığı program SYRIZA’nın iktidara gelmesi halinde ülke ekonomisinde ne gibi değişimler yapacağını gösteriyor

Resim Ekleme


Aşağıdaki amaçlar için derhal parlamenter seçim ve güçlü bir müzakere vekâleti talep ediyoruz:

“Avrupa Borç Konferansı” çerçevesinde kamu borcunun sürdürülebilir olması için nominal değeri üzerinden büyük bir kısmının silinmesi. 1953’te Almanya için yapılmıştı. Güney Avrupa ve Yunanistan için de yapılabilir. Borcun kalan kısmının geri ödemesinin bütçe fazlasıyla değil de büyümeyle finanse edilebilmesi için “büyüme şartının” getirilmesi. Kaynakların büyüme için kullanılabilmesi amacıyla borç ödemede ciddi bir öteleme süresi verilmesi. Kamu yatırımlarının İstikrar ve Büyüme Paktı kısıtlamalarından muaf tutulması. Kamu yatırımları için Avrupa Yatırım Bankası’nın kaynak sağlayacağı yeni bir “Avrupa Anlaşması” yapılması.

Avrupa Merkez Bankası’nın, devlet tahvillerinin doğrudan satın alınması yoluyla parasal genişleme sağlaması. Son olarak bir kere daha Nazi işgalcilerinin Yunanistan Merkez Bankası’ndan zorla aldığı krediler konusunun bizim için kapanmadığını açıklıyoruz. Ortaklarımız bunu biliyor. İktidarımızın ilk günlerinden itibaren ülkenin resmi görüşü olacak.

Bu plan temelinde, ülkemiz kalan borcu toplumu gelirden mahrum bırakacak faiz dışı fazladan değil de yeni zenginlik yaratarak ödeyebilsin diye borç sorununa toplumsal olarak uygulanabilir bir çözüm için savaşacağız ve bunu sağlayacağız.

Bu planla birlikte; kamu yatırımlarını derhal en az 4 milyar avro   artırarak, Memorandumun tüm adaletsizliklerini kademeli olarak tersine döndürerek, tüketimi ve talebi artırmak için emekli ve çalışan maaşlarını kademeli olarak artırarak, küçük ve orta ölçekli işletmelere istihdam için teşvikler sağlayarak ve çevre ve istihdam şartları karşılığında sanayinin enerji maliyetini sübvanse ederek, geçtiğimiz yıllarda göç eden çok sayıda genç bilim insanını geri getirmek için bilgi, araştırma ve yeni teknolojilere yatırım yaparak, refah devletini yeniden inşa ederek, hukukun üstünlüğünü yeniden sağlayarak ve liyakate dayalı bir devleti kurarak toparlanması ve üretici bir şekilde yeniden inşa edilmesi için ülkeye güvenle rehberlik edeceğiz.

Müzakere etmeye hazırız ve Avrupa çapında en geniş olası ittifakları kurabilmek için çalışıyoruz. İktidardaki Samaras hükumeti, bir kere daha kredi verenlerin kararları kabul etmeye hazır. Kurmaya önem verdiği tek ittifak, Alman hükümetiyle kurmak istediği ittifak.

Bu bizim farkımız ve çelişki de şu:
Bir SYRIZA hükumetiyle Avrupa çapında müzakere etmek ya da Samaras Hükümeti’yle kredi verenlerin Yunanistan’a dayattığı koşulları kabul etmek.
Müzakere etme ya da kabullenme;
Büyüme ya da sıkı tasarruf;
SYRIZA ya da Yeni Demokrasi.
Müzakereler sonuçlanana kadar ne olacak?
Ulusal Yeniden İnşa Planı için: SYRIZA.

Sorumluluğu üzerimize alıyoruz ve bu nedenle müzakerenin sonucundan önce ve sonucunda ne olursa olsun iktidarımızın ilk günlerinden itibaren Memorandumun yerini alacak bir Ulusal Yeniden İnşa Planı için Yunan halkına söz veriyoruz.

Ulusal Yeniden İnşa Planı, toplumsal ve ekonomik çözülmeyi tersine çevirmek için, ekonomiyi yeniden inşa etmek ve krizden çıkmak dört ana noktaya odaklanıyor.


1-İNSANİ KRİZLE MÜCADELE ETMEK
Toplam öngörülen maliyet bin 882 milyar avro

>> Öngörülen maliyeti 2 milyar avro olan insani krize derhal müdahale programımız, en kırılgan toplumsal tabakaya koruma kalkanı sağlamak için kapsamlı bir acil müdahaleler sistemi anlamına geliyor. Yoksulluk sınırı altında yaşayan 300 bin haneye aile başına ayda 300 kWh (yılda 3.600 kWh) ücretsiz elektrik. Toplam maliyet: 59,4 milyon avro.
>> Geliri olmayan 300 bin aileye gıda desteği programı. Yerel yöneticiler, kilise ve dayanışma örgütleriyle işbirliği içinde kamu koordinasyon idaresi yoluyla uygulanacak. Toplam maliyet: 756 milyon avro.
>> Konut güvencesi programı. Hedef, başlangıçta 30 bin daire (30, 50 ve 70 m2) için m2 başına 3 avro sübvansiyon sağlanması. Toplam maliyet: 54 milyon avro.
>> 13’üncü maaş olarak 1.262.920 emekliye verilen 700 avroya varan Noel ikramiyesinin geri getirilmesi. Toplam maliyet: 543,06 milyon avro.
>> Sigortasız işsizler için ücretsiz tıbbi yardım ve ilaç yardımı. Toplam maliyet: 350 milyon avro.
>> Yoksulluk sınırı altında yaşayanlar ve uzun süreli işsizler için özel toplutaşıma kartı. Toplam maliyet: 120 milyon avro.
>> Isınma ve dizel benzin üzerindeki özel tüketim vergisi düzenlemesinin iptal edilmesi. Haneler için ısınma bedelinin başlangıç için litre başına 1,20 avrodan 0,90 avroya indirilmesi. Kazanç bekleniyor.

2- EKONOMİYİ YENİDEN HAREKETE GEÇİRMEK VE VERGİ ADALETİNİ SAĞLAMAK
Toplam öngörülen maliyet: 6,5 milyar avro
Toplam öngörülen kazanç: 3 milyar avro

İkinci nokta ekonomiyi yeniden harekete geçirecek önlemleri merkezine alıyor. Öncelik gerçek ekonomi üzerindeki vergi baskısını azaltmak, yurttaşları mali yüklerden kurtarmak, likidite enjekte etmek ve talebi artırmak.

Orta sınıfın ve vergi kaçırmayanların haddinden fazla vergilendirilmesi yurttaşların büyük bir kısmını, doğrudan istihdam durumlarının, ne kadar küçük olursa olsun özel mülklerinin ve hatta intihar vakalarındaki belirgin artışın da kanıtladığı gibi fiziksel varlıklarının tehdit altında olduğu bir tuzağa düşürdü.

Devlete ve sosyal güvenlik fonlarına olan mali yükümlülüklerin 84 taksitte yerine getirilmesi için uzlaşı.

Öngörülen kazanç: 3 milyar avro.
Yıllık olarak toplamayı düşündüğümüz gelir (borçlanılan toplamın %5 ile ’i arasında) aşağıdaki tedbirlerle elde edilecektir:
>> Banka hesapları, birincil konutlar, ücretler vb ilgili davaların ve hacizlerin derhal durdurulması, uzlaşı sürecinde olanlar da dahil olmak üzere hepsine vergi borcu yoktur belgesi verilmesi.
>> Uzlaşı sürecinde olanlar da dahil olmak üzere sıfır gelire sahip olan borçlulara yönelik haciz ve icra işlemlerinin 12 ay ertelenmesi.
>> Devlete olağanüstü mali yükümlülükler getiren anayasaya aykırı işleyişin yürürlükten kaldırılması.
>> Dava açabilmek için ön koşul olarak ödenmemiş borcun yüzde 50’sinin ön ödeme olarak alınması zorunluluğunun iptal edilmesi. Ön ödemeye hâkim tarafından karar verilecek ve borçlunun durumuna göre yüzde 10-20 civarında olacak.
>> Yürürlükteki Birleşik Mülkiyet Vergisi’nin derhal kaldırılması. Büyük mülkiyet üzerine vergi uygulanması. Metrekare başına oranların derhal aşağıya doğru azalacak şekilde ayarlanması.
Öngörülen maliyet: 2 milyar avro.
>> Bu vergi, yüksek bir vergiden muaf tutma barajıyla birlikte kademeli olacak. Lüks evler hariç, birincil konutlara uygulanmayacak. Ek olarak küçük ve orta ölçekli mülkleri içermeyecek.
>> 12 bin avroluk yıllık gelir vergisi eşiği yeniden getirilmesi. Kademeli vergilendirmeyi sağlamak için vergi dilimlerinin sayısını artırılması. Öngörülen maliyet: 1,5 milyar avro.
>> Dönmeyen kredilerin yeniden yapılandırılmasıyla bireyler ve işletmeler için borç ertelemesi.
>> Bu yeni erteleme düzenlemesi; şu anda yoksulluk sınırının altında bulunanlar tarafından alınmış olan borcun olay bazında değerlendirilerek silinmesi gibi bankalara, devlete ve sosyal güvenlik fonlarına olan toplam ödemenin borçlunun gelirinin üçte birini geçmemesi için ödenmemiş borcun yeniden yapılandırılması genel ilkesini de içerecek.
>>Özel borçları ele alması için, “kötü banka” olarak değil ama hem bankalara ödemelerin gecikmesini takip edecek hem de varılan anlaşmaların uygulamasında bankayı kontrol edecek bir kamu arabulucu örgütü kuruyoruz.
>> Önümüzdeki günlerde SYRIZA, değeri 300 bin avrodan az olan birincil konutlar üzerindeki hak kayıplarının askıya alınmasını süresiz olarak uzatmak için bir yasa teklifinde bulunacak.
>> Yasa teklifi aynı zamanda, kredileri sağlama almak için krediler veya gayrimenkuller üzerindeki hakların banka olmayan mali kuruluşlara veya şirketlere satışını veya devredilmesini yasaklamayı da içerecek.
>> Özel amaçlı bankalar ve kamu yatırım bankası kurulması: Başlangıç sermayesi: 1 milyar avro
>> Asgari ücretin yeniden 751 avro yapılması. Sıfır maliyet.

3- İSTİHDAMI YENİDEN SAĞLAMAK
Öngörülen maliyet: 3 milyar avro

İki yıllık istihdamı yeniden sağlama planımızın sonucunda özel, kamu, sosyal olmak üzere ekonominin tüm sektörlerinde 300 bin iş yaratılması bekleniyor. Böylesi bir plan uzun süreli işsizliği, büyük ölçüde ekonomik büyüme yoluyla aşarak genç işsizler için olduğu gibi, 55 yaş üstü için de düşürecek. Planımız işsizlik sigortasını daha fazla kişiye ulaştırmak için tasarruf sağlayacak.
>> Memorandum hükümetleri tarafından yok edilen çalışan haklarını korumak için kurumsal çerçevenin yeniden kurulması.
>>Toplusözleşmelerin ve hakemlik yolu ile uzlaşmanın yeniden etkin hale getirilmesi; kitlesel işten çıkarmalara ve çalışan kiralamaya izin veren tüm düzenlemelerin iptal edilmesi. Sıfır maliyet
>> 300 bin yeni iş için istihdam programı. Öngörülen ilk yıl maliyet: 3 milyar avro

4-DEMOKRASİYİ DERİNLEŞTİRMEK İÇİN SİYASİ SİSTEMİ DÖNÜŞTÜRMEK
Toplam öngörülen maliyet: 0 avro

SYRIZA hükümetinin ilk yılından itibaren devletin kurumsal ve demokratik yeniden yapılanması için çalışmaya başlayacağız. Temsili demokrasinin kurumlarını güçlendireceğiz ve doğrudan demokrasi için yeni kurumları getireceğiz.
>> Devletin bölgesel örgütlenmesi. Belediyelerin ve bölgelerin şeffaflığı, ekonomik özerkliği ve işleyişlerinin etkinliğinin geliştirilmesi. Doğrudan demokrasinin kurumlarını güçlendireceğiz ve yenilerini getireceğiz.
>> Yurttaşların demokratik katılımının geliştirilmesi. Halkların yasama inisiyatifi, halkların veto ve referandum gitme inisiyatifi gibi yeni kurumların getirilmesi.
>> Parlamentonun güçlendirilmesi, parlamenter dokunulmazlığın daraltılması ve milletvekillerinin takipsizlik gibi ayrıcalıklı yasal düzenlerinin kaldırılması.
>> Tüm yasal ön koşulları inceleyerek ve sıkı mali, vergisel ve sosyal güvenlik ölçütlerine bağlı kalarak radyo/televizyon sektörünün düzenlenmesi. ERT’nin (Kamu Radyo ve Televizyonu) sıfırdan yeniden kurulması.
  Toplumu yeniden yapılandırmak için gereken tartışmasız acil önlemlerin öngörülen maliyeti
İnsani krize derhal müdahale edecek programın ve acımasız vergi önlemlerinin kaldırılmasının toplam maliyetini hesapladık:
1. İlk olarak uzlaşma ve ibra prosedür ve önlemlerinden, yedi yıllık dönem boyunca geride kalan 68 milyar avroluk borcun 20 milyar avrosunu toplamayı planlıyoruz. Böylece ilk yılda kamu kasasına yaklaşık 3 milyar avro girecek.
2. İkinci olarak vergi kaçakçılığı ve (petrol ve sigara gibi) kaçakçılıklarla kararlı bir şekilde mücadele edilecek. Bu, oligarşik çıkarlarla çatışmak için kararlılık ve siyasi niyet gerektiriyor.
3. Kamu arabulucu örgütünün başlangıç sermayesi ve özel amaçlı bankalar ve kamu yatırım bankası kurmanın 3 milyar avroluk maliyetini bankacılık sistemi için ayrılan 11 milyar avroluk Yunan Mali İstikrar Fonu’ndan sağlayacağız.
4. İstihdamı yeniden sağlama planının toplam maliyetine bakarsak 3 milyar avrosu ilk yıla ait olmak üzere 5 milyar avroya ulaşıyor. İlk yıl boyunca maliyet şöyle karşılanacak: 1 milyar avro Ulusal Stratejik Referans Çerçevesi 2007-2013 “köprü projeleri”; 1,5 milyar avro 2014-2020’e denk gelen kısmından ve 500 milyon avro da istihdam alanında uzmanlaşan diğer Avrupa araçlarından.
Ek olarak emekli maaşlarını eski haline getirmek için gerekecek büyük çabayı dikkate alırsak, hükümetimiz, kamu mülklerini satmak yerine bir kısmını sosyal güvenlik fonlarına aktaracak. Bunlar, emeklilik fonları ve bireysel tahvil sahipliğine Özel Sektör Katılımı’nın yıkıcı sonuçlarını tersine çevirmek ve emeklilik maaşlarını kademeli olarak eski haline getirmek için alınacak önlemlerin asgarisini oluşturuyor.

Birgün

yorum2006  |  Cvp:
Cevap: 15
24.01.2015- 09:17

Syriza YUnanistan'ın içinde bulunduğu büyük kriz dolayısıyla burjuva demokrasilerindeki geleneksel sosyal demokrat çizginin, biraz daha sol, biraz daha radikal söylemler atan şeklidir. Söylemlerin radikalliği birşey ifade etmez. Mevcut kapitalist sistem içinde kalarak, hatta AB'nin arka bahçesi olmayı sürdürerek, ne krizden çıkılabilir, ne de emekçilerin, ezilenlerin yaşam koşulları düzeltilebilir. Bu sistem içinde kalırsanız, size kimse borçları sıfırlatmaz. Kapitalist ekonomiyi yıkacağım demezseniz, ulusal gelirin yeniden dağıtımını da yeni baştan düzenleyemezsiniz. Mecut krizin emekçilere yansıyan dayanılmaz baskısı, kapitalizmin dar boğazdan çıkış için aldığı önlemler nedenyile. Dar boğaz ise kapitlist yolun vazgeçilmezi. Bu yolda devam ederek sıkıntılara alternatif üretemezsiniz. Başka yola geçeceksiniz kısaca. Yani sosyalizme.

denizcan  |  Cvp:
Cevap: 16
24.01.2015- 13:54

Syriza: Hem uzak hem yakın- Ali Şimşek  

Sanırım 3 yıl önceydi. Sevdiğim TKP'li bir yazar ile Syriza üzerine, gittikçe sertleşen bir polemiğe girmiştim. Yunanistan'ı tanıdığını düşündüğüm yazar; Syriza'nın ittifaklarını sayıp döküyor; bu yapıya güvenilemeyeceğini beyan ediyordu. Açıkçası bu açık ton rahatsız etmişti beni. Sanki bizi kandıran bir oluşum vardı, uyandırılmaya çalışılıyorduk. Bu tavrı “normatif siyaset” olarak tarif etmeye çalışmıştım özetle. Yani, doğru argümanlarla hareket edilse de, bizzat siyasal olanın dışında, “dışarıda” durup, “haklı” çıkmayı bekleyen   “risksiz” bir siyaset. Çünkü elde argümanlar hazırdır; revizyonist, küçük burjuva siyaseti, fırsatçılık vs...vs... Uzatılabilir liste.... Bu argümanlar kendilerini, “olduğu” varsayılan bir “işçicilik” üzerinden haklı çıkartmaya çalışıyorlardı. Her şey kitaba uygun olmalıydı. Eklemlenme mi? O zaten postmarksit bir argümandı canım!

Oysa siyaset kadroların değil, bizzat hayatın kendisi içinde icra edilen, “kirli” bir alandı. Kadrolar siyasete dışsaldı. Çünkü onlar zaten kazanılmıştı. Bu tür bir normatiflik, sürekli kadrolar üzerinden hareket ediyordu. Syriza'nın seçim sürecinde en çok kapıştığı parti KKE (Yunanistan Komünist Partisi) olunca, buradan benzer bir itirazı daha iyi anlayabiliyoruz. Bir önceki seçimde, 2. parti seçilip ana muhalefet partisi olarak kalması biraz da bundan dolayıydı.

Syriza eklemlenmelerin oluşturduğu, ama çekirdeğinde radikal sol taleplerin olduğu bir oluşum. Yani karşımızda hemen sovyetleri oluşturalım diyen bir oluşum yok. Bunu bizzat Syriza biliyor zaten; dışarıdan “haklı” akla ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. Neoliberalizmin Yunanistan üzerindeki yıkıntısı konusunda söylenebilecek özel bir eke ihtiyaç yok. Durum ortada ve AB içindeki “zayıf halka”. Ama şurası çok ama çok önemli. Uzun ama uzun yıllardan sonra Avrupa'dan radikal sol talepleri olan bir oluşum Syriza. Kamuoyu araştırmalarına göre ise pazartesi tek başına hükümeti kurma ihtimali de var.

Syriza, Avrupa Komünizmi ve sosyal demokrat partilerinin kemikleşmiş, kabul edilmiş, hatta parlamentolardaki “şık”laşmış yapılarından farklı. Syriza bir tarafıyla “can havli”nin oluşturduğu bir ittifak. Önündeki ilk gündemde Yunanistan'ın ağırlaşmış borç müzakereleri, asgari ücret, taşeronlaştırma gibi hayati sorunlar bulunuyor. Açıkçası ben Syriza'nın bu zorlu müzakerelere kolay papuç bırakmayacağını düşünüyorum. Yani bizde Syriza'ya karşı “goşist” şüphelerin abartılı ve siyaseten uzak, sadece haklılığını bekleyen bir zayıflık olarak görüyorum. Çünkü siyasal olan normatif olanın sığmayacağı kadar karmaşık, çelişkili ve zengindir. Siyaset önce yaşanır. Kötü örnek biliyorum ama; siyaset bir bakanlık koltuğunda oturup 2 F-16 az alınmasını sağlamak kadar pratiktir aynı zamanda.

Syriza lideri Aleksi Çipras ile 2010 yılında Avrupa Sosyal Forumu'nun İstanbul'da yapılan toplantılarında tanışmış, Birgün'e uzun bir röportaj yapmıştım. Bizim yaş kuşağından, 1974 doğumlu biriydi. Öğrencilik dönemi aktif militanlık ve sendikacılık faaliyeti içinde geçmişti. Kuşağımızın bütün dertlerine aşinaydı. Örneğin o yıllarda Taraf gazetesi gibi bizde yoğunlaşan sol liberal hegemonyadan söz etmiştim kendisine, baya şaşırmıştı. Ben de en azından Yunanistan'ın böyle sorunları yok sevinebilirsiniz diye şaka yaptığımı hatırlıyorum. Elbette ikimizde biliyorduk ki sorun çoktu ve ortaktı.

Dediğim gibi pazar gününden sonra Avrupa bir tarafıyla yeni bir evreye girecek. Biz bu kez karamsarlık ile değil, umutla bakıyor olacağız.

Türkiye'de Syriza genelde ÖDP'ye benzetilerek düşünülmeye çalışıyor. Temenni ve umut taşıyan benzetmeler. Eğilimleri buluşturması anlamında benziyor elbette; ama birçok yönüyle de benzemiyor.

Umut dedim; hadi umutlu bir şekilde bitirelim yazımızı.


Başbakan Alper Taş.

Kulağa güzel geliyor.... Ama bir o kadar da uzak.

İşte Syriza bunun için yakın.

Anlayan anladı derim.

Syriza'ya zorlu yolculuğunda başarılar.

Tam Sürüme Geç »
 phpKF Mobil Android Uygulaması Kullanın [X]