SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Halkların katili, hırsızı AKP’ye karşı mücadeleye           (gösterim sayısı: 4.314)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 19.10.2014- 13:03


Halkların katili, hakların hırsızı AKP’ye karşı ortak mücadeleye!

Sadece son bir haftada yaşananlar göstermiştir ki Kürt halkının Türkiyeli devrimcilerden, sosyalistlerden başka gerçek bir “müttefiki” yoktur ve ancak   Kürt ve Türk halklarının ortak mücadelesi AKP iktidarını yıkacaktır

Kirli siyaset, kirli pazarlıklar ve artık kirlenmemiş (ak) bir yeri kalmamış AKP iktidarı[1], Türkiye ve bölge halklarının şu an geldiği durumdan birinci derecede sorumludur. Ve son (şimdilik) suçlarının suç mekanı da Kobane’dir. Kobane’deki üç yüz bin civarındaki Kürt’ün hayatı AKP iktidarı tarafından değiştirilmiş ve yüzlercesinin katledilmesi AKP eliyle (doğrudan veya dolaylı) gerçekleştirilmiştir.

Bölgenin (başta Irak ve Suriye olmak üzere) bu noktaya gelmesinde ABD emperyalizminin ve bölge ülkelerinin yönetiminde bulunan mezhepçi, diktatoryal iktidarların sorumluluğu yanında asıl etken Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin tutarsız, pragmatist, hayal ürünü politikaları ve sorumsuz icraatlarıdır.

Kürt sorununun çözümünü yıllarca bir oyalama taktiğiyle geçiştirmeye, bu dönem içinde Kürtleri AKP’lileştirmeye (özellikle Cemaat ve Hizbullahçılar aracılığıyla) çalışan AKP-Erdoğan politikası, bu gerçekleşmeyince Öcalan’a yönelmiş ve müzakere (Oslo-Kandil ile başlayan) adı altında yeni bir oyalama sürecine[2] girişmiştir. Bu sürecin en önemli hedefi ise PKK’nin siyasal etkisinin Türkiye sınırları içerisinde kalmasını ve silahlı gücünün tasfiye edilmesini gerçekleştirmektir. Barzani ile daha doğrusu Irak   Kürdistanı ile girilen ilişki ve özellikle Suriye’deki Kürtler karşısında alınan tutum, bu taktiğin sonucudur. Suriye’deki Kürt bölgelerinde gelişen, bağımsız olduğu kadar doğrudan demokrasi üzerine kurulmuş, eşitlikçi yönetim (ve toplumsal ilişkiler) anlayışının PKK çizgisi ile paralelleşmesi AKP için gerçek bir tehlikedir. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin başından itibaren gerek ÖSO ile girdiği ilişki gerek IŞİD’in oluşmasına ve büyümesine yaptığı katkı gerekse de Salih Müslim’den “PKK ile arana mesafe koy” talebi, bu tehlikenin bertaraf edilmesine yönelik adımlardır. Kısacası Erdoğan AKP’si başından itibaren Kürt halkıyla ilişkisini “yönetemiyorsan kontrol et, kontrol edemiyorsan yok et” politikası ekseninde kurmuştur. Bugün Kobane karşısında aldığı (sahte söylemleri bir kenara bırakılırsa) tutum da Kürtlerin (asıl olarak siyasal tercihlerinin) o bölgeden tamamen sürülmesi (katledilmesi) tercihidir.

Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin dönülmez yolu

Bununla birlikte Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Kobane halkını, Esad karşıtı politikalarında bir pazarlık aracı haline getirmektedir. Erdoğan’ın sürekli olarak uçuşa yasak bölge talebini (sanki IŞİD’in elinde uçak var da) ve tampon bölge talebini öne sürmesi, Davutoğlu’nun IŞİD ile mücadeleyi Esad ile mücadele şartına bağlaması, bu ikilinin bir başka temel dertlerinin Suriye yönetimi olduğunun açık kanıtıdır. Bir zamanlar “kardeşim” dediği, ortak bakanlar kurulu topladığı Esad, şimdi “şeytan”[3] olarak tanımlanmaktadır. Esad’ın gitmesini (ABD’ye bile rağmen) şart koşmalarının arkasındaki neden Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Osmanlı olma hayalperestliğidir. Kendilerine bağlı/bağımlı bir Suriye yönetimi inşa etme hayalidir. Hatta Davutoğlu, Suriye krizinin ilk çıktığı dönemde Esad’ın yerine Şarık Tara’yı geçirme önerisini dillendirecek kadar ileri bile gitmişti.[4] Bu hayal doğrultusunda Müslüman Kardeşlerle, cihatçı çetelerle girilen kirli ilişkiler (silah sevkiyatı gibi), yapılan kirli pazarlıklar (rehine takası gibi) bu ikiliyi geri dönülemez bir yola sokmuş durumda. Girdikleri yolda mezhepçilik yapmak ise hem bir zorunluluk hem de bir tercih haline de geldi.

AKP’ye karşı ortak mücadele ekseninin yaratılması zorunludur

Tayyip Erdoğan AKP’si için insanlar birer kul, halklar pazarlık malzemesidir. Ve bu iktidarla tek bir konuda, tek bir alanda mücadele etmek yetersiz kalacak, eksik olacaktır. Son gelişmeler Kürtler dahil, ilerici tüm muhalefetin bu gerçeği bir kez daha görmesini sağlamalı. Her ne kadar Kobane gibi çok acil ve yakıcı bir durumla karşı karşıya kalınmış ve öncelikli görevlerin ağırlığı altında bulunuluyor olunsa da AKP’ye karşı tüm ezilen halkların ortak mücadele ekseninin yaratılmasının zorunluluğu ortadadır. Ve bu noktada iddiasını mevcut durumda bütün sosyalistlerden daha ileride kuran Kürt siyasi hareketine düşen sorumluluk da bu iddiayla uyumlu olmalı. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ileri sürülen politik iddiayla uyumlu bir çizgi “ne yazık ki” ondan sonraki süreçte sürdürülmemiştir. İşçi katliamlarından taşerona karşı mücadeleye, doğa katliamlarından kentlerin savunulmasına kadar genişleyen yelpaze de “ne yazık ki” yeterli önemde görülmemektedir. Bu durumu reel politik zorunluluklarla açıklamaya çalışmak da yetersiz olacaktır.[5]

Kobane’nin yanında olmak en acil devrimci sorumluluk

Bugün Kobane halkının yanında olmak[6], dayanışmayı ve yardımlaşmayı örgütlemek, Kobane halkına her türlü yardımın ulaştırılabileceği bir “koridor”un açılmasını sonuna kadar zorlamak kuşkusuz en acil devrimci sorumluluk. Ancak bu eksenin tek başına yeterli olmayacağı da ortada. Katliamla yüzyüze kalan Kobane halkının yanında olmak, IŞİD sapkınlığıyla özdeşleşen mezhep gericiliğine karşı olmakla, gericiliğin, faşizmin, mezhepçiliğin ve halk düşmanlığının adresi olan AKP’ye karşı mücadele ile birlikte sürdürülmedikçe tek boyutlu olarak algılanacaktır. Bugün CHP tabanının büyük kısmında gözlenen duyarsızlık (CHP’nin Kobane ile dayanışma eylemini ‘provokasyon’ gerekçesi ile iptal etmesi bu duyarsızlığın örgütlendiğini de gösteriyor), Alevilerin yaşananlarla özdeşlik kuramama hali ve özellikle MHP tarafından yeniden örgütlenmeye girişilen Kürt düşmanlığı, sorunu sadece Kürtlere indirgeyen bir toplumsal algıdan beslenmektedir. Bununla birlikte AKP’nin Suriye’de örgütlediği kirli savaş tekniklerini iktidarı boyunca inşa etmeye çalıştığı kontrgerilla mekanizmaları ile birlikte ülke içine nasıl taşıdığı sadece 1 günde (7 ekim) yaşananlarla gözler önüne serilmiştir.   Kobane ile dayanışma eylemleri sırasında AKP’nin eliyle palazlandırdığı Hüda-Par/Hizbulkontra ilişkilerinin, IŞİD’e lojistik ve kadro zeminini kurduğu selefi ağların, AKP’nin bastonu haline gelen MHP’nin harekete geçirdiği   faşistlerin, kolluk güçlerinin   saldırılarıyla geçen bir günde 11 insan katledilmiştir. Bugün her iki tarafın sosyalistlerine düşen gerçek görev halkların “ortak düşmanı”nı yani gericilikle, faşizmle, mezhepçilikle ve neoliberalizmle özdeş olan AKP’yi hedefleyen bir mücadeleyi örgütlemektir. Açık ki mezhepçiliğe, faşizme, dinci gericiliğe, şovenizme karşı mücadele ne birbirinden ne de AKP karşıtı mücadeleden   ayrıştırılabilir. Bu iktidara karşı olmanın bilincini ve bu bilincin eylemini bir bütün olarak örgütlemek gerekli. Halkların ortak sorunlarının birlikte mücadelesi verilmediği sürece AKP’nin iktidarı bir bütün olarak sarsılmayacaktır.

Ve bu iktidar (aynı Ortadoğu’da olduğu gibi ülke içinde de) karşılaştığı her krizde yeni ve daha büyük bir kriz yaratarak ilerlemektedir. Erdoğan AKP’si bir yandan da karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunları ve yaklaşan seçim dönemini “sorunsuz” atlatmanın planlarını da yapmak zorunda. Bu planların neyi içerdiği ise şimdiden belli olmuş durumda; kamusal olan, kamuya ait olan ne varsa sat, daha fazla borçlan, yağma ve talandan vazgeçme. Aynı zamanda da bölüştür, hem ganimeti hem de suç ortaklığını. Bu arada gericiliği yaymaktan asla vazgeçme, kendi tabanını daha kemikleştirmek için kadını, türbanı, çocuğu kullanmaya devam et. On yaşındaki çocuğa türban taktır ama IŞİD’in vahabi uygulamalarını eleştirmekten geri durma!

Türban dayatması, özelleştirme furyası…

Türban konusunda kuşkusuz asıl hedef AKP zihniyeti ve özel olarak da Milli Eğitim Bakanı’dır ancak bir o kadar uğraşılması gereken ise sol cenahtaki, artık iyi niyeti çoktan geçmiş “türbanı kıyafet serbestliği olarak gören” değerlendirmelerdir. Kürt hareketinin çoğu temsilcisi gerek kendi tabanlarını bir arada tutma ihtiyacı gerekse de ulus kimliğine bakışlardan kaynaklı olarak iyice ayrışmış durumdalar. Sol adına, demokrasi adına bu gerekçeye sığınanlar ise gericilikle doğrudan mücadele etmekten kaçınan “yorgun demokratlar”dır.

Bu süreçte yeni yağma ve talan atağının ilk “müjde”sini Maliye Bakanı Mehmet Şimşek verdi;   “Kısa zaman içinde elektrik üretim santralleri, otoyol ve köprüler, bazı limanlar ve Erzurum Kış Olimpiyatları Tesisleri’ni özelleştireceğiz. 25 şeker ve 5 makine olmak üzere şeker fabrikalarını ve geliri Halkbank’a aktarılmak üzere Halk Sigorta ile Halk Emeklilik’i de özelleştirmeyi düşünüyoruz. Ayrıca, gayrimenkuller, arsalar ve Güllük Marina gibi önemli özelleştirme projeleri de yerel ve uluslararası yatırımcıların ilgisine sunulacak. Bunların yanı sıra Türksat’a ait Kablo-TV operasyonları, BOTAŞ’ın iletim hatlarının, TEİAŞ’a ait kamu hisselerinin yüzde 49’unun ve TPAO’nun halka arzı, İstanbul’un önemli projelerinden Haydarpaşa Projesi, ölçü ve ayarlar hizmetinin özelleştirilmesi, Eti Maden’e ait sülfirik ve borik asit fabrikalarının özelleştirilmesi… Milli Piyango’ya ait şans oyunlarının ihalesini tamamladık, imtiyaz sözleşmesine Danıştay’ın görüşünü bekliyoruz. Yakın zamanda Spor-Toto’nun özelleştirmesini de yapacağız”.

Bunlar artık elde kalan (toprak üstündeki) son mallar.

AKP madene giriyor!

İkinci satış da toprak altındakiler için. Yani AKP iktidarı madene giriyor! Tayyip Erdoğan başbakanlığının son üç yılında, her türlü maden açma, yenileme ruhsatlarının verilme iznini doğrudan kendi iznine bağlamıştı. Ve bu konuda çok sıkı dokuyup, ince eliyordu. Çünkü Erdoğan’ın planlarında maden rantı, HES’lerden sonra bir başka “atılım” yapacağı alan olacak. Kime, ne kadar komisyonla dağıtılacak?[7] Her ne kadar Soma’da katledilen 301 maden işçisi AKP’nin planlarını bir nebze bozsa da artık AKP için madene bütün enerjisiyle girme zamanı. Üstelik seçim öncesi tam zamanı. Karadeniz’den, Trakya’ya ve Ege’ye kadar her yer kazılacak, halkın ortak varlıkları yağmalanıp, peşkeş çekilecek, doğa talan edilecek. Buna ülke çıkarları, ekonomik büyüme gerekçeleri uydurulacak. Ancak Murgul ve Fatsa’da siyanürlü doğa talanına karşı mücadele gösterdi ki AKP’nin işi hiç de kolay değil! Ve kolay da olmayacak. Hele hele Kobane ile Fatsa’nın aynı hedefe/AKP’ye doğru birlikte mücadelesi yaratıldığında, Erdoğan ve şürekasına kaçacak ülke aramak kalacak!

Sadece son bir haftada yaşananlar göstermiştir ki Kürt halkının Türkiyeli devrimcilerden, sosyalistlerden başka gerçek bir “müttefiki” yoktur ve ancak   Kürt ve Türk halklarının ortak mücadelesi AKP iktidarını yıkacaktır.

DİPNOTLAR

[1] Bu noktada partinin bütün organlarında birlikte üretilmiş politik tercihlerden ziyade Tayyip Erdoğan ve onun etrafında kümelendirdiği (Davutoğlu, Akdoğan ve Fidan gibi) ihtiraslı, iktidar düşkünü, egosantrik bir çekirdeğin asıl karar ve uygulama merciinin politik tercihlerinin belirleyici olduğunu ifade etmek gerekir. AKP’nin parti kadroları ise artık tamamen bir suç ortaklığı şebekesine dönüşmüş durumda.

[2] Müzakere sürecinin ite-kaka geldiği yer, hükümetin bu sürece bir yasal mevzuat getirmesi oldu. Bu yasal mevzuat bile AKP’nin bu sürece nasıl baktığını açık bir şekilde kanıtlar nitelikte; “çözüm süreci, bölücü terörü sona erdirerek, Türkiye’yi demokraside, hukukta, ekonomide, dış politikada dünyanın önde gelen ülkelerinden biri haline getirmeyi hedeflemektedir”. Yani süreçte tek bir tarafın çıkarları gözetilmektedir. Ya Kürtlerin çıkarları?

[3] Davutoğlu; “Şu anda bile bazı görüşmelerde IŞİD’e karşı Esed’le işbirliği yapmak gibi öneriler getiriliyor. Şeytana karşı başka bir şeytanla işbirliği yapmak çözüm değildir” diyor.

[4] Buna benzer bir durum, yakın tarihimizde Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde yaşanmıştı. Azerbaycan’da rejim krizi baş gösterdiğinde,   Halk Cephesi lideri Ebulfeyz Elçibey adına darbe girişimi tezgahlanmış ancak Rusya’nın (Haydar Aliyev lehine) müdahalesiyle tezgah fiyaskoya dönüşmüştü. Hatta Demirel devreye girip darbe tezgahçılarından İ.Ü. Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Ferman Demirkol’u hapisten çıkarttırıp, özel uçağıyla Türkiye’ye getirtmişti.

[5] Bugün için “keşke”lerin çok bir önemi olmasa da Kürt hareketinin bugün açığa çıkardığı isyan gösteriyor ki aynı hareket Haziran İsyanı döneminde Fırat’ın doğusunda ve batısında “birlikte” oluşturulabilse idi, AKP bugün çok farklı bir yerde olabilirdi!

[6] Bu noktada Doğu Karadeniz’deki gerici, faşist atmosfere rağmen en ayırt edici sesin Hopa’dan gelmesi devrimci tutumun her koşulda gerçekleşebileceğine ilişkin en açık yanıtı oluşturdu.

[7] Son 12 yılda kurulan 52 maden şirketinin 36’sının AKPli milletvekili, bakan, parti yöneticisi ve bunların yakınlarına ait olduğu açığa çıktı.

Sendika org.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 20.10.2014- 14:57


Burada yazılanlarla Birleşik Haziran hareketinin söyledikleri arasında hiç bir fark görmüyorum. Türkiye solu ilk kez büyük bir çoğunluğuyla AKP'nin ne olduğunu anladı. Bu bile sevindirici bir gelişme.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
spartakus
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 23.11.2013
İleti Sayısı: 624
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: spartakus
Cevap Tarihi: 21.10.2014- 13:28


Halkların katili, hakların hırsızı AKP’ye karşı ortak mücadeleye!
Bunun için birleşik haziran hareketini desteklemeye!




Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Taylan Özgür'ün katili... melnur 0 3988 24.09.2013- 16:44
Konu Klasör Çocuklarımızın, Kardeşlerimizin Katili Erdoğan'dır dayanışma 0 2564 12.03.2014- 23:57
Konu Klasör Katili Biliyoruz, Hesap Soracağız dayanışma 0 2499 14.05.2014- 23:14
Konu Klasör Fazla söze gerek yok: Katili tanıyoruz dayanışma 0 2755 12.10.2015- 16:56
Konu Klasör AKP’nin sınırları var mı? melnur 2 2827 03.11.2019- 04:33
Etiketler   Halkların,   katili,   hırsızı,   AKP’ye,   karşı,   mücadeleye
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS