SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 06.03.2014- 01:12


Sayin melnur ve sözde sosyalist partilerin inadina anlamak istemedigi ve anlayamadigi "hükümet istifa" sloganinin sosyalist bir partiye, komunist bir partiye ve sahislara ait olmamasi gerektigi. "Hükümet istifa" sosyalist olmayan, burjuva demokrasisini önemseyenler icin gayet dogal ve yerinde bir slogan ama kendisini sosyalist ve komunist olanlak niteleyenlerin gercek görevi "hükümet istifa" demek degil sosyalist devrimin öncülügünü yapmaktir. Bu anlamda sosyalistler "hükümet istifa" dememeleri gerekli derken illada iktidari savunmak anlamina gelmez ve gelmiyorda.
Sizin göreviniz, tabiiki gercektende söylediginiz gibi bir sosyalistseniz, emekcileri, halki,... sosyalizim yolunda örgütlemenizdir. Bu "hükümet istifa" demekle olmaz.
Siz ve diger saydiklerinizda özünde sosyalist olmadiginiz ve bilakis kabul etmediginiz kücük burjuva siyasetcisi oldugunuz icin "hükümet istifa" diyorsunuz. Dikkat cekilen nokta burasi.
Birakin "hükümet istifa" talebini burjuva demokrasisini savunanlar söylesin, siz ise kendi görevinizi yapin, yani emekcileri, halki sosyalizim mücadelesine yönlendirin. Bunu yapamadiginiz icin, bu alanda asla bir basariniz olmadigi icin böyle kücük islerle kendinizi avutuyorsunuz.




Bu ileti en son Alisan tarafından 06.03.2014- 01:15 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 06.03.2014- 01:41


"Sizin göreviniz, tabiiki gercektende söylediginiz gibi bir sosyalistseniz, emekcileri, halki,... sosyalizim yolunda örgütlemenizdir. Bu "hükümet istifa" demekle olmaz."
Alisan

Nasıl olur?
Yalnızca "tek yol devrim" "Yaşasın Sosyalizm" diyerek mi?
Verili koşullarda; ulusal sorun, kadın, çevre, ulaşım, eğitim, sağlık, yolsuzluk, hukuk vb. konulardan sosyalist örgütü soyutlar. Halktan soyutlar...
Liberallerin ve KUH mensup ve sempatizanlarının istediği bu mudur?
Adı "indirgemecilik" tir  



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 06.03.2014- 02:36


Alıntı Çizelgesi: şibusa yazmış

"Sizin göreviniz, tabiiki gercektende söylediginiz gibi bir sosyalistseniz, emekcileri, halki,... sosyalizim yolunda örgütlemenizdir. Bu "hükümet istifa" demekle olmaz."
Alisan

Nasıl olur?
Yalnızca "tek yol devrim" "Yaşasın Sosyalizm" diyerek mi?
Verili koşullarda; ulusal sorun, kadın, çevre, ulaşım, eğitim, sağlık, yolsuzluk, hukuk vb. konulardan sosyalist örgütü soyutlar. Halktan soyutlar...
Liberallerin ve KUH mensup ve sempatizanlarının istediği bu mudur?
Adı "indirgemecilik" tir  


Tabiiki halkin sorunlariyla ilgileneceksin sosyalist olarak ama bu ilgilenmek "hükümet istifa" demekle olmuyor. Her seyin cüzümünü Sosyalizme indirgeyenlerin simdi libarel cözümlere, eylemlere ,.... canak tutmalari cok gülünc oluyor.
Kürtlerin mücadelelerini Sosyalizimle sonuclanmiyor diye kücümseyeceksin ama arkasindan "hükümet istifa" diyeceksin. Lafta sosyalistlik bu olsa gerek, masa basi sosyalistligi,.....
Mücadele edenleri kücümlserler, laf sokustururlar,... ama kendileride "hükümer istifa" sloganlariyla emek ekseninde sosyalizim mücadelesi yaparlar. Birde yok libarellerimis, KUH mensuplariymis,... tipinden sacmaliklari bozuk plak gibi tekrarlarlar.
Sizin sosyalistliginiz bu kadar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 06.03.2014- 12:09


Sayın Melnur,

Bir sosyalist partide okuduğunuzu hatırladığınızı söylediğiniz o slogan, yani "hükumet istifa demek en devrimci eylemdir" sloganı, içi en boş, en kof slogan bence. bunu görmek için bu sloganı atan çeşitli burjuva partilerini düşünmek bile yeter. bugün chp-mhp de bu talebi dillendiriyor.

Bu nasıl devrimci slogan?

Bir sosyalist, atacağı sloganın, izleyeceği hedefin nasıl sonuçlara doğuracağını, kime hizmet edeceğini hesaba katar. Lenin'i Lenin yapan bu konudaki dehasıydı. "Dün erkendi, yarın çok geç olacak; vakit tamam, şimdi!" sözü onun bu hesapçılığını ve taktik dehasını gösteren, çok ünlü bir sözüdür.

Yine "itfaiyeci" benzetmesi de Lenin'e aittir. Bunları daha önce sze çok yazdım. Dinlemediniz.

Mesela Leninist olmayanlar, anarşizmi savunan socular, Lenin2in bu yaklaşımını sert biçimde eleştirirler. Onlar hesabı kitabı dikkate almadan bir eylem ve devrim ilkeselliği içindedirler. Bu tartışılır ama kendi içinde tutarlıdır.

Oysa Lenin'i dikkate alan, onu savunduğunu iddia eden sizler, onu pek çok yerde olduğu gibi, bu konuda da inkâr ediyor, görmezden ve bilmezden geliyorsunuz. Pratikte son derece faydacı ve anti-leninist davranıyorsunuz.

Faydacı davranıyorsunuz ama size faydası olmayacak olan, başkalarına yararı dokunacak olan bir politika izliyorsunuz. Neden bunu yaptığınızı bilemiyorum.

Neden cemaate, chp-mhp koalisyonuna su taşıyorsunuz? Neden ülkemizde bir siyasî operasyon yapan, bir algı yönetimi ve sonuç alma amaçlı müdahale yapan ABD'nin işini kolaylaştıran bir majestelerinin sosyalisti konumuna kendinizi düşürüyorsunuz? Neden?..

AKP muhtemelen önümüzde süreçte yıkılacak ve büyük strateji doğrultusunda zaten bir chp-mhp koalisyonu kurulacak. O zaman da bunlara hayır ve bunlara istifa diye bağıracaksınız. Ama o zaman sizi kimse duymayacak, dinlemeyecek. Görev bitmiş olacak çünki.

"Diktatör" konusunu da defalarca açıkladım. Diktatör olan birine bunu demek zor olmalıydı. Mesela Evren diktatördü ve ona bırak diktatör demeyi, ufak bir eleştiride bulunmak bile dergi-gazete kapatmayla, hapisle, vb cezalandırılıyordu. Düşünün, özal varken bile evren'e açıktan pek laf edilemiyordu ve 1986-1988 yıllarında mizah dergisinde isim belirtilmeden "bay netekim" diye bir tip üzerinden onunla ancak alay edilebiliyordu.

Siz ve sizin gibi "diktatörcüler"se maaşallah, pek atak, pek cesur, pek saldırgan bir dille vuruyorsunuz. Arasıra hızını alamayıp hakaret ve küfür de edenler çıkıyor adama. Adamsa bırakın her şeyi elinde toplamayı, neredeyse bütün konuşmaları telefonda dinlenen, çevresi rakip grubun adamlarınca sarılmış, attığı adıma güvenemeyen, halkın bir kesimi nezdindeki itibarı olmasa şimdiye dek çoktan uzaklaştırılmış olması gereken birisi.

Kimse bu adamın demokrat olduğunu söylemiyor. Kendisi bile hatta belki de. Zaten geldiği kültür ve politik gelenek de buna uygun değil. Ama o anti-demokrat adamın, onca asmak-kesmek, idamı geri getirmek vb üzerine yaptığı konuşmaların ardından Öcalan'la görüşmeleri sürdürdüğü, sınırlı da olsa bir takım demokratik ilerlemeleri sağladığı da biliniyor. şimdi sizlerin eleştirdiği bu sürecin öncesinde kan gövdeyi götürüyordu ve o zaman kimse buna itiraz etmiyordu.

Erdoğan'ın yaptıklarını anlatarak onun diktatörlüğünü kendinizce kantılamaya çalışıyorsunuz. O yaptıkları elbette çirkin ve asla savunulamayacak işler. Ama bunlar burjuva politikacıları açısından istisnalarına az rastlanan, neredeyse kural olmuş işler. Hemen size Süleyman Demirel'in o meşhur "Ne olmuş, verdimse ben verdim!" sözünü hatırlatayım. "Verdim" dediği babasının malı değildi; kamunun mülküydü.

O zaman kimse Demirel'e diktatör demiyordu. Değildi de. Ama şimdikinden daha az olmayan bir baskı, hukuksuzluk, anti-demokratiklik o zaman da vardı. Aradaki fark, iktidar sahiplerinin değişmiş olması. o zamanlar kemalist asker-sivil bürokrasi ve İstanbul sermayesi iktidardaydı, şimdi ise anadolu sermayesine dayanan bir başka sivil kesim...

Yargısız infazlar Demirel'in döneminde oldu. "1000 operasyonun" şefi Ağar, Demirel'in ve Çiller'in bakanı yapıldı. "Hayata dönüş" katliamı ve diğer cezaevi katliamları Ecevit'li koalisyon hükumeti döneminde gerçekleştirildi ve kimse ceza almadı. Daha saymalı mıyım?

Bunları size Yazıyaz'da da çokça yazdım. İnkar da edemediniz ve cevap da veremediniz. Hep aynı sözleri tekrarladınız.

Ben de sürekli aynı cevapları yazdım. Aklı, teoriyi, solculuğu savunmak için bir görev olarak kabul edip yazdım.

Sıradan insanlar hep günceli yaşar. O nedenle hep "en kötüsü" şimdiki hükumettir. Sıradanın üstündeki insanlar ve bunların içinde yer aldığı varsayılan sosyalistlerse hep tarih bilinciyle düşünür ve davranır. Bu nedenle günceli daha soğukkanlı ve nesnel değerlendirebilir.

Güncel politikanın içinde figüran olmak solculuk değildir. Solculuk bu değildir. Esen rüzgarda srüüklenmek solculuk değildir. Rüzgara yön vermek; solculuk bunun mücadelesi içinde olmaktır.






Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.022
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 06.03.2014- 20:11



Sn.Kaçak;

Bir üstteki mesajımda açıklamaya çalıştım. AKP'den bir şekilde memnun olanlar, hükümete yönelik tepkilere karşı çıkıyorlar. Kimileri doğrudan doğruya ''liberal-demokratlık'' adına bunu yapıyorlar, kimileri ise sol sosa bulayarak yapmaya çalışıyor. Siz ise heybede ne var ne yok, birbirine karıştırıp ileri sürüyorsunuz. Yeter ki, hükümet gitmesin, yeter ki sevdiğiniz başbakanınız hala başımızda kalsın!

Sizin lenin örnekleri vermeye çalışarak ileri sürdüklerinizin konuyla ilgisi yok. Lenin'in o sözü nihai ayaklanma içindir.   Bence siz buralara pek girmemelisiniz. Ne Lenin ile ilginiz var, ne de sosyalizmle. Bu yüzden bir konuyu tartışırken samimi düşüncelerinizi ileri sürmekte yarar var. Ötesi pek de inandırıcı olmuyor. Bilimsel sosyalizmi savunan sosyalist örgütlerin hemen hemen tamamının AKP'ye diktatör, faşist demesini ve istifa sloganları atmasını görmezlikten gelip ''bak MHP de istifa diyor'' benzetmesine kalkışmak köylü kurnazlığına yeltenmekten başka bir şey değil. Ve üstelik bütün bunları yaparken amacınızın sadece ve sadece Erdoğan ve AKP'yi savunmak olması, bu konuda binbir dereden su getirmeye çalışmanız da aynı şekilde samimi gelmiyor.

Şimdi de kalkmış ''neden cemaat'' diye soruyorsunuz!
Ben de pes diyorum.

12 yıldır aklınız neredeydi? Bir 17 Aralık depremiyle mi aklınız başına geldi?12 yıldır AKP cemaat koalisyonunun Ergenekon, Balyoz, Oda tv. Askeri casusluk, KCK davalarında neden sesiniz çıkmıyordu? Yargıda, emniyette ve devletin hemen her kademesinde örgütlenirken ''askeri vesayetten kurtuluyoruz' diyenler sizler değil miydiniz? 12 eylül referandumunda Yetmez ama evet derken, AKP cemaat koalisyonundan ileri demokrasi beklentisi içine girenler sizler değil miydiniz? F.Gülen ''elimde olsa ölüleri bile mezardan kaldırıp evet dedirtirim' derken cemaatle aynı paralellikte bulunup aynı paralel devletin bir parçası olmuyor muydunuz?

Şimdi cemaate ve MHP'ye karşıtlıktan söz ediyorsunuz?
Kandırabileceğiniz kimler kaldı artık!

Sn.Kaçak; tekrar ediyorum, Cumhuriyet tarihinin hiç bir döneminde hiç bir siyasi iktidar böylesine rüşvet ve yolsuzluk batağına saplanmamıştır. Bir başbakan 17 Aralık'ta evinden kamyon kamyon paraları ailecek taşıtıyor ve hala evde 30 milyon euro kalıyor. Sadece o mu? Bildiğimiz dört bakan var; 25 Aralık soruşturması devam edebilseydi, kimbilir daha kaç bakan bu soruşturmalara dahil olabilecekti. Çoluk çocuk malı götürmüşler. Siz hala, sözüm ona solcu algısı yaratma peşindesiniz. Siz hala ''bütün burjuva hükümetler böyleydi'' demeye getiriyorsunuz!

Başbakan'ın sesi olmayı bırakmalısınız. Savunacaksanız, bu tiksinti verici durumu solculuğa bulaştırarak yapmamalısınız. Sol kavramı bu tür iğrençliklerle yan yana getirilemez.

Erdoğan bir diktatördür. Erdoğan'ın kurduğu sistem gerici-dinci bir faşizmdir. Bunun tersini söylemeye cüret edenlerin ( üstelik sol algısı yaratmaya çalışarak söyleyenlerin) yeri de bu iktidara cüzdanlarıyla bağlı olan Nagehan Alçıların yanıdır.   Yasama onda, yürütme( her türlüsü) onda, medyanın yüzde yetmişi onda, ihaleler onda, yargı onda, hepimizin kaderi bir kişinin iki dudağının arasında ve hala Erdoğancılık oynamaya kalkışıyorsunuz! Neymiş diktatör değilmiş? Diktatör olması için gaz odaları kurması mı gerekiyor?

Öteden beri sizlere gizli AKP'ci diyorduk. Şimdi işi iyice pervasızlığa döktünüz. Açık seçik AKP'cilik yapıyorsunuz. Açık seçik dinci-gerici faşist bir yönetimi savunuyorsunuz. Ve üstelik bütün bu pislikleri, gericiliği, faşizmi solculuğun gereğiymiş gibi göstermeye çalışıyorsunuz.

Sn.Kaçak; kendi aklınıza saygınız olmayabilir ama, bizlerin aklına biraz saygı göstermelisiniz!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
şibusa
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: şibusa
Cevap Tarihi: 07.03.2014- 03:44


Sizin bu konuda görüşünüz nedir Lora?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
toplumcu
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 03.10.2013
İleti Sayısı: 355
Konum: Tekirdağ
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: toplumcu
Cevap Tarihi: 07.03.2014- 11:02


İlle de bütünlük
Aydemir Güler


Yerel seçime doğru çeşitli kurumlar çalışmalar yapıyor, çağrılar yayınlıyorlar. Çağrı belediye başkan adaylarından taahhütl istiyor. Çevre sorunları, kent anlayışı, LGBT hakları, kadın hakları...

Bu çıkışların bazılarında ortak bir sorun apaçık görülüyor. Kendini tanımlı konuyla sınırlayan metinler, siyasal ve sistemle ilgili bütünlük kurmaktan kaçınan bir “özen.”

Yeri gelmişken başta ve benim bildiklerim arasında TMMOB’nin seçim bildirgesini ayrı bir yere koymak gerektiğini söyleyeyim...

Sanki tarım alanlarının yok olması, yerleşimlerin engelliler yokmuş gibi tasarlanması ve akla gelebilecek bir dizi sorunun kaynağını oluşturan nedenler, belediye başkanının sözüyle aşılabilirmiş. Sanki bunlar yanlışlıkla ortaya çıkmış...

Oysa o kadar bütünlüklü bir sorunla karşı karşıyayız ki!

Aslında tek bir sorunla karşı karşıyayız.

Her tarafın şantiyeye dönmesi deprem riskinden değil. Yıkıp yeniden yaparak, yeni meta üretmiş oluyorlar. Üretim sürecine inşaat, inşaat malzemesi, finans, yol yapımı; konutların ortaya çıkmasına beyaz eşya, otomobil sektörleri eşlik ediyor. Bir değil bin metanız oluyor!

Parası olmayanlar genellikle hayli borç biriktirmiş, okul taksidini ödeyemez durumda oluyorlar ve kentsel dönüşüm suspayını alıp semti terk ediyorlar. Değiştirilen yasal mevzuat insanların pazarlık gücünü de boşa düşürüyor.

Ne kadar az yeşil, o kadar çok satacak mal. Ama birileri çıkıp adaylardan yeşile saygı taahhütnamesi imzalamalarını rica ediyor.

İyi, peki...

Sıkışık şehirlerde rantı azamileştirmek için birinin asıp kesmesi, “orayı belediyeye devredin”, “mahkeme başkanıyla konuşun”, “kaç para istiyorsa verin” diye operasyonu yönetmesi gerekiyor. Sıkışıklık ancak böyle açılır. Yoksa deprem toplanma merkezleri, kentin en kolay ulaşılan, en merkezi noktalarında boş yatar. İnsanların hayatı kurtulsun diye, yani boşuna! Ve AVM’lere yer bulamazlar.

Ne kadar rant, o kadar diktatör. Ama o sıra biri çıkıp depreme duyarlı belediye başkanı istiyoruz der mi?

Kitlelerin alışveriş yapamayacakları AVM’ye, aidatını ödeyemeyecekleri güvenli siteye bakıp “vay be memleket nasıl da gelişiyor” demesinin bir sınırı olsa gerek. O sınıra bu yobaz takımı cuk oturuyor. Gökdelenler arasından çakma bir Sinan yükseldi mi, yeni site “inanca saygılı” oldu mu, iş değişir. O halde kentin dinselleşmesi, orasına burasına dinsel semboller dikilmesi lazım!

Demiş ya çok laf yalansız, çok para dolansız olmaz diye. Yobaz yoksulu kâr duasına çıkartacak. Ha, sahi, kâr oranları ne alemde? 2000’li yılların dış kaynağı pörsük, özelleştirecek kamu malı kalmamış, kent bu yüzden ekonominin kalbi haline gelmiş...

Neyse, bizim sivil girişimcilerden biri, bu sırada, cami yapımına itiraz edebilir. Gerisine karışmaz ama.

Ya da daha naifi, kentin kadına, LGBT’ye dost olmasını talep edebilir. İstesin de; dinselleşen kentte kadının, LGBT’nin ne işi olabilir ki? Sistem ve iktidar onları görünmezliğe mahkum etmektedir.

Çağrıcı kurumlar kendi alanlarına yoğunlaşırlar. Pencereleri örtüp, çevreyle bağlantıyı kestikleri anda, diyeceklerdir ki “biz parti ayrımı gözetmeksizin... adayları... imzalamaya çağırıyoruz.”

Biliyorsunuz, barış hareketiyle ilgili çalışmalar içindeyim. Dünyada bazı örgütler var. Ağızlarına emperyalizm sözcüğünü almayıp “barış kültürü”, “birarada yaşama” üstüne yazıp çiziyor, “workshoplar” düzenliyorlar.

Kent hakkı diye bir kavramdan söz edeceksek, parti ayrımı, dünya görüşü ayrımı gözetmek zorundayız. Piyasadan yani paranın kirinden ayrışmak fakirlere özgü değil. Parayı siyasete sokmamak bir komünist ilkedir.

Yobazlıktan yani din bezirganlığından ayrışmak dinsiz işi değil. Dinin siyasete girmemesi bir komünist ilke.

Var mısınız bunları imzalamaya? Var mısınız hepsinin başına hükümet istifa diye yazmaya?

Sol



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 07.03.2014- 12:52


Sayın Melnur,

Lenin'in o sözünün ihtilal zamanıyla ilgili olduğunu biliyorum. Bunu Lenin'in zamanlamanın önemine gösterdiği politik hassasiyeti anlatmak için örnek olarak verdim. Yine itfaiyeci örneği var Lenin'in. Buna ne diyeceksiniz? Anarşistler o yazısını kötü bulup eleştiriyorlar. Ama leninistler, onlar ne diyor?

Lenin'le ilgim olmadığını söylemek size mi düşer? Sizin var mı ki bana söylüyorsunuz? Şu hâlinizle özellikle... Lenin bir süs kitabı mıdır ki, ona sahip çıkıyorsunuz? Sözlerinin ve eyleminin özü ne olacak?

Bu hâlinizi görse sizler için nasıl ifadeler kullanırdı kimbilir, büyük usta Lenin.

Kavramları birbirine karıştırma hakkına sahip değilsiniz. Yolsuzluk ve kirlenmişlik ile diktatörlük aynı kapıya çıkmaz. Diktatöre böyle olduğunu söyleyemezsiniz. O kadar cesur da değilsiniz ama her gün sabah akşam bunu söyleyebiliyorsunuz. Bu nasıl iş?

Adam acz içinde. Her konuşması dinlenen, görüntülenen, her adımı bilinen, kimseye güvenemeyen ve ipleri elinden kaçırmış birine, sizler sırf kaba politika ve halk dalkavukluğu adına "diktatör" diyorsunuz.

İsterdi öyle olmak. Ama istemekle olmak farklı şeyler. Bunu bilmek için Lenin bilmeye de gerek yok.

Beni her sıkıştığınızda akp'li vb göstermeye çalışmak da sizin acziniz. Akla saygım var ama küçük kurnazlıklara saygım yok.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   [2]   3   4   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Hükümet istifa demek için saat 20:00'de Kadıköy'de ilkay 0 2771 25.12.2013- 16:26
Konu Klasör Diktatörler istifa etmez devrilir demek suç sayıldı melnur 1 5755 03.10.2013- 21:08
Konu Klasör Selahattin Demirtaş: HDP'li hükümet tartışılmalı... melnur 1 2737 17.02.2020- 22:07
Konu Klasör Ne kadar güç, o kadar taktik-Ender Helvacıoğlu umut 0 3438 28.05.2015- 10:58
Konu Klasör Suriye operasyonuna doğru: AKP macera arıyor melnur 5 2325 16.10.2019- 07:55
Etiketler   Hükümet,   istifa,   demek,   kadar,   doğru
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS