SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 10 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   7   >   son» 
Osmanlıca'nın zorunlu ders olması kabul edildi           (gösterim sayısı: 45.989)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 08.12.2014- 22:44


Osmanlıca'nın zorunlu ders olması kabul edildi

Osmanlıca dersinin İmam Hatip ve Sosyal Bilimler Liseleri'nde zorunlu ders olmasına yönelik öneri kabul edildi.

Resim Ekleme


Antalya'da gerçekleştirilen Milli Eğitim Şurası Genel Kurulu'nda Osmanlıca Türkçesi Dersi İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liseleri'nde zorunlu ders olması yönünde tavsiye kararı verildi.

Genel Kurul'da bu alanda kabul edilen kararlar şöyle:

- İlkokul 1, 2 ve 3'üncü sınıflara zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması,

- 'Alkollü İçki ve Kokteyl Hazırlama' dersinin kaldırılmasına yönelik komisyonda Eğitim Bir Sen'in dün öğleden önce reddedilen ve öğleden sonra yeniden gündeme getirilerek kabul edilen teklifi genel kurulda kabul edildi. Anadolu Turizm ve Otelcilik Meslek Liselerinde 10'uncu sınıftan itibaren staj amacıyla tesis ve kurumlara gönderilen öğrencilerin alkollü içki ve servisi yapılan ya da alkollü içecek hazırlanan bölümlerde staj faaliyeti yapmaları kaldırıldı.

- Okul öncesinin oyun temelli olması ve değerler eğitimi önerisi

- İlkokullarda sabahçı- öğlenci şeklinde uygulanan ikili eğitim- öğretim yerine tekli eğitime geçilmesi,

- İlkokullarda haftalık ders saatinin 35'den 30'a indirilmesi (25 saati zorunlu, 5 saati serbest etkinlikler)

- Serbest etkinlik saatlerinin veli- öğrenci talepleri de dikkate alınarak okul idaresince belirlenmesi,

- Görsel Sanatlar ve Müzik derslerinin haftada en az 2'şer ders saati olması,

- Trafik Güvenliği ve İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi derslerinin haftalık ders çizelgesinden kaldırılması,

- Trafik Güvenliği dersi konularının Hayat Bilgisi dersi içinde, İnsan Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi dersi konularının da Sosyal Bilgiler dersinde verilmesi,

- İlkokulda okuma kültürünün kazandırılmasına yönelik ekinlikler yapılması

- Fen Bilimleri dersinin adının Fen Bilgisi olarak değiştirilmesi ve Fen Bilgisi dersiyle Sosyal Bilgiler derslerinin ilkokul 4'üncü sınıftan itibaren programa eşit bir şekilde dağıtılması,

- Taşımalı eğitim yapan ilkokullarda 30, ortaokullarda 35 saat ders olduğundan servis ve güvenlik sorunu çıkmaktadır. Bu nedenle dersleri erken biten ilkokul öğrencileri için etüt saatinin konulması,

- İlkokullardaki serbest etkinlikler için uygulama kılavuzu hazırlanması,

- Ortaokullarda da ikili eğitime son verilmesi ve tekli eğitime geçilmesi,

- Ortaokullarda 5, 6 ve 7'nci sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması,

- Ortaokullarda okutulan T.C. İnkilap Tarihi Atatürkçülük dersi programının gözden geçirilerek güncel anlayışlar ve yöntemler doğrultusunda yeniden yazılması,

- Dil ve Anlatım dersiyle Türk Edebiyatı dersleri birleştirilerek Türk Dili ve Edebiyatı şeklinde olması.

-Osmanlı Türkçesi dersi verilen önerge ile değişikliğe uğradı ve İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Lisesi'nde zorunlu diğerlerinde seçmeli ders olarak kabul edildi.

-Eğitim Sen temsilcileri, ilkokul 1, 2 ve 3'üncü sınıflara zorunlu din dersi kararının geri çekilmesini, AİHM kararına uyularak zorunlu din dersinin kaldırılmasını önerdi ama kabul edilmedi.

Genel Kurul'da alınan kararların tamamı tavsiye kararı niteliğinde ve bu kararlara ilişkin son kararı Milli Eğitim Bakanı verecek.

sol



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 08.12.2014- 22:46


'Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid'
Aytek Soner Alpan


AKP'nin toplumsal alana yaptığı müdahalelerde daima gözettiği iki temel ilkesi var: Piyasalaştırma ve gericileştirme. AKP bu iki eğilimi kuvvetlendirecek doğrultuda müdahaleleri sistematik olarak yapıyor. Sistematik derken dört başı mamur bir planı harfiyen uyguladıkları manası çıkmasın. Bu iki ilke temel belirleyen olmak üzere bazen birbirini bütünleyen bazen çelen ancak çoğu zaman sakil adımlar atıyorlar. Sistematik kısmı, müdahale edilen alanların ve kurumların AKP rejimine entegre edilmesi yönündeki süreklilikte gizlidir.

Eğitim de bundan nasibini alıyor!

Geçtiğimiz günlerde toplanan ve karma eğitimin tartışma konusu haline getirildiği Milli Eğitim Şûrası da bu doğrultuda adımlar attı. Özellikle gericilik başlığında… Erdoğan'ın anaokulundan başlayarak bir hayat tarzı yerleştirecekleri açıklamasından sonra bunda şaşılacak bir şey olmasa gerek.

Şûra'nın kararları arasından en fazla gündeme geleni ise Osmanlıca'nın zorunlu ders olarak kabul edilmesi oldu. Karma eğitimin tartışmaya açılıp sonra Osmanlıca'nın zorunlu ders haline getirilmesi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmekten başka anlama gelmiyor.

Bu konu üzerine çok şey söylenebilir ancak ben öncelikle bu öneri sunulurken ileri sürülen temel argümana odaklanmak istiyorum.

Argüman şu: "Dedelerinin mezar taşını okuyamayan tek millet biziz."

Bu saçmasapan "dedeye sahip çıkalım" argümanının neresinden başlamalı?

Osmanlı döneminde de pek çok insanın dedesinin eğer yazılı mezartaşı varsa -ki muhtemelen bunlar küfi ya da ta'lik stili ile yazılmıştı- bunu okumasının mümkün olmadığını, zira Birinci Cihan Harbi'nden hemen önce Osmanlı'da okuma yazma oranının sadece %10-15 civarında olduğunu hatırlatmaya herhalde gerek yok.  

Bu nedenle öncelikle liselerde öğretilecek Osmanlıca ile mezartaşı okumak/okutmak niyetinde olanlara hayatta başarılar ve bol şans dileyerek başlayabiliriz. Bunun için iki nedenimiz var:

Birincisi, lise mezunu pek çok insanın "mecburi anadili" olan modern Türkçe'yi matbu olarak okuyamıyor durumda olmasıdır. Bunun bir abartı olduğunu düşünenler, örneğin, 2014 yılı üniversite sınavlarına dair açıklanan sayısal verilere bakabilir. 56 soruluk Lisans Yerleştirme Sınavı Türk Dili ve Edebiyatı testinde ortalama doğru yanıt sayısı sadece 19, Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın 40 soruluk Türkçe testinde ortalama doğru sayısı yine 19'dur. Liselerde öğretilen Türkçe'nin düzeyi budur.

Bu arada bu durumun, piyasa odaklı eğitim sistem(ler)i ile ilgili ve aslında evrensel bir sorun olduğunun altını çizmek gerekir. Piyasa, toplumun küçük bir azınlığı dışındaki büyük kısmı için sadece cehalet üretiyor. ABD'de 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre 32 milyon yetişkin okuma-yazma bilmemektedir. Bu sayı, nüfusun %14'üne tekabül ediyor. Yetişkinlerin %21'i ortaokul düzeyinden daha kötü bir okuma yazma yeteneğine sahip. Lise mezunlarının %19'u ise hiç okuyamıyor.

Bir diğer neden ise üniversitelerde özellikle tarih ve edebiyat bölümlerinde okumakta olan öğrencilere verilen Osmanlıca-paleografya derslerinin kalitesi ve yeterliliği ile ilgili. Öğrencileri geçelim, bu başlıkta yetkin olması beklenen kişilerin durumuna bakalım:

2011 yılında dönemin Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi'nde bulunan mezarları incelerken kendisine eşlik eden "bilimsel" zevattan bir kişiyi yanına çağırıp bir mezartaşını okumasını istemiş, söz konusu kişi mezartaşına bakmış, bakmış ancak okuyamamıştı. Ertuğrul Günay, "çaktın hoca" deyince, söz konusu zatın kimliği merak edilmiş ve mezartaşını okuyamayan kişinin Yazma Eserler Kurumu Başkanı Doç. Dr. Muhittin Macit olduğu açığa çıkmıştı. Söz konusu yazmaların Osmanlıca olduğunu herhalde söylemeye lüzum olmasa gerek. Dileyenler buradan bu trajikomik olayın videosunu izleyebilirler.

Şu mezartaşı meselesine başka bir vakit geri dönelim… Şimdi Cehalet ve cahil üreten bir sistemin dedelerin mezartaşlarını değil neyi gözettiklerine bakalım.

Osmanlıca'nın müfredata giriyor olmasının sembolik bir anlamı mevcut. Dil reformu, kökleri Osmanlı'nın modernleşme sürecinde olsa da, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçerken atılan en radikal adımlardan birisidir. Linguistik mühendislik konusundaki karar ve ısrar, Türkiye'de burjuva devriminin siyasal alandaki en sembolik yansımalarından biri olagelmiştir.

Burjuva devrimi, tarihte bir kırılmayı, bir sıçramayı, bir kopuşu anlatır. Türkiye'de burjuva devrimi, en azından söylemsel düzeyde, bu kopuşa fazlasıyla önem verir, modern Türkiye'nin "kimlik inşası" bu kopuş üzerinde şekillenmiştir. İşte esas mesele de bu kopuştur.

Osmanlıca'nın yeniden müfredata girmesi bu kopuşa karşı atılmış bir adımdır. Maksat bu kopuşu tersine çevirmektir.   Semboller iktidarın tesisinde vazgeçilmezdir ve Osmanlıca burada sembolik önemdedir. Bu kopuş sayesinde hayat bulabilmiş, hukuki zemin kazanmış olan laiklik, halk egemenliği, vatandaşlık gibi kavramların ortadan kaldırılması, bu kavramların yeni rejimin siyasal kimliğinden silinmesi esas hedeflenendir.

Bu bütünlüğü görmeden yapılacak her tartışma, milliyetçi bir demagojinin tuzağına düşecektir. Eski AKP milletvekili Gülseren Topuz'un Osmanlıca meselesini eleştirecek olanlara peşin peşin "Bizans tohumu" yaftası yapıştırması buna ilişkin bir ipucudur.

Görüldüğü gibi gericilik saldırıyor… Şaşılacak bir şey yok. Tarihsel bir mücadelede kendi payına düşeni yapıyor.

İyi ama bizim de elimiz armut toplamıyor.

Gericiliğe karşı örgütlü mücadelenin sonuç aldığını, karanlığı yardığını gösteren haberler son günlerde üniversitelerden geliyor. Geçtiğimiz hafta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nden kadınlara kahkahayı yakıştıramayan ismi lazım olmayan gerici bir hoca "güle güle" nidalarıyla üniversiteliler tarafından yolcu edildi.

Bitleri kanlanan yobazlar ODTÜ'de bina işgal edip tarikat yuvası açabilecekleri, "sohbet" adı altında gericilik propagandası yapabilecekleri, evrim karşıtı bildiri dağıtabilecekleri gibi en çok kendi sağlıkları için zararlı olabilecek bir dizi yanlış kanıya kapılmışlardı. Başta ODTÜ'deki yoldaşlarımız olmak üzere ODTÜ'lüler yobazları "hayatın gerçekleri" ile yüzleştirdiler. Örgütlü mücadele, kararlı duruş, siyasal tutarlılık sonuç getirdi…

Ama yetmez…

Gericiler adım attığında tepki vermek değil, gericilerin adım atamayacağı okullar "inşa etmek" gerekiyor. Bunun yolu üniversitelerin kolay lokma olmadığını, hocasıyla, emekçisiyle ve öğrencisiyle üniversitelilerin aydınlanmacılığa sahip çıkacaklarını göstermek, üniversitelerde örgütlü ve bütünlüklü mücadeleyi yükseltmekten geçiyor.

Evet, durum büyük şairimiz Tevfik Fikret'in betimlediği gibidir: "Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid." Memleketin üstüne bir sis çökmüş, ufukları inatçı duman sarmış durumdadır.  

Peki bu sis nasıl dağılır?

Önümüzdeki sene yüzüncü doğum yılını kutlayacağımız büyük yazarımız, kamusal aydınlarımızın son örneklerinden Aziz Nesin'in dediği gibi "sosyalizm geliyor, savulun!" diyerek, radikal bir aydınlanmacı çıkışı örgütleyerek...



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 08.12.2014- 22:50


AKP gericilik yolunda tam gaz gidiyor. Şimdi de mezar taşlarını okyup anlamak için Osmanlıcayı dayatmaya başladılar. Yandaşlar da hemen destek vermişler. Kültür devriminden bahsedenler bile var. İlkokuldan başlayarak din eğitimini zorunlu hale getirdiler, karma eğitim tartışılıyor, şimdi de Osmanlıca. Gericiliğin kültür devrimi de böyle olur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 09.12.2014- 12:32


Birgün'ün bugün attığı başlık çok güzel.Bize zorla Osmanlıca öğretirsen, sonu bu olur!
demişler.

Resim Ekleme

AKP seçim startı verdi. 2015 seçimlerine dincilik bağlamında kutuplaştırma taktiği ile gireceğiz. Öyle gözüküyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.12.2014- 14:27


[size=2]AKP'nin başka çaresi kalmadı, geri adım atamaz, duraklayamaz. Topluma ''dinin gereği'' diyerek gericiliği yoğun bir şekilde enjekte edecek, karşı çıkanları din ve ecdat düşmanı olarak ilan edecektir. Daha önce türban konusunda yaptıklarını bu sefer çok daha geniş bir alanda yapıyor. İlkokullara zorunlu din derslerini koyuyor, osmanlıcayı zorunlu hale getiriyor, her üniversiteye bir cami konduruyor vesaire. Çok dindar bir toplum yaratmayı amaçlaması dindarlığından değil, sömürünün, hırsızlığın, yolsuzluğun üzerine örtmeye çalışmasından ileri geliyor. İtaatkar bir toplum yaratmak istiyorlar ve bu konuda dini kullanıyorlar.[/size]



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 09.12.2014- 15:15


okullara zorla din dersi olmaz. mutlaka seçmeli olmalıdır. genel din kültürü olacaksa da bu ifadeye uygun şekilde düzenlenmelidir müfredat. ama ideolojik yaklaşanların buna niyeti yok tabii.

öte yandan okullarda, yanlışlıkla "osmanlıca" denen, ama aslında "osmanlı türkçesi" denmesi gereken ders olmalıdır. bu gayet güzel olur. ama bunu da kendilerince, dersin içine ederek yaparlarsa olmaz. burada amaç, yeni kuşakların kendi geçmişlerine ait olan ve atalarının konuştuğu o zamanki türkçeyi öğrenmek ve o dilde yazılmış bazı eserleri okuyabilmesini sağlamak olmalıdır.

bugün toplumda çok basit ve sığ kutuplaşmalar var. hâlâ osmanlıca=arapça diyen yarı cahiller var. hâlâ muhayyilesinde karmaşık ve zor metinleri canlandıranlar var. oysa osmanlı dönemi türkçesi bugün de ufak bir çabayla anlaşılacak kadar basittir.

zamanında kendi geçmişimizle bu kadar sert bir kopuş yaşatılmadan da latin alfabesine geçebilirdik. o zamanki hata artık düzeltilmelidir.

kendi tarihine ve diline bu kadar yabancı bir topluma sahip olma ayıbından kurtulmalıyız.




Bu ileti en son Kaçak tarafından 09.12.2014- 15:16 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 09.12.2014- 22:06


Karanlık koyulaşırken – Fırat Bayram

Karma eğitime son verilmesi türünden “fikirler”, din dersinin ilkokul birinci sınıfa dek, hatta anaokuluna dek çekilmesi türünden öneriler sıralanıyor. Zat-ı muktedir, ilkokuldan itibaren öğrencilere bir ”yaşam tarzı” sunmayı hedeflediklerini söyledi. Atılan adımlar bende M.Kemal’in yaptıklarının dinci bir içerikle rövanşının alındığı izlenimini uyandırıyor. Örneğin, muktedirin okullara Osmanlıca dersini koydurmak türünden girişimleri dil devriminin intikamı gibi görünmüyor mu?

Muktedirin kadın giyim kuşamına olan takıntısı da kıyafet devriminin rövanşı olsa gerek? Kadın ile erkek eşit olamaz vurguları medeni hukukun rövanşı değil mi? Basında içki ve sigara gösterimine dönük yasaklar, cinselliğin sansürlenmesi, kızlı-erkekli her türlü faaliyetin ahlak dışı kabul edilmesi vb. de seküler yaşam tarzının karalanıp İslami yaşam tarzını öne çıkarma çabalarının bir sonucu değil mi?

Geçen gün Akit, ”Ak Saraya değil Atatürk O.Ç.’ye bak!” diye manşet atmış. Orman Çiftliği ifadesini ”O.Ç.” diye kısaltmışlar. Bu tür şeyler de herhalde eski rejimin sembolünü karalayıp İslami sembollerin öne çıkarılmasına yönelik (köprülere, caddelere, okullara Yavuz Sultan Selim adı konması gibi) bir girişim olsa gerek? Kemalistler nasıl ki ”Osmanlı’da Türkler horlanırdı” propagandası yapmışsa İslamcılar da şimdi ”Cumhuriyette Müslümanlar horlandı” propagandasını yapıyor. Zat-ı Muktedir, M.Kemal’i kendince taklit etmeye çabalıyor.

Şahsen her şeyin eleştirilebileceği inancını taşıyorum. Zamanında Kemalizm’i ve Kurtuluş Savaşı’nı da eleştiren yazılar yazdım. Ama şunu belirtmem gerekir ki Zat-ı Muktedir, M.Kemal’in tırnağı bile olamaz.

Ülkemizin İslamileşme süreci hız kazandı. 12 yıldır kısık ateşte yaşanan bu süreç, AKP’nin devletleşmesiyle beraber hızlanmış görünüyor. 2023’te hedeflenen ne acaba? ”Şeriat hukukuna geçilsin mi?” türünden bir referandum mu? Bu kadar fazla din dersi verilirse 2023’e dek yeni seçmenler haline gelecek olan nesil siyasal alanı daha da dincileştirecektir. Demokrasi bu kadar çok istismar edilip hukuk çiğnenirse ”Milli irade öyle istiyor” söylemiyle her şeyi yapmanın yolu açılacaktır. 2023’e yetişir mi bilmem ama bu gidişle 2071’de garanti!

AKP’nin stratejisi başından beri belli aslında: Önce çoğunluk gücüne dayanıp iktidar ol, her yerde kadrolaş, kendi medya ağını ve kendi burjuvazini oluştur, sonra eğitim sistemini dincileştir. Tüm okullar imam hatipleştirilince zaten AKP’nin parti içi eğitim süreci devlet eğitimiyle birleştirilmiş gibi olmayacak mı? Devlet okulları İslamcı yetiştirmeye başlayacak desek yeridir. Çok değil iki nesil sonra dinci partiler %70-80 oy almaya başlayabilir. O zaman laik cumhuriyeti yaşatmak olanaksıza yakın olacaktır.

Gidişat çok ciddi! Çocuklarımız, yani gelecek nesiller bu kadar kapsamlı bir dincileşme sürecine alınmışken buna karşı koymak için neler yapılabilir? Bu soruya sağlıklı yanıt üretebilmek için önce yüzleşmemiz gereken bir gerçek var. Birinci cumhuriyetin “Bizim dinimiz aslında hiç böyle değil, aslında çağdaş yaşama uyumlu bir din ama birtakım yobazlar onu yanlış anlıyor” diye özetlenebilecek iddiası çökmüştür. “Din kişisel bir olgudur, toplumsal yaşama karışmamalı” fikrinin toplumdan alıcı bulamadığı, hiçbir işe yaramadığı görülmüştür. Kendin söyle kendin işit! Böyle olması da bence çok normaldir çünkü İslam 1400 yıllık tarihi boyunca devletlû bir din olmuş, her zaman siyasetle, toplumsal yaşamla, hukukla içli dışlı bulunmuştur. İslam’ı Budizm veya Protestanlık sanmak çok büyük bir yanılgıydı.
O halde ne yapılacak? Elbette siyasal bir mücadele, sol bir kitlesel çaba ortaya konacaktır. Bu bizim klasik yanıtımız. Başka? Bir ‘b planımız’ yok mu? Ben biraz bunun üzerine düşünmek istiyorum.

Evvela inançsızlar olarak kendimizi görünürleştirelim. Bu sayede hiç değilse inançsız ailelerin çocuklarının dinci beyin yıkama işlemlerinden uzak kalmasının yolunu açmış oluruz. Sonra inançsızlığı yaymak üzere bir aydınlanma hamlesine girişelim. Bıkmadan usanmadan yazalım, çizelim, anlatalım. Dini eleştirmekten, reddetmekten, karşı çıkmaktan çekinmeyelim. İnançsızlık yayıldıkça dinci eğitim çemberinden hür kalan nesillerin oranı artacak, ülke bu şekilde daha rahat nefes alabilir hale gelecektir. Marksizm’in felsefi materyalizme dayanan sağlam temeli bize ışık tutacaktır.

Ateizmi (ateizm derken teist olmayan tüm inançsızlık türlerini topluca kastediyorum) görünür kılmak bence çok önemli. Zira son eğitim şurasında ilkokulda din dersine karşı çıkanlara verilen tepkilere bakılırsa (”Sen Allah’ı mı tartışıyorsun ulan!”) ateizmi görünürleştirmek, ateistlerin varlıklarının altını çizmek elzem. Çünkü zaten bu kavram bir suçlama olarak sekülerizmi savunan herkese yapılıyor, daha da yapılacak. Aleviliğin ayrı bir din olduğunu kabul etmemeleri Alevileri İslam içine sıkıştırıp zorla Sünniliği dayatmak istemelerinden kaynaklanıyordu. Ama aynı şeyi ateistlere yapamazlar. Onları İslam dairesi içinde kabul etmek mümkün değil. Ateistler görünür bir topluluk olarak ortaya çıkarsa eğitimdeki dincileşme çabalarına dur denebilir, en azından ciddi bir delik açılır. Bu bir olanaktır. Dinciler bunu engellemek için ateizmi kriminal bir şey gibi tanımlama ve sunma, ateistleri sindirme yoluna gidiyor. Bu planı bozmak lazımdır.

Ateizmi görünürleştirmek, eğitimin dincileştirilmesine ateistlerin varlığı ve hakları üzerinden karşı çıkma olanağı da sunacaktır. Karşı tarafın bir numaralı karalama aracı olan bir yaftayı etkisizleştirecektir. Örneğin, yapılan bir eylemden sonra karakola alınıp dayak yerken size vuran polisler ne derdi hatırlayın? Herhalde herkesin başına gelmiştir, “Allahsız” diyerek vururlar. Vururken kendi vicdanlarını size uyguladıkları şiddete ikna etmek için bağırır, küfürler ederler. O küfürler kendi vicdanlarını susturma, kendilerini motive etme çabasının dışavurumudur. Ağızdan dökülen sözcükler çoğunlukla “Allahsız”, “kitapsız” gibi sözcüklerdir. Zira gerici zihniyete göre ateistlik şiddet görmek için yeterli bir nedendir! Senin cehennemde yanmayı hak ettiğine inanan insanlar seni dövmekten de çekinmez haliyle. Dövme gerekçeleri de yakılma gerekçenle aynıdır: Dinsizlik! Ateizm toplumda ‘normalleşirse’ (yani varlığına ve görünürlüğüne alışılırsa) dincilik ciddi bir mevzi yitirebilir. Ezberler bozulur. Ülkemizde düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin yasakları anımsayın. Büyük oranda dini eleştirilmekten korumaya dönüktür.

Mademki demokrasiden bahsediliyor, o halde yüzyıllarca en lanetli görülen kesimin haklarında da düzelme olmalıdır değil mi? Kemalist tek parti yıllarında dindarlara edilen “eziyetlerden” dem vuran ve özür talep edenler, yüzyıllar boyunca inançsızlara kitap ehli sayılan dinlerden birine girmeleri için üç gün süre verip sonra kelle kestiklerini unutmamalıdır. Bizim özrümüz nerede?

Sadece inançsızlar değil tüm inançların, Ezidilerin, Bahailerin, Alevilerin de kendileri olarak, kendileri olmakta ısrar ederek ortaya çıkması gerekiyor. Dinci dayatma “Biz de Müslüman’ız” demekle aşılamaz. Dinini siyasallaştırıp gözümüze sokanlar dinin eleştirilmesini göze almış demektir. Çünkü dayatılan her şey eleştirilir ve reddedilir. İslamcılığın bu kadar zorbalaştığı bir dönemde dinden özgürleşmenin de yayılması, hatta toplumsal bir furyaya dönüşmesi gerekir. Elbette bizlerin de çabasıyla! Dinin siyasallaştığı yerde din eleştirisi de siyasallaşır. O halde devrimci siyasete devam!*

* Sendika.Org’da din eleştirisi yapan pek çok yazı yazdım. Yazmaya da devam edeceğim. Daha anlatılacak öyle çok şey var ki! Aldığım geri dönüşlerin neredeyse tümü olumluydu. Her ne kadar ülkemizde “halkın manevi değerlerine hakaret” adı altında düşünce ve ifade özgürlüğüne zıt düşen, dincilerin istismarına açık bazı yasalar bulunsa da her zamanki gibi cümleleri dokuz boğumdan geçirip fevkalade dikkatli bir üslup kullanarak din eleştirisi yapan yazılar yazmayı sürdüreceğim. Dinci karanlık ne kadar koyu olursa olsun bir tane mumun ışığı bile tüm karanlığı aydınlatmaya yetecektir. Yeter ki artık karanlıkla net biçimde hesaplaşmamız gerektiğini, aksi halde hepimizi yutacağını bilelim. Sendika.Org’a bu tür yazıları yayınlama cüreti gösterdiği için müteşekkirim. Evet, daha önce Turan Dursunlar öldürüldü, İlhan Arseller yurt dışında yaşamak zorunda bırakıldı, Aziz Nesinler yakılmak istendi. Orta Çağ’da da Giordano Bruno yakılmıştı. Ama ne diyordu Nazım Usta? ”Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” O halde içimizdeki ışığı yakalım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 09.12.2014- 23:47


Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

okullara zorla din dersi olmaz. mutlaka seçmeli olmalıdır. genel din kültürü olacaksa da bu ifadeye uygun şekilde düzenlenmelidir müfredat. ama ideolojik yaklaşanların buna niyeti yok tabii.

öte yandan okullarda, yanlışlıkla "osmanlıca" denen, ama aslında "osmanlı türkçesi" denmesi gereken ders olmalıdır. bu gayet güzel olur. ama bunu da kendilerince, dersin içine ederek yaparlarsa olmaz. burada amaç, yeni kuşakların kendi geçmişlerine ait olan ve atalarının konuştuğu o zamanki türkçeyi öğrenmek ve o dilde yazılmış bazı eserleri okuyabilmesini sağlamak olmalıdır.

bugün toplumda çok basit ve sığ kutuplaşmalar var. hâlâ osmanlıca=arapça diyen yarı cahiller var. hâlâ muhayyilesinde karmaşık ve zor metinleri canlandıranlar var. oysa osmanlı dönemi türkçesi bugün de ufak bir çabayla anlaşılacak kadar basittir.

zamanında kendi geçmişimizle bu kadar sert bir kopuş yaşatılmadan da latin alfabesine geçebilirdik. o zamanki hata artık düzeltilmelidir.

kendi tarihine ve diline bu kadar yabancı bir topluma sahip olma ayıbından kurtulmalıyız.




AKP'nin kültür devrimini destekliyorsunuz, anladığım kadarıyla!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 10.12.2014- 09:41


Alıntı Çizelgesi: abbas yazmış

AKP'nin kültür devrimini destekliyorsunuz, anladığım kadarıyla!



benim neyi desteklediğimi tanımlamadan önce ne dediğimi anlamaya çalışman gerekiyor. yazdığım önermeleri alıp eleştirmelisin. sonu olarak bunların neyi desteklemek olduğuna dâir bir tanı koyabilirsin.

sense pek çok günümüz fikir fakiri gibi tek cümlelik sonuçları yeterli görüyorsun.

"akp'nin kültür devrimi" ne demektir? osmanlı türkçesi konusu ile nasıl bir ilişki kurdun? sen bu konuda ne düşünüyorsun? yani bundan yüz yıl önce konuşulan türkçeyi günümüz gençliğinin öğrenmesi konusunda...

imâlı bir cümle ve o kadar... bunun adı "tartışma" oluyor. bak "tartışma"... yani münazara vardı, münakaşa vardı, tartışma vardı, şimdi hepsine "tartışma" deniliyor. bu iyi bir şey mi? bu "kültürlü" bir şey mi?

kendi dilinin bundan yüz yıl önceki hâlini başka bir dil gibi gören cahil bir toplum olmak iyi mi, kültürlülük işareti mi?..

bak, kaç kelime kullandım ve kaç cümle. sense tek bir cümleyle ne kadar az ve "öz" yazmışsın! :)




Bu ileti en son Kaçak tarafından 10.12.2014- 09:42 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 10 Sayfa:   Sayfa:   [1]   2   3   4   5   6   7   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Eylemciler konuştu: İlk talebimiz kabul edildi dayanışma 5 4145 01.04.2015- 19:13
Konu Klasör Polis her an vurabilir! Faşizm Yasaları kabul edildi dayanışma 5 3839 29.03.2015- 20:10
Konu Klasör Yeni-Osmanlıcılık ve Osmanlı'da feodal düzen... melnur 3 2129 13.08.2020- 08:20
Konu Klasör CHP'nin değişimi ve o canım ülkemiz... melnur 1 298 28.07.2023- 06:41
Konu Klasör AKP'nin iktidara gelmiş olmasından çok memnunum melnur 3 4833 13.01.2020- 08:00
Etiketler   Osmanlıcanın,   zorunlu,   ders,   olması,   kabul,   edildi
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS