SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5] 
Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
bedrettin
[ ..... ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 30.08.2013
İleti Sayısı: 907
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: bedrettin
Cevap Tarihi: 10.06.2015- 18:18


Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış

Alıntı Çizelgesi: bedrettin yazmış

Solun toplumsal bir güç haline gelebilmesi için düzen partilerinden düzenin sol partilerinden farklı davranması ve kurtuluşun burjuva partilerden ve seçimlerden geçmediğini halka anlatabilmek lazım değil mi? Türkiye solu seçim dışındaki dönemlerde alabildiğine ideolojik davranıyor, seçim dönemlerinde ise düzen partilerinden farklı olmayan taktiklere sarılıyor. Komünist partisinin seçimlere katılması veya diğer sol partilerin katılmaması arasında hiç bir fark görmüyorum. Yapılması gerekenin CHP veya HDP'nin desteklenmesi değil, kendini solda görüp de CHP'den veya HDP'den kendini alamayanların siyasi tercihlerini düzen dışı stratejilere yönlendirmek olmalıydı. Bu yapılmadığı için sol toplumsal bir güç olabilme yolunda adım atamıyor. Solun bu tavrı devam ettiği sürece de toplumsal bir güç olamayacak. Solun düzen dışı bir alternatifte karar vermesi ve bunda ısrar etmesi gerekiyor. Halkın umutlarının düzen solunda sönümlenmesine izin vermemeliydik. Boykot doğru bir seçim taktiği olabilirdi.



Anlaştığımız konu solun toplumsal bir güç haline gelmesi konusunun ivediliği. Bunu yapamazsak Haziran hareketi ile ortaya çıkan ve yüzü sola dönük olan milyonlarca insanın sola umut veren dinamiği başta olmak üzere ezilen, horlanan, sömürülen kitlelerin düzenle bağlarını gevşetebilmek ve sola akıtabilmek mümkün olamayacak. Doğru bir saptama bu. Sorun da bu noktada başlıyor. Bu süreci nasıl tersine çevirebilir, bu kitlelere düzen dışı bir umut nasıl verebiliriz?

Yanıtı belli bunun: Sol bir özne yaratabilmeliyiz. Solun dağınıklığını kitleler nezdinde önemsizleştirecek bir durum yaratabilmeliyiz. Bence çözüm öncelikle burada yatıyor. Haziran'ın önemi de böyle bir öznenin var olduğunu kitleye gösterebilmesiydi. Bunun yanında Haziran'a da özne olabilecek, Haziran içinde öne çıkabilecek bir komünist parti de yaratabilmeliyiz. Bu çok zor değil. Kitleye ''biz varız'' diyebilmek için önce ''biz'' olabilmeliyiz.

Şunu söylemeye çalışıyorum; uzunca bir zamandır CHP'nin içinde, bu seçimde HDP'ye yönelen kesimler var. Bu kesimlerin sol partilere yönlenebilmesi sağlanmalıdır. Kitleye ''biz varız'' dedirtecek bir gücün gerekliliğine bizler inanamıyor ve gereğini yapamıyorsak, ne yaparsak yapalım kitlelerin ilgisini üzerimize toplamak mümkün olmuyor. Örnekse, seçime giren bir komünist parti varken kendini sosyalist olarak tanımlayanlar hatta herkesten fazla komünist olduğu iddiasında bulunanlar neden düzen dışı sol partilere yanaşmazlar. Neden oralarda örgütlenmek gerektiğinin bilincine varmazlar, bu konuda sorumluluk yüklenmezler? Biz kendi sorumluluklarımızı yerine getiriyor muyuz ki, halktan bir özveri bekleyelim?

( Sonra devam ederiz.)




Ben de bunu söylüyorum zaten. kitleleri düzen dışı sola çekebilmek için düzen içi taktiklere ve düzenin mekanizmalarının reddine karar verebilmeliyiz. Komünist partinin seçime katılmasını bu açıdan değerlendirmek gerekmiyor mu? Seçime katılmak mı, boykot mu seçeneğini karşılaştırdırdığımızda düzen içi mekanizmaların reddi konusunda hangisi daha uygundu? Bir yerden başlamak gerekiyorsa, boykotun tam zamanı değil miydi?



Düzen içi ya da düzen dışılığı seçime endekslemek bana hiç doğru gelmiyor. Boykot yeri geldiğinde başvurulan bir seçim taktiği olabilir sol için. Her seçimin reddedileceği ve boykot edileceği gibi bir taktik sol bir seçim taktiği olamaz. Bu seçimde boykot kararı almak ise çok yanlış bir tutum olurdu. AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir dönemde solun boykotu kitleler tarafından kabul edilemez bulunurdu.



AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun bir fırsat olmayacak da ne olacak? En uygun koşullara sahip değil miydik? Kitlelere sınıfsal çıkarlarının seçimde olmadığı anlatılamaz mıydı? Seçime girildiği anda kitlelerde ''en iktidara yakın olan parti'' seçeneği öne çıkacak ve kitleler yine CHP'ye ve HDP'ye teslim edilmiş olacak. O zaman da neden yakınıyoruz? Düzen partilerine güzelleme yapmaya devam!



''AKP karşıtlığının tavan yaptığı bir seçim dönemi kitleleri düzen dışılığına çekmek için uygun fırsat'' sunar sol partilere. Zaten Haziran hareketi o ''fırsat''ın değerlendirilmesine yönelik bir hareketti. Problem Haziran'a öncülük edecek bir sol partinin hazır olmayışı idi. Birleşik Haziran Hareketi bu yüzden ortaya çıktı. Seçim dönemine girildiğinde BHH ne sol bir parti çatısı altında seçime girme kararı alabilirdi, zaten öyle bir parti de ortada yoktu,   ne de seçim konusunda boykot kararı alabilirdi. Böyle bir karar daha başlangıçta kitle ile BHH arasında sorun ortaya çıkarırdı ve üstelik yanlış da olurdu. AKP'yi bu kadar hafife almamak gerek. AKP sıradan bir burjuva partisi değil. AKP Cumhuriyet'in bütün kazanımlarını yerle bir etmiş, gerici-faşist bir partidir. Eğer bu seçimi de kazanabilmiş olsaydı şimdiye kadar yıktığı ama yerine bir şey koyamadığı süreci tamamlama olanağına kavuşurdu. Dinci-faşist hegemonya kurumlaşırdı. Haziran ayaklanmasına katılan kitlelerin karşıtlığı sıradan bir karşıtlık da değildi, kitleler bu gidişin nereye varacağını sezgisel düzeyde de olsa kavramışlardı. Bu yüzden bu seçimde boykot kararı almak hem kitle aramızda büyük bir açı meydana getirmek anlamına gelirdi ( kitleler bu karara uymazdı çünkü ve BHH kitlelerin gerisine düşmüş olurdu) ve hem de sürecin yanlış okunması, yanlış değerlendirilmesi ve sonuçta AKP'ye alan açmak anlamına gelirdi.

Belki başlı başına bir konu başlığında bu konuyu konuşmak gerek. Türkiye solunun toplumsal alandaki güçsüzlüğünün nasıl aşılacağı konusu gerçekten önemli. Bin parçaya bölünmüş bir sol sola bile umut vermiyor. Sosyalist sol bile bu parçalı durumdan rahatsız oluyor ve çaresiz düzen soluna eğilim gösteriyor. Bu sorunu aşabilmenin yolu öncelikle sosyalistlere düşüyor. Ben bu kesimin de çok örgütlü olduğunu düşünmüyorum. Bir kaç parti-örgüt dışında ortaya çıkan pek çok örgüt-parti ve dergi çevreleri çok dar bir çevreye sahip. Bir araya gelmeye kalksalar orta boy bir sinema solununu bile dolduramazlar. Hiç abarttığımı da sanmıyorum. Adı var, iyi kötü yayını var ama kendisi yok. Berkin Elvan'ın cenazesine katılmış, orada da farketmiştim, ellerinde flamalar korteje katılan grupların sayısı iki elin parmaklarını ancak geçiyor. Öncelikle bu sorunun üstesinden gelinebilmeli. Böyle bir siyasal zemin bölünmeyi daha çok gündeme getiriyor. Amip gibi ortadan bölünmeler zaten bu yüzden gerçekleşiyor.

Bir komünist partiyi öne çıkarmalıyız. Dünyanın hiç bir yerinde böyle bir şey yok. Onlarca yüzlerce örgüt, parti, dergi çevreleri olacak iş değil. Solun yapısında daha farklı örgütlenmeler var, dünyada da örneği var. Ama oralarda mutlaka bir tanesi diğerlerinden çok öndedir ve çekim merkezidir. Gereksiz parçalanmayı önleyici bir işlev de görür. Çekim merkezi halindedir. Bizde bu yok ve sorun da burada! Aşılması gereken konu bence bu! Bu yüzden hepimize bu konuda bir sorumluluk düşüyor.




Örgütlenmeyi mi kastediyorsunuz?



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.020
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

50 kere teşekkür edildi.
36 kere teşekkür etti.
Cevap Yazan: melnur
Cevap Tarihi: 11.06.2015- 22:38


Bu tahlili daha da önemli hale getirecek olan şey somut önerilerin ne olacağıdır. Sol yanlış bir siyaset tarzı mı yürütüyor; çok fazla mı ideolojik davranıyor, siyaset mi üretemiyor, yoksa halinden memnun siyaset mi üretmiyor? Sizce bu çok parçalı yapının nedeni ne olabilir? Sovyetler Birliği'nin yıkılmış olması solda kan kaybına neden olmuştur, ama bu etki bütün dünya solunda oldu, onlar toparlandı bizde bu toparlanma neden gerçekleşmiyor?

Bu sorunun yanıtını ''işte yanıt bu'' diyerek kestirmeden verebilmek kolay değil. Türkiye sosyalistlerinin karşısına dikilen toplumsal bir güç olamama sorununun tarihsel-toplumsal nedenleri var çünkü. Sosyalizm düşüncesinin ilk ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarının sosyalizm tanımlarına bakıldığında bilimsel sosyalizmle hiç bir ilgisinin bulunmadığını görürüz. Aydını sosyalizm derken komünizm karşıtlığı yapıyorsa orada sağlam bir sosyalist teorinin bulunduğunu veya temellerinin atıldığını   iddia etmek de mümkün olmaz. Mustafa Suphi'nin TKP'sinin başına gelenleri biliyoruz. Sonra uzunca bir zaman yasaklı yıllar. 61 Anayasası'yla kitleselleşme başlıyor ama 141-142 nedeniyle komünizm üzerindeki yasak devam ediyor. 12 Mart bir yana, 12 eylül faşizmi kitlesellik kazanan sola en büyük darbeyi indiriyor. Sonra reel sosyalizmin çözülüşü, ardından umutsuzluk, yılgınlık, dağınıklık ve savrulma. Türkiye'nin sol tarihi aşağı yukarı böyle ve bunların hepsi yüz yıl içinde gerçekleşiyor.

Avrupa'da solun gelişimi bu şekilde değil, çok daha geniş bir aralıkta (İngiltere'de 1600, Fransa'da 1700, Almanya'da 1800'lerde gerçekleşen burjuva devrimleri) tabandan kitlesel hareketlerle gerçekleşiyor. Sosyalizm çok daha bilimsel temeller üzerinde yaygınlık kazanıyor. Özellikle 2 paylaşım savaşıyla birlikte Avrupa'da komünistlerin vatan savunması ve faşizme karşı mücadelede kazandıkları saygı oralarda solun hem toplumsallaşabilmesine ve hem de kitlesellik kazanabilme potansiyeline sahip olmasına yol açıyor. Reel sosyalizmin çözülüşü oralarda da bir şaşkınlığa ve umutsuzluğa yol açsa da bu etki oralarda çok kısa sürede atlatılıyor. Çünkü bu tarihsel yenilgiyi atlatabilecek tarihsel birikime sahipler. Bizde böyle bir geçmiş olmadığı için çözülüş bizde ve oralarda farklı sonuçlara yol açıyor.

Solun toplumsal bir güç olamasının böylesine bir toplumsal-tatihsel nedeni var.

Buna başka faktörleri de ekleyebilmek mümkün. Sol çok yakın bir tarihe kadar Türkiye'de ''kadının orta malı olduğu'' bir sistem olarak algılanmıştır. 80 öncesinde sağ partiler solu ve o zamanın CHP'sini karalamak için bu söylemi kullanırlardı ve bu düşünce toplumda bir etki yapardı. 'Din düşmanı olması'' ve benzer söylemler de   tabanda hayli yerleşikti. Bugün de feodal-aşiretsel yapının egemen olduğu yörelerde farklı bir iklimin olduğunu sanmıyorum. (Sosyalizm düşüncesinin ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarında da benzer anlayış vardı. Sosyalizm bu aydınlara göre eşitlik, özgürlük, refah, bireysel özgürlükler vb. idi ama, kendi sözleriyle ''malların ve kadının ortaklaşmasına'' karşıydılar.

Türkiye'de solun bu kadar parçalı olmasının ve bugün toplumsal bir güç olamamasının arka planı bu. Bir de bütün bu süreçlerde sosyalist teorinin bilimsel sosyalist teori olarak oluşabilmesi de gecikti. 12 eylül öncesinde kendisini sosyalist olarak tanımlayanların çok büyük çoğunluğunun bilimsel sosyalist ideolojiyi kavradıkları konusu da bence tartışmalıdır. Reel sosyalizmin çözülüşüyle bu kadar savrulmanın yalanmasının bence en önemli nedeni de bu. Liberalizme, ulusalcılığa ve kürt kuyrukçuluğuna savrulunun bir nedeni de bu.

Sonuç olarak, bugün ''sosyalistim'' diyenlerin temel önceliği örgütlenme konusunda olmalıdır. Türkiye'de burjuva devriminin ve solun 60 ve 70lerdeki mücadelesinde önemli bir birikim yatmaktadır. Bir başka deyişle Türkiye'de yüzü sola dönük çok önemli bir kitle mevcuttur. ( Haziran ayaklanmasında bunu görmüştük.)Bu kitleyi sosyalist saflara katabilmenin yolu da öncelikli olarak Türkiye'de bolca bulunan sosyalist-komünist parti ve örgütlerden birini öne çıkarma mücadelesi vermekle olacaktır. Örgütlenemediğimiz ve örgütleyemediğimiz sürece sosyalist bir mücadelenin başarılı olması ve solun toplumsal bir güç olabilme yolunda sıçrama yapabilmesi mümkün değildir.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 12.06.2015- 12:54


Sosyalizm düşüncesinin ilk ortaya çıktığı Osmanlı aydınlarının sosyalizm tanımlarına bakıldığında bilimsel sosyalizmle hiç bir ilgisinin bulunmadığını görürüz. Aydını sosyalizm derken komünizm karşıtlığı yapıyorsa orada sağlam bir sosyalist teorinin bulunduğunu veya temellerinin atıldığını   iddia etmek de mümkün olmaz.

Burayı açar mısınız? Komünizme karşıt bir sosyalizm düşüncesi nasıl oluyor?



Yeni Başlık  Cevap Yaz
 Toplam 5 Sayfa:   Sayfa:   «ilk   <   2   3   4   [5] 



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör KPG: 43 yıl oldu... tarihselmaddeci 0 2720 06.05.2015- 08:48
Konu Klasör Şeyh Said de HDP'li oldu abbas 0 4556 08.05.2014- 12:10
Konu Klasör BDP neden HDP oldu abbas 3 5015 09.08.2014- 18:38
Konu Klasör Ne oldu şimdi? toplumcu 2 4663 11.08.2014- 13:13
Konu Klasör Komünizm öldü mü? umut 0 2766 20.03.2015- 10:58
Etiketler   Seçimin,   sonucunda,   oldu
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS