''Gerçekten merak ediyorum, kendini solcu, sosyalist, komünist ya da enternasyonalist olarak niteleyen ama saray rejimini görmezlikten gelen, ve hatta içinden geçtiğimiz karanlığı sıradanlaştırmak için her türlü çabayı sarf eden, örnekse hemen her gün muhalefete muhalefet eden, bu davranışı da çok sırıttığında gelen tepkiler karşısında komünist toplumda itfaiye teşkilatının nasıl olacağını yorumlaya çalışan biri için ne demeli? Ya da bu tür yorumları alkışlamayı alışkanlık hale getirenlere...
Samimiyim, gerçekten merak ediyorum.''
Feride Hn. bir yanıt verdi ve yorumuma katılmakla birlikte '' Yoklarmış gibi yapmatan başka çare yok.'' dedi; haklıydı, benim yanıtım da şöyle oldu:
''Sorun bir yerden sonra bu tipler değil. Bunlar olacaktır deyip, bu akıldışı yorumlara hiç takılmamak mümkün olabilir. Sorun bu tür kişilerin yazıp çizdiklerini beğenenlerin varlığı. Gerçekten inanılır gibi değil, sanki ülkemiz her geçen gün daha da yoğun bir karanlığa gömülmüyormuş gibi ve sanki her şey uyarında gidiyormuş gibi bu rejimin sorumlularına değil de sürekli olarak muhalefete yüklenmeleri. AKİT'in kendi dinci ideolojisi gereği yaptıklarını bu tipler sol bir jargonla yapmaya çalışıyor ve dışarıdan aklı başında görülen kişiler de bu durumu bir türlü kavrayamıyor. Şaşırmamak, üzülmemek elde değil.''
Barış Pehlivan'ın 5.kez hapse girdiği ve Demirtaş'ın, Kavala'nın, Can Atalay'ın, ve dahası yüzlerce siyasinin haksız yere içeri tıkıldığı ve dışarıda olanlara da gözdağı verildiği bir ülkede birileri hala olan biteni görmezlikten geliyor ve hala muhalefete muhalefet etmeye çalışıyorsa ve dahası bu tavır da kendilerini solcu, sosyalist ve enternasyonalist olarak niteleyen onlarca kişiden beğeni alıyorsa ülke solunda patolojik bir durum var demektir.
Biraz önce yazmıştım face'e, önce bunu...
Bir şey daha; bugün TİP'e, TİP özelinde sosyalizme saldıranların üzerini biraz kazıyınca altından AKİT'in sözde sol versiyonu çıkar demiştim ya, bu arkadaşların AKP-MHP karşıtlığına dolaylı yoldan da olsa karşıt olmalarının nedeni tam da budur. Bilinçli yapanları ve bilinçli olarak bu tutumlarını sürdürenler var. Arada (belki) bilinçsizce kaynayanlar da.. Evet, üstünü kazıyın altından tıpkı AKİP gibi cumhuriyet düşmanlığı çıkar. Nedense cumhuriyete, Atatürk'e, cumhuriyetin tüm kazanımlarına düşmandırlar. Tipik liberal tepkileri gösterirler ama bu tepkiler becerebildikleri oranda sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist bir kılıf altında sunarlar. Kendileri gibi olmayanlara ulusalcı derler, burjuva sınırlarda siyaset yapıyor derler,.. Son zamanlarda çok öne çıktığı için TİP'e düşmanlıkları bundan. Yeri geldiğinde aynı düşmanlığı TKP'ye de gösterirler. 5.kez içeri atılan Barış'a hiç sahip çıkmazlar ama, Bahar Feyzan dillerinde düşmez. En ''bilinçli'' olanları proleter enternasyonalizmini savunuyor görünür ama gerçekte savunulan şey burjuva kozmopolitizminden başka bir şey de değildir.
Anlaşılmalıdırlar...
Ve ayıklanmaları gerektiğine inanıyorum.
***
Ve hemen sonra bunu...
Solda çok yinelenir ama ilk söyleyen Yalçın Küçük hocadır; mealen söylüyorum, Kemalizmle Türkiye Kurtulamaz, ama Türkiye solu da Kemalizmin gerisine düşemez. Böyeydi. Anlamı da çok açık değil mi; Kemalizm bir kuruluş felsefesi olarak batıyı esas almıştır; Atatürk pratikle yorumlanacaksa kurucu önderdir ve bir burjuva aydındır. Anadolu aydınlanması Türkiye'nin doğusundaki Müslüman ülkelerden farklılığıdır. Önemlidir ve önemsenmelidir. Ama tekrar edilecekse artık Kemalizmle kurtuluş mümkün değildir. Sorun şu, gerçeklik böyle kurulduğunda bugün için karşıtlığı ve hatta düşmanlığı saray rejimi ve cumhuriyet tarihinin en gerici bir iktidarına karşı değil de, Kemalizme ve onunla ilişkilendirilen CHP ve hatta yeri geldiğinde TKP, TKH ve TİP'e yöneltmek bizde en azından solun bir kesiminde önüne geçilemeyen bir anomalidir. AKP ile AKİT ile dolaylı da olsa yan yanalıkları da bundan.
Bu ileti en son melnur
tarafından 18.08.2023- 09:37 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
TKP, EMEP, SOLparti, TKH ve TİP...-bu partilerin tamamı sosyalist partidir. Dahası birtakım nüanslarla komünist oldukları da söylenebilir. Eleştirilerimiz bir kere yaralayıcı olmamalı. Hele hele ''sosyalist değiller'' modunda hiç olmamalı. Güncele yaklaşımları, siyaset yapma biçimleri, parti içi yapılanmaları hepimiz için eleştiri nedeni olabilir, bu ayrı bir şey, ama bir sosyalist bir sosyalist parti için ''sosyalist değil'' diyorsa emin olun sosyalizm ve burjuva partilerinin ne olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Ve bilinmeyen bir konuda sanki biliyormuş gibi davranmak ve keskin tavırlar sergilemek bir solcuya, dahası bir sosyalist arkadaşımıza emin olun yakışmıyor.
30 Ağustos yaklaşıyor ya, şimdiden hazırlık yapıyorlardır Atatürk ve cumhuriyete olan düşmanlıklarını solculukmuş gibi ortaya saçanlar. Şaşırmıyorum, bunlar hep olacak ve trollüklerine de her fırsatta devam edecekler. Asıl şaşırtıcı olan şey bu tür gericiliğin sol içindeki uzantılarının üzerine atlayan, onlara prim verip alkış tutan kimi arkadaşlarımızın da olması...
Biraz önce de Ömür arkadaşın, PierLoti'de dostlarıyla birlikteliğini gösteren bir fotoğrafın altına şöyle bir yorum yaptım: Geziyorsunuz, yakışır, aslında her insana yakışıyor, hayatın içinde kalınmasını sağlıyor. Hele bir de düşünmeyi biliyorsak, hayat her şeye rağmen daha güzel hale gelebiliyor.
Evet, hayat her şeye rağmen güzel. Hayata dokunmak, ıskalamamak, onu solumak, yaşamak biraz da görmekle mümkün hale gelebiliyor. Sabahları şöyle bir deniz havası, salaş bir çay bahçesinde bir demli çay ya da bir ada sefası...-evet, çoğu kez yalnız yapmaya çalışıyorum bunları... Yalnızlık da güzel, yalnızlığın da kimi zamanlarda insana keyif veren bir yanı var. Hele bir de yanında bir başka yalnızlık oturuyorsa, karşılıklı bir büyük yalnızlık içinde yaşamak...-ne güzel şey. Sait Faik'in dediği gibi, ''yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek. Sevmek bir insanı sevmekle başlar her şey'' Böyle söylüyor Sait faik ama arkasından da ''...ama burada her şey sevmekle bitiyor.' diye ekliyor.
Hatırlayamıyorum, hangi öyküsünde geçer bu satırlar. ''Alemdağ'da bir yılan'' da mı? Oktay Akbal da bir denemesinde Sait faik'in cümleyi bu şekilde bitirişine anlam veremezdi. ''Bir insanı sevmekle neden bitsin her şey?'' diye biraz şaşkınlıkla sorardı
Kısaca dostlar; yalnızlığın kendine özgü bir büyüsü vardır. Son cümlesini neden eklediğini pek de sorgulamadan Sait Faik'i her zaman anmakta yarar var: Bir insanı sevmekle başlar her şey.
Bu ileti en son melnur
tarafından 27.08.2023- 09:18 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Bu arada...-liberal olmak sadece liberal tezleri açık ve seçik savunmakla sınırlı da değildir. Kendini solcu, sosyalist ve hatta ''proleter enternasyonalist'' olarak niteleyen çokça insanın tipik liberaller gibi Atatürk, Cumhuriyet ve kazanımlarına düşmanlık etmek ve bugün için liberallerin biçimsel de olsa saray rejimi karşıtlığının gerisine düşmek ve bir anlamda gericiliğin değirmenine su taşımak liberal olmak değil de liberallerin siyasi konumlanışlarını aratır cinsten değil midir?
Bu sabah yazmıştım face'e, öylesine...Pek de önemsiz sayılamaz.
''80 öncesinde ''ne okumalı, nasıl başlamalıyız'' diye sorduğumuzda bizlere ''abilerimizden'' ve özellikle örgütlü yapılardan bir liste verilirdi ve hemen hemen tamamı da Marks ve Lenin'in kitapları olurdu. Okunurdu muydu, pek sanmıyorum. ama bunun yanında öğrenmek için bazı lokallerde bir araya gelir ve bazı arkadaşların çalışıp hazırladıkları konuları dinler, tartışmaya çalışırdık. Şimdilerde ''başlangıç'' için neler yapılıyor, bilmiyorum. Büyük olasılıkla yine Marks, Engels ve Lenin kitapları ve parti programıyla tüzüğü öneriliyordur. Ben bu sıralamanın çok da yeterli olmadığını, Marksist ustaların kitaplarının önerilmesinin bu aşamalar için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Öncelik (bana göre) mutlaka soldaki ''sorunlu alanlara'' verilmelidir. Örnekse, çok önemsediğim demokrasi konusu ve yine çok önemsenmesi gereken kurtuluş ve kuruluş sürecinin bir solcu-sosyalist tarafından nasıl algılanması gerçeğidir. Partiyle aidiyet duygusu yaratabilmenin önceliğinin bu iki kavram-olgu üzerinde yoğunlaşarak başlatılması gereği var. Hatta buna Kürt sorunu da eklenebilir. Metin Çulhaoğlu'nun da önerdiği gibi ülke gündemindeki konuların bir solcu, bir partili tarafından nasıl algılanması gerektiği zihinsel bir berraklığa kavuşturulmadan Marksist ustalara yöneltmek sanki o kişileri toplumun uzağına düşürmek gibi bir şey oluyor. Önce demokrasi, Kürt sorunu ve kurtuluş ve kuruluş sürecine nasıl bakılması, nasıl yorumlanması gerektiği öğretilmeden, benimsetilmeden sanırım birtakım kalıpları ezberletmek pek de işe yaramıyor.''
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.
