SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 17:48


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 18:05


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!

Düzen partilerine güzelleme yapmana gerek yok ama hayalperest olmayada gerek yok. Nihai hedefini hayatın her alanında öne çıkartırsan sonunda her zamanki gibi yakınıp durursun. Halkın sorunlarına sahip çıkacaksın ve yakın vadeli çözümler sunacaksın. Biz bu sistemle halkın, emekçinin, Kürdün, Ermeninin, Alevinin, ateistin,........ sorunlarını çözemeyiz, herkesin sosyalizmi beklemesi gerekli dersen kendi kendine kalırsın. Neden yıllardır emekcilerden, yoksullardan,...... bir destek alamayışınızın açıklaması başka ne olabilirki?




Bu ileti en son Alisan tarafından 09.06.2015- 18:07 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.020
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 20:56


Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!



''AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun fırsat'' sunar sol partilere. Zaten Haziran hareketi o ''fırsat''ın değerlendirilmesine yönelik bir hareketti. Problem Haziran'a öncülük edecek bir sol partinin hazır olmayışı idi. Birleşik Haziran Hareketi bu yüzden ortaya çıktı. Seçim dönemine girildiğinde BHH ne sol bir parti çatısı altında seçime girme kararı alabilirdi, zaten öyle bir parti de ortada yoktu,   ne de seçim konusunda boykot kararı alabilirdi. Böyle bir karar daha başlangıçta kitle ile BHH arasında sorun ortaya çıkarırdı ve üstelik yanlış da olurdu. AKP'yi bu kadar hafife almamak gerek. AKP sıradan bir burjuva partisi değil. AKP Cumhuriyet'in bütün kazanımlarını yerle bir etmiş, gerici-faşist bir partidir. Eğer bu seçimi de kazanabilmiş olsaydı şimdiye kadar yıktığı ama yerine bir şey koyamadığı süreci tamamlama olanağına kavuşurdu. Dinci-faşist hegemonya kurumlaşırdı. Haziran ayaklanmasına katılan kitlelerin karşıtlığı sıradan bir karşıtlık da değildi, kitleler bu gidişin nereye varacağını sezgisel düzeyde de olsa kavramışlardı. Bu yüzden bu seçimde boykot kararı almak hem kitle aramızda büyük bir açı meydana getirmek anlamına gelirdi ( kitleler bu karara uymazdı çünkü ve BHH kitlelerin gerisine düşmüş olurdu) ve hem de sürecin yanlış okunması, yanlış değerlendirilmesi ve sonuçta AKP'ye alan açmak anlamına gelirdi.

Belki başlı başına bir konu başlığında bu konuyu konuşmak gerek. Türkiye solunun toplumsal alandaki güçsüzlüğünün nasıl aşılacağı konusu gerçekten önemli. Bin parçaya bölünmüş bir sol sola bile umut vermiyor. Sosyalist sol bile bu parçalı durumdan rahatsız oluyor ve çaresiz düzen soluna eğilim gösteriyor. Bu sorunu aşabilmenin yolu öncelikle sosyalistlere düşüyor. Ben bu kesimin de çok örgütlü olduğunu düşünmüyorum. Bir kaç parti-örgüt dışında ortaya çıkan pek çok örgüt-parti ve dergi çevreleri çok dar bir çevreye sahip. Bir araya gelmeye kalksalar orta boy bir sinema solununu bile dolduramazlar. Hiç abarttığımı da sanmıyorum. Adı var, iyi kötü yayını var ama kendisi yok. Berkin Elvan'ın cenazesine katılmış, orada da farketmiştim, ellerinde flamalar korteje katılan grupların sayısı iki elin parmaklarını ancak geçiyor. Öncelikle bu sorunun üstesinden gelinebilmeli. Böyle bir siyasal zemin bölünmeyi daha çok gündeme getiriyor. Amip gibi ortadan bölünmeler zaten bu yüzden gerçekleşiyor.

Bir komünist partiyi öne çıkarmalıyız. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey yok. Onlarca yüzlerce örgüt, parti, dergi çevreleri olacak iş değil. Solun yapısında daha farklı örgütlenmeler var, dünyada da örneği var. Ama oralarda mutlaka bir tanesi diğerlerinden çok öndedir ve çekim merkezidir. Gereksiz parçalanmayı önleyici bir işlev de görür. Çekim merkezi halindedir. Bizde bu yok ve sorun da burada! Aşılması gereken konu bence bu! Bu yüzden hepimize bu konuda bir sorumluluk düşüyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 22:11


Saın melnur söylediklerinize katılmamak mümkün değil ama yıllardır aynı zaafları ve aşılması gerekenleri dinliyoruz. Sorun neden yıllardır bu sorunun aşılamaması. Sorumlular kim ve neden sadece konuşuluyor ama icraat yok. Toplumun güvenini kazanmak sırf konuşmaklada olmadığına göre neden herkesin yıllardır bildiği sorunların aşılması için adımların atılmamaktadır sorusunu sorrmamızda gerekli.
Her seçim sonunda, eylemler sonunda, yenilgiler sonunda,...... burada yazdıklarınızı okuyoruz, duyuyoruz, konuşuyoruz,.......



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
munzur
[ .... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 19.12.2013
İleti Sayısı: 1.075
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: munzur
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 23:32


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!



''AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun fırsat'' sunar sol partilere. Zaten Haziran hareketi o ''fırsat''ın değerlendirilmesine yönelik bir hareketti. Problem Haziran'a öncülük edecek bir sol partinin hazır olmayışı idi. Birleşik Haziran Hareketi bu yüzden ortaya çıktı. Seçim dönemine girildiğinde BHH ne sol bir parti çatısı altında seçime girme kararı alabilirdi, zaten öyle bir parti de ortada yoktu,   ne de seçim konusunda boykot kararı alabilirdi. Böyle bir karar daha başlangıçta kitle ile BHH arasında sorun ortaya çıkarırdı ve üstelik yanlış da olurdu. AKP'yi bu kadar hafife almamak gerek. AKP sıradan bir burjuva partisi değil. AKP Cumhuriyet'in bütün kazanımlarını yerle bir etmiş, gerici-faşist bir partidir. Eğer bu seçimi de kazanabilmiş olsaydı şimdiye kadar yıktığı ama yerine bir şey koyamadığı süreci tamamlama olanağına kavuşurdu. Dinci-faşist hegemonya kurumlaşırdı. Haziran ayaklanmasına katılan kitlelerin karşıtlığı sıradan bir karşıtlık da değildi, kitleler bu gidişin nereye varacağını sezgisel düzeyde de olsa kavramışlardı. Bu yüzden bu seçimde boykot kararı almak hem kitle aramızda büyük bir açı meydana getirmek anlamına gelirdi ( kitleler bu karara uymazdı çünkü ve BHH kitlelerin gerisine düşmüş olurdu) ve hem de sürecin yanlış okunması, yanlış değerlendirilmesi ve sonuçta AKP'ye alan açmak anlamına gelirdi.

Belki başlı başına bir konu başlığında bu konuyu konuşmak gerek. Türkiye solunun toplumsal alandaki güçsüzlüğünün nasıl aşılacağı konusu gerçekten önemli. Bin parçaya bölünmüş bir sol sola bile umut vermiyor. Sosyalist sol bile bu parçalı durumdan rahatsız oluyor ve çaresiz düzen soluna eğilim gösteriyor. Bu sorunu aşabilmenin yolu öncelikle sosyalistlere düşüyor. Ben bu kesimin de çok örgütlü olduğunu düşünmüyorum. Bir kaç parti-örgüt dışında ortaya çıkan pek çok örgüt-parti ve dergi çevreleri çok dar bir çevreye sahip. Bir araya gelmeye kalksalar orta boy bir sinema solununu bile dolduramazlar. Hiç abarttığımı da sanmıyorum. Adı var, iyi kötü yayını var ama kendisi yok. Berkin Elvan'ın cenazesine katılmış, orada da farketmiştim, ellerinde flamalar korteje katılan grupların sayısı iki elin parmaklarını ancak geçiyor. Öncelikle bu sorunun üstesinden gelinebilmeli. Böyle bir siyasal zemin bölünmeyi daha çok gündeme getiriyor. Amip gibi ortadan bölünmeler zaten bu yüzden gerçekleşiyor.

Bir komünist partiyi öne çıkarmalıyız. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey yok. Onlarca yüzlerce örgüt, parti, dergi çevreleri olacak iş değil. Solun yapısında daha farklı örgütlenmeler var, dünyada da örneği var. Ama oralarda mutlaka bir tanesi diğerlerinden çok öndedir ve çekim merkezidir. Gereksiz parçalanmayı önleyici bir işlev de görür. Çekim merkezi halindedir. Bizde bu yok ve sorun da burada! Aşılması gereken konu bence bu! Bu yüzden hepimize bu konuda bir sorumluluk düşüyor.




Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 09.06.2015- 23:41


Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!



''AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun fırsat'' sunar sol partilere. Zaten Haziran hareketi o ''fırsat''ın değerlendirilmesine yönelik bir hareketti. Problem Haziran'a öncülük edecek bir sol partinin hazır olmayışı idi. Birleşik Haziran Hareketi bu yüzden ortaya çıktı. Seçim dönemine girildiğinde BHH ne sol bir parti çatısı altında seçime girme kararı alabilirdi, zaten öyle bir parti de ortada yoktu,   ne de seçim konusunda boykot kararı alabilirdi. Böyle bir karar daha başlangıçta kitle ile BHH arasında sorun ortaya çıkarırdı ve üstelik yanlış da olurdu. AKP'yi bu kadar hafife almamak gerek. AKP sıradan bir burjuva partisi değil. AKP Cumhuriyet'in bütün kazanımlarını yerle bir etmiş, gerici-faşist bir partidir. Eğer bu seçimi de kazanabilmiş olsaydı şimdiye kadar yıktığı ama yerine bir şey koyamadığı süreci tamamlama olanağına kavuşurdu. Dinci-faşist hegemonya kurumlaşırdı. Haziran ayaklanmasına katılan kitlelerin karşıtlığı sıradan bir karşıtlık da değildi, kitleler bu gidişin nereye varacağını sezgisel düzeyde de olsa kavramışlardı. Bu yüzden bu seçimde boykot kararı almak hem kitle aramızda büyük bir açı meydana getirmek anlamına gelirdi ( kitleler bu karara uymazdı çünkü ve BHH kitlelerin gerisine düşmüş olurdu) ve hem de sürecin yanlış okunması, yanlış değerlendirilmesi ve sonuçta AKP'ye alan açmak anlamına gelirdi.

Belki başlı başına bir konu başlığında bu konuyu konuşmak gerek. Türkiye solunun toplumsal alandaki güçsüzlüğünün nasıl aşılacağı konusu gerçekten önemli. Bin parçaya bölünmüş bir sol sola bile umut vermiyor. Sosyalist sol bile bu parçalı durumdan rahatsız oluyor ve çaresiz düzen soluna eğilim gösteriyor. Bu sorunu aşabilmenin yolu öncelikle sosyalistlere düşüyor. Ben bu kesimin de çok örgütlü olduğunu düşünmüyorum. Bir kaç parti-örgüt dışında ortaya çıkan pek çok örgüt-parti ve dergi çevreleri çok dar bir çevreye sahip. Bir araya gelmeye kalksalar orta boy bir sinema solununu bile dolduramazlar. Hiç abarttığımı da sanmıyorum. Adı var, iyi kötü yayını var ama kendisi yok. Berkin Elvan'ın cenazesine katılmış, orada da farketmiştim, ellerinde flamalar korteje katılan grupların sayısı iki elin parmaklarını ancak geçiyor. Öncelikle bu sorunun üstesinden gelinebilmeli. Böyle bir siyasal zemin bölünmeyi daha çok gündeme getiriyor. Amip gibi ortadan bölünmeler zaten bu yüzden gerçekleşiyor.

Bir komünist partiyi öne çıkarmalıyız. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey yok. Onlarca yüzlerce örgüt, parti, dergi çevreleri olacak iş değil. Solun yapısında daha farklı örgütlenmeler var, dünyada da örneği var. Ama oralarda mutlaka bir tanesi diğerlerinden çok öndedir ve çekim merkezidir. Gereksiz parçalanmayı önleyici bir işlev de görür. Çekim merkezi halindedir. Bizde bu yok ve sorun da burada! Aşılması gereken konu bence bu! Bu yüzden hepimize bu konuda bir sorumluluk düşüyor.




Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?

Yerinde ve isabetli sorular sormuşsunuz ama bu sorular yeni değil, yıllardır ortada ve sorumlular ne yazıkki asla bı sorulara tatmin edici ve ileriye götürecek cevaplar vermiyorlar. Bildik genel yuvarlak cevaplarla geçiştiriyorlar. Keşke sorumlular değişik davransada devamlı aynı soruları sormaktan kurtulsak ve ülkede ciddi bir sol muhalefet oluşsa. Halkın güvenini kazanmış, yeri gelince alanlara dökebileceği ve seçimlerde de tam desteği alacağı sol bir muhalefet ancak öz eleştiri ve yanlışlarını masaya yatırıp doğruları tartışarak bulup halkla birleşmekle olur.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: umut
Cevap Tarihi: 10.06.2015- 16:41


Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?

Yapılması gereken solun örgütlü hale gelmesidir. Türkiye'de sol örgütlerin varlığı örgütsüz olunduğunu gösteriyor. Bu kadar fazla örgütün olduğu bir yerde aslında örgüt yok demektir. Böyle olduğu için ya kuyrukçuluğa savruluyoruz, ya liberalizme kayıyoruz, ya da bireysel takılıyoruz. Böyle bir sol halktan teveccüh alamaz. Önce kendimizi sorgulayacağız.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
Alisan
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: Alisan
Cevap Tarihi: 10.06.2015- 16:47


Alıntı Çizelgesi: umut yazmış

Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?

Yapılması gereken solun örgütlü hale gelmesidir. Türkiye'de sol örgütlerin varlığı örgütsüz olunduğunu gösteriyor. Bu kadar fazla örgütün olduğu bir yerde aslında örgüt yok demektir. Böyle olduğu için ya kuyrukçuluğa savruluyoruz, ya liberalizme kayıyoruz, ya da bireysel takılıyoruz. Böyle bir sol halktan teveccüh alamaz. Önce kendimizi sorgulayacağız.


İşte bu söyledikleriniz yıllardan beri inadına yapılmıyor, kendimi sorgulayım gibi bir siyasi kültür yok ve var olacağada benzemiyor. Bu belkide Türkiyeli olmaklada alakalı olabilir. Başka ülkelerde benzeri bir durum yok, kendilerini sorgulayabiliyorlar. Üllemizde bu yaşanmadığına göre özel bir durumda olabilir, yani tipik Türkiyelilik, her şeyi bilen, başkasını küçümseyen, başkaları hakkında ağır konuşan, kesin yargılara varan,......... bir toplumuz.




Bu ileti en son Alisan tarafından 10.06.2015- 16:48 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   1   2   3   [4]   5   >   son» 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör KPG: 43 yıl oldu... tarihselmaddeci 0 2720 06.05.2015- 08:48
Konu Klasör Şeyh Said de HDP'li oldu abbas 0 4556 08.05.2014- 12:10
Konu Klasör BDP neden HDP oldu abbas 3 5015 09.08.2014- 18:38
Konu Klasör Ne oldu şimdi? toplumcu 2 4662 11.08.2014- 13:13
Konu Klasör Komünizm öldü mü? umut 0 2766 20.03.2015- 10:58
Etiketler   Seçimin,   sonucunda,   oldu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS