SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   6   7   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 23.03.2015- 16:05


Erdoğan'a bir anket darbesi de SONAR'dan: AKP tek başına iktidar olamaz

Resim Ekleme

AKP'nin hiçbir koşulda 400 milletvekili çıkaramayacağını söyleyen Bekir Ağırdır'ın ardından bu kez de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde en yakın tahmini yapan SONAR araştırma şirketinin sahibi Hakan Bayrakçı, "AKP'nin tek başına iktidar olması zor" tespitini yaptı.

Mevcut iktidarın yıprandığına dikkat çeken Bayrakçı, "Şu an gidişat, AKP’nin yüzde 40 civarında oy alacağını gösteriyor. Bu da AKP’nin tek başına iktidar olamayacağı anlamına geliyor. Bu sonuç özellikle de HDP’nin barajı geçip, geçmemesine bağlı" dedi.

Taraf'tan Tunca Öğreten'in sorularını yanıtlayan Bayrakçı, AKP’nin oylarının HDP ve MHP olmak üzere iki koldan eridiğini ve MHP’nin yüzde 20 oy oranına ulaştığını belirtti.

YOLSUZLUK SORUŞTURMASI, LİDER DEĞİŞİKLİĞİ VE EKONOMİ GERİLETTİ
AKP’nin 276 vekil çıkarmasının zor olduğunu savunan Bayrakçı, bu gerilemeyi yolsuzluk soruşturmalarına, ekonomik sorunlara ve lider değişikliğine bağladı.  

Çözüm sürecinin de HDP ve MHP’ye kayan oylarda önemli bir faktör olduğunu belirten Hakan Bayrakçı, "HDP’nin oyları arttıkça, MHP’nin de oyları artıyor. Olan da AKP’ye oluyor. Birinci ve ikinci parti AKP ve CHP… Üç ile dörtse MHP ve HDP. Bu seçim aslında üçüncü ile dördüncü partinin seçimi. Bu yüzden HDP seçime kadar anketleri çok iyi takip etmeli ve seçime yaklaştığında eğer yüzde 9 ile 10 arasında bir yerlerdeyse hâlâ, riske atmamak için seçime bağımsız olarak girmeli" diye konuştu.

Birgün



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
solcu
[ kemal ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.01.2014
İleti Sayısı: 1.709
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: solcu
Cevap Tarihi: 23.03.2015- 23:20


Anketlerde AKP'nin gerilediği ortaya çıkınca birbirlerine girmeye başladılar. Şimdi bu kadar kavga ediyorlarsa, hükümetten düştüklerinde birbirlerinin kafalarını gözlerini yararlar.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 24.03.2015- 23:52


Üç anket AKP'yi yüzde 40 civarında gösteriyorsa seçime kadar bu düşüş devam eder. HDP kararını gözden geçirirse AKP diktatörlüğünün sonu gelmiş demektir. AKP'nin iktidarını devam ettirmesi ancak HDP'nin baraj altı kalmasıyla olabilir. HDP'yi destekleyeceğini ilan eden bazı sol örgütler destekten önce HDP'ye seçime parti olarak girmemesi gerektiğini hatırlatırsa Türkiye'ye daha çok yardım etmiş olurlar. Ufukta AKP'nin geriletilmesi değil, iktidardan düşmesi gözüküyor. HDP AKP'yi geriletecekse yapması gereken riske girmemektir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 25.03.2015- 00:55


Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Üç anket AKP'yi yüzde 40 civarında gösteriyorsa seçime kadar bu düşüş devam eder. HDP kararını gözden geçirirse AKP diktatörlüğünün sonu gelmiş demektir. AKP'nin iktidarını devam ettirmesi ancak HDP'nin baraj altı kalmasıyla olabilir. HDP'yi destekleyeceğini ilan eden bazı sol örgütler destekten önce HDP'ye seçime parti olarak girmemesi gerektiğini hatırlatırsa Türkiye'ye daha çok yardım etmiş olurlar. Ufukta AKP'nin geriletilmesi değil, iktidardan düşmesi gözüküyor. HDP AKP'yi geriletecekse yapması gereken riske girmemektir.

HDP'nin   barajı aşmasının değerini biliyorsan, AKP'nin engelleneceğine ancak HDP'nin meclise girmesine bağlıyorsan yatıp kalkıp HDP'yi kötüleyene kadar desteklersin, seçimde oyunu verirsin, KP'ye seçime katılmaması gerktiğini çünkü, oyların boşuna gideceğini söylersin, her boşa gidecek oyun AKP'ye artı olarak geri geleceğini söylersin,.....
Yatıp kalkıp HDP "kürt milliyetcisi bir parti, sol bir parti değil, AKP ile gizli anlaşma yaptı,..."  
diyorsun, sonrada HDP'ye AKP'nin nasıl engelleneceği konusunda akıl veriyorsun.
Ya bir karar verin, HDP AKP'ye karşımı yoksa Erdoğan içinmi çalışıyor?
HDP sol bir partimi yoksa sadece "etnik köken üzerinden siyaset yapan bir kürt milliyetcisi partimi " ?
Bir böylesiniz bir öylesiniz, senin gibilerin hangi sözlerini ciddiye alalımki?
KP, VP seçime parti olarak katılıyorlar, onlar hakkında tek bir eleştiri yok, HDP için sadece ve sadece negatif görüşler yazıyorsunuz ama genede AKP'yi koltuktan etmek için HDP'ye yol gösteriyorsunuz, HDP'den medet umuyorsunuz,.... Siz ne işe yarıyorsunuz Türkiye siyasetinde?
Birazda kendi etkinizden bahsetseniz?




Bu ileti en son Alisan tarafından 25.03.2015- 00:59 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.017
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 25.03.2015- 05:03


Alıntı Çizelgesi: denizcan yazmış

Üç anket AKP'yi yüzde 40 civarında gösteriyorsa seçime kadar bu düşüş devam eder. HDP kararını gözden geçirirse AKP diktatörlüğünün sonu gelmiş demektir. AKP'nin iktidarını devam ettirmesi ancak HDP'nin baraj altı kalmasıyla olabilir. HDP'yi destekleyeceğini ilan eden bazı sol örgütler destekten önce HDP'ye seçime parti olarak girmemesi gerektiğini hatırlatırsa Türkiye'ye daha çok yardım etmiş olurlar. Ufukta AKP'nin geriletilmesi değil, iktidardan düşmesi gözüküyor. HDP AKP'yi geriletecekse yapması gereken riske girmemektir.



Sorun dönüp dolaşıp AKP'nin ne olduğu ve Türkiye'yi nereye taşıdığıyla ilgilidir. Öncelikle irdelenmesi, anlaşılması gereken budur. AKP sıradan ve sadece ''kötü'' bir burjuva partisi midir, yoksa burjuvazinin en gerici, en otoriter, ve toplumu ve devleti dinci bir anlayışla dönüştürmeye çalışan partisi midir? Eğer birincisi olduğuna karar veriyor ve ''hepsi de aynı'' noktasına geliyorsanız, o zaman HDP'nin aldığı kararı ''kendi kararları'' olarak yorumlamak mümkün hale gelebilir. Ama ikinci ise ve AKP'nin hem içerde ve hem de dışarda bir çeşit halk düşmanı ve emperyal taşeron olduğu saptamasında bulunuyorsanız o zaman HDP'yi aldığı karardan ötürü eleştirmek çok haklı bir duruş olduğu gibi, HDP'nin de bu koşullarda aldığı kararı gözden geçirmemesi ve gereksiz bir ısrarda bulunması pek de anlaşılabilir bir durum olmaması gerek.

Şu söylenebilir belki, HDP AKP'yi sıradan bir burjuva partisi olarak görmekte ve hatta bazı konularda kendisine daha yakın olarak değerlendirmektedir. Kandil'den zaman zaman farklı sesler duyulsa da, kürt hareketinde belirleyici olan ne HDP ve ne de KCK-Kandil'dir. Kürt hareketinin doğrultusu Öcalan tarafından belirlenmektedir ve Öcalan için ''her şey güzel gitmekte''dir. Böyle bakıldığında ve her şey de güzel gidiyorsa HDP'nin aldığı karar doğrudan Türkiye bütünü ve AKP'nin ne olduğu ile de ilgili değildir. Yine ve her zaman olduğu gibi kürt statüsünün merkezde olduğu bir karardır. HDP barajı geçerse kürt hareketinin legal partisi   farklı bir aşamaya geçecektir, geçemezse, ortaya çıkan sıkışıklığı yine kendi çıkarları açısından değerlendirme ve lehlerine çevirme olanakları gündeme gelecektir. Kısaca kürt hareketinin bu kararının soruna bakışının Demirtaş'ın söylediği gibi ''AKP'nin geriletilmesi'' ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Çünkü kürt hareketinin AKP'yi geriletmek gibi temel amacı ve önceliği bulunmamaktadır. Bu konuda pek çok örnek ve açıklama da dayanak olarak ileri sürülebilir ve sanırım bunlar biliniyor ve gerek de yok.

Sn.denizcan'ın söyledikleri bu açıdan önemlidir. HDP'nin yanında olduklarını ve seçimlerde HDP'ye destek vereceklerini açıklayan solun bazı kesimleri ile EMEP gibi Türkiye siyasetini kuyrukçuluk olarak anlayan siyasi partilerin bu konuda daha derinlikli ve kapsamlı değerlendirmeler yapması gerekmektedir ve   Türkiye sosyalist hareketinin bu konuda net bir tavır alarak konuyu solun gündemi haline getirmesinde Türkiye halkları ve geleceği açısından önemli yararları olacaktır. Anketlerin söylediği gibi düşüşte olan bir partiyi yeniden Türkiye'yi yönetme iradesine sahip hale getirecek bir riski HDP alıyorsa, bu karar sadece kürt hareketinin sorunu olmaktan çıkmaktadır. Henüz vakit varken bu konu HDP'nin de önüne getirilmeli ve alınan kararın gözden geçirilmesi istenmelidir. Olmuyorsa, HDP'nin ''AKP'yi gerileteceğiz'' açıklamasının altı bomboş demektir. Bunun başkaca bir yorumu da bulunmamaktadır.

Kötü senaryonun gerçekleşmesi kürt statüsüne nasıl bir katkı sağlar tartışılabilir, ama kürt veya türk yoksuluna dayatılan mezhepçi faşizmin çok daha ileri noktalara taşınacağı tartışmasızdır. Böyle bir vebal de sadece kürt hareketinin boynuna asılmayacak, kuyrukçu siyasetlerine ''ittifak'' adı vermeye çalışan sol kesimleri de kapsayacaktır.







Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
proletersosyalist
[ Bekir Sami ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.09.2014
İleti Sayısı: 709
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: proletersosyalist
Cevap Tarihi: 25.03.2015- 22:10


Alıntı Çizelgesi: Kaçak yazmış

Alıntı Çizelgesi: solcu yazmış

Kaçak efendi, anketler moralini bozdu galibe, önceki saçmalamalarını aratır hale geldin. Faşist, diktatör, gerici nerede olursa olsun faşist, gerici ve diktatördür. Devleti tam olarak ele geçirememiş olması onu demokrat yapmaz. Bu başlıkta yazacak başka bir şey bulamıyor musun? Saçmalamak fıtratında mı var senin?





Yanarım yanarım ona yanarım; şu forumda kaç yıldır sizlere bir faydam olmadı, buna yanarım. Solcu'cuğum, ama biraz da sen gayret sarfetsen olma mı? Her şeyi devletten beklemek bizim millette millî ve genetik bir kusur mu? Hem "devlete karşıyız" dersiniz, hem de her şeyi devletten beklersiniz.

Solcu'cuğum, Erdoğan'ın diktatör olmadığını söylemek, onun demokrat olduğunu savunmak anlamına gelmez. Misal, sen Ahmet değilsin, bunu söylemek senin Mehmet olduğunu savunmak demek değildir.

Mesela sen bir diktatör değilsin. Ama demokrat da değilsin. Bunu anlamak çok mu zor?

Bir de solcu'cuğum, sana bir nasihat; gerçek hayatta bir insanla nasıl konuşuyorsan, forumlarda da öyle yazışmalısın. Gerçek hayatta bana yukarıdaki saçma sapan sözleri söyleyebilir misin? Utanırsın biraz, değil mi? Daha nazik olma gereği duyarsın. Üslup kabalaşmasından medet ummazsın da fikren bir şeyler katmaya çalışırsın.

Peki forumların dayanılmaz hafifliğine neden teslim oluyorsunuz? Elinizden başka türlüsünün gelmediğini ortaya koyuyorsun böylece. Ama çabalamazsan gelmez tabii.

Mesela şu: "Devleti tam olarak ele geçirememiş olması onu demokrat yapmaz." Yapmaz ve zaten demokrat olduğunu söyleyen olmadı. Ama solcu'cuğum, "devleti tam olarak ele geçiremeyen birine diktatör denebileceğini de ilk sizlerden duyuyorum.

Misal, bir kadının yarım hamile olduğundan söz edebilir misin? Ya hamiledir, ya da değildir. "Azıcık hamile" demek nasıl saçmaysa, "azıcık diktatör" de öyle saçmalıktır.





Sınıflı toplumlarda bireysel diktatörlükler mesela Erdoğan, Mussolini, Hitler diktatörlükleri olmaz. Sınıflı toplumlarda bir blok oluşturarak hegemonyayı elinde tutan sınıfların diktatörlüğü bulunur. Bu hegemonyayı elinde bulunduran sınıflar da homojen bir bütün değildir. Homojen bir bütün olmadıkları için de mutlaka hakim sınıfların içinde ön plana çıkan belli gruplar vardır ve bu doğa gereği de hakim sınıflar içinde de her daim çelişkiler, çatışmalar devam eder. Önce bu gerçekliği kavrayıp sınıflı toplumlarının doğasının oligarşik yönetimler, diktatörlük olduğunu anlamak gerek ve bunun bireyselliğe sıkışamayacağını kavramak gerek. Bu diktatörlüğün ise daha zora dayanan veya zoru azaltıp daha rızaya dayanan yapısını ise hakim sınıfların ezilenlerin üzerinde kurabildiği hegemonya ve buna bağlı olarak sınıf çelişkilerinin şiddetinin derecesi belirler. Ancak sınıflı toplumlardaki her yapı sonuç olarak özsel anlamda aynıdır. Mesela bu gerçekliğe ilk dikkat çekenlerden biri olan Frankfurt Okulu ABD ile Nazi Almanyası'nın özsel olarak benzer sadece biçimsel farklılıklar barındıran sistemler olduğunu söylemişlerdir. Dolayısıyla sınıflı toplumların bu özünden dolayı Erdoğan diktatörlüğü var mı yok mu tartışması yürütmek anlamsızdır. Zaten bir diktatörlükle, bir oligarşik yönetimle karşı karşıyayız. Erdoğan figürünün oluşmasını, zaman içinde gelişmesini ve bugün gitgide daha fazla otorite, daha fazla baskı sahibi olmasını sağlayan da oligarşidir. Oligarşinin sınıf çatışmalarının şiddetine 12 Eylül ile birlikte ürettiği çözümler Erdoğan figürünü yaratmıştır. Erdoğan da kendisinin yaratıcı olan oligarşiye hizmetini hakkıyla vermiş, onların sömürüsünü daha da derinleştirmiştir. Bundan sonra ise Erdoğan figürünün güçlenmesi, güçsüzleşmesi veya restorasyona gidilmesi de sınıf çatışmalarının şiddeti ve buna bağlı olarak oligarşi ve emperyalizmin insiyatifince belirlenecektir.

Birde şu noktaya değinmek istiyorum. İnsanların düşüncelerini sadece eleştirmek huyundan vazgeçmelisiniz. Eleştirebilirsiniz ancak buna karşılık olarak kendi düşüncelerinizi, somut tahlillerinizi de ortaya koymak durumundasınız. Mesela solcu'yu diktatörlük konusunda eleştiriyorsunuz ancak buna karşılık olarak sizden bir açıklama, bir tahlil göremiyoruz. Aynısı Türkiye Solu üzerine tespitleriniz de de geçerli. Sadece eleştiriyorsunuz, sol ne yapmalı, nasıl bir strateji ve taktik geliştirmeli bunlarla ilgili bir açıklamanız yok. Sadece namuslu olsun, adaletli olsun vesaire gibi yuvarlak laflar. Geçin bunları. Bir bireyi, örgütü veya bir görüşü eleştiriyorsunuz buna karşı bir tahlil de üretmelisiniz
. Bunu yapmazsanız insanlar sadece bir demagog olduğunuzu düşünürler...




Bu ileti en son proletersosyalist tarafından 25.03.2015- 22:11 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Kaçak
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Kaçak
Cevap Tarihi: 26.03.2015- 09:51


Alıntı Çizelgesi: proletersosyalist yazmış

Sınıflı toplumlarda bireysel diktatörlükler mesela Erdoğan, Mussolini, Hitler diktatörlükleri olmaz. Sınıflı toplumlarda bir blok oluşturarak hegemonyayı elinde tutan sınıfların diktatörlüğü bulunur. Bu hegemonyayı elinde bulunduran sınıflar da homojen bir bütün değildir. Homojen bir bütün olmadıkları için de mutlaka hakim sınıfların içinde ön plana çıkan belli gruplar vardır ve bu doğa gereği de hakim sınıflar içinde de her daim çelişkiler, çatışmalar devam eder. Önce bu gerçekliği kavrayıp sınıflı toplumlarının doğasının oligarşik yönetimler, diktatörlük olduğunu anlamak gerek ve bunun bireyselliğe sıkışamayacağını kavramak gerek. Bu diktatörlüğün ise daha zora dayanan veya zoru azaltıp daha rızaya dayanan yapısını ise hakim sınıfların ezilenlerin üzerinde kurabildiği hegemonya ve buna bağlı olarak sınıf çelişkilerinin şiddetinin derecesi belirler. Ancak sınıflı toplumlardaki her yapı sonuç olarak özsel anlamda aynıdır. Mesela bu gerçekliğe ilk dikkat çekenlerden biri olan Frankfurt Okulu ABD ile Nazi Almanyası'nın özsel olarak benzer sadece biçimsel farklılıklar barındıran sistemler olduğunu söylemişlerdir. Dolayısıyla sınıflı toplumların bu özünden dolayı Erdoğan diktatörlüğü var mı yok mu tartışması yürütmek anlamsızdır. Zaten bir diktatörlükle, bir oligarşik yönetimle karşı karşıyayız. Erdoğan figürünün oluşmasını, zaman içinde gelişmesini ve bugün gitgide daha fazla otorite, daha fazla baskı sahibi olmasını sağlayan da oligarşidir. Oligarşinin sınıf çatışmalarının şiddetine 12 Eylül ile birlikte ürettiği çözümler Erdoğan figürünü yaratmıştır. Erdoğan da kendisinin yaratıcı olan oligarşiye hizmetini hakkıyla vermiş, onların sömürüsünü daha da derinleştirmiştir. Bundan sonra ise Erdoğan figürünün güçlenmesi, güçsüzleşmesi veya restorasyona gidilmesi de sınıf çatışmalarının şiddeti ve buna bağlı olarak oligarşi ve emperyalizmin insiyatifince belirlenecektir.

Birde şu noktaya değinmek istiyorum. İnsanların düşüncelerini sadece eleştirmek huyundan vazgeçmelisiniz. Eleştirebilirsiniz ancak buna karşılık olarak kendi düşüncelerinizi, somut tahlillerinizi de ortaya koymak durumundasınız. Mesela solcu'yu diktatörlük konusunda eleştiriyorsunuz ancak buna karşılık olarak sizden bir açıklama, bir tahlil göremiyoruz. Aynısı Türkiye Solu üzerine tespitleriniz de de geçerli. Sadece eleştiriyorsunuz, sol ne yapmalı, nasıl bir strateji ve taktik geliştirmeli bunlarla ilgili bir açıklamanız yok. Sadece namuslu olsun, adaletli olsun vesaire gibi yuvarlak laflar. Geçin bunları. Bir bireyi, örgütü veya bir görüşü eleştiriyorsunuz buna karşı bir tahlil de üretmelisiniz
. Bunu yapmazsanız insanlar sadece bir demagog olduğunuzu düşünürler...




Birincisi, evet, marksist toplum tezine göre her sınıflı toplum özünde diktatörlüktür ve hakim sınıf veya sınıfların diğer sınıflar üzerindeki diktatörlüğüdür. Bu "Batı demokrasileri" için de böyledir, bizim gibi daha az demokratik veya faşizan rejimler için de böyledir.

Ama benim itiraz ettiğim veya bilmediğim ve sizin açıklamalarınızla öğrenmiş olduğum bu değil ki. Benim itiraz ettiğim, Türkiye'de tek adam diktatörlüğü bulunduğu iddiasıdır. bu iddiayı da en çok, Esad rejimini savunan sol(!)cular dile getiriyor(du). Yani eli kanlı, katliamcı ve despotik bir rejimi "vatanını savunuyor" gerekçesiyle ve iddiasıyla açıkça destekleyenler, Türkiye'de halkın oyuyla ilbaşına gelmiş olan ve halkın oyuyla işbaşından uzaklaştırılabilecek bir partiye onun liderine günaşırı "diktatör", "padişah" vb sözleri ile itiraz ediyorlar(dı).

Erdoğan ve AKP'nin karşı çıkılacak, eleştirilecek, olumsuz bulunacak pek çok uygulaması vardır ve demokratik bir parti ve lider olarak gören de yok zaten. Ama bu başka, onu diktatör olarak nitelemek başka. Ben onları demokrat olarak gördüğümü hiç bir zaman söylemedim. Veya Demirel, Ecevit, Özal ve diğerleri ne kadar demokrat idilerse, bunlar da o kadar demokrattır. Hatta bir gömlek olumlu bir yanları da oldu bunların; askerî vesayeti (kendi çıkarları için de olsa) kaldırdılar. Öbürleri askerin her dediğine başlarını sallayan, gereğinde şapkalarını alıp giden, sünepe tiplerdi.

Dolayısıyla ben buna itiraz ediyorum. Kelimenin kapsadığı kavramı, AKP ve Erdoğan teknik olarak karşılamıyor. Diktatör denilecek bir durumları (henüz) yok. Merkez Bankası'na bile sözünü geçiremeyen, Yargıçlar erkini bile hizaya getirememiş birine diktatör demek sadece propagandif, politik, ajitatif bir tavırdır. Bunun bilimsel hiç bir yanı yoktur. Bunu diyenler, kendi diktatörlüklerinde "demokrasi"yi ağızlarına almayan eski düzen sahipleri ile onların yörüngesindeki tuhaf bir sol(!)dur.

Öte yandan marksist sınıflı toplum analizinde de eksik veya daha sonraki marksistlerce biraz kabaca ele alınmış bir yan vardır. Sınıf diktatörlüğü tezi genel bir tez olup, özel ve değişken durumları kapsamaz. Mesela bizde, eski sınıfsal iktidarla yenisi arasındaki geçiş nedeniyle artık bir kapitalist sınıf diktatörlüğünden söz edilemez. Erdoğan'ın vergi memurlarının Koç Holding'in şirketlerine sık sık ceza yazabilmesini bu şekilde açıklayabiliriz. Tüsiad'a ara sıra atılan postaları da bu yönde ele alabiliriz. Yeni iktidarın yeni sermaye sınıfı oluşturuluyor ve eski sınıf artık epeyce bir "out".

Son paragrafına geleyim. Kendi tahlillerimi, değerlendirmelerimi de, solumuzu eleştirirken zaten açıklıyorum. Ama karşımda bana cevap veren muhataplarım genelde, benzeri 3-5 cümleciği temcit pilavı gibi tekrarlayan kişiler olduğu için onlarla daha çok onların eleştirisi ve savunusu üzerinden bir polemik yürüyor. Yoksa elbette daha kapsamlı değerlendirmeler açıklarım ve bunları doğru düzgün bir şekilde ve ciddiyetle tartışabiliriz. Ama her lafınızı bilindik etiketlerle, suçlamalarla karşılayan birileriyle neyi tartışabilirsiniz ki?




Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 26.03.2015- 11:35


Son paragrafına geleyim. Kendi tahlillerimi, değerlendirmelerimi de, solumuzu eleştirirken zaten açıklıyorum. Ama karşımda bana cevap veren muhataplarım genelde, benzeri 3-5 cümleciği temcit pilavı gibi tekrarlayan kişiler olduğu için onlarla daha çok onların eleştirisi ve savunusu üzerinden bir polemik yürüyor. Yoksa elbette daha kapsamlı değerlendirmeler açıklarım ve bunları doğru düzgün bir şekilde ve ciddiyetle tartışabiliriz. Ama her lafınızı bilindik etiketlerle, suçlamalarla karşılayan birileriyle neyi tartışabilirsiniz ki?

Erdoğan'a diktatör denilmesi içine sinmiyor ve Erdoğan'ı bunun için savunuyorsan, Erdoğağın'ın diktatörlüğüne diktatör diyen bir konumuz var. Orada Erdoğan'ın diktatör olmadığını savunabilirsin. Bak konu burada.

http://www.solpaylasim.com/k4424-bay-diktator-melih-pekdemir-.html

Bunu yapmadan ilgisiz bir konuyu sataşmayla açarsan sana yönelik tepkiler daha da artıyor. Bilimsel yaklaşıyorsan, bilimsel yaklaşanların açtığı konuya yorum yazmalısın. Tepki hem savunduklarına, hem de bu rahatsız edici yöntemine.






Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 7 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   6   7   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 2 kişi görüntülüyor:  2 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Cumhuriyet tarihinde görülmemiş şok... melnur 1 865 15.12.2021- 07:36
Konu Klasör Son seçim anketinde ittifaklarda son durum... melnur 4 1739 05.01.2022- 10:06
Konu Klasör İşte Gezici'nin son anketi: AKP eriyor ayhan 27 26142 05.11.2015- 17:02
Etiketler   Gezici,   anketinde,   AKPye,   şok
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS