SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   3   4   5   [6]   7   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 27.08.2015- 18:25


''Bürokratik parti elitleri''ni devrim öncesi için de kullanıyor musunuz? Bu terime de öyle bir sarıldık ki, sanki bunu söylediğimizde her şeyi anlatmış oluyoruz. Herhalde devrim olur olmaz, komünist partinin işinin bittiğini ve artık insanların kendi kendilerini yönetebileceğini sanmaya başlıyoruz. Böyle bir düşüncenin doğru olmadığını görmek o kadar zor mu? Devrimden sonra devletleştirmenin olması gerektiğini marks söylüyor. Devletin olmaması gerektiğini söyleyen anarşistlere karşı sadece marks değil, engels de, lenin de stalin de karşı çıkıyor. İşçi sınıfı kendini yönetebilecek sosyalizmi kurabilecek yeterliliğe sahip olamayacağını bunun için uzun bir zaman geçmesi gerektiğini bilgiye de ihtiyaç duymadan sadece mantığımızı kullanarak anlayabiliriz. Devrimden sonra sanayi devletleştirilerek toplumun ortak malı haline getirilir, kırsal alanda da kooperatifleştirme sağlanır. Toplumun kültür düzeyi arttırılı, ve tabanda olabildiğince emekçi kesimin yaşamına sahip çıkacağı önlemler alınır. Sosyalizmde işletilmesi gereken budur ve reel sosyalizmde de bunlar olmuştur. Hatalar olabilir ancak sen somut bir hatayı söylemekten çok sosyalizmi toptan inkar durumuna geliyorsun.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 27.08.2015- 22:46


Bilindiği üzere Kürt siyasal hareketi Hdp Kürt sorunun çözümüne"demokratik özerklik" olarak Türkiye'nin federal-özerk bölgelere ayrılmasını, bu şekilde merkezi ulus devletin yetkilerinin sınırlandırılarak halkın yerinden yönetiminin etkinleştirilmesi talebinde bulunmakta bir süredir. Marksist-sosyalist kesimde ise gördüğüm kadarı ile bu noktada farklı eğilimler bulunmakta. Kimisi üniter-ulus devlet karşıtlığı olarak baskıcı devletin yetkilerinin siyasi,idari,mali olarak sınırlanmasını olması gereken bir şey olarak sosyalist-komünist olmanın gereği olarak savunurken kimi kesim ise bunun emperyalizmin böl-yönet politikalarının bir uzantısı olacağı kaygısı ile ihtiyatlı karşılamakta hatta karşı çıkmaktadır. Türkiye tarihinde sol kesimde kürt milliyetçiliği ile Kemalizm arasında arasında gidip gelen bir farklılaşma, bir görüş ayrılığı ortaya çıkıyor. Bilimsel sosyalizmin bu konuya bakış açısı ne olmalıdır, aynı ideolojiye mensup kesimler arasında madem "bilimsel" bir ideolojiden bahsediyorsak bu birbiriyle zıt kutuplaşma nasıl ortaya çıkmaktadır, bu konu hakkında görüşlerinizi merak ediyorum, demokratik özerklik nedir? Sosyalizmin olmazsa olmazı mı, yoksa emperyalizm projesinin sınırları yeniden çizme politikası mı? (At izi it izine karıştığı için gerçekten zor bir soru. O yüzden C seçeneği hepsi demek nedense bana daha yakın bir cevap gibi geldi)  
---------------------------------------------------------------

Kurumların özerk olması burjuva demokrasisi için önem taşır Bu sadece bölgesel özerliğin yanında ülkede bir çok kurumun özerk olası gerekmektedir Ünversitelerin özerkliği din ve inançlardaki özerklik belediyelerin özerkliği parlementonun özerkliği hukukun özerkliği buna benzer bir çok kurumun özerkliği demokrasi açısından savunulması gereken şeylerdir.

Bunun yanında bölgelerin özerkliği de elbette önemlidir.
Örneğin istanbulda toplanan vergilerin siirte gitmesi doğru değildir o vergiler yine İstanbul halkının harcamalarına yatirilmalıdır   İzmir Ankara Bursa Kocaeli Kayseri Trabzon da bunların içindedir.

Her böğe her şehir kendi birikimleri o şehir ve bölgelere yatırım olarak dönmelidir. Bunun yanında yerel iktidarlar güçlendirilmeli merkezi iktidar gücü azaltılmalıdır
Türkiye de yerel diller ve bazı kültürler korunmalı bunda en acı çeken alevi Bektaşilik yasal güvence altına alınmalıdır.

Bunu demokratik olması elbette önemlidir her konuda halka sorulmalı halkın istemediği yapılmamalıdır. Halk tarafından gönderilen yöneticiler yine halk tarafından geri çağrılabilmeli.

Kim istemez ki demokratik özerkliği.   Ben varım.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.08.2015- 00:10


Kim istemez ki demokratik özerkliği.   Ben varım.

Marksizmin merkeziyetçiliği nerede kaldı?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.008
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 28.08.2015- 01:28


Alıntı Çizelgesi: VforVendetta yazmış


Teoriden bahsetmiyorum. Reel sosyalizmde yani uygulanmış olan "sosyalist" rejimlerde fabrikaların zilyetligi daha önceki maliki olan burjuvalardsn bürokratik parti elitlerinin eline geçiyor.   İşçi sınıfının fabrikalarda söz sahibi olduğunu iddia edemeyiz çünkü bütün planlar yukarıdan aşağı   uygulanıyor.



Devrimden sonra özel mülkiyetin kamulaştırılmasının başka bir yolu bulunmuyor. Bilimsel sosyalist ideoloji sınıfsızlığa yani insanın kendini aracısız yöneteceği toplumsal formasyona kadar kamulaştırmanın geçerli olması gerektiğini öngörür. ''İşçi sınıfının fabrikalarda söz sahibi olması'' ile tam olarak ne söylemek istediğiniz belli değil ama, tam tersine işçi sınıfı fabrikalarda ''söz sahibi''dir. Fabrikaların iç işleyişi, düzeni vb. o fabrikada çalışanlarındır. Ancak o fabrikanın neyi ne kadar üreteceği elbette daha merkezi bir birimden gelmek durumundadır çünkü merkezi planlamanın gereği de budur. İşçi sınıfının fabrikalarda söz sahibi olmasının başka nasıl bir anlamı olabilir?

Problem şuradan kaynaklanıyor: Reel sosyalizmin çözülüşüyle birlikte sadece burjuva ideologlarından değil, solun içinden de yoğun bir saldırı kampanyası başladı SSCB'ye ve bilimsel sosyalizme. Her yenilgi ve her çöküşten sonra ortaya çıkan yılgınlık ve umutsuzluğun üzerine bir de neo-liberal basınç eklendiğinde solda savrulma kaçınılmaz hale geldi.Yakın dönemin önemli bir özelliği bu. Ulusalcılık, liberalizm, kuyrukçuluk tipik savrulma biçimleri. Ortak özellik bilimsel sosyalizmin temel çıktılarını bir yerinden (veya tümden) inkardır. İnkar da çoğu kez reel sosyalizm üzerinden bilimsel sosyalizmin reddi şeklinde ortaya çıkıyor. ''İyi olsaydı çökmezdi'' en önemli argümanları, sonra ''bürokratik diktatörlük'', sonra ''lider kültü'' ve sonra ''demokrasinin olmayışı''! Hiç birinin temeli yok. Ya da reel sosyalizmde hepsinden izler bulmak mümkün! Ama yapılan işe, geçilen sürece ve çok kısa bir zaman diliminde katedilen yola bakın! Emperyalizmin hegemonyasında, köylü bir toplumda ve ilk kez pratiğe geçirilmeye çalışılan bir teori, iç savaşlar, iktidar mücadeleleri, ikinci paylaşım savaşında faşist saldırganlık sonucu 20 milyon insanını kaybetmiş, yanmış, yıkılmış bir ülke! Stalin bu koşullarda toplumu sosyalist ilkeler ışığında ayağa kaldırmaya çalışıyor ve bunu büyük ölçüde başarıyor. Bu koşullarda hemen her konuda birtakım hataların yapılmaması, bir takım eksiklilerin ve yanlışıkların ortaya çıkmaması mümkün mü? Böyle bir şey olabilir mi? Düşünün, işsizliği, yoksulluğu, açlığı, cahilliği, eğitimsizliği yenmiş ve bu koca ülkede, insanlarının en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir ülkeden söz ediyoruz.Dünyanın iki büyük ülkesinden biri olabilmeyi başarabilmiş bir ülke!

Sosyalist devrim gerçekleştikten sonra temel öncelik iktidar olabilmek ve bunun için de proletarya diktatörlüğünü kurabilmektir. Sonrası toplumsal dönüşümlerin gerçekleştirilmesi ve özel mülkiyetin de kamulaştırılmasıdır. Bu kamulaştırmanın azı ya da çoğu veya zamanı yoktur. Nesnellik neyi gerektiriyorsa o yapılır ve yapılmak zorunluluğu vardır.Bunlardan çıkan sonuç, siyasal devrimden sonra sınıfsız topluma yürüyüşte en önemli uğraklardan biri proletarya diktatörlüğünün kurulması ise diğeri de özel mülkiyetin kamulaştırılmasıdır.Bu iki nitelik devletin varlığını ve ''ne yazık ki'' bürokrasiyi gerekli kılmaktadır. Burada önemli olan bilimsel sosyalist ideoloji ile ters düşmeden ve devrimi gerçekleştiren öncü partinin önem ve gerekliliğini de reddetmemektir. Sonrası tartışılabilir. Ama ortada bir reddiye varsa ortada ne savunulacak bir şey kalıyor ve ne de tartışılabilecek bir şey.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 28.08.2015- 23:56


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Kim istemez ki demokratik özerkliği.   Ben varım.

Marksizmin merkeziyetçiliği nerede kaldı?



Anlatılan yer Türkiye ve Türkiyedeki kurumlar Ne zamandan beri Türkiye de Marxizm idolojik önder oldu da biz mi kaçırdık.
Yoksa türk devleti Marxistlerden danışman mı arıyor.

Konu Türkiyedeki işleyiş ve demokratik atılımlar Bir gün Türkiyede devrim yapar mülkiyetin ne olacağını konuşursak o zaman bunları ayrıca düşünürüz.

Ama şu anda özerklik ve hangi kurumların özerk olması halka ve demokrasiye faydalarını konuşuyoruz.




Bu ileti en son hakkı tarafından 29.08.2015- 00:00 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
VforVendetta
[ VforVendetta ]

Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 10.11.2013
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: VforVendetta
Cevap Tarihi: 30.08.2015- 01:04


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış


''İyi olsaydı çökmezdi'' en önemli argümanları, sonra ''bürokratik diktatörlük'', sonra ''lider kültü'' ve sonra ''demokrasinin olmayışı''! Hiç birinin temeli yok. Ya da reel sosyalizmde hepsinden izler bulmak mümkün!



Bürokrasinin sanırım bir sınırı olmalı. Yerel yönetimler etkin kılınmadığı zaman sadece merkeziyetçilikle özellikle toprakları ve nüfusu büyük bir ülkede etkin bir yönetim olabileceğini sanmıyorum. Günümüzde ülkemizde yaşadığımız sorunların en önemlilerinden biri, herşeyin merkeze bağlı ve bir adamın dudaklarının arasında olması değil mi?
  Lider kültü reeel sosyalizmlerde yok mu allah aşkına yapmayın. Sovyet dönemini geçtim, bugün Kuzey Kore'de babadan oğula geçen liderlik kültüne dayalı kendine "Kuzey Kore sosyalist cumhuriyeti" diyen bir ülke varken bunları yazmayın:-) Sosyalistini geçtim, cumhuriyet olamaz.


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
Sosyalist devrim gerçekleştikten sonra temel öncelik iktidar olabilmek ve bunun için de proletarya diktatörlüğünü kurabilmektir.



Benim endişem proleterya diktatörlüğü denilen aslında halk demokrasi anlamında kullanılan bir sistemin tek bir kişinin diktasına yani liderlik kültüne dönüşme riski ile ilgili. Bunun inkarla ilgisi olduğu söylemek gerçeği saptırmaktır.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
hakkı
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: hakkı
Cevap Tarihi: 30.08.2015- 08:42


Bürokrasinin sanırım bir sınırı olmalı. Yerel yönetimler etkin kılınmadığı zaman sadece merkeziyetçilikle özellikle toprakları ve nüfusu büyük bir ülkede etkin bir yönetim olabileceğini sanmıyorum. Günümüzde ülkemizde yaşadığımız sorunların en önemlilerinden biri, herşeyin merkeze bağlı ve bir adamın dudaklarının arasında olması değil mi?
  Lider kültü reeel sosyalizmlerde yok mu allah aşkına yapmayın. Sovyet dönemini geçtim, bugün Kuzey Kore'de babadan oğula geçen liderlik kültüne dayalı kendine "Kuzey Kore sosyalist cumhuriyeti" diyen bir ülke varken bunları yazmayın:-) Sosyalistini geçtim, cumhuriyet olamaz.

----------------------------
Sovyetler Birliğini eleştirirken dikkatli ve dost olarak yapılmalı. Çünkü sovyetlerin eleştirisi bize yeni sosyalizm yolunu açacaktır.

Sovyetlerde bütün suçu bürokrasiye yüklemek bizi gereksiz yere devlet düşmanı yapar ama hiç yanlış yapmadı hiç hatası yoktu hiç suçu da yoktu demek bizi özgür ve sorgulama irademizi , düşünme merkezlerinden uzaklaştırır.
Onun için yapması gerekenler ve yapamadıkları da ele alınmalıdır.

İşte Stalin 1933 te sınıflar bitti artık Sovyetler birliği sınıf sdevleti değil halk devletidir dedi .Bence erken verilmiş bir karar zaten uygulanamadı.
1936 da komünist partisi yavaş yavaş devletten çekilmeli dedi .Bence en doğru tesbitti, ama başına ikinci dünya savaşı düştü.Olamdı böyle bir durumda egemen devlettir bürokrasidir çünkü çok büyük bir krizle karşı karşıyadır.
İkinci dünya savaşı sırasında yüzlerce yanlış hata ve keyfiyet uygulandı bunlar hepsi yanlış gereksiz ve korkakça uygulamalardı.

Bunlar hepsi eleştiri tenceresine atılır.

Ama Sovyetlerinde isteyip yapamadığı bir çok olay var hakkınıda yememek gerekir.

1960 lardan sonra bir çok şey değişebilirdi SB de buna imkan vardı onlarda bunun farkında idiler ama hiç gereği olmayan iki dünya paktı oluştu tek pazar yerine iki pazar politikaları gündeme geldi.

Hatta benim bildiğim SB de bazı bölgelerde komünizm uygulamalarına geçileceği yazıldı ne kadar yapıldı bilmiyorum ama yapılamadığını sanıyorum Çünkü Sosyalist sistem 1980 lerde çok büyük bir kriz içine düştü ve bu krizden çıkmak isteyen yöneticiler yanlış ve acele uygulamaları yüzünden daha çok battılar. Afkanistan politikası ve Çin politikaları başlı başına yanlıştı.Bu yanlışın üzerine bir çok ekonomik hatalar yapıldı örneğin hiç petrolü olmayan Polonyaya dünyanın en büyük petrol rafinarisi yapılması gibi.

ABD ye rakip olsun diye başta İngiltere olmak üzere AB ye siyasi yatırımlar gibi .Gerici ülkelere hiç gereği olmayan yardımlar gibi.Daha bir çok şey eleştirilebilir ama sınır eleştiri olmak kaydı ile.

Sovyetler Birliği deneyi insanlık için ikinci büyük deneydir. İnsanlık tarihine düşmüş en önemli süreçlerden biridir. İçinde bizlerinde olduğu tarihi bir süreçtir hatalı yanlışları beceriksizlikleri hepsi bize de ait bir tarih.

Eğer SB reel sosyalizm sosyalist sistem eleştirilecekse içinde bizlerinde olduğu unutulmamalıdır.




Bu ileti en son hakkı tarafından 30.08.2015- 08:53 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 30.08.2015- 09:57


Bürokrasinin sanırım bir sınırı olmalı. Yerel yönetimler etkin kılınmadığı zaman sadece merkeziyetçilikle özellikle toprakları ve nüfusu büyük bir ülkede etkin bir yönetim olabileceğini sanmıyorum. Günümüzde ülkemizde yaşadığımız sorunların en önemlilerinden biri, herşeyin merkeze bağlı ve bir adamın dudaklarının arasında olması değil mi?
  Lider kültü reeel sosyalizmlerde yok mu allah aşkına yapmayın. Sovyet dönemini geçtim, bugün Kuzey Kore'de babadan oğula geçen liderlik kültüne dayalı kendine "Kuzey Kore sosyalist cumhuriyeti" diyen bir ülke varken bunları yazmayın:-) Sosyalistini geçtim, cumhuriyet olamaz.


Sosyalizmde yerelin de önemi olacak fakat bu önem merkezi devletin önemini daraltmayan şekilde olmalıdır. Sosyalizmin merkeziyetçiliği sosyalist devrimlerin gerçekleştirilebilmesi için şarttır. Kapitalizm ile sosyalizmi de karıştırmamak lazım çünkü kapitalist delet ile sosyalist devlet bir değildir, bir olmadığı için yönetim şekli de bir olamaz. Sosyalizmde lider kültü yaratılmamalı. Stalin için abartılmış ve kült haline dönüştürüldüğü suçlaması yapanlar başta Kruşçov olmak üzere lider kültü yaratmada en büyük pay sahibi kişilerdi. Kore için lider kültü eleştirisi o yöredeki insanların geleneklerinde var. Babadan oğula geçme konusundan önce eleştirilmesi gereken yönetme yeteneği ve bilgisine sahip olup olmamasıdır. Böyle bir yeteneği ve bilgisi varsa ve parti tarafından da seiliyorsa bence hiç bir sakıncası yok.



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   3   4   5   [6]   7   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör MARKSİZM nedir? melnur 10 7600 15.02.2021- 13:36
Konu Klasör Orhan Gökdemir'in ''yorgun demokratı''.. melnur 1 2503 12.05.2019- 02:00
Konu Klasör SİYASETİN BAĞIMLILIĞI VE GÖRECE ÖZERKLİĞİ melnur 2 5 06.02.2021- 18:27
Etiketler   DEMOKRATİK,   ÖZERKLİKFEDERALİZM,   MARKSİZM,   ÜZERİNE
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS