SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 20.02.2015- 14:10


Yanlış bir seçim tartışması
Kurtuluş Kılçer



Sosyalist harekette seçimler tartışılmaya başlandı. Milletvekilliği sayılarının ve hatta isimlerin dönmeye başladığı yanlış bir tablo var ortada.

HDP yüzde 10 barajını aştığında AKP’nin tek başına hükümet olmasının önüne geçilemeyebileceği gibi, HDP’nin yüzde 10 barajını aşamadığında da AKP’ye anayasayı değiştirecek tek güç olma olanağı verileceğini iddia etmenin matematiksel kesinliğin olmadığı bir zamanda tartışmaların bu eksende dönmesinin “ilerletici” bir yanı yoktur.

Nerede kaldı program?

Nerede kaldı talepler, ilkeler, memleketin gerçek sorunlarına devrimci yanıtlar, politikalar?

Nerede kaldı, bu ülkenin devrimcilerinin yeniden bir çıkışa imza atabilecekleri ve sosyalizmin toplumsal bir seçenek haline geleceği yol haritası?

O yüzden de bugün HDP’nin barajı aşması ya da aşmaması üzerinden yapılan siyasal değerlendirmeler üzerinden bir seçim politikası oluşturmamız kimse tarafından beklenmemelidir.

Hiç lafı dolandırmadan söylersek bugün yapılması gereken, sosyalist hareketin, bağımsız bir toplumsal güç olarak sahnede yerini almasıdır. Bunun yolu aranmalıdır, bunun çabası bizler açısından ilerletici ve devrimci bir tutamak noktasıdır.

Sosyalizm, uzayda değildir. Sosyalizm tarihsel bir ütopya hiç değildir. Sosyalizmin güncelliği, düzen karşıtlığını ülke topraklarında ete kemiğe büründürecek gerçek, somut ve maddi bir politik hareket haline getirilerek sağlanır, bunun olanakları vardır. Bugün ülkenin ve emekçilerin içinde bulunduğu karanlığın alternatifi ve bu karanlığın nedeni-sonucu olan bütün gündelik sorunların yanıtlarının bağlamı sosyalizm değil de nedir?

Düzeni karşımıza almamız gerekir. Açıkça beyan etmek gerekir, bu düzeni değiştirmek için yola çıktık!

Bugün, düzeni cepheden karşıya almanın bu toplumda karşılık yaratıp yaratmayacağı sorusunu boyun eğmeyen toplumsal dinamiklere havale ediyoruz. Haziran direnişi neyi gösterdi?

Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAP’tan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.

İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda “oturamamış”, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişi’nin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.

Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.

Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.

Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.

Cesaret ve cüret budur!

Hatta “atılım” böyle mümkündür!

Devrimcilerin güçbirliği ya da ittifakı mücadele içinde kurulur, kurulmalıdır. Metal işçilerinin grevinde, zorunlu din derslerine karşı okulların boykot edilmesinde, Suriye’yi dinci terör örgütleri eliyle yıkmaya çalışan İsrail kollayıcısı emperyalist müdahaleye karşı mücadelede, ülkemizdeki NATO üslerine karşı tutumda, cemaat ve tarikatların meşru gösterilmesine karşı laikliği savunmada, AKP tarafından gündeme getirilecek yeni anayasaya karşı “hayır” demede mücadele yoldaşlığı kurulmalıdır.

Sokağın sola kaydığı, meclis siyasetinin sağa kaydığı bir tabloda bakacağımız yer bellidir. Böylesi bir tabloda sosyalistlerin bağımsız siyasi hattını örmek başa yazılmalı, öncelikle bunun hakkı verilmelidir.

Laikliği savunmak ya da gericilik karşıtlığı, emperyalizmle uzlaşmazlık, emekten yana talepler ve AKP anayasasına tereddütsüz hayır önümüzdeki seçimlerde bizim sınırlarımızı belirleyecek temel noktalar olmalıdır.

Bu yüzden gericiliği ve liberalliği tescilli adayların serpiştirildiği listelere gönül rahatlığıyla oy verilebileceği beklentisi içinde kimse olmamalıdır. Sosyalistlerin, AKP anayasasını meşrulaştıracak bir olasılığın parçası olabileceği düşünülmemeli.

Açıkça söyleyelim, bugün bunun garantileri ortaya çıkmamıştır.

Ülke tarihimizin son 10 yılı, İkinci Cumhuriyet rejiminin kuruluş sancılarıyla geçti. Bu süreçte sosyalistler net bir karşı duruş sergilediler. Bu sürece karşı durmadan, sürecin olanakları üzerinden siyasi bir pozisyon alan Kürt siyasi hareketi ile aradaki mesafenin açılmasının özünde bu yatmaktadır. 2010 referandumu, Suriye politikası ve Haziran Direnişi’nde alınan siyasal tutumlar açılan aranın somut örnekleridir. Önümüzdeki dönemde bu aranın ne kadar açılacağını ne kadar kapanacağını birlikte göreceğiz.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 21.02.2015- 19:39


Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAP’tan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.

İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda “oturamamış”, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişi’nin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.

Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.

Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.

Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.

Cesaret ve cüret budur!

Hatta “atılım” böyle mümkündür!


İttifak konusu gündemden hiç düşmüyor. BHH ne yapacak sorusunu hepimiz merak ediyoruz. Bence BHH ittifak dışı kalmalıdır. BHH'nin amacı Haziran ayaklanmasını organize etmekse ve sosyalizmi güç haline getirmekse, ne CHP ile ne de HDP ile ittifak arayışına girmemelidir. CHP ve HDP sadece oy almak için bu konuya yaklaşıyorlar. HDP'nin ise AKP'ye karşı bir siyaset izleyeceğini hiç düşünmüyorum. Bence BHH sosyalizmin sesini duyurmak istiyorsa başka bir kulvarda ısrar etmelidir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 26.02.2015- 09:36


Doğmamış çocuğa don biçmek-Ender Helvacıoğlu  


Selahattin Demirtaş bir söyleşisinde şunları söylemiş: “Türkiye’de ana akım sol damar, artık HDP üzerinden yürüyecek. Bence bu netleşmiştir. 2015 seçimlerinde de bunun mührünü basacağız.”

Yürür mü? Yürür! Basarlar mı? Basarlar!

Türkiye sosyalist hareketi bu kadar dirayetsiz ve apolitik tutumlar alırsa bütün bunlar gerçekleşir. Türkiye solunun Kürt hareketi aracılığıyla eritilmesi sürecinde de son nokta konulmuş olur.

Birleşik Haziran Hareketi (BHH) içindeki bazı etkili isimler, neredeyse seçim süreci başlar başlamaz BHH’ye ittifak bulma arayışına girdiler. Buldukları adres de HDP. İlk önce CHP-BHH-HDP ittifakı dediler, ama ne CHP HDP’ye ne de HDP CHP’ye yanaştığı için, ortada HDP-BHH ittifakı kaldı. HDP’nin de niyeti zaten buydu ve tespit ettiği yumuşak karınlara bastırdı ve bastırıyor.

“Doğmamış çocuğa don biçmek” diye bir deyim var. Bu “etkili isimler”in tutumları tam da bu deyim ile açıklanabilir. Burada “doğmamış çocuk” BHH’dir; biçilen don da HDP ile ittifak oluyor.

Bu arkadaşlar ne HDP’nin aslında ne olduğunu tahlil edebiliyorlar ne de BHH’nin mevcut durumunu. “İttifak”ın ne olduğundan ise tamamen bihaberler; “ittifak” ile “iltihak”ı birbirine karıştırıyorlar. “Niyetleri zaten baştan beri buydu” veya “milletvekili olmak istiyorlar” demek istemediğim için, “bilgisizlik” ve “dirayetsizlik” sözcüklerini kullanıyorum.

Dilimizde tüy bitti ama bir kez daha söyleyelim: Kürt hareketinin (İmralı+Kandil+HDP) ülkemizin ve bölgemizin mevcut koşullarında asıl muhatapları (ittifakları da diyebilirsiniz) AKP ve ABD’dir. En az 20 yıldır sürdürdükleri stratejik konumlanışları budur. Bunu görmemek için kör olmak gerekir.

İki büyük turnusol kâğıdımız var: 1) Kürt hareketi, 20 yıldır ABD emperyalizminin Ortadoğu’nun kuzeyine yönelik müdahalelerine karşı ne tutum almıştır? 2) Kürt hareketi Haziran Ayaklanmasında ne tutum almıştır?

Bu tutumları anti-emperyalizm, demokrasi, aydınlanma, devrimcilik gibi kıstaslara vurun, içinize sindiriyorsanız koşun gidin ittifak yapın; ittifak ne kelime gidin iltihak edin!

Kürt hareketi bölge çapında politika yapan, ABD emperyalizminin bölgeye müdahalesinin yarattığı boşluklardan yararlanmayı strateji olarak benimsemiş bir ulusal harekettir. Türkiye’deki muhatabı ise şimdilik AKP’dir ve pazarlık masasındadır. HDP ise Kürt hareketinin Türkiye soluna attığı oltadır. Oltaya gelecek balıklarla elini güçlendirmeye çalışıyor. Zokayı yutanlar da ittifak yaptıklarını sanıyor!

Bazı arkadaşlar, Kürt hareketinin Marksist kökeninden, bölgedeki en seküler güç olduğundan, ekolojik ve feminist duyarlılığından falan söz ediyorlar, “Tezler” yayınlıyorlar. O tezler 25 yıl öncesinde kaldı, gerçek yukarda yazılan gibidir.

İkincisi, BHH gerçekten de henüz “doğmamış çocuk”tur. Haziran’ı temsil etme konumundan henüz çok ama çok uzaktır. Böyle bir şansı yok mu? Tabii ki var. Ama korunup kollanırsa, üzerinde titrenilirse… Bağımsız gelişimi gözetilirse… Henüz ana karnında olan çocuğa partner arama peşinde koşulursa sonuç kesinlikle ve kesinlikle ölü doğumdur. Haziran’a bir şey olmaz, o sosyolojik bir olgu; olan BHH’ye olur.

İttifak güç meselesidir. Gücün varsa ittifak yaparsın; yoksa -eğer ısrar edersen- onun adı iltihak olur. Israrcı arkadaşlara, örneğin HDP-BHH ittifakı için kampanyalar açan arkadaşlara önerim şudur: Ne ittifak sözcüğünü kullanın ne de BHH’yi buna alet edin. Doğrudan HDP’yi destekleme kampanyası açın; çok daha dürüst bir tutum almış olursunuz.

Kısacası, iki aydır BHH saflarında HDP ile ittifak tartışması açan arkadaşlar BHH’ye çok büyük zarar verdiler ve veriyorlar. Ne demiş Demirtaş: “Sol HDP üzerinden yürüyecek. Yakında bunun mührünü de basacağız.” Ee, ne oldu BHH’ye? Kürtaj mı oldu?

Peki, Türkiye Solu -bazılarının yaptığı gibi- Kürt hareketiyle köprüleri tamamen atmalı mı? Tabii ki hayır. Çünkü Kürt hareketi de sosyolojik bir olgu; görmek istemeyince yok olmuyor.

Kürt hareketi madem muhatap arıyor, yapılacak şey ABD-AKP’ye alternatif bir muhatap yaratmaktır. Bu da -Türkiye arenasında- AKP’yi devirecek bağımsız bir devrimci odak yaratmakla gerçekleşebilir (Bölge arenası ise ayrı konu. Bu noktada Esad’ın konumuna ve mücadelesine dikkat edilmeli.). Bizim işimiz gücümüz bu olmalıdır.

Yapamaz mıyız? Çok mu zor? Haziran 2013’te yapmanın kıyısına gelmişti bu emekçi halk. Bu potansiyel yok olmuş değil, fırsat bulduğunda kendini hissettiriyor. Ben buradayım, sen nerelerdesin diyor!  

Son bir not: Haziran Ayaklanması “Diren Lice” diyerek Kürt hareketine ittifak önerisinde bulunmuştu, anımsarsınız. İşte ittifak böyle yapılır, arkana milyonları alarak. Bugün herkesten çok Haziran’cı kesilen Kürt hareketi neden bu öneriyi reddetti? Neden Diyarbakır’da, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta milyonlar sokağa dökülmedi? Bu öneriye yanıt verilseydi belki bugün ne AKP’den ne de Tayyip’ten söz ediyor olurduk.

İşte size Kürt hareketinin ittifak mı yoksa iltihak mı istediğinin turnusol kâğıdı.

“Haziran’ı yedirmeyiz” demeyeceğim. Boyumdan büyük laf etmiş olurum. Kimse Haziran’ı yiyemez; Haziran, Türkiye devriminin kendisidir. Ama gelin BHH’yi yedirmeyelim. Yeteri kadar yedirdik, kürtajın sınırına geldik, artık bir dur diyelim.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 27.02.2015- 12:11


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAP’tan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.

İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda “oturamamış”, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişi’nin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.

Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.

Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.

Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.

Cesaret ve cüret budur!

Hatta “atılım” böyle mümkündür!


İttifak konusu gündemden hiç düşmüyor. BHH ne yapacak sorusunu hepimiz merak ediyoruz. Bence BHH ittifak dışı kalmalıdır. BHH'nin amacı Haziran ayaklanmasını organize etmekse ve sosyalizmi güç haline getirmekse, ne CHP ile ne de HDP ile ittifak arayışına girmemelidir. CHP ve HDP sadece oy almak için bu konuya yaklaşıyorlar. HDP'nin ise AKP'ye karşı bir siyaset izleyeceğini hiç düşünmüyorum. Bence BHH sosyalizmin sesini duyurmak istiyorsa başka bir kulvarda ısrar etmelidir.



BHH'den beklenen ne? Ya da sosyalistlerin 2000'lerin Türkiye'sindeki eksiği neydi? Güçlü bir sosyalist seçeneğin olmaması değil mi? Yıllardır sosyalistlerin bir güç haline gelmesini savunmuyor muyduk? Bunu yapamadığımız için Türkiye'de çok önemli bir birikimi olan solun düzen partilerinde yer aldıklarını söylemiyor muyduk?

Sadece böyle baktığımızda bile BHH'nin bugüne kadar oynanan oyuna karşı bir strateji geliştirmesi gerekiyor. CHP veya HDP konusu ittifak tartışmalarından düşürülmeli, bu madde BHH'nin gündeminden çıkarılmalıdır. BHH de bu yönde karar alacaktır. Bu kadar deneyim biriktiren sosyalistler bu aşamada hata yapmayacaktır. Eğer yaparlarsa bu hatayı yapanların yeri sosyalist saflar olmayacaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 27.02.2015- 12:44


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Sosyalizmin, toplumsal bir seçenek haline gelmesi bugün değil de ne zaman? Yıllardır faşizmden kurtulmak için, 12 Eylül'den kurtulmak için, ANAP’tan kurtulmak için, asker vesayetinden kurtulmak için karşımıza çıkan sıkışmadan kurtulacak bir nesnellik önümüzde var mı yok mu bu tartışmanın yapılması gerekiyor.

İki noktanın altı çizilmelidir. AKP tarafından kurulan ikinci cumhuriyetten çark edilerek Birinci Cumhuriyet günlerine geri dönüş bize göre mümkün değildir. Birinci cumhuriyeti işaret eden bir restorasyon bu açıdan olmayacaktır. İkinci olarak, AKP ile andığımız İkinci Cumhuriyet rejimi, toplumsal, ideolojik ve siyasal anlamda “oturamamış”, toplumun dinamik kesimleri tarafından kabul görmemiş ve ülkemizin son 10 yıllık siyasi tarihi bu gerilimlerle yüklü bir mücadele döneminden geçmiştir. Şu anda da bu sürecin sona erdiğini kimse iddia edemez. Tersine, Haziran Direnişi’nin ruhu memleket toprağını karış karış dolaşmaktadır.

Ve önümüzde bugün ideolojik kriz içinde olan, yakın gelecekte siyasi ve ekonomik krize gebe bir dönem vardır. Bunun sonucunu toplumsal ve siyasal mücadele belirleyecektir elbette. Bu ülkenin sosyalistleri bu tabloya mutlaka müdahale edecek bir cesaret içinde olmalıdır.

Atılacak her adımın toplumsal tepkiyi düzen kanallarına akıtacak bütün girişimlerden uzak durması gerekiyor. Tersine bugün toplumda İkinci Cumhuriyete karşı oluşmuş tepki ve öfkenin akacağı kanalı yaratmak lazım. Devrimcilerin işi budur.

Ayrıca yeni bir cumhuriyeti kiminle ve hangi programla kuracağımız üzerine daha çok kafa yorulmalıdır. 3. Cumhuriyet talebi, ilerici, emekten yana, yurtsever, laik bir programla toplumun önüne konulmalıdır.

Cesaret ve cüret budur!

Hatta “atılım” böyle mümkündür!


İttifak konusu gündemden hiç düşmüyor. BHH ne yapacak sorusunu hepimiz merak ediyoruz. Bence BHH ittifak dışı kalmalıdır. BHH'nin amacı Haziran ayaklanmasını organize etmekse ve sosyalizmi güç haline getirmekse, ne CHP ile ne de HDP ile ittifak arayışına girmemelidir. CHP ve HDP sadece oy almak için bu konuya yaklaşıyorlar. HDP'nin ise AKP'ye karşı bir siyaset izleyeceğini hiç düşünmüyorum. Bence BHH sosyalizmin sesini duyurmak istiyorsa başka bir kulvarda ısrar etmelidir.



BHH'den beklenen ne? Ya da sosyalistlerin 2000'lerin Türkiye'sindeki eksiği neydi? Güçlü bir sosyalist seçeneğin olmaması değil mi? Yıllardır sosyalistlerin bir güç haline gelmesini savunmuyor muyduk? Bunu yapamadığımız için Türkiye'de çok önemli bir birikimi olan solun düzen partilerinde yer aldıklarını söylemiyor muyduk?

Sadece böyle baktığımızda bile BHH'nin bugüne kadar oynanan oyuna karşı bir strateji geliştirmesi gerekiyor. CHP veya HDP konusu ittifak tartışmalarından düşürülmeli, bu madde BHH'nin gündeminden çıkarılmalıdır. BHH de bu yönde karar alacaktır. Bu kadar deneyim biriktiren sosyalistler bu aşamada hata yapmayacaktır. Eğer yaparlarsa bu hatayı yapanların yeri sosyalist saflar olmayacaktır.


Sosyalist partilerin yıllardan beri sempatizanlarıyla seçim konusunda büyük problemleri var. Bu problem sadece 2000 li yıllarda değil daha öncesinde de vardı.
Sosyalist partilerin sempatizanları teoride, meydanlarda Sosyalizmi savunurlar, CHP'ye atar tutarlar ama seçimlerde doğrudan CHP'ye oy verirler. Bu gerçeği göz önünde tuttuğumuzda nedenleri nedir masaya yatırılması gerekli. Bence sosyalist partiler kendi paylarına düşen eksikliği masaya yatırmadılar ve halada yatırmıyorlar. Yani neden insanlar onlara teoride ve meydanlarda hak veriyorlar ama seçimlerde oylarını aslında akrşı geldikleri parti olan CHP'ye veriyorlar?
Hiç kimse kendisini aldatmasın BHH üyelerinin ve sempatizanlarının ezici çoğunluğu gene CHP'ye oy verecek, BHH bağımsızlık kararı alsada bu durum değişmeyecek.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 3 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   [3] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Şeyh Sait Tartışması: Tarihsel gerçek ve sol... melnur 4 311 27.12.2023- 10:40
Konu Klasör Erkan Baş: Asrın dayanışmasını örgütledik, şimdi asrın hesaplaşması geliyor! melnur 0 404 20.03.2023- 10:08
Konu Klasör İslamcılar yine kazanabilir mi? melnur 0 766 01.08.2022- 03:25
Konu Klasör Sn.VEDA yine döktürmüş! melnur 36 17313 07.02.2018- 15:36
Konu Klasör Çarşı yine sahnede: melnur 2 4497 23.08.2013- 13:24
Etiketler   Yine,   bir,   seçim,   sıkışması.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS