Facebook'ta karşıma çıktı bu Metin Çulhaoğlu'nun yazısı. Çok önemli. Yıllardır bunları savunduk durduk Aslında bu yorum daha da ileri götürülebilir ki, uygun bir zamanda o da yapılır.
Yazıyı buraya asmadan önce neler yazılmış diye şöyle bir göz gezdirdim, Metin Çulhaoğlu'nun söyledkleri tam bir yanıt olmuş. Aslında dolu dolu yapılacak bir yorumdan sora söylenmesi gereken veya varılması gereken sonuç şudur; 1923 aydınlanmasına, Anadolu isyanına, kuruluşa, cumhuryete, cumhuriyetin devrimci kazanımlarına sahip çıkmayan, Atatürk ve silah arkadaşlarına saygı duymayan ve bu bağlamda her türlü gericilikle kol kola girmekten bile kaçınmayan kişilere solcu, sosyalist, enternasyonalist, ve dahi enternasyonalist komünist falan denmez. Yineliyorum, ya cehaletin dip yapmış halidir ya da sanal ortamlarda boy gösteren trollerin beyhude çabasıdır. Ajan provokatörlük de olabilir ama bu kadar cehaletle yan yana nasıl olabilir, kestiremiyorum.
Çok kısa bir zaman önce yitirdiğimiz Metin Çulhaoğlu ustamızın yazısı; bu arada bir kez daha ışıklar yağsın üzerine diyelim.
Bir yıldönümü vesilesiyle: Biz artık yokuz! - Metin Çulhaoğlu
Bugün 29 Ekim.
Cumhuriyet’in 93. yıldönümü.
Var mısınız “burjuva devrimi midir değil midir”, “tarihsel olarak ileri bir adım sayılır mı sayılmaz mı”, “kazanımları var mıdır yok mudur” tartışmasına?
“Varız”, hatta “a sahi ne iyi olur” diyebilirsiniz, ama biz yokuz.
Daha doğrusu, artık yokuz.
Çünkü gına gelmiştir.
Türkiye solunun 1990’lardan başlayarak böyle bir tartışma içine girmiş olması züldür, utanç vericidir.
Soldaki her öbeğin bir açığını bulup diğerinin ümüğünü sıkmak için can attığı 1960’larda bile gündeme gelmemiş, sol içi her kesimin üzerinde anlaştığı bir başlığın 30 yıl sonra hararetli tartışmaların merkezine oturması acınılası bir durumdur.
Neymiş, 1923 Cumhuriyet’i bir devrim miymiş değil miymiş? Tarihsel açıdan ileri bir adım sayılır mıymış sayılmaz mıymış?
Sol adına ilkel, utanç verici bulduğumuz, bu tartışmadır.
“Tepedendir” denmiştir; “hiç olur mu, burjuva devrim dediğin bööööle aşağıdan yukarıya doğru…” türü laflar etmişlerdir.
“Jakoben yanları vardır” denmiştir; “o zaman neresi devrim” diye burun kıvırmışlardır.
Komintern’den, Stalin ve Dimitrov’dan Şefik Hüsnü’ye, Nazım’a, Kıvılcımlı’ya, Mihri Belli’ye, Aybar’a ve Boran’a; oradan Çayan’a, Gezmiş’e ve diğerlerine uzanan bir geleneğin aklına nedense hiç gelmemiş böyle bir “sorgulayıcılık” nasıl olmuş da yıllar sonra sol düşünceye musallat olabilmiştir?
Deşilmesi, tartışılması ve irdelenmesi gereken asıl soru budur.
***
Faturayı liberallere ve Kürt siyasetinin etkisini fazlaca hisseden solculara çıkaranlar olacaktır. Çok da haksız sayılmazlar; ama her ikisinin de beslendiği asıl kaynağı unutmamak koşuluyla: Türkiye’de sol dâhil entelektüel ortamı zehirleyen postmodern akıl tutulması…
Özellikle 1990-2000 döneminde etkili olmuştur.
Nasıl olmuştur?
Madem Cumhuriyet’ten söz ediyoruz, ilgili iki örnekten hareket edelim (örnekler “muhayyel” değildir).
Birinci örnek: “Burjuvazi dediğin sömüren sınıftır, bizim düşmanımızdır… Neden onun devrimini ilerici sayalım, sahiplenelim ki?”
İkinci örnek: “Burjuva devrim mi? Sen onu benim külahıma anlat… Burjuva devrim dediğin topluma özgürlük ve demokrasi getirir… Hani nerede bunlar?”
Dikkat edilirse, bu örneklerden ilkinde “liberalizm” bulmak güçtür; ikincisi ise düz liberalizm olmaktan çok üçüncü elden duyulmuş bir Marksizm’in, üstelik karikatür yorumudur.
Peki, bu ikisini nasıl bir süreç ve ortam “son tahlilde” 1923’ün reddinde buluşturmuştur?
Tek bir yanıtı vardır ve o da postmodern akıl tutulmasıdır (*).
Postmodern akıl tutulması, kör cehaletin “entelektüelize edilmiş” halidir.
İki koldan cehaleti aynı yerde buluşturan akıl tutulmasındaki bileşik cehaletin derecesi ise, her bir cehalet kolunun karesinin toplamı kadardır.
(*) “Postmodern akıl tutulması” dediğimiz durumu uzun uzun anlatmak mümkün; ama basit bir örnek yeterince açıklayıcı olur sanıyoruz. Şu “Kabataş gelini” hikâyesini düşünün. Böyle bir olayın gerçekleştiğine inanan çok sayıda insan olduğunu biliyoruz. Bir de 1936 yılında geçtiğini kabul ederek şöyle “paralel” bir olay düşünelim: “İstanbul Aksaray’da çocuğuyla yoldan geçen çarşaflı bir kadına, ayaklarında körüklü çizme, süvari pantolonlu, yeleklerinde köstekli saat, başlarına kasket ve ellerinde kamçı olan 40-50 erkek saldırdı; çocuğu sağa sola fırlatan adamlar sonra bir de kadının üzerine işeyip uzaklaştılar…”
80 yıl önce böyle bir şeye inanan çıkar mıydı?
Aradaki fark ve “postmodern akıl tutulması” dediğimiz şey budur.
İzmir'in kurtuluşu örneğinde de gördük. 29 Ekim kutlamasına katılmak dahil bu ülkenin kurtuluş ve kuruluşuna düşmanlık, ''burjuva cumhuriyet''e de aynı şekilde bir kin ve nefret duymak, cumhuriyet kazanımları dahil, kurucu önderliğe de düşmanlık bu topraklarda hiç de yabancısı olmadığımız sosyolojik bir tavır. Ama ilk kez ve sanırım 80'den sonra, biraz da reel sosyalizmin çözülüşünün etkisiyle neo-liberal ideolojinin sola girdi yapmasıyla birlikte sol içinde de bu gerici ideolojinin etkisi görülmeye başlandı. Metin Çulhaoğlu'nun üstteki yazısı tam da bu hastalıklı duruma değinmiş ve ''postmodern akıl tutulması'' benzetmesini yapmış. Onu da yeterli görmemiş ve ''Postmodern akıl tutulması, kör cehaletin “entelektüelize edilmiş” halidir.'' diye de eklemiş.
Hiç kuşkum yok; bu kadar da değil; bu tanımlamaları yeterli görmemek gerek. Bu durum, yani bu coğrafyada ilerici ve devrimci olan her adıma düşmanlık sadece kör cehalet veya benim tanımımla ''cehaletin dip yapmış hali'' olarak açıklanamaz. Ayrıva trollük de diyorum, tipik bir dinci gibi cumhuriyeti bir parantez olarak gören bağnazlığın sola sızma hamlesi olarak da görüyorum. Bir çeşit ajan provokatörlük! Bir dönem sözde sol, sosyalist ve enternasyonal forumlarda boy gösterirlerdi, oralar kapandığı için şimdilerde sosyal medyada boy gösteriyorlar ve işin en kötü yanı kendilerini enternasyonalist olarak ortaya koyan bu şarlatanların şarlatanlıklarına değer veren samimi solcuların varlığı...-evet, işin en üzücü yanı da bu.
Bu vesileyle ülkeyi emperyalist paylaşımdan kurtaran başta Atatürk olmak üzere öncü kadroların tamamına minnet duygularımızla...
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.