SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Türkiye: Değmez mi?           (gösterim sayısı: 5.625)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

36 kere teşekkür etti.
50 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 11.03.2014- 11:27


Türkiye: Değmez mi?/Metin Çulhaoğlu

Devrimcinin, mücadelesini dünyadaki konumu itibarıyla nasıl bir ülkede sürdürdüğü önemli midir?

En bilinen örneklerden biri, Lenin’in 1902 yılında Ne Yapmalı’da dile getirdiği saptamadır. Lenin’e göre Rusya’daki devrimci görev, başka ülkelerle kıyaslandığında “en devrimcisidir.” Şöyle devam eder: “Bu görevin yerine getirilmesi, yalnızca Avrupa’nın değil Asyatik gericiliğin de en güçlü tahkimatının yıkılması, Rus proletaryasını uluslararası devrimci proletaryanın öncüsü konumuna getirecektir.”

Bugün tutup dünyanın hangi ülkesindeki devrimci görevin böyle öncü, sürükleyici ve tarihin akış mecrasını değiştirici etki yaratacağını tartışmanın fazla anlamlı olduğunu söyleyemeyiz. İşin spekülasyonlara, verimsiz zihin egzersizlerine, hatta gereksiz iddialaşmalara yol açması gibi bir risk vardır.

Ancak gene de, günümüzde bütün (dünya kapitalist sistemi)-parça (tekil ülkelerdeki süreçler) ilişkilerinin nasıl şekillendiği üzerinde genel olarak durabiliriz ve bu bağlamda Türkiye’ye belirli bir yer biçebiliriz.

***

“Model” en genel hatlarıyla şöyle özetlenebilir:

Tekil ülkelerin ötesinde bir olgu olarak dünya kapitalist sistemi (bütün), sistemin parçaları durumunda olan ülkelerdeki süreçleri belirli zaman aralıklarıyla da olsa belirler. Ama bu belirleme hiçbir zaman “üniform” (tek biçimli, birörnek) değildir. Başka bir deyişle, sistemin doğasına özgü süreçler, çelişkiler, gerilimler, parçalara özgül biçimde, o parçaların kendi geleneksel, özel vb. çelişkileriyle eklemlenerek yansır, öyle şekillenir. Bu yansıma ve yeniden şekillenme kimi parçalarda (ülkelerde) çelişkileri törpüleyici etki yaratabilirken diğerlerinde daha sivriltici-keskinleştirici boyutlar kazanabilir.

“Trafiğin” bir yönü böyledir.

Ya parçaların bütüne etkisi?

Trafiğin bu yönü, gündemdeki parçanın sistem içindeki yerine, önemine ve ağırlığına bağlıdır. Ayrıca, tarihsel dönemler de önemlidir. Örneğin 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de bir proleter ihtilali gerçekleşmiş olsaydı sistemin bütünü bundan derin biçimde etkilenir, tarihin akış mecrası değişirdi. Devam edersek, 1917 Devrimi, hemen sonra bir Alman devrimiyle eşleşseydi, sistemin bütünü üzerinde yaratacağı etki tek başına 1917’ninkinden daha büyük olurdu.

1917 Devrimi, tarihin mecrasından çok akışını değiştirmiş, ayrıca sistemin bütününü kendini yeniden üretme olanak ve kaynaklarından yoksun bırakmamıştır.

Özetle, 1917 bir inkârdır; ama sistemin bütününün sonunu getiren topyekûn bir inkâr olmamıştır.

Sonuç şöyle belirginleşiyor:

Sistem ya da bütün, parçalar üzerinde her zaman belirleyicidir.

Ancak bu belirlenme her parçada özel biçimler almakta, ek boyutlar kazanmaktadır.

Parçalar, taşıdıkları öneme göre bütünü (sistemi) ve tarihin akışını etkilemekte, ancak bu etki sistemden radikal kopuş örneklerinde bile dünya ölçeğinde bir inkârı beraberinde getirmemektedir (bugüne kadar getirmemiştir).

***

Bu söylenenler ışığında, bir “parça” olarak Türkiye’yi nereye oturtabiliriz?

20. yüzyıl başlarından günümüze uzanan tarihsel döneme kabaca bakıldığında Türkiye’nin, içinde yer aldığı sistemin arızalarından ve gediklerinden yürüme anlamında da, tersine sistemin en genel-gerici yönelimlerine kendi katkılarında bulunma anlamında da öylesine sıradan, büsbütün ağırlıksız ve salt “alıcı” bir ülke olmadığını görüyoruz.

Daha ilginci, Türkiye ile sistem arasındaki etkileşimin iki döneme ayrılabilir olmasıdır.

1908’den 1946’ya kadar uzanan dönemde Türkiye, içinde bulunduğu sistemin gediklerine yüklenerek ve bu sistemin en arızalı yanlarına mesafe koyarak kendini var edebilmiştir.

Lenin’in, Troçki’nin ve dönemin başka devrimcilerinin zamanında vurgulamış oldukları gibi 1908 Jön Türk Devrimi sonuçta sistem içi, ama aynı sistemin kimi özelliklerine başkaldırabilen bir harekettir.

1919-1922 Kurtuluş Savaşı ve hemen ardından Cumhuriyet’in kuruluşu da öyledir.

Türkiye, dünya kapitalizminin 1930 büyük bunalımıyla gündeme gelen hayli ciddi denebilecek liberalizm eleştirisinin basit “alıcısı” değil, uygulamalarıyla, ilk merkezi planlarıyla bir bakıma katkıcısıdır da. Kuşkusuz, Sovyetlerin de etkisi ve desteğiyle…

Bu, Türkiye’nin dünya kapitalist sistemiyle olan etkileşimindeki ilk dönemdir.

İkinci dönemde ise Türkiye’nin, bu kez ilkinin tersine, sistemin en gerici yönelimlerinin kışkırtıcısı, katkıcısı, “silik” değil kararlı katılımcısı olduğunu görüyoruz.

Türkiye soğuk savaşı kendisi icat etmemiştir; ama soğuk savaş denilen gerici azgınlıkta gerçekten “tarih yazdığı” kabul edilmelidir.

1950’lerde bağlantısız üçüncü dünya ülkelerinin birinci nefret objesi olmayı başarabilmiştir.

1970’lerin sonunda işbaşına gelen Thatcher’ın politikaları ile Özal damgalı 24 Ocak 1980 kararları arasında ciddi bir zaman aralığından söz etmek bile mümkün değildir.

Bir de bunların üzerine son 12 yıldır AKP ile yaşanan özelleştirmeciliği, rantçılığı, avantacılığı, gericileşmeyi vb. ekleyin.

Türkiye’nin, öyle ya da böyle hemen her zaman basit ve edilgen alıcılığın, düz taklitçiliğin ötesine geçtiğini ya da buna heveslendiğini görüyoruz.

***

Şimdi, böyle bir “parçada” yürütülen devrimci mücadele nereye oturur? Bu mücadelenin bir şekilde sonuç vermesi halinde bunun bütün (sistem) üzerindeki etkileri konusunda neler söylenebilir?

Aman akla hemen başlarda Lenin’den yapılan alıntı gelmesin: Böyle bir durum, yani Türkiye’deki devrimci görevin yerine getirilmesinin Türkiye’yi 1917 Rusya’sına benzer bir konuma taşıyacağı ima edilmemektedir.

Bu kadarı fazla ve cüretkâr olur.

Ancak, Siyasal İslam denilen çizginin kesin iflasının böyle, bu durumda tescil edileceği;

Dünyaya en azından son 20-25 yıldır damgasını vuran gericilik döneminin kapanışının belki de en önemli göstergesi olacağı;

Sistemin kendi açıklarını kapatıp hoşnutsuzlukları yatıştırıcı kabiliyetinin hangi noktadan sonra yetersiz kaldığını ilan edeceği;

Ve özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerinin işçi sınıfıyla birlikte tüm emekçi katmanların sahipliğinde nerelere taşınabileceği bakımından uluslararası bir örnek teşkil edeceği kesindir.

Az şey midir?

Değmez mi?

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/turkiye-degmez-mi-89158



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.006
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 14.03.2014- 19:56


Şimdi, böyle bir “parçada” yürütülen devrimci mücadele nereye oturur? Bu mücadelenin bir şekilde sonuç vermesi halinde bunun bütün (sistem) üzerindeki etkileri konusunda neler söylenebilir?

Aman akla hemen başlarda Lenin’den yapılan alıntı gelmesin: Böyle bir durum, yani Türkiye’deki devrimci görevin yerine getirilmesinin Türkiye’yi 1917 Rusya’sına benzer bir konuma taşıyacağı ima edilmemektedir.

Bu kadarı fazla ve cüretkâr olur.

Ancak, Siyasal İslam denilen çizginin kesin iflasının böyle, bu durumda tescil edileceği;

Dünyaya en azından son 20-25 yıldır damgasını vuran gericilik döneminin kapanışının belki de en önemli göstergesi olacağı;

Sistemin kendi açıklarını kapatıp hoşnutsuzlukları yatıştırıcı kabiliyetinin hangi noktadan sonra yetersiz kaldığını ilan edeceği;

Ve özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerinin işçi sınıfıyla birlikte tüm emekçi katmanların sahipliğinde nerelere taşınabileceği bakımından uluslararası bir örnek teşkil edeceği kesindir.

Az şey midir?

Değmez mi?


1900'lerin hemen başlarında Lenin'in ''Ne yapmalı?'' sorusunu bugünkü konjöktürde Türkiye için sorduğumuzda karşımıza ikili bir görev düştüğünü görmezlikten gelebilmek mümkün değildir. Birincisi AKP gericiliğini olabildiğince geriletmek ve olabiliyorsa siyasal iktidardan etmek; diğeri de sosyalist örgütlenmeyi olabildiğince önemseyerek yığınların yüzünü sola döndürmesini sağlayacak siyaseti kitlelerle buluşturabilmektir. AKP'nin bir parti olmasının çok ötesinde bölge için bir proje olduğu gerçeğini unutmamalıyız. AKP'nin geriletilmesi ve meşruiyetini yitirmiş bu iktidarın alaşağı edilebilmesi   emperyalizmin bölge planlarının da geriletilmesi anlamına gelecektir. Suriye halkının emperyalizme karşı direnci, ülkemizdeki AKP gericiliğne karşı olan direnç ile birleştiğinde emperyalist sisteme bölgede geri adım attırabilmek mümkün hale gelecektir. Ve aynı zamanda ülkemizde Haziran'dan bu yana ortaya çıkan AKP karşıtlığının oluşturduğu direnci de sol-devrimci saflara kazandırabilmenin olanakları ortaya çıkmıştır. Sosyalist solun yüklenmesi gereken alan da burasıdır. Sonucu ne olur bilinmez, ama bu alanın, bu siyaset biçiminin de sosyalist sola güç kattığı açıktır.

Daha düne kadar kendini bölge lideri olarak pazarlayan bir diktatörün ve onun şahsında siyasal islam'ın alaşağı edilmesi hem sistemin bütünü ve hem de ülke geneli için ''az şey midir?''

Ve ''değmez mi?''




Bu ileti en son melnur tarafından 14.03.2014- 19:57 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Türkiye yanıyor... melnur 3 1507 05.08.2021- 04:15
Konu Klasör Türkiye Devleti Profili RAGE-SF 0 1615 18.05.2020- 00:47
Konu Klasör Türkiye SOL'unda likidasyon... melnur 4 3416 17.02.2020- 05:50
Konu Klasör Seçime giden Türkiye'de ne yapmalı? melnur 1 515 08.03.2023- 01:18
Konu Klasör Bir oy Kılıçdaroğlu'na bir oy Türkiye İşçi Partisine... melnur 4 477 26.10.2023- 07:43
Etiketler   Türkiye:,   Değmez
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS