Bilgisayardayım, odamdaki televizyon arkamda kalıyor ve şu anda açık ve Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını veriyorlar. Ah benim şu üşengeç hallerim. Dönüp kapatmak istiyorum ama, ''ha şimdi biter'' diye avutuyorum kendimi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmalarına nasıl ki dayanamaz hale geldiysem, aynı rahatsızlığı Kılıçdaroğlu'na karşı da duymaya başladım.. Öyle bir rahatsızlık ki, sanki face'teyim ve (...)arkadaşın fotoğraflarla süslü bir yazısını okumaya ve sonunu getirmeye çalışıyor gibiyim 🙂
****
Bir rahatsız edici durum da TİP'li olanın TKP'liye, TKP'li olanın TİP'liye olan önüne geçilemez karşıtlığıdır. Oysa TKP de, TİP de ve hatta TKH de ideolojik ve siyasi olarak büyük farklılık içinde değillerdir. Fark özellikle HDP (HEDEP) ve bir de partinin demokratik merkeziyetçiliği konusuna yaklaşımdadır. Bu farklılık her üç yapının içinde veya sempatizanı olanların birbirlerine kategorik bir karşıtlık olmalarını gerektirmez. Kişisel olarak bu üç yapının da bir zaman sonra ( orta veya uzun vadede) birleşebileceklerini ve bir parti halinde devam edeceklerini düşünüyorum. Dahası Türkiye devriminin öncüsü bu siyasetler içinden çıkacaktır. Bu yüzden kırıcı olmamaya, dışlamamaya dikkat edilmelidir. Bu yapıların siyasetlerine eleştiri getirmek ayrı, farklı bir siyasetin ( örnekse sol liberallerin) bu yapılardan herhangi birini ötekileştirme ve düşmanlaştırma çabalarına eline tuzluk alıp koşmak ayrı...
HDP eski milletvekili Hüda Kaya da gözaltına alınmış. Gerekçesi de namazında niyazında biri olarak neden HDP'yi seçtin de AKP'yi seçmedin! Gülmeyin, sırada bu tür gerekçeler var. Daha önemlisi nedir biliyor musun, AKP'li yıllar nereden nereye geldi, kimler koltuk değneği oldu, ve sonra ihtiyaç kalmadığında kimler kenara fırlatıldı? Hala ders almıyoruz. Yanarım yanarım bu tavra, bu şaşkınlığa yanarım HDP ne demişti geçenlerde ''AKP özgürlükçü bir anayasa yapma girişiminde bulunursa, neden destek vermeyelim ki!'' Böyle bir şeydi değil mi?
Bu ülkede de güzel günler göreceğiz. Onun da zamanı gelecek. Türk'üyle Kürd'üyle, bütün farklılıklarımızla birlikte güzeliz ve hak ediyoruz. Ama acılar da çekilmiyor değil. Çok acılar çektik, çok acılar daha çekeceğiz. Belli.
Ama işte biraz daha solduyu, biraz daha cesaret ve biraz daha safları sıklaştırmaya ihtiyaç var
İnanılmaz bir gece. İstanbul'da gök gürültülü bir fırtına. CHP'de fırtına, Saraçoğlu'nda fırtına. CİM BOM hak ettiği yerde 🙂
****
Kılıçdaroğlu çekilir, Özgür Özel genel başkan olur, CHP'deki kopmalar geri gelir. TİP'e katılım kalıcılaşır. Siyaset dünyamızda yeni bir rüzgar eser.
Kılıçdaroğlu'nun artık siyasetten çekilme zamanı geldi ama insan üzülüyor. Böyle olmamalıydı, hiç olmamalıydı. Hadi yarışa girdin, ilk turdan sonra ikincisinde nasıl bir sonuç çıkacağını da görebilmeliydin.. Evden çıkıp kurultay salonuna geliyorsun. Hepimiz ''kendiliğinden çekilecek'' diye düşünürken, bir oy verip yine evine dönüyorsun. İnanılmaz bir öngörüsüzlük. Zaten başını da yiyen ve her seçimde yenilgisine yol açan bu durum değil mi? Siyaseti bilmiyor, sol siyaseti hiç bilmiyor, birilerinden oy alabilmek o birilerine benzemeye çalışmak değil ki! Partiyi büyütmek için hep böyle davrandı ve başka bir şey de yapmadı. Salondaki süreci bile kavrayamadı bir veda konuşması yaparak aday olmasaydı ya da birinci veya ikinci turda sandık sonuçları açıklanmadan bırakma kararı alsaydı, çok daha saygın bir davranışta bulunmuş olur, kalpleri feth ederdi. Olmadı, yapamadı. Bir dönem de böyle bitti.
***
Sağa da savrulsa, sosyal demokrasiye de sağın da eleştirisine konu oluyor, soldan da eleştiri yiyor. Tamam eleştirelim de, bir konuda da hakkını yemeyelim. Bugün ülkemizin en sağından en soluna kadar hiçbir partinin işleyişinde demokrasi bu kadar yerleşik değil. 4 Kasım Cumartesi günü başlayan 38. kurultayda parti nerdeyse ortadan ikiye bölünmüş gibiydi, zaman zaman gerilimler de oldu ama sonuçta demokratik mekanizma işledi ve yılların genel başkanı Kılıçdaroğlu CHP grup başkanı Özgür Özel karşısında yenilgiye uğrayarak partisinin başından ayrılmak durumunda kaldı. Beğenelim beğenmeyelim CHP bu ülkede olmayan demokrasiyi parti işleyişinin merkezine oturtabilmeyi başarmıştır. Ve sadece bu niteliği nedeniyle bile saygıyı hak ediyor.
Bana öyle geliyor ki, örgütlü insanlarımız, partili dostlar ''bizimkiler ne yapsa iyidir, doğrudur'' anlayışından uzaklaşmadıkları sürece, gerçekten de ''bizimkiler'' ''yanlış yaparsak ne olur'' kaygısı hiç taşımayacak. Oysa bizimkiler on yıllardır hep aynı yerde de değil, sürekli geriye gidiyor ve toplumsal alanda yokları oynuyorsa, onların değişmesi için önce bizlerin değişmesi gerekmiyor mu?
Kısaca biz değişmedikçe bir şeyler de değişmeyecek.
Yanlışlık, hatalı ve toplumda karşılık görmeyecek siyasetlerin bizi yalnızlığa mahkum ettiğini bir kavrayabilsek...
'' Müziğin sesini biraz daha duyabilsek, bu böyle biraz daha sürebilse sanki nerede yanlış yaptığımızı ve hep neden yalnız kaldığımızı kendimiz de anlayabileceğiz. Ah, bir bilebilsek, bir bilebilsek.''
****
6 Kasım doğum günümdü, yıllar geçtikçe o kadar çabuk geliyor ve takvim yaprakları peş peşe o kadar çok uçuşuyor ki...-şaşırıyorum. Bir şaşırdığım şey de buradan ve messenger'dan yazmak suretiyle ve ayrıca bizzat telefonla kutlayan arkadaşların dostların çokluğu. Hepinize ayrı ayrı çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız
Dün bir ara Halk Tv. açıkken, bir yayın kesintisi olmuştu, kanal değiştireyim dedim, Habertük açıldı ve Devlet Bahçeli konuşuyor. Merak ettiğimden de değil, biraz izleyeyim dedim. Bu kez fazla kükrer tonda konuşmuyordu. Ama söylemeye çalıştığı şey yine aynı: ''Demirtaş terörist'', ''Kavala hain.'' Ekliyor: ''cezalarını sonuna kadar çeksinler''. Yaklaşık altı yıldır hapisteler ve bildiğim kadarıyla hem AYM'nin ve hem de AİHM'nin ''serbest bırakın'' kararları var. Ama Bahçeli'yi bu tür kurumlar ve kurallar hiç ilgilendirmiyor. Yeri geliyor ''AYM kapatılsın'' diyor, yeri geliyor '' o hain bu terörist diyerek damgalıyor. HEDEP'i de PKK işbirlikçiliği ile de suçlamış.
O kadar zor bir süreçten geçiyoruz ki dümenini sola kıvıran CHP'ye de, Türkiyelileşen HEDEP'ne de inanılmaz ihtiyaç var. Bu ülke bu karanlık tünelden çıkacaksa çok daha kapsayıcı siyasetleri savunmak durumundayız. Büyük fotoğraf görülebilmeli. Ülke giderek daha da sağa kayıyor. Sadece sosyalizmin gündemiyle ve sadece kendi doğrularımızla ilişkilenmek büyük fotoğraf üzerinde etkili olmuyor. Hiç kuşkusuz sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini de arttırmak zorundayız ve bunu gerçekleştirebilecek siyasetleri de bulabilmeliyiz. Ama kapsayıcılığı asla elden bırakmadan ve sola yönelen bir CHP'yi ve Türkiyelileşme yolunda adımlar atacak olan bir HEDEP'i de asla yalnız bırakmadan....
AYM'nin kararları tartışılıyor, uyulmamak için her türlü bahane üretilebiliyor. Can Atalay'ın parmaklıklar ardından çıkmaması için her şey yapılıyor. Hukuk falan hak getire. Yargıtay başsavcısındaki cürete bakın, AYM'nin kararının anayasaya aykırı olduğunu bile söyleyebiliyor ve yorum yapıyor .Bu kadarla da kalsa iyi, ister misiniz ''sizi gidi fetocular sizi,'' deyip bir tutuklama kararı da AYM üyeleri için çıkarsınlar! Şaka şaka, bu kadarı da sanırım olmaz. 🙂
Yoksa olur mu?
( Ama ne önemi var, değil mi? Kapitalizmin işleyişi bu. Saray rejimi diye de bir şey yok. Bu iktidar da sıradan bir burjuva hükümet. Zaten sosyalist cumhuriyetten başka bir cumhuriyet de tanımayız. Cumhuriyetin bir bir ortadan kaldırılan kazanımları da neymiş? Hem iktidardakiler gerici de düzen muhalefeti gerici değil mi?)
Kapitalizmden kurtulabilmek yakın olmayan bir hedeftir, ne yazık ki böyle ama sosyalizmin toplumsal alandaki etkisini arttırabilmeyi önemsiyorsak öncelikle bu gidişe dur diyebilecek somut bir siyaseti hayata geçirebilmenin yolunu yordamını bulabilmeliyiz. İttifaksa ittifak, dayanışmaysa dayanışma, birlik, blok ve cepheyse öyle, ama bu konuda mutlaka bir direnç noktası oluşturabilmeliyiz. Acı gerçeği de mutlaka görerek, hatırlayarak. Sadece toplumsal alanda olmayan, adını bile duymadığımız örgütlerle değil, ve aynı zamanda CHP ile HEDEP ile...
Yargıtay'ın AYM kararına tepki göstermesi ve suç duyurusunda bulunacağını açıklaması basta CHP olmak üzere muhalefette önemli bir tepkiye neden oldu. AKP'de de bu konuda bir sıkıntı ortaya çıktı. Partide farklı görüşler ileri sürülüyor; kimi AYM'yi kimi Yargıtay kararını meşru görüyor. Sağ muhalefet de tepki gösteriyor. Tam zamanı aslında, bu muhalefet büyütulmelidir. CHP mecliste ''direnişe'' başladı. HEDEP te destekliyor. Sokak ayağı eksik bunun. Biraz daha bastırılsa hiç kuşkum yok AYM'nin kararına uymak zorunda kalacaklar.
Sonuçta...
Can Atalay meclise ya girecek, ya girecek.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
