SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 8 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   5   6   7   [8] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 26.04.2014- 21:09


Senin tanıdıkların liberal çevreler olduğu belli de, sen ne diyorsun Taksim konusunda? AKP'nin gösterdiği yerde kutlamaya boyun eğilmesini mi? Yoksa laf olsun diye mi konuşuyorsun?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 26.04.2014- 22:10


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Senin tanıdıkların liberal çevreler olduğu belli de, sen ne diyorsun Taksim konusunda? AKP'nin gösterdiği yerde kutlamaya boyun eğilmesini mi? Yoksa laf olsun diye mi konuşuyorsun?



Taksim'e izin yoksa, izin verilen yerler de fena sayılmaz. Geçen yıl TKP Kadıköy'de kutladı diye bir şeyi mi eksildi? :)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 27.04.2014- 00:15


Kaçamak cevap verme, smileylerin arkasına da sığınma, neden Taksim'de kutlama yapılmaması gerektiğine cevap ver.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 27.04.2014- 10:21


Cevap vermiş; AKP izin vermiyor da ondan.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 27.04.2014- 10:46


Şık 1 Mayıs!
İlhan Cihaner


Muhafazakar/mütedeyyin yurttaşlarımız bir an düşünsünler. Cuma namazlarını her zamanki cemaatleriyle, Fatih' te, Eyüp' de, Aksaray' daki camiilerde kılamalarının yasak olduğu söyleniyor bir vali tarafından. Gerekçe camii dışına taşan kalabalığın trafiği kilitlemesi, pek şık bir görüntünün olmadığı, çok kalabalık olduğu için güvenlik riskinin olduğu. Bundan sonra cuma namazlarını sadece Ataşehir'de yeni yapılan “ultra lüks” Mimar Sinan Camii' nde kılabilecekleri, hatta benzer bir kaç “butik camii” açıldığı, ulaşımın da bedava olacağı söyleniyor. Ne yaparlardı, hemen uyarlar mıydı bu akıl dışı talimata?

Manisa'lı yurttaşlarımız bir an düşünsün, birileri çıkıp diyor ki; bu Mesir Şenlikleri şık değil, ne öyle tonlarca macun saçılıyor, insanlar kapmak için bir birlerini eziyor, güvenlikleri tehlikeye giriyor. Şenlik yürüyüşü trafiği aksatıyor bu nedenle seyahat hürriyeti engelleniyor. Hem Avrupa İnsan Hakları

Sözleşmesinde ne Merkez Efendi var, ne de Sultan Camii. O nedenle bundan sonra şenlikler 30 km uzaklıktaki Turgutlu'da yapılacak. Mesir macunu saçımı da bundan böyle Sultan Camii' nden değil, Turgutlu Sanayi Camii' nde yapılacak, üstelik Sanayi Camii daha yeni! Ne dersiniz?

İstanbul' un Fethini her yıl coşkuyla kutlayanlar bir an için düşünsün, iktidardaki bir partinin il başkanı çıkıp önce; ne bu top atışları, mehteran gösterileri? Trafik tıkanıyor, gürültü oluyor. Daha sonra da vali çıkıp diyorki; bundan sonra fetih törenleri Maltepe' de yeni yapılan miting alanında klasik müzik konseri ile kutlanacak! Ne dersiniz bu karara uyar mısınız, sorgusuz sualsiz?

Bilecik Valisi ve İçişleri Bakanının halkın karşısına çıkıp aynı gerekçelerle Ertuğrul Gazi'yi anma ve Söğüt şenliklerinin aynı gerekçelerle bundan sonra, daha büyük meydanı olduğu için Eskişehir' de yapılacağını açıkladığını düşünsün Söğüt' lü yurttaşlarımız. Ne yaparlardı acaba?

Anıtkabir çok kalabalık oluyor, yüzbinler trafiği aksatıyor, provokasyon tehlikesi var bu nedenle 10 Kasım günü, Atatürk' ü anma törenleri bundan sonra, daha ferah olan Karşıyaka mezarlığında yapılacak diyen bir valiye ne derdi tüm yurttaşlar?

Bu girişi AKP yi ve yasaklarını destekleyen yurttaşlarımız empati kurabilsinler diye yaptım. Tamamı devlet (dolayısı ile yurttaş) kesesinden yapılan binlerce şenlik, anma, kutlama, yürüyüş yapılıyor bu ülkede. Deve güreşinden yağlı güreşlere, resmi bayramlardan bazı özel günlere kadar bir sürü etkinlik yapılıyor. Kimi yüzyıl öncesinden kimi bir kaç yıllık. Bazılarının yasası var bazıları geleneksel. Hepsinde yollar trafiğe kapatılıyor, kalabalıklar birikiyor, muhtemelen “istihbaratlar” alınıyor. Ama söz konusu Taksim ve İşçi sınıfı olunca “yasak!”.

AKP son “demokrasi paketini” çıkarmadan önce 3 yıl üst üste Taksim'de 1 Mayıs kutlandı hiçbir şey olmadı. Ama demokratikleşince artık yasak!

İlk açıklamayı AKP İl Başkanı yaptı: “bu tür organizasyonlar için uygun bir alan değil”.

Ardından Vali, İçişleri Bakanı, Başbakan vurguladı yasağı. Hep de hukuka vurgu yaptılar. 1 Mayısın ve Taksim'in işçi sınıfın için anlamını -şimdilik- bir tarafa bırakıp bakalım hukuka,: Nedir 1 Mayıs hukuka göre? “...1 Mayıs günü Emek ve Dayanışma günü tatildir.” (Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun, Madde 2). Ayrıca bu topraklarda yüz yılın üzerinde geçmişi vardır. Şimdi yasağın dayanağı olarak gösterilen yasaya bakalım:
“İstisnalar madde 4- Aşağıda belirtilen toplantı ve faaliyetler bu Kanun hüümlerine tabii değildir... b) Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören şenlik, karşılama ve uğurlamalar” Tam da 1 Mayıs için yazılmış gibi değil mi? Yani yasağa dayanak gösterilen yasa, tam tersi 1 Mayıs'ı güvence altına alıyor. Hem Bakan da dememiş miydi: “Taksim miting alanı değildir.

İstese de kamu otoritesi 'izin veriyorum, vermiyorum' diye bir cümle kuramaz” güzel işte, bizim dediğimiz de bu: 1 Mayıs -sadece- Miting değildir.

İstisna kapsamında kalan bir etkinliktir. Ayrıca en önemli yönlerinden birisi de 1977 de yitirilen emekçilerin anılmasıdır. Solingen' de Neo Nazilerin katlettiği Türkleri anmak isteyenlere gidin Ankara'da yapın anmanızı denilebilir mi?

Bir diğer yasak gerekçesi ise “güvenlik”. Oysa aynı yasanın 17. Maddesi “milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi,...başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir veya suç işleneceğine dair açık ve yakın tehlike mevcut olması halinde yasaklayabilir.” demektedir. Madem istihbarat aldınız “paraleller” , dış güçler, Geziciler porovakasyon yapacaklar, alın önlemini.

Yasaklayın veya erteleyin! Yani provakatörlerin Yeni Kapı' ya gidecek yol paraları mı yok?

“Eza cefa” olmasın demiş Başbakan, seyahat özgürlüğü kısıtlanır demiş Bakanı. Taksim'e çıkan tüm metro seferlerini, vapur seferlerini, metrobüsleri iptal edip, bariyerler kuracaksınız. Tüm ülkede, İl çıkışlarında polis barikatları kurup Taksim' e giden otobüsleri durduracaksınız. On binlerce polis, kamunun cebinden İstanbul' a yığılacak, tüm bunlar “eza cefa”, seyahat özgürlüğünün kısıtlanması olmayacak, önceki üç yılda olduğu gibi şenlik havasında birkaç saatlik kutlama eza cefa olacak öyle mi?

En son Burhan Kuzu tüy dikti. AİHM nin Taksim yasağı hakkında verdiği ihlal kararını yorumlarken; “AİHM kararı bu gibi konularda karar alma yetkisi yok. Esasen siyasi bir karardır eğer böyle bir karar almışsa. Çünkü kişisel başvurularda bir takım anayasal hakların ya da Avrupa Sözleşmesi hakkının ihlalinde bu karar vermesi lazım. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde 'Taksim Meydanı' diye bir meydanın adı yok” demiş. Yüz kez defterine AİHS nin 11. maddesini yazacaksın diye bir ödev verilse yeridir. Tabii ki başlangıç olarak!

Yazının muhatabı AKP ye ve yasaklarına destek veren yurttaşlarımız demiştim. Ne kadarına ulaşır bilmem ama, bu yasak gerekçeleri ve yaşananlar sizin aklınıza, zekanıza, vicdanınıza hakaret değil mi? Hadi bizlere hakaret ediliyorken -değişik gerekçelerle- sesinizi çıkarmıyorsunuz, bari kendi aklınıza küfür ettirmeyin!

1 Mayıs'ta emekçiler, işçiler, ezilenler Taksim'de ve alanlarda olacak. Asıl soru siz nerede olacaksınız? Vicdanınız ve aklınız nerede olacak?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 29.04.2014- 09:02


1 Mayıs’ta Taksim’de!


“Yasak” tabelası, her iktidarın vazgeçilmezidir.
Ne kadar çok yere bu tabelayı dikerse, toplumun   gemlerini o kadar çeker, o kadar kolay hükmeder.
Evde uslu çocuk ister; okulda düzenli öğrenci,   camide katıksız mümin, kışlada itaatkâr asker,   büroda, fabrikada
“Vur başına al ekmeğini” memur,   işçi...
“Yapma” dedin mi, “Niye”si sorulmasın ister   iktidar...
“Yasak” dedin mi, sorgulanmasın, uygulansın.
“Vardır amirlerimin bir bildiği” densin,   kurcalanmasın.
Çünkü böylelerini yönetmesi kolaydır.
Bir havuçla bir sopa yeter.

***

Zor olan, asileri yönetmektir.
Çünkü onlar itaati değil, itirazı bilir.
Kendisine uzatılan havucun peşinden girmez   ağıla hemen;   her emri dinlemez, “yasak” tabelasını sevmez.
“Neden” diye sorar, “Ne hakla” diye kızar, arar   hakkını hukukunu; sopalamaya kalktın mı azar.
Böyleleri için “Girilmez” tabelası, tahrik edici bir “Gir” çağrısından ibarettir. “
Yasak”sa zaten delinmek içindir.

***

1 Mayıs’a Taksim yasağı, sadece bir inat   meselesi değil elbette; ama bu anlattığıma ilişkin   bir boyutu da var.
Kimi büyük işçi sendikalarının “Taksim yasak hemşerim” talimatını duyunca kuyruğu kıstırıp “Haşmetmeap nereyi uygun görürlerse orada kutlayalım” diye hazırola geçmesi, bunun işareti...
DİSK’in, KESK’in, muhalif partilerin, gençlik ve   öğrenci örgütlerinin “Taksim” diye diretmesi de   öyle...
Havuç yeme peşindeki uysallarla “Yemişim havucunu” tavrındaki asilerin tarihsel ayrışması bu   bir yerde...


***

Daha önce sıkıyönetim baskılarına rağmen   savunulmuş bir hak var ortada...
Orada katledilmiş insanların anısı var.
Alan açıldığında barış içinde kutlama geleneği   var.
Ve şimdi de mantığı olmayan bir yasak var.
Hükümetin “Bunlar gövde gösterisi yapar, façamızı bozar” korkusuyla koyduğu, dayanaksız,   hukuksuz bir yasak...

***

Hukuk devletinde bu tür kilitlenmeleri yargı çözer.
Demokratik devletlerde uzlaşma kültürüyle   çözülür.
İnsan haklarının egemen olduğu yerlerde, kişi   hak ve hürriyetleri gözetilir.
Otoriter rejimlerde ise “Şef” ne derse o olur.
Türkiye, şimdi bu sonuncu şablona sokulmaya   çalışılıyor. “Şef” istediği belgeye “Gizlidir” damgası vurabilsin, istediği yayın organını “Sansür” koyup   susturabilsin, istediği meydanı “Yasaktır” tabelası asıp kapatabilsin isteniyor.
Uslu çocuklar, katıksız müminler, itaatkâr   askerler, gözde memurlar, “Canım şu uzaktaki kum havuzunda oynayalım, ne olacak” diye kenara   çekiliyor.
Bu tavizin, yarın yenilerini getireceği, yakında   hükümetin uygun görmediği hiçbir yerde, onun izin   vermediği hiçbir sözün söylenemeyeceği, giderek   toplumsal muhalefetin tamamen susturularak ağıla   tıkılacağı görülmüyor.

***

Başbakan’ın göremediği de şu:
  Biz, kendisinden farklı olarak, itaate değil, itiraza   dayalı bir kültürde yetiştik.
Koşulsuz boyun eğmeyi değil, her koşulda   sorgulamayı öğrendik; çocuklarımıza da öyle   öğrettik. İnsanlığın, sinerek değil, sorarak geliştiğine   inandık.
Her emrin, sözün, kitabın, yasağın, kararın   nedenini, niçinini sorguladık.
  Belki o yüzden 3 kişi bir araya geldiğimizde bir   örgüt disiplinini beceremiyoruz, ama yine de hiç   değilse -çok şükür ki- bunca darbeye, yasağa,   baskıya, zorbalığa, bütün o meydanlara yığdığınız   TOMA’lara, göz çıkaran gaz bombalarına,   kurşunlara rağmen yılmıyor, itiraz ediyor,   meydanlara çıkıyor, haykırıyor, hayal ettiğiniz gibi   bir uysallar ordusu olmuyoruz.
Zorlamayın, sizin kalıp bize dardır.
Okullar kadar, meydanlarda okuyarak   yetiştik biz...
Şimdi her yasağa meydan okumamız ondandır.  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.017
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.04.2014- 15:28


1 Mayıs’a beş kala/Aydemir Güler

1 Mayıs’a “beş kala”, bir gazete sabahının direnişçi işçilerle açılması iyidir.

Yatağan işçilerini gün boyu devam edecekleri basın turuna soL’dan uğurlamak çok iyidir.

Tam da bugünlerde sanatçıların inisiyatifi ele alıp gazete satmaya çıkmaları güzeldir.

Oturup mesajlarına bakarken, günde kaç tane soL alıp, kaçını esnafa, kaçını iş arkadaşına dağıttığını, okuttuğunu anlatan dostlarla buluşmak gibisi var mı?

1 Mayıs’a gidecek olan herkes son günlerini benzeri biçimlerde geçirse, hükümetin terör politikasının daha işçi bayramı gelip çatmadan boşa düşeceği o kadar kesindir ki!

* * *

Herkes böyle yapmıyor ama...

AKP sevdalıları, 1 Haziran-17 Aralık arası buharlaşıp Erdoğan’ı yalnız bırakmıştı. Ya da Erdoğan onları da kovalamayı göze almıştı.

Bu yalnızlığın belli ölçülerde kırıldığı anlaşılıyor. Ergenekon mağduriyetini Cemaat’e fatura etme taktiği karşılık buldu.

Erdoğan bile müttefiksiz yapamaz. Altı ay burnunun dikine ısrarın ardından, hükümetin çökmeyeceğine kanaat getiren çevreler, bir kez daha iktidarın dağıttığı nimetlere abone olmaya karar verdiler.

Bunun 1 Mayıs’la nasıl bir ilişkisi mi var?

Hal böyle olunca ve sıra 1 Mayıs’a gelince, yandaş sendika bürokratları “işçi sınıfı” rütbesine terfi ediyorlar! Bu durumda AKP “sıfır 1 Mayıs”tan daha iyisine, “yandaş 1 Mayıs”a kavuşma imkanı yakalıyor.

* * *

1 Mayıs bir takvim yaprağından ibaret değilse siyasi bütünlüğün içinde anlam kazanır. 1 Mayıs 2014’te diktatörlüğün doğasında herhangi bir değişiklik olmadığına işaret etmektir değer taşıyan.

Değişen bir şey yok. Hâlâ katil ve hâlâ hırsızlar!

Günü dayanışmacı aydınlarla kapatıp, sabahı direnişçi işçilerle açarsanız ve 1 Mayıs’a böyle giderseniz söz konusu siyasi manevrayı boşa düşürme olasılığını da yakalayabilirsiniz. Birbirinize güç vererek, cesaretlendirerek...

Olay işçi sınıfının bayramında geçmektedir ve dolayısıyla diktatörlüğü boşa düşürme olasılığı ancak kitle gücüyle gerçek kılınabilir.

“Çok haklısınız, 1 Mayıs ne güzel gündür, çok da önemlidir; ee... ama... ya ben bir düşüneyim... eeee... ya bu 1 Mayıs geçsin hele, sonra görüşelim; bak ama mutlaka arayın, olur mu?”

1 Mayıs günü için seçenekler arasına bu sahtekarca gözüken yanıt da eklenmiş bulunuyor. Yani bir tarafta “yandaş 1 Mayıs”, diğer tarafta karikatürize ettiğim bu ürkeklik... Tabii hükümetin tehdit politikasının zokasını yutanlar da cabası...

Okuyucu sorabilir tabii; hakkıdır da: “Gazeteci olarak bu yollardan hangisinin baskın çıkacağını öngörüyorsunuz?”

Soru haklı olmakla birlikte, soL bu tür sorulara “gözlemci ve araştırmacı gazetecilik” adına yanıt üretmekten haz etmeyecektir. Çünkü bizim gazete, sadece gazete olma iddiası taşıyanlardan farklı olarak bir misyonun yayın organı olduğunu ilan ediyor. soL’un da parçası olduğu bu misyon, olasılıklar içinde en ağırlıklı olanı bilimsel bir doğrulukla belirlemekle değil, doğru olasılığı güçlendirmekle uğraşmaktadır.

Buradan bakarsak “bizim 1 Mayıs’ımız” diktatörlüğe karşı mücadelenin yükseldiği, halkın direncine güç veren hangisiyse odur!

Peki, 1 Mayıs’a çağırdığımızda “sonra görüşelim” diyenler ne olacak?

Onlara en fazla Nâzım’ın şiirindeki kadar kızabiliriz:

“(...) gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye...”

Kızarız ama ikna çabasından asla caymayız. Hem daha iki günümüz var ikna etmek için.

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/1-mayisa-bes-kala-91659



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.017
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 29.04.2014- 15:30


İşçinin, emekçinin bayramı/Yavuz Alogan

İki gün sonra 1 Mayıs. Taksim meydanına günlerdir kamyonlarla bariyer taşınıyor. Kazlıçeşme’de polis Toma’larla tatbikat yapıyor; topluca duran kırmızılı beyazlı trafik kukalarını çeşitli manevra usulleri deneyerek su sıkıp deviriyorlar. Sanal alemde tuhaf mesajlar dolaşıyor. Bu mesajlarda, sapan ve bilyelerin nereden alınacağı; kaldırım taşlarının nasıl söküleceği anlatılıyor; Şişli çevresindeki bankaların şeması ve adresleri veriliyor. “Polis saldırdığı zaman sizi koruyacak olan örgütlere sığının,” gibi dikkati çeken ifadeler var.

Geçen hafta CNN’deki Aykırı Sorular’a konuk olan gazeteci Avni Özgürel, Başbakan’ın düşüncelerini adeta onun adına dile getirdi. “Sayın Başbakan”ın sendikalardan yana en ufak bir kuşkusu olmadığını söyledikten sonra, şu anlamlı cümleyi kurdu: “Başbakan’ın kaygısının kendisini rahat hissetmediği emniyet kuvvetleri ile ilgili olduğunu düşünüyorum.”

Emniyetin içindeki F-tipi örgütün 1 Mayıs günü hükümeti yıpratacak bir provokasyon hazırlığı içinde olduğunu anlıyoruz. Buna rağmen hükümet, İstanbul’da elli Toma ve kırk bine yakın polisi görevlendirmiş bulunuyor.

Provokasyon hazırlığı varsa, bunu önlemenin yegâne yolu, inisiyatifi ve güvenliği emniyetle sürekli temas halinde olacak sendika yönetimlerine bırakıp, Taksim meydanını açmak değil midir? Hayır, Başbakan tam tersine, “Taksim’den ümidinizi kesin!” diye höykürüyor. Haziran Ayaklanması’nın rövanşını almak ister gibi, büyük bir nefretle kışkırtıyor: “Millet bir yıldır sokaktaki şımarıklığı izliyor. Bu millet sokağa çıkmamış ama sandıkta cevabını net olarak vermiştir. 30 Mart seçimlerinin hemen ardından sokakları hareketlendirmeye çalışanlara fırsat vermeyeceğimizi herkesin iyi bilmesini isterim.”

Olay çıkarsa, hem F-tipini, hem de Taksim’e çıkmaya çalışan “şımarık” kitleleri suçlayıp kovuşturacak, kırılgan diktatörlüğünü pekiştirecek. Bir taşla ne çok kuş!
İçim sızlayarak şunu belirtmek isterim ki 1977 1 Mayıs’ında da, çıkacak olaylardan yararlanarak solu ve sosyalist sendikaları ezmeyi kafasına koymuş bir hükümet; hükümetin hiçbir şekilde denetleyemediği bir polis gücü, üstelik o sırada hazırda bekleyen bir de askeri cunta vardı.

Sadece 1 Mayıs mı? Hayır! Her alanda saldırı ve komplo var.

Halkına savaş ilan etmiş bir hükümetle karşı karşıyayız! Soygun, talan ve saldırı her yerde.

Dünyanın başka hangi ülkesinde şöyle bir e-posta mesajı alırsınız: “Üsküdar Belediyesi sabaha karşı Kuzguncuk Bostanı’na girdi (…) Pek çok ağacı kesti. Duruma müdahale için desteğe ihtiyaç var. Mahalleli gelebilenlerin gelmesini, gelemeseler bile haberi yaymalarını istiyor.” Mahalleli nar ağaçlarını, bostanını yeşilliğini hükümetin rantçılarından korumak için yardım istiyor!

Saldırganlık sınırları aşmış. Şu anda Suriye topraklarındaki Süleyman Şah Türbesi yakınlarında altı tank, on iki zırhlı araç üzerlerine ateş açılmasını bekliyor. Hani devlet erkânı Dışişleri Bakanlığı’nın bir odasında konuşuyordu ya… “İcabında türbeyi bombalarız, ağbicim.” … “Yok yahu, ne gerek var, dört adam gönderir sekiz füze attırırım Türkiye tarafına….” Şimdi orada bekliyorlar. Bakalım ne attıracaklar?

Savaşa mecbur kalınan durumlar vardır. İnsanlar bazen sürekliliği sağlamak, varlıklarını sürdürmek, onurlarını korumak, hayatlarını savunmak için eşitsiz bir savaşa girmek zorunda kalırlar. Bu 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı ne yazık ki böylesine amansız bir savaşın mücadele alanı olacak.

Bu arada, Taksim’de toplanacak olan kitlelere “PKK bayrağı altında toplanan vatansızlar” diye saldıranlar var. Mücadele eden işçilerin “kahrolsun sendika ağaları” diye protesto ettikleri sarı sendikacılarla birlikte Kadıköy meydanında toplanma çağrısı yapıyorlar; Haziran Ayaklanması’nda yer alan kendi gençlik örgütlerini mücadele alanlarından çekip, gerici sendikaların yanında dikilmeye zorluyorlar. Onlar için bu 1 Mayıs bir dönüm noktası olacak.

Provokasyon ihtimali var. Ama bunu önlemenin yolu, sarı/yeşil sendikaların yanında dikilmek değil, mücadele eden kitlenin içinde olmaktır. Geçmişte yaptığınız gibi pikniğe çıksaydınız bari! Taksim’e çıkmaya çalışacak olanlar Haziran Ayaklanması’nın kitleleridir; “onlar zaten vatansız” diyerek hükümet yanlısı sendikalarla birlikte işçi bayramı kutlamak nasıl bir devrimciliktir? Hükümet bu aklı seliminizi takdirle karşılayacak; “bilimsel sosyalist” gençliğiniz, tahakküm hevesinize boyun eğerse, sokaklara veda etmiş olacaktır.

Bugünün devrimciliği, Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs Alanı’na çevirmektir; vatan, Kuzguncuk bostanıdır!


http://haber.sol.org.tr/yazarlar/yavuz-alogan/iscinin-emekcinin-bayrami-91675



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 8 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   5   6   7   [8] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Bugün 1 Mayıs... melnur 2 28 Dün, 14:55
Konu Klasör TKP: Yaşasın 1 Mayıs! melnur 3 2941 02.05.2020- 08:43
Konu Klasör Ankara'da 1 Mayıs... melnur 1 3785 01.05.2019- 19:35
Konu Klasör İzmir'de 1 Mayıs... melnur 1 3676 02.05.2019- 11:22
Konu Klasör İstanbul'da 1 Mayıs... melnur 1 4127 01.05.2019- 19:59
Etiketler   Mayıs
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS